"NARROW MARGIN" (yani…) Kıl payı… Clinton'un seçimi sırasında, durmaksızın, "Böyle rezillik olmaz!" demiÅŸtim. Daha çekeceÄŸimiz varmış… Derler ya, beterin

Güncelleme Tarihi:

NARROW MARGIN (yani…) Kıl payı… Clintonun seçimi sırasında, durmaksızın, Böyle rezillik olmaz demiştim. Daha çekeceğimiz varmış… Derler ya, beterin
Oluşturulma Tarihi: Kasım 24, 2000 00:00

"NARROW MARGIN" (yani…) Kıl payı… Clinton'un seçimi sırasında, durmaksızın, "Böyle rezillik olmaz!" demiÅŸtim. Daha çekeceÄŸimiz varmış… Derler ya, beterin beteri vardır… Ä°dealleri olan, entellektüel, iyi aile çocuÄŸu Franklin D. Roosevelt'den sonra, hırslı, acımasız, atom bombardımanına evet diyen, yüzbinlerce masumun katili Harry Truman. Ardından, "mütekait" ve fevkalade ilgisiz, golfçü Dwight Eisenhoover; onu izleyen içki kaçakçısının oÄŸlu John F. Kennedy ve hırslı Avukat Richard Nixon. Nixon, son dönem ABD baÅŸkanları arasında, devlet iÅŸlerini ve de özellikle dış politikayı en iyi bilen isimdi. Åžeytana külahını ters giydiren Henry Kissinger'i yedeÄŸine alıp baÅŸta Vietnam'daki Amerikan kuvvetlerini azaltmak olmak üzere, Çin'in uluslararası camiaya katmak dahil, diplomasi tarihinin birkaç önemli dönüm noktasının mimarı oldu. Ancak, ihtirasını dizginleyemeyince, Watergate ile başını yediler. (Gene de, "uçkurgate'ten bin kat iyidir!) Hem yürüyüp hem de ciklet çiÄŸnemeyen Ford'u, fıstıkçı Carter'ı geçiniz bir kalem. Üçüncü sınıf Hollywood aktörü Ronald Reagan'a ne demeli? Karısı Nancy'e âşık olmaktan baÅŸka bir marifetini -ki, o da, kendi halinde bir erkek için az ÅŸey deÄŸil aslında da, dünyayı yönetmek için ehil kılmıyor insanı- göremedik. George Bush, senelerce gölgede durmayı becermiÅŸ, bir "ikinci keman" idi. BaÅŸarılı bir iÅŸadamı, baÅŸarılı bir Texas valisi, dürüst, mazbut bir aile babası idi. Dünyanın en hanımefendi eÅŸlerinden birine -Barbara'ya- sevgiyle baÄŸlıydı. Onların sergilediÄŸi sahici uyum, çok kiÅŸiyi mutlu etti. "Bu adam memur, iktidarı beceremez…" diyenler yanıldı. Beyaz Saray'dan zarafetle ayrılmayı bildi. Bush'an sonrası, malum… Åžimdi, onun oÄŸlu baÅŸkan oldu, olacak. Texas çantada keklik. Amerikan seçim sisteminde, büyük eyaletlerin "electoral vote" sayıları sonucu belirliyor. Bush için Texas'dan sonra, Florida'yı da aldı mı, iÅŸ bitti demektir. Böyle olursa, ki olmak üzere (8 Kasım sabahı, saat 09.25), en az dört sene, idam cezalarını büyük bir zevkle imzalayan bir iÄŸrenç adamı, ABD BaÅŸkanı olarak TV ekranlarında görmek zorunda kalacağım. Vallahi, sizleri bilemem. Ama ben… Kötü kaderime aÄŸlasam, yeridir. Evet, saat 09.30… Demokratlar'ın karargâhı Nashville'de yaÄŸmur yağıyor. Al Gore gitti. George Walker Bush, hem de fotofiniÅŸ ile Florida'daki 25 "electoral vote"u ve de seçimi aldı. Benim de korktuÄŸum başıma geldi. Ä°stanbul'da yılın en güzel ayı Eylül'dür. Mehmet Rauf'un ünlü romanı "Eylül"deki gibi, bir karamsarlık ve umarsızlık abidesi deÄŸil kastettiÄŸim. Pırıl pırıl, şıkıdım, insanın gönlüne ÅŸetaret aşılayan, berrak bir deniz ve mis gibi bir hava. Ä°stanbul'un tüm iÅŸsiz güçsüzü -bu havada, ne saadet!