‘ELİM DEĞDİ’ SAVUNMASI
Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı, Demirci hakkında ‘basit cinsel istismar, nitelikli yaralama, nitelikli kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ suçlarından 111 yıla kadar hapis talebiyle Ankara Batı 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açtı. 13 Haziran’daki ilk duruşmada sanık Demirci, “Ben görme engelleyim aynı zamanda kanser hastasıyım. Ben kömürlüğe nasıl indiğimi hatırlamıyorum. Olay tarihinde tuvaletim gelmişti. Çişimi yapmak için yardıma ihtiyaç duydum. Yaraladığım iddia edilen çocuğu ilk kez orada gördüm. Bana kömürlükte işemek için yer göstermesini istedim. O da kendisinin de çişinin geldiğini söyledi. Görmediğim için çiş yaparken elim yanlışlıkla o çocuğun pipisine geldi” savunması yaptı.
RAPORA TEPKİ GÖSTERDİ
Mahkeme, sanığın akıl sağlığının yerinde olup olmadığının tespiti için Adli Tıp’tan rapor alınmasını istedi. Adli Tıp, Demirci’nin cezai sorumluluğunun tam olduğuna dair 28 Ağustos tarihli raporu mahkemeye sundu. Davanın ikinci duruşması geçen hafta yapıldı. Demirci savunmasında, “Ben bu olayı hiç hatırlamıyorum, akıl sağlığım nasıl yerinde oluyor ben bunu anlamıyorum” sözleriyle Adli Tıp raporuna tepki gösterdi. Savunmaların ardından mahkeme de “eylemin vahameti” nedeniyle sanığının tutukluluk halinin devamına hükmetti.
TBMM’de memur olarak çalışan ve yalnız yaşayan, psikiyatri ilaçları kullandığı tespit edilen eski bakan Abdüllatif Şener’in oğlu Bedirhan Şener (42), ailesinin telefonlarına yanıt vermemeye başladı. Abdüllatif Şener, eşi ve eşinin annesi Leyla Çetiner’i (80) yanına alarak önceki gece saat 20.45 sıralarında oğlunun evine gitti. Şener aracı park ederken eşi ve Çetiner, daireye çıkarak zile bastı.
KAPI AÇILINCA ATEŞ ETTİ
İddialara göre Bedirhan Şener, kapıya açar açmaz annesi ve anneannesinin üzerine ateş etmeye başladı. Açılan ateş sonucu Leyla Çetiner ağır yaralandı. Hastaneye kaldırılan Çetiner kurtarılamadı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı “üstsoydan akrabayı kasten öldürmek” suçundan soruşturma başlatarak şüpheli Bedirhan Şener’i gözaltına alınması talimatı verdi.
Bedirhan Şener emniyette, “Şu anda psikolojik olarak kendimi iyi hissetmiyorum ifade vermek istemiyorum, susma hakkımı kullanmak istiyorum” diyerek ifade vermedi. Psikolojik durumunun iyi olmaması nedeniyle Şener, Ankara Adli Tıp Kurumu Müdürlüğü’ne sevk edildi.
AKIL SAĞLIĞINA BAKILACAK
Nöbetçi sulh ceza hâkimliği de şüpheli Bedirhan Şener’in, Ankara Bilkent Şehir Hastanesi Yüksek Güvenlikli Adli Psikiyatri Hastanesi’nde 3 hafta süre ile gözlem altına alınmasına karar verdi. Kararda, şüphelinin sağlık kurumundan gözlem süresinin sonunda akıl sağlığının yerinden olup olmadığı konusunda rapor istenilmesine de hükmedildi. Şener’in ‘akıl sağlığı yerinde’ olduğu yönünde rapor gelmesi halinde şüphelinin cezaevine sevkinin sağlanacağı belirtildi.
Öte yadan Anneanne Leyla Çetiner’in cenazesi, otopsi işlemlerinin ardından Ankara Adli Tıp Kurumu’ndan alındı. Ardından dün ikindi namazı sonrası Ahmet Efendi Camisi’nde Çetiner için cenaze namazı kılındı. Cenazeye, Abdüllatif Şener, eşi Berrin Şener, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı İdris Şahin, Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Suat Kılıç, eski bakanlardan Taner Yıldız ve İsmet Yılmaz, eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ve çok sayıda vatandaş katıldı. Çetiner’in cenazesi, kılınan namazın ardından Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verildi.
‘OĞLUM ANNEANNESİNİ ÇOK SEVERDİ’
Ankara Kızılay’da lojistik alanında şirketi bulunan Somalili işinsanı Mohamed Shera Ali, 5 Aralık 2023 tarihinde 140 bin dolarını bankaya yatırmak için işyerinden ayrıldı. İşinsanı Ali, yolda yürürken, Somalili bir başka arkadaşı Abdiqadir Hassan ile karşılaştı. Ali, arkadaşına, bankaya gideceğini, para yatıracağını söyledi ve beyaz renkli A4 kağıdına sardığı, 20 bin doların ceplerini çok şişkin gösterdiği için taşımasını istedi. Bankaya doğru giden iki arkadaşın önü Ankara Emniyeti’nde görevli polis memuru Ömer Arı ve polis kıyafeti giydirdiği yakın arkadaşı, otopark çalışanı Mükail Aydoğan tarafından kesildi.
