Gamze Bal

Mavi yakalının yükselişi

6 Nisan 2025

SON günlerde eve gündelikçi çağırmak isteyip bulamadığınız, bozulan bir eşyanızı tamir ettiremediğiniz; bakıcı, boyacı ya da tesisatçı bulamadığınız oldu mu? Ya da şöyle sorayım: Son dönemde tamirciliğe, boyacılığa, bakıcılığa veya tesisatçılığa heveslenen herhangi bir genç gördünüz mü? Genel eğilime bakıldığında, gençlerin neredeyse tamamına yakını dört senelik üniversite mezunu olmayı önceliyor. Ancak artık üniversite mezunlarından ziyade mesleki eğitim almış, eğitimli zanaatkârlara yönelik talep oldukça artmış durumda. Çünkü sayıları çok az. Üniversite mezunlarının sayısındaki artış sürdüğü için beyaz yaka işlerde arz fazlası yaşanıyor. Fakat mavi yakalı çalışan istihdamında ise büyük bir açık söz konusu.

Konuştuğumuz sanayicilerden inşaatçılara ve turizmcilere kadar, sektör temsilcileri bunun artık önemli bir sorun haline geldiğini; hatta özellikle sanayide üretimi tehdit eden seviyeye ulaştığını söylüyor. Bu sorun sadece ekonomiyi değil, vatandaşın gündelik yaşamını da etkilemeye başladı. Şöyle ki, sanayiciler vasıflı usta, inşaatçılar nitelikli kalfa bulmakta zorlanırken; bazı vatandaşlar da aylarca bozulan ütüsünü tamir ettiremediğini, gündelikçi, marangoz, tesisatçı veya boyacı ustası bulamadıklarından dert yanıyor. Hâl böyle olunca da mavi yaka personelin maaşları bazı beyaz yakalıları sollamış durumda.

BEYAZ YAKALILAR ENFLASYONA YENİLDİ

Aslında TÜİK verilerine göre ‘maaş artışı geride kalsa da en yüksek aylık kazanç yine üniversite mezununda’. Ancak bunun istisnaları da çoğalmaya başladı. Çalıştığı sektöre yıllarını vermiş nitelikli beyaz yakalılar, eğer üst düzey yönetici pozisyonunda değillerse enflasyon ve eriyen maaşlar arasında sıkışıp kaldı. Mavi yaka çalışanların maaşları ise çoktan üç haneli rakamlara ulaştı. Bu da sektöre göre değişmekle birlikte, ‘ilkokul mezunlarının üniversite mezunlarından daha yüksek maaş alması’ anlamına geliyor.

Peki, 2025 itibarıyla mavi yakalılarda hem maaş hem de işgücü açığı ne durumda? Hürriyet IK olarak inşaat, turizm, perakende ve imalat sanayi sektörlerinin temsilcileriyle mavi yakalıların yükselişindeki nedenleri, ücretlerin geldiği son seviyeyi ve neler yapılabileceğini konuştuk.

Süleyman Ekinci

Yazının Devamını Oku

Bölgesel asgari ücret yeniden tartışılıyor

3 Kasım 2024

İşçi giderlerindeki artışı gerekçe gösteren iş dünyası, istihdamı olumsuz etkilediğini belirttiği bu yükün hafifletilmesi için 50 sene önce kaldırılan ücret modelini yeniden tartışmaya açtı. Türkiye’de 1951-1974 arasında uygulanan ve 1974’te Bülent Ecevit’in başbakanlığındaki CHP-MSP Koalisyon Hükümeti döneminde terk edilen bölgesel asgari ücret, yeniden gündemde.

Temmuzda ara zam alamayan, mevcut 17 bin 2 TL’lik asgari ücretin de temel yaşam maliyetlerine yetmediğini söyleyen çalışanların gözü, 2025 yılı için belirlenecek yeni asgari ücrete çevrilmiş durumda iken bazı işverenler ise İstanbul ile Anadolu’daki hayat koşullarının bir olmadığını savunuyor ve bölgesel asgari ücretin geri gelmesi istiyor. Net asgari ücretin 17 bin 2 TL olsa da kendilerine toplam maliyetinin 23 bin 502 TL olduğunu anımsatan bu işverenlerin argümanları da ‘daralan talep koşulları nedeniyle bu ücreti dahi fonlamakta zorlanmaları’ ve ‘ücretlerde yaşanacak artış oranlarının istihdamı olumsuz etkileyeceğini’ düşünmeleri. Fakat altını çizmekte fayda var: Birçok iş dünyası temsilcisi ise bölgesel ücretin Doğu illerinden Batı’ya yeni bir işçi göçünü tetikleyeceği konusunda endişeli. Bunun yerine, çalışanı enflasyon karşısındaki ezdirmeyecek bir asgari ücretin belirlenip, eş zamanlı olarak da yatırımcıyı Doğu illerine çekecek, bölgedeki istihdamı artıracak teşviklerin getirilmesinin herkes için fayda sağlayacağı belirtiliyor.

