Mutsuzluk yeme arzusu uyandırıyor

Araştırmalar, kilo sorununun bazen de kendini iyi hissetmek, stresi ve depresyonu yenmek amacıyla tüketilen yiyeceklerden kaynaklandığını gösteriyor.

Tedavi niyetine yenilen yemekler, kilo aldırıyor. Bu özellikle kendini yalnız hisseden orta yaşlı kadın ve erkekler arasında yaygın olan bir sorun. Diğer taraftan kilo problemi yaşayanların bir bölümü de dış görünüşlerine bağlı mutsuzlukları nedeniyle terapiste ihtiyaç duyabiliyor. İşte bu nedenle sadece "diyetisyen odaklı" zayıflama çabaları çoğu kez başarısızlıkla sonuçlanıyor. Kilo kaybı başarılsa bile altta yatan psikolojik sorunların tedavisi yapılmadığı için verilen kilolar, tedavi niyetine yenilen besinler nedeni ile- yeniden alınıyor. Başarılı bir kilo kaybı ve sağlıklı kiloyu sürdürme programında, diyetisyen ve psikoloğun birlikte çalışması gerekiyor. Psikolog desteği olmadan gösterilen gayretler çoğu kez başarısızlıkla sonuçlanıyor.

Daha çok serotonin için yiyenler var

Mutsuzluk bazen iştahı kaçırır bazen de daha fazla yemek yeme dürtüsünü tetikler. Mutsuz, gerilimli ve depresif insanlar özellikle karbonhidratlı yiyeceklere daha çok ilgi duyuyor. Tatlılar, unlular, makarna, börek, çörek ve pastalar, stresli ve mutsuz süreçlerde daha fazla tüketilir. Bunun nedeni beyne daha çok serotonin ürettirme arzusudur. Serotonin mutluluk hormonudur. Beyinde serotonin miktarı arttıkça kendinizi daha iyi hissedersiniz. Azalmış olan enerjinizin yükseldiğini, gücünüzün, kuvvetinizin yerine geldiğini zannedersiniz. Karbonhidrat tüketiminizi artırdıkça, özellikle kana hızla karışan karbonhidratları fazlalaştırdıkça beyninize daha fazla serotonin pompalarsınız.

Bunalıp üzülünce buzdolabına koşmayın

İyi beslenmek sadece bedensel değil, ruhsal doyum için de gereklidir. Güzel bir sofra, hoş ve etkileyici yemek takımları, peçeteler, masa örtüleri, iyi bir müzik ve yemek sunumu sanatsal düzeye ulaşmış bir servis beden kadar ruhu da besler, iyi gelir. Beslenmenin ruhsal doyum ile ilişkisinin bir başka yönü daha var: Yemeği ödüllendirme veya cezalandırmada kullanmak! Başarıların, sevinçlerin, ortak coşkuların ve bayramların yemek sofralarıyla, şölenlerle kutlanması bundandır. Bunalınca, üzülünce, depresyon veya strese girince buzdolabının önünden ayrılmamamız da aynı nedene dayanır.

Mutsuzların kilo alması daha kolay

Sevgili Mehmet Yılmaz’ın yaptığı saptama çok doğru. Geçtiğimiz kış ve baharda Türkiye, tarihinin en müthiş yemek, pasta, börek ve çörek eki kampanyasını yaşadı. Ahmet Usta’ların, Ayşe Abla’ların yaptıkları bol kalorili tatlı ve unlu tarifleri inanılmaz ilgi gördü. Bunun bir toplumsal mutsuzluğun işareti olması mümkündür. Son birkaç ayda yaşadığımız derin sarsıntıların, içinde bulunduğumuz anaforların toplumun sağlığını bozduğundan ve mutsuz bir toplum oluşturduğundan kuşkunuz olmasın. Pastalara, böreklere, çöreklere ve diğer tüm yiyeceklere fazlaca yönelmemiz (!) toplumsal mutsuzluğun işaret taşlarından biri olabilir. Böyle giderse sadece mutsuz değil hem mutsuz hem şişman bir toplum haline geleceğiz.