‘GÜVENMİYOR MUSUN LAN’
Polis memuru Arı, kontrol yapacağını söyleyerek Somalili işinsanı ve arkadaşının kimliklerini istedi. Arı, sorgu yapar gibi göründükten sonra “Sıkıntı gözüküyor, ekip çağırdık sizi Göç İdaresi’ne götüreceğiz” dedi. Daha sonra Arı, üst araması yaparak işinsanının üzerindeki paraları istedi. Ancak işinsanı Ali, “Neden paramızı verelim?” diyerek karşı çıkmaya çalıştı. Arı, “Sen Türk polisine güvenmiyor musun lan” diyerek Somalili işinsanına tokat attı. Bunun üzerine Somalililer, 140 bin doları polise teslim etmek zorunda kaldı.
Somalili işinsanı ve arkadaşının şikâyeti üzerine polis memuru Ömer Arı, kayınçosu ve akrabası Batuhan Arı ve Mükail Aydoğan tutuklandı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 3 şüpheli hakkında Ankara 33. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açtı. Hazırlanan iddianamede, Batuhan Arı’ya ‘nitelikli yağma’ suçundan 15 yıla kadar, polis memuru Ömer Arı’ya ‘nitelikli yağma’, ‘kamu görevine ait araç ve gereçleri suçta kullanma’ suçlarından 20 yıla kadar, Mükail Aydoğan’a da ‘nitelikli yağma’, ‘özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanma’ ve ‘resmi belgede sahtecilik’ suçlarından 21 yıla kadar ceza istendi.
‘BU ADAMLARA ÇÖKELİM’
İddianamede şüphelilerin ifadelerine yer verildi. Ömer Arı ifadesinde, Batuhan Arı’nın, Somalili işinsanı Mohamed Shera Ali’nın şirketinde çalıştığını, olaydan yaklaşık bir ay önce yanına gelerek bu insanların karapara akladığını, “Bu adamlara çökelim bunlarda iyi para var” önerisinde bulunduğunu iddia etti. Kendisinin de, “Madem o kadar para var, olur ama yanımızda bir kişinin daha olması gerekir” dediğini anlatan Arı, “Bunun üzerin çocukluk arkadaşı Mükail’e söyledim. O da kabul etti. Plan yaptık, aldığımız motosiklete sahte plaka takarak olay yerini gidip Somalili işadamın gelmesini bekledik. Üst araması yapıp ‘Sizi Emniyet’e götüreceğiz o sırada para bende dursun yoksa kaçabilirsiniz’ dedim. Aldığımız parayı aramızda bölüştük” diye konuştu.
‘SUÇU ÜZERİME ATIYORLAR’
Söz konusu haberler üzerine Yaşama Tutunan Patiler Derneği Başkanı Buket Özgünlü, bir dernek çalışanı ve bir grup hayvansever ile birlikte Şanlıurfa’ya giderek, tartışma konusu yapılan köpeklerin kaldığı barınakları inceledi. Özgünlü, iddiaya göre, 28 köpeği tutanakla sahiplenerek, şoför Muhammed Savaş D.’nin kullandığı araçla Ankara Gölbaşı’ndaki kliniğe getirdi. Kuduz köpekleri Ankara’ya getirdiği iddiası üzerine başlatılan soruşturma kapsamında tutuklanan Özgünlü hakkında “bir ev hayvanına veya evcil hayvana işkence etme, bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma” suçundan yaklaşık 7 yıla kadar hapis cezası talebiyle dava açıldı.
‘KAÇMA ŞÜPHESİ VAR’
İddianameyi kabul eden Ankara 38. Asliye Ceza Mahkemesi, “sanığın kaçma şüphesinin olması” gerekçesiyle Özgünlü’nün tahliye talebini reddetti. Özgünlü’nün tahliye talebinin reddedilmesi üzerine avukatı Yasemin Babayiğit 13 Haziran tarihinde karara itiraz etti. Yapılan itiraz Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından karara bağlandı. Mahkeme 13 Haziran’da, “Sanığın üzerine atılı suçun ‘Bir ev hayvanına veya evcil hayvana işkence etme’ olduğu, adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağının düşünülmesi, Ankara 38. Asliye Ceza Mahkemesi’nin tutukluluk halinin devamına ilişkin karardaki yasal ve doyurucu gerekçe” nedeniyle yapılan itirazın reddine karar verdi.
ANKARA 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan Ayhan Bora Kaplan suç örgütü davasının iddianamesinde, gizli tanıklar Ü5W1G8K6L3 ve M7U3H9F8C4’ün beyanları da yer aldı.
Ü5 DE ÇARK ETTİ
Dava sürecinde dinlenilmesinden vazgeçilen ‘M7’ kod adlı gizli tanık Serdar Sertçelik, yurtdışına kaçtı ve ifadesini geri çekti. Gizli tanık Ü5W1G8K6L3 ise savcılıktaki iddialarını mahkemede tekrarladı. Ancak, 15 Mayıs’ta mahkemeye gönderdiği dilekçede “Daha önceki ifadem gerçeği yansıtmamaktadır. Cebir ve tehdit altında verdim, doğru değildir” dedi. Polislere yönelik soruşturmada gizli tanık Sertçelik ve şüpheli Ş.D. arasındaki iletişime aracılık eden N.Ö.K. de gözaltına alındı. Öte yandan soruşturmada gözaltına alınan Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik’in yerine Yavuz Doğan getirildi.
