GeriSeyahat Muş: Muş 'çille' dolduruyor
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Muş: Muş 'çille' dolduruyor

Muş: Muş 'çille' dolduruyor

Muş deyince aklınıza ilk ne geliyor? Eğer bu şehir hakkında çok şey bilmeyen biriyseniz, bu sorunun yanıtı muhtemelen “Burası Muş'tur yolu yokuştur..” diye başlayan 'Muş türküsü' olacaktır…

Ancak, biraz araştırma yaparsanız, bu küçük Doğu Anadolu ilinin, kan kırmızı yaban lalesi, aromalı üzümü, tarihi kerpiç evleri, sekiz ay kalkmayan karı, doğal güzellikleri ve fotoğraf sanatçısı Adem Sönmez'i için ziyarete değer olduğunu göreceksiniz.


HAFTADA ÜÇ GÜN UÇAK VAR


Muş halkı, son yıllarda, belini büken yoksulluktan silkinip yeniden eski refah günlerine kavuşmaya çabalıyor. Türkiye'deki 81 ilin en yoksulu. Kişi başına yıllık gelir yalnızca 500 dolar (yaklaşık 750 milyon lira).


Muş'a 'Çille'nin ilk günü, yani 21 Aralık'ta, gittim. Çille Farsça bir kelime. Çil 40 demek. Çille, Muş'un 40 gün süren en soğuk günlerini ifade ediyor.


Şehre havadan gelmek mümkün. Muş Havalaanı, 1980 askeri darbesinin ardından NATO tarafından askeri amaçlarla inşa edilmiş. Bugün yarı askeri bir yapıya sahip. THY, İstanbul'dan Muş'a, haftada üç gün, Ankara aktarmalı seferler düzenliyor.

ARAMA KURTARMA EKİBİ VAR

Muş 1. Deprem kuşağında bulunuyor. 1966'da Varto depreminde iki bin 500 kişi can vermiş. 2002'de deprem izleme istasyonu kurulmuş.

Yeraltındaki sarsıntıları tespit edip anında Erzurum'a yolluyor. Muş'un başarılı bir Arama Kurtarma ekibi var. Öyle ki, 1 Mayıs'ta Bingöl depremine ilk onlar yetişmiş. İki saat içinde olay yerine varıp, 76 kişiyi kurtarmışlar.

 

Uçak gökyüzünde süzülürken, bölgeye kuş bakışı bakmak ayrı bir zevk. Dağlar bembeyaz, ışıl ışıl... Karla kaplı ovaların dinginliğini bozmak istercesine kendine bir yol bulup akan nehirler var. Köyler öbek öbek toplanmış.

 

Kendinizi Kuzey Avrupa ülkelerinden birinde sanmanıza yol açacak sade bir beyazlık hakim etrafa...

 

Uçaktan indiğim gün hava sıcaklığı eksi 10 derece ile 'Çille'nin gelişini müjdeliyordu. Muşlular “Bu da bir şey mi, geçen kış bu zamanlarda belimize kadar kar vardı. Kışın eksi 30'u görürüz” diyerek beni 'rahatlattılar'.

 

VALİ YARDIMCISI 'HAVADA' KARŞILIYOR

 

Muş Valisi Yıldırım Kartal rahatsızlığı nedeniyle nedeniyle Ankara'da bulunduğu için, Vali Yardımcısı İbrahim Küçük ile görüşüyorum. Küçük, uçakların geliş günlerinde havaalanındaki Valilik makamına geldiğini söylüyor. Böylece, şehre kimlerin gelip gittiğini görebiliyor. Gerçekten de, Muş'un ileri gelenleri vali yardımcısının odasına uğramadan şehre inmiyor.

 

Küçük, şu aralar birçok kişinin 28 Mart'ta yapılacak yerel seçimlerde Muş Belediye Başkanlığı'na adaylıklarını koymak için Ankara'ya gittiğini söylüyor. Seçimlerle ilgili ilginç bir yorum yapıyor: “Belediye başkanlığı seçimini burada DEHAP alır. Çünkü halk adayın kim olduğuna bakmadan DEHAP'a oy verir. DEHAP ile AKP çekişebilir. Eğer iyi bir aday çıkarırsa AKP de kazanabilir.”