Peki, Türkiye’de Anayasa Mahkemesi’nin 50 sene önce eşitlik ilkesine uymadığı gerekçesiyle kaldırdığı bölgesel asgari ücret modeli nedir, yeniden getirilmesi kime ne fayda sağlar? Kocaeli’nden Diyarbakır’a birçok sanayi ve ticaret odası, organize sanayi bölgeleri, iş dünyasını temsil eden önemli birlikler ve akademisyenler ile konuştuk...

TALEPLERYÜKSELİYOR

Gelin, önce bölgesel asgari ücretin ne olduğundan, kısa bir tarihçesinden ve bu modeli savunan iş dünyası temsilcilerinden başlayalım...

Bölgesel asgari ücret, İstanbul başta olmak üzere yaşam maliyetlerinin daha yüksek olduğu şehirlerdeki çalışanlara daha yüksek asgari ücret ödenmesi anlamına geliyor. Örneğin, 1 Temmuz 1969’dan itibaren 6 bölge ve 26 il bazında uygulanan bölgesel bazlı ilk asgari ücret uygulaması, 1969-1973 yılları arasında yalnızca sanayi sektörü için belirlenmiş; 1973’te tarım ve orman kesimi için de ayrı belirlenmişti. 30 Haziran 1974’ten itibaren de ulusal sisteme geçildi. Son 1-2 yıldır da iş dünyasının yeniden gündeme getirdiği bir model oldu.

Yazının Devamını Oku

‘Gençler yurtdışına ancak çift yönlü biletle gitmeli’

2 Ekim 2024

‘Sabancı Gençlik Seferberliği’ kapsamında hayata geçirilen bu projeler dolayısıyla İzmir’de bir araya geldiğimiz Sabancı Holding CEO’su Cenk Alper, “Herkes pahalılıktan, enflasyondan bahsediyor ama bana sorarsanız ülkenin en büyük sorunlarından biri, gençlerimizi yurtdışına ihraç etmemiz.

TÜİK verilerine göre, geçen yıl 15-34 yaş arasındaki 329 bin gencimizi yurtdışına ihraç etmişiz, maalesef. Fakat biz onların ürettiği teknolojileri, hizmetleri ve ürünleri yurtdışına ihraç etmek istiyoruz” dedi. “Sabancı olarak, gençlerin sadece çantalarını alıp arkalarına bakmadan yurtdışına gitmelerine razı değiliz, olamayız” diyen Alper, “Bu merkez işte tam da bu anlayışın bir göstergesi. Gençler yurtdışına giderken ceplerinde çift yönlü biletler olmalı” diyen Alper, “Orada yeni teknolojileri öğrenip gelmelerini ve bu topraklara hizmet etmelerini istiyoruz” diye konuştu.

HEDEF 30 BİN GENCE ULAŞMAK

Alper, İzmir’de başladıkları bu projeleri bu yıl içerisinde diğer illerdeki üniversitelerle yapacakları işbirlikleriyle genişleteceklerini ifade etti. “Bu yıl içerisinde 8 merkezimiz hayata geçmiş olacak” diyen Alper, “Üç yıllık proje dönemi sonunda, yurt içinde 34 ilde ve 35 üniversitede, yurtdışında ise en az iki merkezde ve iki üniversitede olmayı; projenin sonunda ise en az 30 bin gence ulaşmayı hedefliyoruz” ifadelerine yer verdi.