MKE Ankaragücü ile Çaykur Rizespor arasında oynanan ve 1-1 sonuçlanan maçın ardından sahaya inen Faruk Koca, hakem Halil Umut Meler’e yumruk atıp tehditte bulunmuştu. Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı da saldırıyla ilgili jet hızıyla soruşturma açıp Koca ve 3 sanık hakkında dava açmıştı. Savcılık, maçın yan hakemleri Ömer Tolga Güldibi, Mustafa Emre Eyisoy ve Kerem Ersoy’a yönelik tehditlerine ilişkin dosyayı ise ayırarak uzlaştırma bürosuna göndermişti.
Tehdit suçundan sürdürülen soruşturmada savcılık, Koca ve müşteki hakemlere uzlaşıp uzlaşmak istemediklerini sordu. Koca, uzlaşma teklifini kabul ederken, müşteki hakemler teklifi kabul etmedi. Uzlaşmanın gerçekleşmemesi nedeniyle Koca’nın üç yan hakeme yönelik tehditleri nedeniyle de hakkında yeni dava açılacak.
‘CEZALANDIRILMASINI İSTİYORUZ’
Müşteki hakemlerin avukatı Halil İbrahim Atabay, Koca’nın uzlaşma teklifini kabul etmediklerini belirterek, “Hakemlerimize yönelik tehdit ve hakaretler konusunda uzlaşma tarafı değiliz. Bir suç varsa cezalandırılmasını istiyoruz. Yıllardır uygulamamız bu şekilde” dedi.
Yan hakemlerden Kerem Ersoy, Koca’nın yargılandığı davada tanık olarak verdiği ifadesinde, sanığın kendilerini de tehdit ettiğini anlatarak, “Aynı maçta hakem olarak görev yapmaktaydım. Maç sonu saha ortasından müştekinin (Hakem Halil Umut Meler) yanında dururken Faruk Koca olduğumuz yere gelip müştekiye yumruk attı. Aynı anda orada bulunan hakemler olarak bizlere yönelik ‘Sizi bitireceğim’ dedi. Ardından müştekiye hitaben ‘Seni öldüreceğim’ dedi” iddiasında bulundu.
ABD’deki Koalisyon Kuvvetlerindeki Türk Kıdemli Subayı olarak yurtdışı sürekli görevinde bulunan Binbaşı Hüseyin Kurtdere’nin üç çocuk annesi eşi Nalan Kurtdere’yi yatağa bağlayıp ağzına çorap tıkarak öldürdüğü iddiasıyla yargılandığı davada, mahkeme sanığa ‘yaralama’dan 17 yıl 6 ay ceza verildi. Davaya bakan Ankara 31. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararında ilginç detaylar yer aldı.
Kararda, Nalan Kurtdere’nin şüpheli ölümünden iki gün önce, 25 Temmuz 2020 tarihinde Genel Kurmay Başkanlığı’nın binbaşı Hüseyin Kurtdere’nin ABD’deki görevini “temsil kabiliyetini kaybettiği” gerekçesiyle sonlandırdığı belirtildi.
GEREKÇEDEKİ FETÖ DETAYI
2018-2021 yılları arasında Washington’da Hava Ateşe Yardımcısı olarak görev yapan E.M. tanık olarak alınan ifadesinde, şüpheli ölüm olayından 10 gün önce sanık Hüseyin Kurtdere’nin kendisine “Eşime FETÖ’cü olduğunu itiraf ettirdim ne yapmam lazım” şeklinde mesaj attığını anlatarak, “Sanıktan mesaj geldi, ben de direkt telefonu aldım. Çok hassas bir konu olduğu için telefonu silahlı kuvvetlerde K. generale götürdüm. O saatten sonra hiçbir şekilde sanıkla iletişime geçmedim” dedi.
Duruşmada dile getirilen FETÖ iddialarıyla ilgili olarak da sanık Kurtdere, eşinin o döneminin “halisünasyonlar” gördüğü bir dönem olduğunu anlattı.
Gerekçeli kararda, atılan FETÖ mesajı ile ilgili olarak, bu durumun eşler arasında tartışma konusu olduğu, geçimsizliğe neden olduğuna dair ise bir tanık beyanı bulunmadığı belirtildi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 2022 yılında demir çelik sektöründen paravan şirketler kurarak, sahte faturalarla kamuya zarara uğrattıkları gerekçesiyle, aralarında Erol Evcil’in de (Eşrefoğlu) bulunduğu 374 kişi hakkında gözaltı karar verdi. Daha sonra savcılık dosyayı 3 ayrı suç örgütü olduğu iddiasıyla ayırdı. Soruşturma kapsamında ilk dava örgüt liderliğiyle suçlanan Evcil ve aile bireylerinin de aralarında bulunduğu 17 kişi hakkında Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açıldı.