Çocuğunuza menenjit aşısı yaptırdınız mı

Menenjit beyni ve omuriliği saran ve menings denilen zarların iltihabıdır. Virüs ve bakterilerin neden olduğu bu hastalığın en tehlikeli formu Meningococci adı verilen bir bakteriyle oluşur. Hızlı ilerleyen bu hastalık ölümcül olabilir. Duyma kaybı, beyin hasarı, felç, uzuv-parmak-ayak parmaklarının kesilmesi, böbrek hasarı, nebde oluşumu, duygusal travma gibi kalıcı hasarlar yaratabilir. Belirtileri gribe benzeyen menenjit; çoğu zaman baş ağrısı, ateş, bulantı-kusmayla başlar. Bu da tedavide gecikmeye neden olur. Ense sertleşmesi, his kaybı, ışığa hassasiyet, döküntü, konfüzyon gibi diğer belirtiler de görülebilir. Meningococcal bakteriler vücuda ağız ve burun yoluyla girdiklerinden, bu bakterileri taşıyan kişilerle temasta bulunmak menenjitin geçmesine neden olur. Küçük alanlarda yaşayan, kalabalık ortamlarda uzun süre bulunanlar, bardak, su şişesi ve yiyeceklerini paylaşanlar, hastalıklı biriyle öpüşenlerde risk fazladır. Menenjit her yaşta görülse de çocuk, ergen ve genç yetişkinler daha fazla risk altındadır. Bu nedenle bu hastalığa karşı korunmak önemlidir.

Tek bir aşı ile menenjitten korunmak mümkün! Meningococcal bakterilerin 13 değişik sero-grubu var ve aşı menenjite en çok neden olan dört tipe karşı koruma sağlıyor. 11-12 yaşlarındaki çocuklara aşılama yapmak gerekiyor. Daha önce aşı olmamış erginlerin ise liseye veya üniversiteye başlarken aşılanmaları öneriliyor. Aşının 100% koruyuculuğu olmadığını hatırlatalım. Aşı dışında alabileceğiniz başka önlemler de var. İyi beslenmeye, yeterli uyku uyumaya, sigara içmemeye dikkat etmeniz, stres yöntemi yapmanız ve diğer kişilerin ağız ve ağız çevrelerine sürdükleri nesneleri paylaşmamanız korunmanızı sağlayacaktır. Sonuçları ölümcül olan bu hastalıktan korunmayı, çocuklarınızı korumayı ve özellikle yakında açılacak okulların öncesinde çocuklarınızı aşılatmayı unutmayın. ealtinel@yasasinhayat.org

Göğüs büyüten haplar etkili mi

Hayır! Göğüsleri büyüttüğünü ileri süren hapların ispatlanmış hiçbir tıbbi yararı yoktur. Bu hapların çoğu yüksek dozda bitkisel östrojen içermektedir. Bitkisel östrojenlerin meme dokusunu genişletip büyütmesi, göğüsleri irileştirmesi söz konusu değildir. Özellikle menopoz öncesi dönemde bu ürünlerin kullanımı ciddi sorunlara, tıbbi problemlere yol açabilmektedir. Bu ve benzeri ürünlerin kullanılması tavsiye edilmiyor. Göğüs dokusunda önlenemez hasarlara hatta kansere yol açabilecek değişimlerin ortaya çıkabileceği belirtiliyor. Bizim önerimiz bu yöndeki taleplerinizi plastik, rekonstrüktif ve estetik uzmanlarına danışarak çözmeye çalışmanızdır.