Enerjisa Üretim CEO’su İhsan Erbil Bayçöl ise Enerjisa Üretim’in 2030’da 7 bin 500 MW’a ulaşma hedefi olduğunu söyleyerek “Portföyümüz içerisinde yenilenebilir enerji kurulu güç oranımız yüzde 45’e ulaştı. Bin MW’lık YEKA-2 projesi yatırımlarımızın da 2026’nın ilk çeyreğine kadar kademeli olarak tamamlanması ile bu oranı yüzde 58’e yükselteceğiz. YEKA-2 yatırımlarımızın önemli bir kısmının Ege Bölgesi’nde, İYTE’ye son derece yakın konumda olması da projenin burada gerçekleşmesinde önemli bir etken” diye konuştu.

 

Yazının Devamını Oku

Kaliteli büyüme için verimlilik çağrısı yaptı

30 Eylül 2024

Orta gelir tuzağına düşen ve üst gruba çıkamayan ekonomilerde tasarrufların ve yatırımların düşük düzeyde kaldığı, sanayi üretimindeki gelişmenin yavaşladığı ve işin ucunun çalışanlara da uzanarak emek piyasasındaki koşulları zayıflattığı yıllardır raporlanıyor. İşte bu tartışmaya yönelik son raporlardan biri, Chicago Üniversitesi Ekonomi Profesörü Prof. Dr. Ufuk Akçiğit’ten geldi. Dünya Bankası için hazırladığı 2024 Kalkınma Raporu içerisindeki ‘orta gelir tuzağı’ tartışmasıyla yankı uyandıran Prof. Dr. Akçiğit ile İş Bankası’nın 100. yılı dolayısıyla düzenlediği ‘Atatürk Vizyonuyla Gelecek 100. Yıla Bakış’ Konferansı’nda bir araya geldik. Orta gelir tuzağına sadece Türkiye’nin değil, 108 ülkenin daha takıldığını vurgulayan Akçiğit, buradan çıkışın yolunun ‘verimlilik artışından’ geçtiğini anlattı.

YÜKSEK TEKNOLOJİ YATIRIMLARI SINIRLI

Önce, orta gelir tuzağı kavramıyla birlikte tartışılan büyüme rakamlarına bakmak gerekirse... Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye ekonomisi bu yılın ilk çeyreğinde, devam eden parasal sıkılaştırmaya rağmen hızlanan hanehalkı tüketimi etkisiyle hızlı büyümüştü. İlk çeyrekte yüzde 5.3 büyüyen ekonomi, ikinci çeyrekte ise yıllık yüzde 2.5 ile beklentilerin altında bir büyüme performansına işaret etmişti. Yıllıklandırılmış milli gelir ise ikinci çeyrek itibarıyla 1.2 trilyon doları aşmıştı.

Bu büyümeyi neyin yarattığına bakmak gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Akçiğit, “İşçiler ve sermaye tarafında gelen büyüme var ama verimlilikte herhangi bir artış yok ve bu taraftan büyümeye katkı gelmiyor. Bu yüzden ekonomide büyüme sağlasak da kaliteli bir büyüme olamıyor” dedi. “Firmalar ‘altyapımı teknolojik olarak daha iyi, daha verimli hale geliyorum, işçilerin çalışacağı daha iyi teknolojiler var elimde’ derse, bu uzun vadeli büyümeyi de beraberinde getirir. Asıl organik büyümenin olması buna bağlı. Ancak bahsettiğim yatırımlarda yüzde 1’ler civarındayız” diyen Akçiğit, “Bizdeki verimlilik tam bir zikzak çiziyor. Bu nedenle orta gelir tuzağına takılmış durumdayız” diye konuştu.
Ancak, burada bir parantez açarak ‘Türkiye’nin en acil probleminin enflasyon’ olduğunu; enflasyonun yüksek olduğu bir dönemde firmalardan Ar-Ge harcamaları yapmalarını beklemenin ‘gerçekçi olmayacağını’ da sözlerine ekledi. Akçiğit, “Tabii ki şimdi öncelikli olarak enflasyonu tartışmamız gerekiyor ama enflasyonla mücadele ederken de asıl uzun vadeli problemimizi göz ardı etmememiz gerek” değerlendirmesinde bulundu.

‘ÜNİVERSİTELER DE DAHİL EDİLMELİ’

Akçiğit, bunların olabilmesinin yolunun ise bilime verilen değerden geçtiğini vurguluyor.