AİLE BOYU SANIKLAR
İddianamede, ‘örgüt kurmak, nitelikli dolandırıcılık ve amme alacaklarının tahsili hakkındaki kanuna muhalefet’ ile suçlanan Evcil’in yanı sıra annesi Ayten Evcil (75), babası Salih Evcil (76), kardeşleri Gülderen Evcil Ardıç ve Remziye Evcil Şengül ile yeğenleri Alperen Şengül, Berat Nuri Şengül ve Mirza Ardahan Ardıç da sanık olarak yer aldı. Yargılama 2023 yılında tamamlandı. ‘Demir Yumruk’ davasına bakan mahkeme, Evcil’in anne-babası, kardeşleri ve yeğenlerinin de aralarında bulunduğu 11 sanığın, tüm suçlardan beraatına kararı verdi. Mahkeme, Evcil’in ‘örgüt kurmak ve yönetmek ile nitelikli dolandırıcılık’ suçlarından beraatına hükmederken, sanığı, ‘muvazaalı davranışlarla amme alacağının tahsilini engellediği’ gerekçesiyle 15 yıl 9 ay hapisle cezalandırdı. Mahkeme, sanıklar Alpaslan Gazi Ağca, Sadun Budinli, Fırat Ardıç, Hasan Kabuklu ve Tolga Demirel’e de aynı suçtan toplamda 7 yıl 10 ay 15’er gün ceza verirken, ‘nitelikli dolandırıcılık ve örgüt üyeliği’ suçlarından beraatına karar verdi.
BERAATLARI BOZULDU
Kararın istinaf incelemesi Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesi tarafından yapıldı. İstinaf mahkemesi, dolandırıcılık suçundan verilen beraat kararını onayarak, bu suç yönünden yapılan istinaf başvurusunu reddetti. İstinaf mahkemesi, sanıklar hakkındaki ‘örgüt suçlamasına’ ilişkin yerel mahkemenin eksik inceleme ve araştırma yaptığını, işaret edilen eksikliklerin giderildikten sonra sanıkların durumların bu suç yönünden yeniden değerlendirilmesi gerektiğine de hükmetti.
MAHKEME YENİDEN DEĞERLENDİRECEK
Yerel mahkeme, istinaf mahkemesinin işaret ettiği eksiklikleri giderecek ve belirtilen araştırmaları yaptıktan sonra, örgüt suçu yönünden sanıkların durumunu yeniden değerlendirecek.
BARCELONA’da düzenlenen Mobil Dünya Kongresi (MWC24) Türkiye’den şirketlerin katılımına ve bu şirketlerin uluslararası işbirliklerine sahne oldu. Geleceğin teknolojilerinin yer aldığı ve şirketlerin stratejik işbirliklerine imza attığı MWC24’ün katılımcılarından birisi de Turkcell idi. Etkinlikten küresel anlaşmalar ve ödüllerle dönen Turkcell’in Genel Müdürü Dr. Ali Taha Koç, Türkiye’nin en büyük veri merkezi işletmecisi konumunda olduklarını ifade ederek, “Sektördeki kapasitenin üçte birinden fazlasını tek başımıza karşılıyoruz ve en yakın rakibimizin iki katı kapasiteye sahibiz. Bu gücü daha da büyütmek amacıyla kuracağımız veri merkezi şirketimiz yatırımcılar tarafından ilgi görebilecek bir potansiyelde büyük bir şirket olacak. Veri merkezi alanındaki gücümüzden dolayı, ‘hyper scaler’ olarak adlandırılan, uluslararası bazı büyük şirketleri Türkiye’ye getirmek istiyoruz” ifadelerine yer verdi.
YEŞİL ENERJİYE 240 MİLYON DOLAR
Koç, gündemlerinde enerji verimliliği, veri merkezleri ve siber güvenlik olmak üzere 3 ana başlık olduğunu söyledi. “Güneş enerjisi (GES) yatırımlarımız kapsamında hedefimiz, Türkiye’de 2025 sonuna kadar 240 milyon dolar yatırımla 300 MW kurulu güce sahip GES’leri devreye almak” diyen Koç, “2026 itibarıyla toplam elektrik ihtiyacımızın yüzde 65’ini ‘yeşil enerji’ kaynaklarından karşılamayı planlıyoruz. Hedefimiz; enerji tüketimimizi, 2030’a kadar kendi kaynaklarımızdan yüzde 100 yeşil enerjiyle karşılamak ve 2050’de net sıfır şirket olmak” dedi.
Ali Taha Koç
TOGG İÇİN YAPAY ZEKÂ
Turkcell Genel Müdürü Dr. Ali Taha Koç, yapay zekâ konusunda felsefelerinin, ‘yeniliği teşvik etmek ile kamusal fayda arasında denge sağlamak’ olduğunu ve tüm işlerinde yapay zekâ teknolojileri kullandıklarını söyledi. Koç, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Mühendislerimizin geliştirdiği aplikasyonumuzda günlük 200 bin müşterimize destek veren bir chatbotumuz var. fizy ve TV+ gibi platformlarımızda en uygun içerikleri sunan öneri modelleri de yapay zekâ destekli. Ayrıca, Turkcell yapay zekâ ekibimizle Türkiye’nin yerli ve milli otomobili Togg’un paydaşlarından biri olarak, aracın ‘Araç İçi Yüz Algılama, Tanıma ve Analiz Sistemi’ni de geliştiriyoruz.”
‘YENİLİKÇİ’ VE ‘SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK’ ÖDÜLÜ
MOBİL Dünya Kongresi kapsamında iki ödül kazanan Turkcell, Akıllı Enerji Dağıtım Şebekesi (Smart Grid) projesi ile yenilikçi çözümlerin ödüllendirildiği GTI Awards 2024’te ‘Yenilikçi Mobil Servis ve Uygulama’ ödülünü aldı. Bunun yanı sıra Turkcell, sürdürülebilirlik odağında sabit erişim şebekesinde enerji tasarrufuna yönelik fark yaratan projesiyle IDATE tarafından “Sürdürülebilir Şebeke Operatörü Lideri” ödülüne de layık görüldü.