AŞİRETLER VALİLİKLE MAHKEMEDE HESAPLAŞIYOR

 

Küçük, sözünü esirgemeyen, kolay yılmayan, inatçı biri. Bu nedenle Muş'taki aşiret reislerinin tepkisini çekiyor. Aralarındaki sürtüşmeler mahkemeye kadar varmış. 'Doğru bildiği yolda' ilerlediğini kaydediyor. İnancını ve inadını görünce “geleceğin Recep Yazıcıoğlu'su karşımda” diye düşünüyorum.

 

Muş'un merkez nüfusu 65 bin, il nüfusu 500 bin kişi. Nüfusun yarısı aşiretlerden oluşuyor. Fotoğrafını çekmek istediğim 67 yaşındaki Fadıl Dede'nin ilk sorusu, "Kimlerdensin"? oluyor.

 

Elmanı, Hıyanlı, Sasunlu, Velikanli, Bıdıri, Hoyti, Bodikan aşiretleri en önde gelenler. Şehir merkezinden çok köylerde yerleşmişler. İbrahim Küçük aşiretlerden rahatsızlığını çekinmeden dile getiriyor: “Kendi adamlarını kurumlara atıyorlar. Sanki miras paylaşılıyor.”

 

YOKUŞ MU DEDİNİZ?

 

Türkü sizi yanıltmasın. Muş'un merkezinde 'yokuş'tan eser yok. Türküde sözü geçen yokuş eskiden şehrin kurulu olduğu tepelerde kalmış. Kışın sıcak, yazın serin tutan eski kerpiç Muş evleri hala yerinde. Nüfus arttıkça halk ovaya inmiş. Vadideki kerpiç evlerin yerini ovadaki zevksiz kooperatif yapıları, boyası dökülmüş evler almış. Ana caddesinin adı 'İstasyon'. Adını caddenin aşağı ucundaki tren istasyonundan alıyor. Haydarpaşa'dan kalkan Van Gölü Ekspresi Muş'tan geçiyor ve İran'a kadar gidiyor.

 

Devlet kurumları genelde İstasyon Caddesi üzerinde sıra sıra dizilmiş.

 

Caddede adı hipermarket, kendisi 'bakkal' tadında dükkanlar, pastaneler, mobilyacılar dikkat çekiyor. Caddeyi takip edince şehir merkezine varıyorsunuz.

 

SUYA, ETE DİKKAT!

Muş'a gelen bir yabancının ete ve suya dikkatli yaklaşması şart. Aksi takdirde hastalık kapma ihtimali çok yüksek. Tarım İl Müdürlüğü sağlıksız olduğu için yaklaşık iki yıl önce mezbahaneyi kapatmış. Şimdi hayvanlar sokaklarda, yol kenarlarında, ahırlarda kesiliyor. İçme sularının bir kısmı kuyulardan bir kısmı ise dağlardan geliyor.

Açıktan gelen bu suların mikroplu olabileceğini ve pet şişedeki sudan başka bir şey içmemem gerektiği konusunda uyarılıyorum. Muşlular "Bize bir şey olmaz, ama yabancılar bu sudan içti mi gider" diyorlar.

KADINLAR EVDE, ERKEKLER KAHVEDE

 

Sokaklarda kadınlara rastlamak neredeyse imkansız. Kafamı nereye çevirsem erkeklerle burun buruna geliyorum. Tek tük rastladığım kadınları bir kelime ile tanımlamam mümkün değil. Çarşaflısı da var, modern giyimlisi de...

 

Genellikle kol kola girmiş ikililer halinde geziyorlar.

 

Muş'ta sosyal yaşam kadın ve erkekler için belirgin şekilde farklılaşıyor.