Kanser tedavisi görenler nasıl beslenmeli (2)

n Kırmızı et yerine sık sık beyaz et tüketin. Balık, tavuk gibi et grubu besinleri ızgara veya haşlama olarak tüketin.

n Bol bol sebze ve meyve tüketin. Sebzelerden özellikle; brokoli, lahana, sarmısak, soğan, turp, kereviz, yeşil yapraklı sebzeler, domates, roka ve maydanoz tüketmeye özen gösterin.

n Özellikle A ve E vitamininden zengin besinleri (Süt, balık, peynir, yumurta, elma) tüketin. Böylece kemoterapi tedavisinin vücudunuzda yarattığı iştahsızlık etkisi daha az olacaktır.

n Bol bol su tüketin.

n Hamur işleri tüketmeyin.

n Yağ ve tuz içeriği düşük besinleri tercih edin.

n Lifli yiyeceklerin tüketimini artırın. Kuru baklagiller ve tam buğday unundan yapılmış ekmekleri tercih edin.

n Alkol ve alkollü içecekler tüketmeyin.

n Sigara içmeyin. taltan@yasasinhayat.org

Ramazanda sağlıklı beslenme

Ramazan ayı öncesi aldığımız e-mail’lerde yer alan sorulardan yola çıkarak iki hafta boyunca sizlere "Ramazanda sağlıklı beslenme" başlığı altında öneriler, tarifler ve dikkat edilmesi gereken konular hakkında bilgi vereceğiz. Sağlıklı ve huzurlu bir ramazan geçirmeniz dileği ile...

AKLINIZDA OLSUN

İftardan sonra bol bol su için. Su ve bitki çayları gün boyunca alamadığınız sıvı gereksiniminizi karşılar.

Sindirim sisteminizin sağlığı için çiğ sebze, salata veya zeytinyağlı sebze yemekleri ile meyve gibi posa-lif oranı yüksek besinlere öncelik verin. Özellikle bu dönemde kabızlık yaşabilirsiniz. Sofralarınızda kuru kayısı, kuru erik hoşafları bulundurabilirsiniz.

Hurma, glisemik indeksi yüksek bir meyve olmasına rağmen potasyum, magnezyum ve posa gibi yararlı besin unsurları içerdiği için orucunuzu hurmayla açın.

Kafein içeren içecek alımınızı sınırlayın. Eğer gerçek bir kafein bağımlısı iseniz, oruç tutmaya başlamadan önce kafeinli içecek tüketiminizi kademeli olarak azaltmaya başlayın. Birdenbire kafein alımınızı kesmeniz baş ağrısı, sinirlilik ve ruh hali değişikliklerine neden olabilir. Aşırı miktarda tüketilen çay, kahve gibi kafeinli içecekler idrar söktürücü özelliklerinden dolayı vücuttan sıvı kaybına neden olabilir, dikkat!

İftar yemeklerine dikkat!

Ramazan ayının en güzel yanı o sonsuz duaların ve ibadetlerin yanı sıra, mükemmel hazırlanmış iftar sofralarıdır. Mükemmel hazırlanmış, dediğimde aklınıza neler geldi? Zengin Türk mutfağının mezeleriyle başlayan, çorbayla devam eden, ana yemeğin hangisi olduğuna karar veremediğiniz yemekler, yanında özenle hazırlanmış salatalar ve gün boyunca yemeyi hayal ettiğiniz yemek üstü tatlılar... Peki bütün gün aç kalmış bir mideye bunları yollamaya ne kadar hakkınız var? İşte burada miktar ön plana çıkıyor.

Ara öğünü unutmayın

Bu ramazanda iftar saatinin geç olması nedeniyle, ara öğün yapma alışkanlığı atlanabilir. Bu durum enerji alımınızı azaltacaktır. İftardan iki saat sonra ve yatmadan iki saat önceye ayarlanmış ara öğün saatini şimdiden kurun. Ara öğün içeriğinizin düşük kalorili ve besin değeri yüksek besinlerden oluşmasını sağlayın. Örneğin;

n Meyve

n Az yağlı süt veya yoğurt

n 1-2 adet tam ceviz veya 5-6 adet fındık/badem

n Sütlü tatlı veya meyve tatlısı (Haftada 1-2 gün ara öğün şeklinde tüketilebilir.)
Yazarın Tüm Yazıları