Yazının Devamını Oku

Ağaoğlu enerjiden sonra meyve tarımına da başladı

28 Eylül 2024

Önceki akşam şirketin yatırımlarını konuşmak üzere bir araya geldiğimiz Ağaoğlu CEO’su Burak Kutluğ, Milas’ta 800 dönüm arazide ‘alıcısı devlet olan ürünlerden ziyade’ avokado, mandalina ve yaban mersininde deneme üretimlerine başladıklarının bilgisini verdi. İlk hasatı iki yıl sonra yapacaklarını söyleyen Kutluğ, deneme üretiminden çıkan sonuca göre ekilecek arazi sayısını 2-3 bin dönüme çıkaracaklarını; ürünleri perakende yerine toplu alıcılara satacaklarını, bunun da nakit akışında fayda sağlayabileceğini söyledi. “Tarım, çocuk yetiştirmek gibi; yaptığınız hatayı hemen anlamıyorsunuz hem de çok meşakkatli” diyen Kutluğ, “Meyve tarımı gibi niş bir alana girdik. Ancak tarım şu anda test aşamasında” değerlendirmesinde bulundu.

ENERJİDE 1 MİLYAR DOLARA ULAŞACAK

Kutluğ ayrıca, yenilenebilir enerji alanındaki yatırımlara ilişkin de bilgi verdi. Başta rüzgâr santralleri olmak üzere bugüne kadar yenilenebilir enerji sektörüne 600 milyon dolarlık bir yatırım yaptıklarını kaydeden Kutluğ, 2029’a kadar 400 milyon dolarlık daha yatırım yapmayı planladıklarını; böylece enerjide 1 milyar dolar yatırımlık bir şirkete dönüşeceklerini anlattı.

Kutluğ’un aktardığına göre, şirketin bir diğer önemli planı da enerjide Doğu Avrupa, Balkanlar ve Baltık ülkelerinde lokal ortaklıklarla birlikte yatırım yapmak. Söz konusu yatırımların yapılacağı ülkelerin Romanya, Polonya, Hırvatistan, Litvanya’da planlandığını söyleyen Kutluğ, “Bu ülkelerde de rüzgar, güneş ve depolamada yatırımcı olacağız” dedi.

GYO İÇİN BAŞVURU YAPTI

 Kutluğ, yap-satçı kimliğinden uzaklaşarak gayrimenkul geliştiricisi tarafını güçlendirmeye başladığına dikkat çekti. “Yeni konut alanları, türleri geliştireceğiz, bazı projelerde özel sektörün Emlak Konut’u gibi çalışacağız” diyen Burak Kutluğ, portföylerindeki geliri olan tüm varlıkları GYO çatısı altında topladıklarını ve GYO olmak için SPK’ya başvurduklarını söyledi.

Yazının Devamını Oku

SPK’dan halka arz hamlesi

21 Eylül 2024

SERMAYE Piyasası Kurulu (SPK) hem kripto platformlarıyla ilgili hem de borsadaki halka arzlarla ilgili ilke kararlarında yeni düzenlemeler getirdi.

Söz konusu düzenlemeler, SPK’nın internet sitesinde yer alan bültende yer aldı. Halka arzlara ilişkin ilke kararında öne çıkan düzenlemelerden biri, kurumsal yatırımcı dışındaki yüksek talebe yönelik oldu. Buna göre, izahnamede tanımlanması şartıyla, kurumsal yatırımcı grubu dışında kalan ve yüksek talepte bulunacak yatırımcı için, halka arz edilecek toplam tutarın yüzde 10’una kadar tahsisat yapılabilecek. Oransal dağıtım yönteminin kullanılması durumunda, talepte bulunulan tutarın tamamı kadar nakit veya yüzde 120’si oranında BİST 30 endeksinde yer alan pay teminatı gösterilmesi gerekecek.

Bu maddenin ne anlama geldiğiyle ilgili Hürriyet’e değerlendirmelerde bulunan İnfo Yatırım Satış ve Pazarlama Direktörü Ali Acer, “Düzenleme, oransal dağıtımın önünü tekrar açıyor gibi görünüyor. Eşit dağılıma yönelmişti, oransal çok fazla olmuyordu belirli bir miktarın üzerinde olmadığı sürece. Şimdi oransal dağıtımın önünü açtığı için daha büyük montanlı kişilere dağıtım olabilir artık. Yani ne kadar çok başvuru yaparsanız, o kadar çok hisse senedi gelme ihtimalini artıracak bir düzenleme diyebiliriz. Bu da eski sisteme dönüş olarak değerlendirilebilir” ifadelerine yer verdi.