 

Kadınlar, ya evde oturuyor ya da komşularına gidiyor. Erkeklerin bir numaralı tercihi ise kahveler.

 

Muş'un merkezinde tam 250 kahvehane var. Toplam 371 köyü olan Muş'un köy yolları kışın ortalama 15 gün kapalı kalıyor. Yolların açık olduğu zamanlarda köylüler üşenmeyip, gündüzleri şehre kahveye gidip, akşamları geri dönüyor.

 

SİNEMA VAR, SEYİRCİ YOK


Muş'ta sosyal hayatın göstergesi olarak bir sinema var. 21 yıl önce kapanan sinema üç yıl önce tekrar açılmış. “Sinemaya gidiliyor mu”? diye soruyorum. Muşlular sinemaya pek gitmiyor. Bu nedenle sinema sahibi vizyondaki filmler yerine eski filmleri ucuza kiralayıp oynatmayı tercih ediyor.

 

Muş'ta suç oranı azımsanamayacak düzeyde. Bu yıl iki bin 250 kişi için suç dosyası açılmış. Ağır cezada artış olmuş. Ağır ceza işleyenlerin sayısı her yıl ortalama 150'yken bu yıl 640'a çıkmış. Muşlular genellikle 'tarım dolandırıcılığı' suçlamasıyla yargılanıyor.

 

Tarım bakanlığı üç yıldır arazisi olan kişilere 'doğrudan gelir desteği' adı altında belli bir ödeme yapıyor. Arazisi olmayan bazı 'uyanık' vatandaşlar, sahte mahkeme kararı çıkartıp devletin arazilerini kendi üzerlerine almaya kalkıyor.

 

Muş'ta cinayet vakalarında da artış var. Terör azaldıktan sonra şehirde arazi ve mera sorunları başlamış. Bu da cinayet sayısını artırmış. İbrahim Küçük, okullarda emniyet müdürlüğünün 'uyuşturucu dersleri' verdiğini söylüyor. Bu sayede uyuşturucu sorunları olmadığını kaydediyor.

 

VARTO'DA ALEVİ MEDENİYETİ


Muş'un köylerinin yarısı Alevi, yarısı Sünni. Sünniler eğitim ve refah seviyesi açısından ne kadar geri kalmışsa, Aleviler de bir o kadar ileri gitmiş. Örneğin, Alevilerin yaşadığı Varto ilçesinde halkın eğitim düzeyi Türkiye'ye parmak ısırtacak düzeyde.

SÖNMEZ'İN OBJEKTİFİ MUŞ'UN GURURU

Fotoğraf sanatçısı Adem Sönmez, Muş'un gurur kaynaklarından biri. 1975'ten bu yana fotoğrafçılıkla uğraşıyor. Bugüne kadar birçok ulusal ve uluslar arası yarışmada ödül alan Sönmez'in çektiği fotoğraflar sanki sizinle konuşuyormuş gibi bir etki bırakıyor.

Tek bir kare için günlerce dağlarda geziyor, doğru insanı doğru zamanda çekmek için hiçbir fedakârlıktan kaçınmıyor. Sümüğü akan yalınayak çocukları, köy evlerinde yaşayan fakir kadınların gözlerindeki çaresizliği ve Doğu Anadolu Bölgesi'nin 'gerçeklerini' onun objektifinden görmenin tadı apayrı. Bir sanatçıdan beklenmeyecek derecede mütevazı olan Sönmez, fotoğraf işinin yanı sıra elektronik eşya tamirciliği ve satışı yapıyor:

"1984'te Muş'ta ilk sergimi açtım. Sonradan baktım ki eski yaşantılar kaybolup gidiyor, onları belgelemeye başladım. En çok ilgimi çeken eski yaşantı. Eskiyle şimdi arasında çok fark var. Eskiden gazete, kitap, ulaşım, hiçbiri yoktu. Şimdi teknolojiyle beraber her şey değişti. Ben bütün bu değişimleri takip ettim, belgeledim."

