Nataşa'yı bırak İvan'a bak!

Kaldırım suratlı...

Çok özür diliyorum.

Ama ben böyle bilirdim Rus erkeklerini.

A pardon, bir de sürekli votka içerler. Şiddete yatkın ve kabadırlar. Ruhsuz, tembel ve fevkalade sıkıcıdırlar. Durup dururken hırlar, kadın ruhundan anlamazlar.

Daha önce de 2 kere gittim Rusya'ya. Orada gördüklerimden çıkardığım sonuçlar bunlar. Bir kadını etkilemesi imkansız bir sertlik ve sevimsizlik hali kalmış aklımda.

Bugüne kadar bir Rus erkeğine dönüp bakmadım bile.

Hiç işim olmaz diye.

*

Bu bir çelişki tabii.

Bizim bildiğimiz nedir?

Slav ırkının kadınları, dünyanın en güzel kadınlarıdır.

Nokta.

Peki erkeklerinin günahı ne?

Tanrı, neden onları bu haksızlığa uygun görmüş diye düşünürdüm.

Kadınlarında mükemmelik hissi uyandıran o şeffaf beyaz ten, bu adamlarda olmuyor işte.

İtici ve fazla beyaz kalıyor.

*

Zannediyordum.

Zannediyordum.

Zannediyordum.

Fikrim tamamen değişti.

Olay şöyle gelişti:

Ne zaman Moskova'ya gitsem, Rus kızları konuşulur, bir de ‘‘Nightflight’’ diye bir kulüp var, orası anlatılır durulur.

Kızıl Meydan ve Kremlin kadar popüler neredeyse!

Moskova'ya yolu düşen Türk erkekleri mutlaka ziyaret ediyor.

Şart.

Etmeyeni dövüyorlar!

Giriyormuşsun kulübe, o da ne, birden dünyanın en güzel kızları, hem de toplu halde, etrafını sarıyormuş. Her birinin bacağı benim boyum kadarmış, o ne güzellik, o ne dişilikmiş. Paran yetiyorsa, kalbin de tabii, dilediğin kızla sohbet edip içki içiyormuşsun, sonra istersen ve parasını ödersen (artık 100 dolar tarihe karışmış, bu işlerin rayici iki saatliğine 300 dolarmış) onu/onları alıp otele götürüyormuşsun...

İyi tamam.

Böyle bir gerçek var, anladık.

Erkekleri bıraksan, 5 saat Nightflight macerası anlatacaklar.

Ama izninizle, ben de bıktım Rus kızı efsaneleri dinlemekten.

Dedim ki Olga'ya, bizim şahane rehberimize:

‘‘Olga, yok mu bu koskoca Moskova'da Nightflight'ın tersi bir kulüp?’’

‘‘Nasıl yani?’’ dedi.

‘‘Ne demek, nasıl yani? Kadınlara hizmet veren bir kulüp...’’

‘‘Ha anladım. Vaaaar’’ dedi, ‘‘Çok şık bir kulüp var. Ama pahalı.’’

Gittik.

*

Adı Kırmızı Şapka.

Daha gişesinde, bir kadın olarak kendinizi iyi hissediyorsunuz.

Kadınlar 500 ruble ödüyor, erkekler 3500.

İyi değil mi?

Erkekler, 7 kata fazla para vermek zorunda kalıyor, sadece içeri girebilmek ve bizim gördüğümüz şeyleri görebilmek için!

E doğrusu biraz heyecanlıyım.

Her an bir erkek striptiz kulübünden içeri dalmıyoruz herhalde.

Koridorlardan ana mekana, salona ulaşıyoruz.

Ne görüyorum?

Gözümü çarpan yine, yine, Slav ırkının güzel kadınları! Her çeşidi. Halasıyla, teyzesiyle gelenlerden, tek başına gelip bebek kadar güzel olanlarına kadar. Tek fark bu kadınların hepsinin seyirci olması.

Burası çok şık bir kulüp.

Ortada boks ringi gibi bir sahne var, etrafı bar, kızlar kurulmuşlar. Biz etrafa yayılmış masalardan birindeyiz.

Yerimiz şahane.

Sahnenin tam karşısı.

Görüş açımız mükemmel.

Hiçbir şeyi kaçırmamız mümkün değil.

Masamız, ringe o kadar yakın ki, arzu nesneleriyle (ya da cinsel obje mi demeliyim?) göz teması bile mümkün...