BORSADA SATIŞ ZORUNLULUĞU

Halka arzlara yönelik yapılan diğer düzenlemeler ise madde madde şu şekilde:

Halka arz edilen payların piyasa değeri 750 milyon TL ve altında olan halka arzlarda, borsada satış yöntemi uygulanması zorunlu hale getirildi. Bu düzenleme, daha küçük ölçekli halka arzların şeffaf bir şekilde borsa üzerinden gerçekleşmesini amaçlıyor.

- Piyasa değeri 750 milyon TL’yi aşan halka arzlarda ise borsa dışında talep toplama yöntemi kullanılabilecek. Bu durumda, yurt içi bireysel yatırımcılara eşit dağıtım esasına göre pay verilecek, diğer yatırımcı grupları için ise oransal dağıtım yöntemi uygulanabilecek.

- Yurt içi kurumsal yatırımcı grubu için yapılan dağıtımlarda, tahsis edilen payların en az yüzde 50’si yatırım fonlarına, emeklilik yatırım fonlarına ve/veya otomatik katılım sistemi emeklilik yatırım fonlarına ayrılacak. Bu adım, yatırım fonları ve emeklilik sistemlerinin daha fazla pay almasını ve portföy çeşitliliğinin artırılmasını hedefliyor. Ayrıca, bir portföy yönetim şirketinin (PYŞ) yönettiği fonlar için bu sınırlama yüzde 3 olarak uygulanacak. PYŞ’lerin kendi nam ve hesabına talepte bulunmaları durumunda ise tahsis edilen pay tutarı, halka arz edilen toplam tutarın yüzde 2’sini geçemeyecek.

Yazının Devamını Oku

Beko’dan Mısır’a 110 milyon dolarlık fabrika

20 Eylül 2024

Şu ana kadar 3 milyar dolara yaklaşan Mısır’daki Türk yatırımlarına, Beko ile  110 milyon dolarlık bir fabrika daha dahil oldu.

İki ay önce üretimin başladığı fabrikanın resmi açılışı, önceki gün Mısır Başbakanı Mustafa Madbuli’nin katılımıyla gerçekleşti. Başkent Kahire yakınlarındaki 10’uncu Ramazan Sanayi Bölgesi’nde 114 bin metrekarelik alana yapılan beyaz eşya fabrikasında; Beko, Whirlpool, Ariston, Indesit ve Hitachi markaları için buzdolabı, fırın ve bulaşık makinesi üretilecek.

Yıllık 1.5 milyon adet kapasiteli fabrikadaki üretimin yüzde 60’ı Ortadoğu, Afrika ve Avrupa ülkelerine ihraç edilecek. Üretimin geri kalanıyla Mısır’ın iç pazar ihtiyacını karşılayacak olan fabrikada şu an için 75 kişi olan istihdam sayısının 2 bin kişiye ulaşacağı belirtildi.

‘KOLAY OLMADI’

Fabrikanın resmi açılışı öncesi bir araya geldiğimiz Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı Fatih Kemal Ebiçlioğlu, Mısır’daki tesisin ‘uzun yıllardır hayalini kurdukları bir yatırım’ olduğunu; ancak ülkenin siyasi konjonktürü dolayısıyla ertelediklerini söyledi. 110 milyon dolarlık bir yatırımla açılan fabrikanın inşa sürecinin Mısır ekonomisinin çalkantılı bir dönemine denk geldiğine; kolay bir süreç olmadığına dikkat çeken Ebiçlioğlu, “2011’de Defy markası ile girdiğimiz Güney Afrika pazarının lideriyiz ve halihazırda buradan 32 ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz. 114 milyonluk nüfusu, coğrafi konumu ve düşük penetrasyon oranlarıyla cazip bir pazar olan Mısır’da açtığımız yeni fabrika, Beko’yu bölgedeki rekabette öne çıkaracak. Mısır’daki fabrikamız ile tüm Kuzey Afrika’nın ihtiyaçlarına yanıt verirken, Ortadoğu ve Avrupa ülkelerine de ihracat yapacağız” dedi.