Sönmez, bir sponsor bulursa çektiği fotoğrafları kitaplaştıracak. Bence, sponsorların şimdiden yalvar yakar kuyruğa girmesi lazım.



Varto halkının yüzde 99'u okuma yazma biliyor. Varto Türkiye çapında okuma yazma oranında ilk üçe giriyor.

Anadolu Ajansı Muhabiri Sabri Yıldırım “Aleviler çok moderndir. Genelde kışları büyük şehirlere ya da yurt dışına giderler. Yazları buraya dönerler. Burayı yazlık gibi kullanırlar. Kadınları şort ya da açık elbiseler giyer” diyor.

 

Sünnilerin sorunu ise çok tanıdık. Kışları yolları kapalı elektriksiz köyler, şehre giderken yolda ölen hamile ya da hasta kadınlar, kendine birden fazla almakta sakınca görmeyen erkekler...

 

ÇOK EŞLİLİK YAYGIN


Çok eşlilik Sünnilerin yaşadığı köylerde hala yaygın. Hürriyet Gazetesi Muş Muhabiri Mehmet Aydın maddi durumu iyi olanların birkaç evlilik birden yaptığını söylüyor. Ardından Muş'ta ve Türkiye çapında şöhret kazanmış birkaç ismi sıralıyor:

 

“Mehmet Şirin Yavuz, dört eşi, 49 çocuğu var. Mehmet Şerif, üç eşi, 30 çocuğu var. Nevzat Demir, üç eşi 33 çocuğu var...” Hafızasını zorlayanlar bu isimleri gazetelerden, televizyonlardan hatta televizyon programlarından hatırlayacaklardır.

 

Muşlular yavaş yavaş görücü usulünü rafa kaldırıyor. “Kız istemezse evlenmez” diyorlar. Ancak, akraba evliliği çok fazla. Kırsalda, evlenme çağındaki gençlerin en büyük sorunu başlık parası. Kız tarafı başlık parasını altın olarak alıyor. Başlık parası dört milyardan başlayıp 20 milyara kadar çıkıyor.

 

GÖÇ, KAN DAVASI, TERÖR, TEFECİLER

 

Muş soğuk ve yoksul ama insanları sıcak ve esprili. Muşlular “Burası sürgün yeridir, gelen bir şekilde kaçmak ister” diyor. Oysa, 'Eski Muş'un çehresi çok farklıymış. 1960'larda dört tane sineması hatta bir kayak kulübü olan canlı bir yermiş.

 

Zenginler, kırsaldan merkeze, oradan da büyük şehirlere göç etmiş. Kan davası ve terör göçü tetiklemiş. Yoksul halkın başına bir de tefeciler dadanmış. Dara düşenler, tefecilerden borç para alıyormuş. 10 milyarlık borç ertesi yıl katlandıkça katlanıyormuş.

 

Bunu karşılayamayanların bütün malına tefeciler el koyuyormuş. Ama 'gelenektendir' diye kimse ses çıkaramıyormuş.

 

HAYVANCILIKTA ÜÇÜNCÜ SIRADA

 

Muş'un ana gelir kaynağı hayvancılık. Bu alanda Kars ve Erzurum'un ardından üçüncü sırada. Bir milyon 250 bin küçükbaş, 300 bin büyükbaş hayvan besleniyor. Muş Ziraat Odası Başkanı Selami Tırpancı Muş'ta sanayi adına bir tek şeker fabrikası olduğunu anlatıyor. Normalde 750 işçinin çalıştığı fabrikada 120 gün devam eden 'kampanya' zamanında işçi sayısı bin 500'e çıkıyor. Muş'un bir de küçük sanayi sitesi var.