*

Herkes yerine oturduktan sonra müzikle beraber 10 tane erkek çıkıyor.

Pardon!

Erkek mi dedim? O cinsin gerçekten en seçme numuneleri.

Bu kadar güzel İvan'ı nereden bulmuşlar diyorum.

Ve onları daha önce kaldırım suratlı olmakla suçladığım için kendimden fevkalade utanıyorum.

Tenleri beyaz, vücutları insanı kasmayacak kadar adaleli.

Ayaklarında dize kadar Harley Davindson'lar.

Daha sonra üzerlerinde sadece o güzelim siyah, yanları cırt cırtlı motosiklet çizmeleri kalacak.

Bir de g-string.

Sonunda ondan da kurtuluyorlar, ama biz hiçbir şey görmüyoruz.

Işık oyunları ve karartma sayesinde küçük (bilmiyorum artık?) bir ayrıntıyı kaçırıyoruz.

Bu 10 erkek güzel, farklı farklı koreografilerle 2 saat boyunca seyircileri oyalıyor. Adamların hepsi dansçı bir defa. Bir tanesi mesela takım elbiseyle çıkıyor, harici tek aksesuvar sandalye. Ve onunla öyle bir şov yapıyor ki, ağzınız açık seyrediyorsunuz.

*

Bu gece kulübünü kim düşünmüşse çok iyi etmiş.

O alanda, o mekanda, yalan bile olsa, roller değişiyor, bir kadın olarak ‘‘İktidar bende’’ hissine kapılıyorsunuz.

Biri, kendini size beğendirmeye çalışıyor.

Çeşitli numaralarla sizi baştan çıkarmaya uğraşıyor, gözünüze girmek için yapmadığı kalmıyor.

Kadınların genellikle hayatta yaptığını, burada erkekler size özel olarak yapıyor.

Ve izleyen kadınlar, özgürce içgüdülerini ifade edebiliyorlar. Gülüyorlar, bağırıyorlar, laf atıyorlar, eleştiriyorlar.

Evlere şenlik bir görüntü!

*

Ama...

Bir Türk izleyici olarak ben biraz amatör kaldım.

Tam havaya giremedim.

Utandım.

Bir de birini izlerken, diğerine bakmak sadakatsizlik olurmuş gibi geldi. Bu da iyi numara, tam kadınlara özgü salakça bir numara! Ama gerçekten öyle hissettim.

Striptiz kulübünde gözlerini kaçırmak da tuhaf bir şey olsa gerek, ama öyle yaptığım da oldu...

Bu arada unutmadan, bu adamların hepsinin kolunda numaralar vardı.

Ne işe yarıyor bilmiyorum.

Ama tahmin edebiliyorum.

Diyeceğim şu ki, ben Amsterdam'da, New York'ta ve Bankok'ta benzer şovlar, kulüpler gördüm ama böylesini hayır...

Hakikaten görülmesi gereken bir yer.

Bu kulüp resmen bana şu lafı ettirdi:

‘‘Bu Moskova sadece Nataşa'lardan ibaret değilmiş, bunların İvan'ları da müthişmiş!’’

HAMİŞ 1: Başlıktaki Nataşa lafını mecazi anlamda kullanıyorum. Yoksa, bu tanımlamadan iğreniyorum. İlkel ve köylü buluyorum. Buradaki paralelliği kurabilmek için bu benzetmeyi yapmak zorunda kaldım. Yoksa ne Nataşalarla ne de İvanlarla alıp veremediğim bir şey var...

HAMİŞ 2: Beni o kulübe götürüp hayat tecrübemi zenginleştiren Ayşıl Kadıoğlu ve Faik Erdemli'ye teşekkürü borç bilirim! Özellikle Faik sana. O geceki yüz ifadelerini asla unutmayacağım! Bir erkek olarak bizim için böyle bir işkenceye katlandın, sağ ol, var ol. Umarım başka kadın gazetecileri de götürürsünüz. Niye hep erkekler Nightflight'a gitsin ki?

HAMİŞ 3: Son olarak: Hıcal Uluç'tan feyz almak amacıyla çıktığım bu Moskova seyahatinde, kendisinin haberi bile olmadan, küçük kaçamaklar yaptığım için sevgili partner'imden özür diliyorum.
Yazarın Tüm Yazıları