- sahile yığılmış, galiba, var olan balıkları tutuyor. Zira, Beylerbeyi iskelesindeki balıkçılardan canlı canlı çinekop kaynıyordu. Lüfer de daha yeni mi çıkıyor, nedir? Ya Eylül Kasım'a taşındı, ya da Pastırma Yazı'ndayız. Lafı uzatmayayım, Orhan Veli'nin "klasik" tanımını da çoktan sollamış mısralarındaki gibi, "Bir elinde cımbız, bir elinde ayna / umurunda mı dünya?" vaziyetleri. Fukara kardeÅŸinizin ise, iklimin tüm ışıltısına raÄŸmen, bazı ÅŸeyler umurumda olmak zorunda. Madde I. Her gün 11.30'da Beylerbeyi'ne köprü ayağına gelen Hürriyet'in öğle servisine ne oldu? Madde II: ABD'nin yeni baÅŸkanı kim? Uykusuz kalarak yazdığım baÅŸkanlık yazısını servise verememiÅŸim. Bu talihsizlik yetmezmiÅŸ gibi, eve gelince, "baÅŸkansız" kaldığımızı öğreniyorum. Haydaaa… Al sana, bir adet "Yanlışlıklar Komedyası!" Efendim, ben sadece, bizim gibi, geliÅŸme yolunda olduÄŸu ümit edilen ülkelerin "sayma-özürlü" olduÄŸunu sanıyordum. Hayır, efendim. En son geliÅŸmiÅŸ elektronik sistemlere sahip oldukları halde, anlaşılan o ki, Amerikalılar da, SAYAMIYOR!!! Kendi seçim sonuçlarını bile sayamayan bir devlet, dünyanın efendisi nasıl olur kardeÅŸim? Ölmüşüz, aÄŸlayanımız yok! "EÄŸer biz kabahatli isek, Amerika kabahatli, EÄŸer bir kabahatli isek, yaratıcı tanrı kabahatli, EÄŸer biz kabahatli isek, adalet bir yalan!.." Martin Luther King'in 30'uncu ölüm (suikast) yıldönümü üzerine bir yazıdan. Hayırlı olsun! Ä°dam yanlısı bir "baÅŸkan"ımız var. Mı? Tanrı kimseyi "baÅŸkan"sız bırakmasın!.. O telaÅŸla telefona sarıldım. ABD'nin Ä°stanbul BaÅŸkonsolosluÄŸu'nda karşıma son derece düzgün konuÅŸan bir hanımefendi çıktı. KonuÅŸma aynen şöyle: BaÅŸkan kim? Vallahi, biz de bilmiyoruz??? Niçin? Florida'nın seçim sayımında bir karışıklık var. Tekrar sayılacak. Sayılıyor ÅŸu anda. Ä°yi de, ben 17 yaşında ABD'de ilk seçimimi yaÅŸadığım zaman dahi, bu iÅŸ lahzada elektronik sistemle hallediliyordu. Amerikalılar, bizim gibi, kelle saymıyor ki???!!! Ä°ÅŸi uzatan, eyaletler arasındaki saat farkı. Ama, durmadan yeni sonuçlar akıyor. CNN Internet'te bir sayfa açtı, biz de geliÅŸmeleri oradan takip ediyoruz. Tamam. Ben seçim sistemini biliyorum da, bu sabah (8 Kasım 2000) saat 07.25 itibariyle, Bush Florida'da en az 750 bin oy önde idi. Böyle bir rakamın yanlış sayılması mümkün mü? Çocuk yaÅŸlarındaydım, ama net hatırlıyorum. Kennedy, o pek medyatik TV münazarasında, kendisi çok yakışıklı olduÄŸu, Nixon ise fazla terlediÄŸini saklayamadığı için, taÅŸ çatlasa 50 bin oy farkıyla baÅŸkan seçilmiÅŸti. Åžimdi ne oluyor? Akılalmaz bir durum. Binler deÄŸil, 200-300 oy farkından söz ediliyor! Dünya tarihinde ilk bu! Aynen öyle… Sonuç ne zaman alınır? Birkaç gün bile sürebilir deniyor. Ama, yarından önce olamaz. En erkeni bu gece yarısı, yarın sabah. Abicim, bu iÅŸ Galatasaray-Strum Graz maçını da geçti. Dakika dakika nefes tutmanın, en güncel örneÄŸi. Yanlış anlaşılmasın. "Show" denmesi bile caiz olmayan, "show-beteri" öpüşme sahneleri ile, milleti keriz yerine koyup "mutlu çift" imajı (Bill ile Hillary'nin karı-koca iliÅŸkisi sona ereli asırlar oldu ya…) verirken, "Biz baÅŸkalarına benzemeyiz" dayatması yüzünden Al Gore'u çoktan defterden silmiÅŸ bulunuyorum. Ancak, hiç olmazsa, adam "idamcı" deÄŸil. Beyaz Saray'da sekiz sene geçirdi; dış politika dosyalarına da vakıf! Vasat, ama düzgün biri. Biraz zorlama ile olsa da, yakışıklı dahi sayılabilir. Saat oldu 18.00. "BaÅŸkan"ımız hâlâ belli deÄŸil. Böyle durumlarda, bizim kültürümüzde "Buyurun, cenaze namazına!" denir. Bendeniz, bir ufak deÄŸiÅŸiklikle, Villiam Shakespeare'in kulağını çınlatıp "Buyurun, Yanlışlıklar Komedyası"na diyeceÄŸim. Samimi