 

Tırpancı, şehrin bir türlü kalkınamamasını iş adamlarının büyük şehirlerde yatırım yapmasına bağlıyor: “Burada terör nedeniyle güvensizlik ortamı vardı. Şu an güven sağlandı ama pek geri dönüş olmaz. İşsizlik oranı yüzde 70. Çalışanların yüzde 90'ı tarım ve hayvancılık yapar, gerisi esnaf. Ana gelir kaynağımız tütün ve pancar. 16 bin pancar üreticisi, yedi bin 400 tütün üreticisi var. Bu ürünleri devlet alıyor. Ancak şimdi bu ürünlere kota uyguluyor. Alternatif ürün yetiştirilmesini öneriyor. Bunun da alıcısı yok.”

 

UMUT VEREN PROJELER VE ŞARAPÇILIK

 

Muş Valiliği bir önceki Vali Cengiz Akın tarafından tamamı valilik kaynaklarıyla sıkı ve kapsamlı projeler başlatmış. Bu tür projeler devam edebilirse gelecekte Muş'u farklı bir konumda görmek mümkün olacak.

 

Bunlardan ilki Yeşil Kuşak Projesi.

 

Yıllardır tütün ve pancar eken Muşlular devlet bu ürünlere kota koyunca yeni ürün arayışına girmişler. Muş Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Bülent Solmaz Yeşil Kuşak projesi ile bağcılığın, yem bitkilerinin, cevizciliğin, brokolinin, meyveciliğin teşvik edildiğini anlatıyor.

 

Muş'un, özellikle kendine has bir aroması olan üzümü sayesinde önemli bir gelir elde etme şansı var. Dünyaca ünlü Muş üzümü Osmanlı döneminde bölgede yaşayan Ermeniler tarafından şaraplık üzüm olarak Fransa'ya pazarlanırmış. Uzun zamandır unutulan bağcılık 2001'de yeniden canlandırılmış.

 

Proje kapsamında, dağlarda 130 km'lik yol açılmış, su depoları yapılmış, beş milyon üzüm fidesi dikilmiş. Şarap fabrikalarından gelen eksperler Muş üzümüne '1. Kalite' değer biçmişler. Solmaz, Muşluların bu projeye dört elle sarıldığını söylüyor. Dağlara bağ evleri yapılmış. Halk bu evlerde yazın hem çalışıyor, hem de dinleniyor.

 

ENGELLİLER KORUMA ALTINDA


İkinci bir proje kapsamında eğitim seviyesi düşük olan halka okuma yazma, bilgisayar, meslek kursları verilmiş. Üniversiteye hazırlanan gençler için ücretsiz üniversite hazırlık kursları açılmış. Böylece, eskiden ÖSS'de hep son sırayı alan Muş, 2001'de 16 sıra birden yükselmiş. Hala devam eden projede sınavı kazanan öğrencilerin okul kayıt masrafı karşılanıyor ve bir yıl boyunca ayda 100 milyon harçlık veriliyor.

 

Muş'ta akraba evliliği çok yaygın. Bu nedenle engelli nüfusun oranı yüksek.

2001'in ortasında Valilik, Zihinsel ve Fiziksel Engelliler Rehberlik ve Destekleme Projesi başlatmış. Bu kapsamda 350 bin kişi tek tek taranmış. Üç bin 729 engelliye müdahale edilmiş.

Kimilerine protez takılmış, kimilerine işitme cihazı verilmiş, kimileri ameliyat edilmiş. Engelliler basketbol takımı, işitme engelliler futbol takımı kurulmuş.

 

'Yeni engelliler olmasın' kampanyası ile de Hacettepe Üniversitesi'nden profesörler gelerek hastalıklara karşı öğretmenleri bilgilendirmiş. Bu proje ile 10-16 Mayıs 2003'te Ankara'da Avrupa Özürlüler Yılı nedeniyle yapılan törende Türkiye Sakatlar Konfedarasyonu tarafından ödüle layık görülmüşler. 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü'nde Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'den ödül almışlar.

 

SEKİZ KIZDAN BİRİ EĞİTİMSİZ

 

Valilik daha birçok projeyi hayata geçiriyor. 'Boş zamanlarında çocuk yapan'

Muşlular'a aile planlaması eğitimi verilmiş, bu konuda broşürler hazırlanmış. Geçen yıl, köylerden bir grup kadın şehre getirilmiş. Hepsine 150'şer milyon lira verilmiş. Kadınlar bu parayı özgürce harcamışlar.