FIRAT Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü 2. sınıf öğrencisi olan N.A. isimli kız öğrenci, aynı bölümde okuyan D.U.A. isimli erkek öğrencinin kendisine sözlü tacizde bulunduğu ve rahatsızlık verdiği gerekçesiyle okula şikâyet dilekçesi verdi. Dekanlık söz konusu şikâyetle ilgili olarak soruşturmacı tayin etti.
Disiplin kuruluna sunulan soruşturma fezlekesinde, öğrenci D.U.A.’nın kız öğrenci N.A.’yı kaldığı öğrenci yurduna kadar takip ettiği, sınıfta, fakülte içerisinde ve öğrenci kantininde sürekli olarak “Çok güzelsin, çok güzel olmuşsun” şeklinde sözlü tacizde bulunduğu iddia edilerek, “Vücudunun çeşitli bölgelerine bakarak rahatsızlık verdiği eylemleri işlediği kanaati hasıl olduğu” belirtildi.
İDDİALARI REDDETTİ
D.U.A. isimli öğrenci ise savunmasında N.A. adlı öğrenciyi takip etmesinin söz konusu olmadığını, kendi evinin durağı ile kız yurdunun durağının aynı olduğunu belirterek, suçlamayı reddettiğini belirtti. D.U.A. aleyhine tanıklık yapan iki erkek öğrencinin ise yalancı tanıklık yaptığını da savundu. Disiplin kurulu, söz konusu suçlamayla ilgili olarak D.U.A.’ya oyçokluğuyla, bir yarıyıl uzaklaştırma cezası verdi. Kararda, “Cezanın 2023-2024 eğitim - öğretim yılı bahar yarıyılından itibaren uygulanmasına, ceza süresinin devamsızlıktan sayılmasına ve durumun Öğrenci İşleri Daire Başkanlığı’na bildirilmek üzere rektörlük makamına arzına oyçokluğuyla karar verildi” denildi.
Karara Doç. Dr. Osman Vedüd Eşidir, muhalif kaldı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Kaçakçılık ve Örgütlü Suçlar Bürosu, 7 Eylül’de suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan için gözaltı talimatı verdi. Kaplan’ın yurtdışına kaçacağı bilgisine de ulaşıldı. Kaplan, Esenboğa Havalimanı’ndaki operasyonla, koruması Uğur Pekşen ile gözaltına alındı ve tutuklandı.
9 SAAT SORGULANDI
Kaplan’ın emniyetteki sorgusu 9 saat sürdü. Çetenin eylemlerinin yanı sıra, Kaplan’a, 29 Ağustos’taki oğlunun sünnet düğününe ilişkin de soru yöneltildi. “Düğüne ülke çapında bilinen suç örgütü liderleri Selahattin Yılmaz, Menderes Kutlu ve Necati Arabacı’nın kirve olarak katıldıkları; ülke genelinde faaliyet gösteren illegal yapılanmalar ile ilişkili olduğunuz anlaşılmıştır. Açıklamanızı yapın” sorusuna Kaplan, “Bu kişilerin illegal bir işini duymadım, bilmiyorum. Ortak arkadaşlarımız vasıtası ile tanıştım. Her birini yılda bir kez belki görmem bile, kirve yapmamın nedeni ortak arkadaşlarımızın olmasıdır” karşılığını verdi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ise, 29 şüpheliden 14’ünün tutuklandığını, 15’inin adli kontrolle serbest bırakıldığını, 13 şüphelinin de firari olduğunu belirtti ve soruşturmayla ilgili gizliliği ihlal eden paylaşım yapan kamu görevlileri ve diğer kişiler hakkında soruşturma başlatıldığını duyurdu.
‘ADIM ADIM ELE GEÇİRİYORLARDI’
Soruşturma dosyasına Kaplan çetesinin amacı “Gözde eğlence mekânlarının işletmeciliğini yapmak olduğu, bu emeline ulaşmak için mekânın önce vale, otopark, dış güvenlik gibi işlerini alarak kendilerini kabullendirdikleri, sonrasında ise mekânın belli oranda hisse ortaklığını aldıkları, en sonunda da örgütün baskıcı gücünü kullanarak komple işletmeciliğini ele geçirdikleri, sonrasında da mekânların işletmelerini devrederek örgüte haksız ekonomik çıkar sağladığı” şeklinde yansıdı.
DİŞLERİNİ SÖKÜP ‘IBAN AT PARA VEREYİM DE YAPTIR’ DEMİŞ
Kaplan ve çetesi tarafından darp edilerek 4 dişi sökülen E.D. isimli büfeci ifadesinde,“2019 yılında Ayhan, benimle telefon yoluyla iletişime geçti. Bana ‘Bugün kandil gecesi seni rüyamda gördüm, dişlerini yaptırmadıysan IBAN at sana göndereyim dedi” iddiasında bulundu. Bir eğlence mekânı sahibi olan müşteki Ceyhun T. ise çete üyeleri hakkında yaptıkları şikâyetlerinin sonuçsuz kaldığını iddia ederek, özetle şunları söyledi: “Organize şubeden aradığını söylen bir memur beni çağırdı. Ben de bunun üzerine arkadaşlarım olan Kemal I. ve Serdar Y.’yi yanıma alarak organize şube müdürlüğüne gittim. Burada bizimle görüşen memurlar ilk başta bize ‘Artık bu konuyu uzatma, bundan bir şey çıkmaz’ gibi şikâyetten vazgeçirmeye yönelik söylemlerde bulundular.”