kanaatim ÅŸu ki, Shakespeare'in "Yanlışlıklar Komedyası" (Comedy of Errors) daha eÄŸlenceli. Bunca karmaÅŸa sırasında, azıcık, eÄŸlensek fena olmaz mı?Efendim, hikâye, sahiden, hayretlere sezâ… Aegeon, Sirakuzalı bir tacirdir. Karısı Aemilia ile bir yolculukta iken, ikiz erkek çocukları dünyaya gelir. Bir handa, mola sırasında. Talihin bir cilvesi, tam aynı anda ve aynı handa, fakir bir kadının da ikiz oÄŸulları olur. Aegeon da, fırsatı ganimet bilip ileride kendi oÄŸullarına hizmet ederler diye, fukara ikizleri satın alır. Dönüş yolunda, bindikleri gemi fırtınaya tutulur, kayaya çarpar ikiye parçalanır. Bizim ikizler, yani ikiz Antipholus'lar ile, ikiz ikiz Dromio'lar, de birbirinden ayrılır. Karı-koca Aemilia ile Aegeon biribirlerini kaybetmesi de cabası. Seneler geçer, delikanlı yaÅŸlarına eriÅŸen Sirakuzalı Antipholus, yanına uÅŸağı Sirakuzalı Dromio'yı da alarak, ikizini bulmak için yollara düşer. Babası da onu bulmak için yolları arşınlamaktadır. Yolları döner dolaşır, Ephesus'a varır. Sözün özü, tüm aile Ephesus'da toplanmıştır. Fakat, aile aynı yerde olduklarının farkında olamadıkları gibi, Ephesus sakinleri de, ortada iki adet Antipholus ile iki adet Dromio bulunduÄŸunu bilmez. Ä°ÅŸte, bu noktadan sonra, gelsin "Yanlışlıklar Komedisi!.." Sanki, buraya kadarı yeterince traji-komik deÄŸilmiÅŸ gibi… Mina Urfan Ustamız, Shakespeare'in ilk eserleri arasında yer alan "Yanlışlıklar Komedisi"ni, neredeyse "komedi" bile saymıyor; "fars" olarak sınıflandırıyor. "Kaba güldürü" demek istiyor, galiba, da zarafeti elvermiyor. Uluslararası çapta bir Shakespeare yorumcusunun deÄŸerlendirmesini irdelemek haddimiz deÄŸil. Ruhu şâd olsun. Ama, ÅŸu baÅŸkanlık seçiminde yaÅŸadığımız yanlışlıkları görse bu hükmünü kesin revizyona tabi tutardı gibime geliyor. Kek yerine konmadan gülmek isterseniz, "Yanlışlıklar Komedisi"ni okumanızı öneririm. Ben iki gündür gülüyorum durmadan, ama sinirden. Yılan hikâyesine dönen ÅŸu kargaÅŸayı bir atlatalım; sakin kafa ile "Yanlışlıklar Komedisi"ni tekrar okuyacağım. Önce CBS, saniye farkıyla CNN'in baÅŸlattığı gülünç dizi henüz sürüyor. Aslında, buna çok da ÅŸaÅŸmamak lazım. Amerika'da her ÅŸey devasa edattadır. BaÅŸta, coÄŸrafya. Amerika bir ülke deÄŸil, bir kıtadır. California'dan doÄŸuya uçarken, tam Grand Canyon'un (sahiden, çok büyük ve çok derin) üzerinde, soluÄŸunuzu tutar aÅŸağısını seyredersiniz. Åžans eseri bulutlar açıksa -ki, ben ÅŸanslıydım- resmen dakikalar sürer. Ve insana, saatler geçmiÅŸ gibi gelir. Uçakların dakikada kaç kilometre yaptığını düşünürseniz, kanyonun azametini anlamak mümkün. Azamet sadece kanyonda deÄŸil ki… Yemek porsiyonlarında, tencere dolduracak tombulluktaki salata çanaklarında, ergin nüfusunun en az yarısı "ÅŸiÅŸman-ötesi" insanlarında, yayla boyutlarındaki otomobillerinde, cinayetlerin katliam seviyesinde iÅŸlenmesinde, Hollywood'un dünya tarihinin en büyük aldatmacası oluÅŸunda, en etkin mafyayı ve tarihe geçen gangsterleri birer efsane lideri misali yaratmasında, "hak yolunda" yutturmacası ile en büyük katliamları ve darbeleri tezgahlayışında… Hep azamet gizli. Dünyanın bir baÅŸka en büyük yutturmacası olan baÅŸkanlık seçimlerinde, gene devasa bir "yanlış" yapmışlar, çok mu? Amerikalılar boyutlarına uyuyorlar. Jülide ERGÃœDER - 24 Kasım 2000, Cuma Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!