 

Örneğin hayatlarında hiç araba görmemiş olan Konak köyünün çocukları ilk kez arabayla tanışmış.

 

Eğitim, Muş'un belini büken sorunlardan biri. UNICEF raporuna göre Muş'ta her sekiz kızdan biri okuma yazma bilmiyor. Kırsalda kızlar en geç 17 yaşında evlendiriliyor.

 

Köy çocukları eğitimlerini genelde şehir merkezindeki YİBO'larda görüyorlar. YİBO yatılı ilköğretim bölge okulu demek. Toplam 13 YİBO ile Muş'un Türkiye birincisi olduğunu öğreniyorum. Köylü ve yoksul çocuklar bütün kışı YİBO'larda geçiriyor. Eylülde tütün hasatı olduğu için çocuklar okula bir buçuk ay geç başlıyor. Mayısta tarla ekimi nedeniyle okullar erken tatil oluyor. Muş'ta Fırat Üniversitesi'ne bağlı bir eğitim fakültesi var.

 

Fakültenin her şeyi hazır ama öğrencisi yok. Hala bir dekan atanmadığı için eğitim öğretim yapılamıyor. Bunun dışında iki tane meslek yüksek okulu bulunuyor.

 

ALTYAPI ÇÖZÜM BEKLİYOR


Muş'un MHP'li Belediye Başkanı Şerafettin Yatçı'ya göre acil işlerin başında şehrin altyapısının ıslah edilmesi ve çöp arıtma sisteminin tamamlanması geliyor:

 

“Şimdilik şehrin suyunu şeker fabrikası civarındaki kuyulardan sağlamaya çalışıyoruz. Suyun yüzde 10-15'i ise dağlardan geliyor. Sızma yapma tehlikesi olan bu suyun ıslah edilmesi gerekiyor. Ayrıca, mezbahanemiz AB standartlarına uygun olmadığı için kapatıldı. Tarım Bakanlığı standartlara uygun mezbahane yapmamızı istiyor. Bunun maliyeti yaklaşık üç trilyon lira. Şu haliyle problemi çözmek için ekonomik gücümüz yok.”

 

Yatçı'ya bugüne kadar yaptıkları önemli projeleri soruyorum. Yanıtlıyor:

 

“Kanalizasyon eksikliğini tamamladık, su kuyularını ıslah ettik, belediyenin araç gereç sıkıntısını çözdük, Muş'un yollarını asfaltladık, belediye personelini emekli ettik”

 

ZAFER ÇAĞLAYAN İLE EL ATTI

 

Ankara Sanayi Odası Başkanı Zafer Çağlayan da bir Muşlu. Kendisiyle Muş ziyaretimin ardından görüştüm. Geçtiğimiz eylülde bir heyetle beraber Muş'u ziyaret etmiş. Bu ziyaretin amacının Muş'un alt yapısını belirlemek ve neler yapılabileceğini tespit etmek olduğunu söylüyor:

 

“Ben Muşluyum. Her ne kadar Muş'ta çok kalmasam da akrabalarım orada. Hiç bir beklentim olmadan Muş için bir şeyler yapmak istiyorum. Zaman zaman batıdan doğuya heyetler gider. Ama bir şey çıkmaz. Çünkü önce neler yapılabileceğinin çok iyi araştırılması lazım. Ben Muş'un geleceğine yatırım yapmak istiyorum.”

 

Çağlayan ziyaretin sonrasında hemen harekete geçmiş. Muş'ta yetişen yabani lalerin pazarlanması için Hollanda'daki üreticilerle temas kurmuş. Bundan sonra devletin yardımı ile özel sektörü Muş'a çekmek için çalışmalar yapılacak. Türkiye'nin en büyük üçüncü ovası olan Muş Ovası'na yakışacak yatırımlar ilerde Muş'luların yüzünü güldürebilir.

False