Kaplan, iki isim hakkında şikâyette bulunduktan bir hafta sonra 7 Ağustos 2021 tarihinde intihar etmişti. Savcılık, Güzelyurt ve Ardıçoğlu hakkında ‘nitelikli cinsel saldırı’ suçundan Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açtı. Davanın dün görülen duruşmasında savcılık esasa ilişkin mütalaasını mahkemeye sundu. Savcı, Güzelyurt ve Ardıçoğlu’nun Kaplan’a yönelik ‘nitelikli cinsel saldırı’ suçunu gerçekleştirdiklerini belirterek, sanıkların Türk Ceza Kanunu’nun 102/3-a maddesi uyarınca, 18’er yıldan az olmamak üzere hapisle cezalandırılmasını talep etti. Kaplan Ailesi’nin avukatları da her iki sanığın mütalaa doğrultusunda cezalandırılmasını istedi.
SOSYAL MEDYAYI SUÇLADI
Tutuklu sanık Ardıçoğlu ise savunmasında “Dosyada hiçbir şey yokken tutukluyum. O kadar rapor sunuldu, en azından raporların birinde aleyhte bir şey olabilirdi ancak yok. Sosyal medya üzerinden bu duruma geldik, tutuksuz yargılanmak istiyorum” dedi.
Dava dosyasına göre, 23 Aralık 2021 tarihinde Kiev’den Ankara Esenboğa Havalimanı'na gelen uçakta Rusya Federasyonu vatandaşı Bobırmırzo Vasıev sahte pasaportla yakalandı.
Başlatılan soruşturma kapsamında, Rusya Federasyonu Büyükelçiliği Federal Güvenlik Servisi (FSB) Vasıev’ın DEAŞ’a katılmak üzere Türkiye’ye geldiğini bildirdi.
Vasıev, 28 Aralık 2021 tarihinde tutuklandı.
Mevzuata göre, çocukların yargılandığı ceza davaları kapalı yapılırken, mahkemenin verdiği hüküm de kapalı duruşmada açıklanıyor. Bazı yargı mensupları yargılama sırasında çocukların kimliklerinin ifşa edilmemesi için büyük bir gizlilik için hareket ediyor. Hatta yargılanan çocukların isimleri duruşma listelerinde bile açık haliyle yazılmıyor.;
YARGILAMA GİZLİ, KARAR AÇIK
Ancak, suça sürüklenen çocukların taraf olduğu dosyalarda eğer taraflara bir tebliğ edememe sorunu yaşandığınıyorsa karar, ilanen tebliğ ediliyor. Bu tebliğ yapılırken suça sürüklenen çocuğun ve davanın tüm ayrıntıları Resmi Gazete’de yayınlanıyor. Trabzon Barosu adına Baro Başkanı Avukat Sibel Suiçmez, uygulamanın suça sürüklenen çocukların haklarını mahkeme ve devlet eliyle ağır şekilde ihlale uğrattığı, onları ifşa eden bu uygulamanın ivedilikle ortadan kaldırılması için ilgili kuruluşlara tavsiye kararı alınması için Kamu Denetçiliği Kurumu’na (Ombudsmanlık) başvurdu.
BAKANLIK DA RAHATSIZ
Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde araştırma görevlisi Ceren Damar Şenel, sınavda kopya çeken öğrencisi Hasan İsmail Hikmet tarafından 2 Ocak 2019’da öldürüldü. Hikmet’e ‘kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürme suçundan’ ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Kararı itiraz ederek istinafa taşıyan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, şöyle dedi:
“Sanığın ilk olarak tabanca kullanması sonrasında da maktuleyi 17 kez bıçaklayarak öldürmesi nazara alındığında, sanığın eylemleri sebebiyle ‘yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle’ kasten öldürme suçunun nitelikli halinin yanında ‘canavarca hisle veya eziyet çektirerek’ kasten öldürme nitelikli halinden de hüküm kurulması gerektiği değerlendirilmekle, usul ve esas yönünden yasaya aykırı bulunduğunda kararın istinafen kaldırılması arz olunur.”
AVUKAT: BU KADIN CİNAYETİ DEĞİL
Türkiye Barolar Birliği Kadın Komisyonu’nda aralarında bulunduğu bazı kadın dernekleri Ankara 33’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davaya katılma talebinde bulundu. Katılma talebine ilişkin görüşü sorulan sanık avukatı Vahit Bıçak “Bu tür olaylarda katılma olabilmesi için kadın cinayeti olması lazım. Elinizdeki dosya kadın cinayeti değildir. Kadının cinsiyetinin dolayı işlenmiş bir suç yoktur” gerekçesiyle talebin reddedilmesini istedi. Mahkeme de talebi kabul etmedi.
ANNE: OĞLUMLA İLİŞKİSİ VAR
Sanığın özel harekât polisi annesi Hatice Hikmet ifadesinde, olaydan sonra oğlunun kendisini aradığını belirterek “Oğlumla bir AVM’de buluştuk. Eşim üzerinde ne kadar malzeme varsa aldı, malzemeden kastım bir silah ve bıçak. Eşime ‘Hemen silahı temizle’ dedim. ‘Telefon düşmesin bana ver’ dedim. Taksiye binerek, oğlumu emniyete teslim ettik” dedi. Anne Hikmet’in oğluna hamile olduğu halde dağlarda gezerek çalıştığını anlatması üzerine Mahkeme Başkanı Hasan Şatır araya girerek “Başkaları tüp bebek mi yapıyor” diyerek tepki gösterdi. Anne Hikmet, oğlunun olaydan önce Ceren Damar ile aralarında ilişki bulunduğunu da öne sürdü. Müşteki avukatlarının olaydan sonra delil karartma iddialarıyla ilgili olarak yönelttiği sorulara ise çelişkili yanıtlar verdi.