Ayrıca, yurt içinde uygulanan ekonomi politikalarının enflasyonu aşağı çekmede başarılı olduğunu, mevcut ekonomik hedeflerle uyumlu olarak da iç pazarın daraldığını kaydeden Ebiçlioğlu, bu daralmanın sürpriz olmadığını ve sürmesinin beklendiğini ifade etti. Bu duruma önlem olarak ise Ebiçlioğlu, ihracata ağırlık verdiklerini dile getirdi.

GÜMRÜK VERGİSİNDE AVANTAJLI KONUM

Beko CEO’su Hakan Bulgurlu ise “’Mısır büyük teşvikler veriyor, bu nedenle buradayız’ diye düşünmek doğru değil. Burada dünyanın en iyi teşvikleri verilmiyor. Çevre ülkeleri de düşündüğünüzde 500 milyonluk nüfus, 13 milyon adetlik de bir beyaz eşya pazarı var. Dolayısıyla burada Avrupa var aslında. Barındırdığı potansiyel nedeniyle buradayız” ifadelerine yer verdi.

Yazının Devamını Oku

Yeni rekorlar kapıda

17 Eylül 2024

ALTIN fiyatları, bu hafta ABD Merkez Bankası’ndan (Fed) gelmesi beklenen faiz indirimi kararı öncesinde üst üste rekor kırmaya devam ediyor. Yeni haftanın ilk işlem gününde para piyasaları, Fed’in 25 baz puan yerine 50 baz puanlık faiz indirimine gitmesini fiyatlayınca, altın yukarı yönlü hareketini bu hafta da sürdürdü. Düşük faiz oranları dolar gibi faiz getirisi olan varlıkların cazibesini azaltıp, yatırımcılar nezdinde altını öne çıkardığı için, son fiyatlama altında yeni rekor seviyelerin kaydedilmesini sağlamış oldu. Buna göre, geçen haftanın son işlem gününde 2 bin 565 dolar seviyesine çıkarak yeni zirve seviyesine ons altın, haftanın ilk işlem gününde de 2 bin 585 dolara yükselerek rekor tazeledi. Yurt içinde ons altın ve dolar/TL ile yapılan hesaplamayla belirlenen gram altın da dün 2 bin 825 TL seviyesine kadar yükseldi. Gram altın geçen hafta 2 bin 804 TL’ye ulaşmıştı. Dün çeyrek altın 4 bin 619 TL’den, Cumhuriyet altını 18 bin 421 TL’den satıldı.

Peki, altın fiyatlarının üst üste rekor kırması bekleniyor muydu; bu rekor serisi devam ne kadar sürecek?

50 BAZ PUANLIK İNDİRİM FİYATLANIYOR

Konuyla ilgili Hürriyet’e değerlendirmelerde bulunan Altın ve Para Piyasaları Uzmanı Mehmet Ali Yıldırımtürk, altın fiyatlarında zaten Fed öncesi yükseliş yaşanmasının beklendiğini söyledi ancak buna ek olarak, geçen hafta Avrupa’da yılın ikinci gevşeme adımının gelmesinin de bu yükselişte etkili olduğuna dikkat çekti.

Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) geçen hafta piyasa beklentileri doğrultusunda faizlerde indirim kararı aldığını anımsatan Yıldırımtürk, “ECB’nin bu hamlesi sonrası faiz indiriminin sene sonuna kadar devam edeceğine yönelik beklentiler güçlendi. Altın da ekstra yaşanan bu durumdan destek aldı. 2 bin 500 doların üzerine çıkmakta zorlanan ve bu seviyeyi test ettikten sonra gerileyen ons altın, bu gelişme sonrası 2 bin 500 doların üzerinde güçlü destek buldu” dedi. Yıldırımtürk, “Fakat yeni hafta itibarıyla ‘Acaba ECB’nin faiz hamlesinden sonra Fed de 25 baz puanla yetinmeyip ön alır mı, 50 baz puanlık indirime gider mi’ beklentisi fiyatlanınca altındaki yukarı yönlü ivme sürdü” değerlendirmesinde bulundu.

HUSİLERİN İSRAİL’E SALDIRISI DA ETKİLEDİ

Hürriyet’e bilgi veren uzmanların aktardığına göre ayrıca, altın fiyatlarında faiz kararları kadar Ukrayna Savaşı ile Ortadoğu’daki savaşın etkisiyle tırmanan jeopolitik gerilim de etkili.

Yazının Devamını Oku