Savcının “Sanığa ait araçta arama yapın” talimatına rağmen aracın anne Hatice Hikmet tarafından kaçırıldığı iddiasıyla ilgili olarak ise “Arabanın arandığını düşünerek aldım. Anahtar üstündeydi” dedi. Sanık Hikmet’in gözaltında bulunduğu sırada telefonun Gölbaşı civarında sinyal vermesiyle ilgili “Benden çamaşır getirmemi istediler. Oğlumun telefonu da benim yanımdaydı. Söz konusu telefon o nedenle sinyal vermiştir. Telefon istenildiğinde polislere teslim ettim” açıklamasını yaptı. “Emniyet mensupları tarafından tutulan tutanaklar sahte mi” sorusuna ise anne Hikmet “Ben onu değerlendirmem” yanıtını verdi. Müşteki avukatlarının, “2011 yılında kocanızı bıçakladınız mı” sorusuna Hikmet, “Davayla ilgisi olmayan konular neden soruluyor” karşılığını verdi. Daha önceki ifadelerinin aksine anne Hikmet olaydan sonra sanık tarafından yazıldığı öne sürülen “intihar mektubunu”, aracın torpido gözünde bulunan kitaplar içinde bulduğunu ileri sürdü.
DEDE: EVLENMEYİ TEKLİF ETMİŞ
Tanık olarak dinlenen sanığın dedesi İsmail Elçi ifadesinde “Bu çocuk bunu niye yaptı bunu sorgulamamız lazım. Torunum bana ‘Okulda bir eğitmen arkadaşla yakınlığım oldu’ dedi. Eğitmenin kendisine evlenme teklifinde bulunduğunu bana söyledi. ‘Sakın evlenme’ dedim” iddiasında bulundu. Dede Elçi ifadesinin sonunda ise “Bir şey söylemek isterim. Ehlikeyfi keyiflendirir kahvenin kaynaması, eşeği baştan çıkarır sıpanın oynaması’” ifadelerini kullandı. Elçi’nin bu ifadeleri salonda gerginliğe neden oldu. Damar Ailesi’nin avukatları dede Elçi hakkında maktulün manevi anısına hakaretten suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi.
Ankara Başsavcılığı’nın soruşturmasında makasçı, hareket memuru ve trafik kontrolü tutuklanmıştı. 3 TCDD birim amiri de şüpheli olarak dosyaya dahil edilmişti. Savcılık YHT Bölge Müdürü Duran Y., YHT Trafik ve İstasyon Yönetimi Servis Müdürü Ünal S. ile Ankara YHT Gar Müdür Yardımcısı Kadir O.’nun şüpheli sıfatıyla ifadesini aldı. Birim amirlerinden Ünal S. her sabah 04.30’da kılavuz trenin hareket ettirilerek hatlar üzerinde kontrol yapıldığını anlatarak özetle şunları söyledi:
“Olay günü yani 13 Aralık 2018 günü kılavuz tren saat 05.00’te Ankara YHT Gar 8. Yoldan Hat 1 üzerinden Esenkent’e gönderilmiş, Hat 2 üzerinden Ankara YHT Gar’a getirilmesi planlanmıştır. Saat 06.36’da çarpışma meydana gelmiştir. Çarpışma Ankara YHT Gar’dan saat 06.30’da hareket eden 81201 nolu YHT’nin Hat 1 yoldan gönderilmesi gerekirken Hat 2 yoldan (kılavuz trenin geldiği yoldan) gönderilmesi sebebiyle meydana gelmiştir. Hat 1. yoldan gitmesi gereken tren makasın düzenlenmemesi ile Hat 2 yoldan girdiğinden kural dışı bir hareketin tehlike doğrulabileceği treni kullanan makinist tarafından algılanıp merkeze bildirilmesi gerekirken, ORER (Trenlerin Kalkış Varış Saatlerini Gösterir Cetvel ve Grafikler) planına göre karşıdan da tren gelebileceği düşünülüp durulması dahi gerekmekteyken yoluna devam etmiştir.”
ANKARA Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan yapılan açıklamada, Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesindeki asker şahıslardan FETÖ' nün 'Mahrem İmamlar' ile örgüt mensubu askerler arasında iletişim yöntemi olarak kullandığı, ankesörlü, kontörlü büfe telefonlarından PERİYODİK ve ardışık arama sistemiyle haberleştikleri ve FETÖ terör örgütü ile irtibatları tespit edilen 4 Albay, 2 Yarbay, 5 Binbaşı, 7 Yüzbaşı, 8 Üsteğmen, 3 Teğmen, 31 Astsubay olmak üzere toplam 60 şüpheli hakkında 31.12.2018 tarihinden itibaren gözaltı kararı verilmiştir. Gözaltına alınan şüpheliler hakkında soruşturma nedeniyle idari işlem uygulanmıştır. Şüphelilerden 8 i pilottur. Gözaltı işlemleri Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce devam etmektedir' denildi.
ANKARA Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan yapılan açıklamada, 'Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesindeki askerlerden FETÖ' nün Mahrem imamlar ile örgüt mensubu askerler arasında iletişim yöntemi olarak kullandığı, ankesörlü telefonlar ile kontörlü, büfe telefonlarından periyodik ve ardışık arama sistemiyle ve başkaları adına kayıtlı sahte operasyonel hatlarla haberleştikleri ve FETÖ terör örgütü ile irtibatları tespit edilen, 1 yüzbaşı, 1 teğmen, 80 astsubay olmak üzere 82 asker hakkında hakkında 27.11.2018 tarihinden itibaren gözaltı kararı verilmiştir. Gözaltına alınan şüphelilerin tamamı muvazzaf olup aktif görevdedir. Gözaltı işlemleri Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce devam etmektedir' denildi.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR
DOKTOR BİLDİRDİ
Dava dosyasına göre, yaklaşık 4 yıl önce Fatma C. isimli kız çocuğu Suriye iç savaşından kaçarak ailesiyle birlikte Ankara’da yaşamaya başladı. 13 yaşındaki Fatma C., 2017 yılında akrabası Abdulkerim J. (26) ile imam nikahıyla evlendirildi. Küçük kız, bu evlilikten hamile kaldı. Alemdağ Göçmen Sağlığı Eğitim Merkezi, yaşı küçük kızın hamileliğini tespit etmesi üzerine suç duyurusunda bulundu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Abdulkerim J. ve çocuğun annesi Emanı B. hakkında soruşturma başlattı.
'NİTELİKLİ İSTİSMAR'
Soruşturma sonucunda Cumhuriyet Savcısı Emine Avcıoğlu, Abdulkerim J. hakkında ‘Çocuğun Nitelikli Cinsel İstismarı, Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma’ suçlarından, anne Emanı B. hakkında ise ‘Çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarına iştirak etme’ suçlarından dava açtı. İddianamede, Fatma C.’nin eşinden şikâyetçi olmadığı, Abdulkerim J.,’nin mağdurun rızası ve isteğiyle cinsel ilişkiye girdiklerini beyan ettiğine dikkat çekilerek, “Şüpheli Abdulkerim’in 15 yaşından küçük mağdureye karşı zincirleme şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve cinsel amaçla çocuğu hürriyetinden yoksun bırakma suçlarını işlediği, mağdurun annesi şüphelinin de bu suçlara iştirak ettiği anlaşılmıştır” denildi.
‘YASAYI BİLMİYORDUK'
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan ve yakınlarının Man Adası’na para transferi yaptıklarına ilişkin iddiaları nedeniyle CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na açılan üçüncü 1.5 milyon liralık tazminat davası dün Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde karara bağlandı.
Mahkeme hâkimi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a 150 bin lira, Özdemir Bayraktar’a 60 bin lira, Esra Albayrak ve Sümeyye Erdoğan Bayraktar’a 22’şer bin lira, Necmeddin Bilal Erdoğan’a 20 bin lira, Ahmet Burak Erdoğan’a 16 bin lira, Mustafa Erdoğan’a 15 bin lira, Sadık Albayrak ve Ziya İlgen’e 14’er bin lira, Orhan Uzuner ve Osman Ketenciye’de 13’er bin lira manevi tazminatın, davalı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan alınarak 21 Kasım 2017’den itibaren işleyecek yasal faiziyle davacılara ödenmesine hükmetti.
HAKARET SORUŞTURMASI
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da ODTÜ mezuniyet töreninde taşınan “Tayyipler Alemi” isimli karikatürü Twitter hesabında paylaşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında resen ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçundan soruşturma başlattı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da aynı paylaşım nedeniyle Kılıçdaroğlu ve 72 CHP milletvekili hakkında suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu dilekçesinde, söz konusu karikatürün ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilemeyeceği belirtildi. Dilekçede, “Sonuç itibariyle şüpheliler seçilmiş ilk Cumhurbaşkanımızı hedef alarak yapmış olduğu paylaşımlar ile Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik onur şeref ve saygınlığını rencide edici görseller kullanmış kişiliği, saygınlığı ve itibarını hedef alınarak atılı suçu alenen işlemiştir” ifadelerine yer verildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan avukatı Hüseyin Aydın aracılığıyla aynı Twitter paylaşımı ve grup toplantısında 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin yaptığı açıklamalar nedeniyle Kılıçdaroğlu hakkında
1 milyon liralık tazminat davası da açtı.
Kılıçdaroğlu, karikatürü, “Eleştiriye ve mizaha tahammül edeceksin, etmelisin. Hapse atarak eleştirinin ve mizahın önüne geçemezsin” ifadelerini kullanarak, Twitter hesabından paylaşmıştı. Bazı CHP milletvekilleri de sosyal medya hesaplarından aynı karikatürü paylaşmıştı.
‘SURATINA ÇARPACAĞIM’
Kılıçdaroğlu, tazminat kararına ilişkin dün şu değerlendirmeyi yaptı: “Kardeşim sen hâkim değilsin, sen sarayın hâkimisin. Benim adım Kemal Kılıçdaroğlu, ben öyle o tür davalara pabuç bırakmam. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını, mahkeme kararlarına rağmen koruyacağım. Bir üst mahkemenin veya diğer mahkemelerin lehime verdiği kararları o hâkimin suratına çarpacağım ben. Beni korkutacağını mı sanıyor?”