Altın fiyatları, ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz indirimine gideceğine yönelik beklentilerin etkisiyle yeni rekor seviyelere ulaştı.
Spot altın, haftanın dördüncü işlem gününde ons başına 2 bin 535 dolara kadar yükselerek rekor tazeledi. Aynı gün, fiyatı ons altın ve dolar/TL ile yapılan hesaplamayla belirlenen gram altın ise 2 bin 764 TL seviyesine kadar yükseldi. Perşembe gününü 2 bin 558 dolar ile rekor kapanışla kapatan ons altın, dün de rekor tazelemeye devam etti. Spot altın haftanın son işlem gününde ons başına 2 bin 565 dolara kadar yükselerek rekor tazeledi. Yurtiçinde gram altın ise 2 bin 804 TL seviyesine kadar yükseldi. Altın bu fiyatlarının bu hareketinde, ABD’den gelen yeni enflasyon verileri etkili oldu. Ağustosta ABD’deki tüketici enflasyonunun arttığını gösteren verilerin ardından hafif bir düşüş gören altın fiyatları, bu hafta itibarıyla açıklanan yeni verilerin etkisiyle yeniden yükselişe geçmiş oldu.
ABD’DEN GELEN İKİ VERİ ETKİLEDİ
Bu hafta altın fiyatlarını etkileyen ilk veri çarşamba, ikincisi ise perşembe günü ABD Çalışma Bakanlığı’ndan geldi. Bir diğer gelişme de Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) faiz kararı oldu.
Buna göre, ABD’de tüketici fiyatları ağustosta bir önceki aya kıyasla yüzde 0.2 arttı. Piyasa beklentisi de TÜFE’nin bu dönemde yüzde 0.2 artması yönündeydi. Ülkede TÜFE, ağustosta yıllık bazda ise yüzde 2.5 yükseldi. Böylece, yıllık TÜFE de piyasa beklentisi olan yüzde 2.5 seviyesinde piyasa beklentilerine paralel gerçekleşti. Söz konusu veriler Fed’in önümüzdeki hafta büyük bir faiz indirimi yapmasına yönelik beklentileri zayıflattı. Bu nedenle TÜFE verisi sonrası altın fiyatları gün içinde ulaştığı yüksek seviyelerden sert geriledi. Veri öncesi 2 bin 519 dolar seviyesinden hareket eden ons altın, verinin açıklanmasının ardından yüzde 0.5 değer kaybıyla 2 bin 508 dolara kadar geriledi. Benzer şekilde, veri öncesi 2 bin 741 liradan hareket eden gram altın fiyatları da 2 bin 740 liraya geriledi. Çarşamba günü gün içinde altın fiyatları, ons tarafında 2 bin 528 dolara, gram tarafında ise 2 bin 767 liraya kadar çıkmıştı.
ECB FAİZİ VE SAVAŞ ETKİSİ
Değerli metal üzerinde etkili olan diğer gelişmeler ise şöyle öne çıktı: ECB, bu hafta piyasa beklentileri doğrultusunda yılın ikinci faiz indirimine giderek mevduat faiz oranını 25 baz puan, ana refinansman faizi ve marjinal borçlanma faizini 60’ar baz puan indirdi. Böylece, para politikasına yönelik yılın 6. toplantısında hem refinansman faizi hem de marjinal fonlama faizi için Mart 2016’dan, mevduat faizi için ise Eylül 2019’dan bu yana ikinci indirim geldi. Yatırımcıların perşembe günü faiz oranlarını düşüren Avrupa Merkez Bankası’nın önümüzdeki ay tekrar indirim yapacağına dair ihtimalleri azaltmasıyla, Euro’nun dolara karşı değer kazanmasının ardından değerli metal yeni bir zirveye ulaşmış oldu.
İç talebi makul bir düzeyde tutup, enflasyonu kontrol altına almak amacıyla parasal sıkılaşmaya gidilmesinin sonuçları, resmi verilere yansıdı. Enflasyonist baskıların azalmasının etkisiyle TÜFE ağustosta yüzde 2.47 artmış; gıda fiyatlarının düşmesi, döviz kurundaki ılımlı seyir ve yurt içi talebin artış hızındaki yavaşlama aylık enflasyonun bir önceki aya kıyasla düşük gelmesinde etkili olmuştu. İç talebe yönelik önemli bir veri de önceki gün Türkiye İstatistik Kurumu’ndan (TÜİK) geldi. Ticaret Satış Hacim Endeksi verileri, perakende satışlarda sert fren yaşandığını ortaya koydu. Buna göre perakende satış hacmindeki artış, Temmuz 2024’te aylık bazda yüzde 0.8’de, yıllık bazda yüzde 5.4’te kaldı. Aylık bazda yaklaşık bir puanlık yavaşlama görülürken; yıllık bazda son iki senenin en yavaş artışı kaydedildi. Böylece, perakende satışlarda Temmuz 2022’de görülen yüzde 5.1’lik artıştan sonraki en yavaş artış izlenmiş oldu. Bu verilerin, parasal sıkılaşma tedbirlerinin tüketime yansımasının bir göstergesi olduğu belirtildi.
PANDEMİDEN BU YANA EN SERT DÜŞÜŞ
Veriler aynı zamanda, elektronik ev aletleri ile mobilya satışlarının COVID-19 pandemisinin Türkiye’deki ilk etkilerinin görüldüğü Nisan 2020’den bu yana en kötü performansına işaret etti. Temmuzda aylık bazda yüzde 1, yıllık bazda yüzde 11.7 gerileyen bu satışlar, yaklaşık 4.5 yılın en sert düşüşünü kaydetmiş oldu.
Söz konusu sert gerilemenin nedenlerini Hürriyet’e değerlendiren Türkiye Mobilya Sanayicileri Derneği (MOSDER) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Balcı, kredi kartı faizlerinin ulaştığı yüksek seviyenin satışlarda yavaşlamaya neden olduğuna işaret etti. Türk Elektronik Sanayicileri Derneği (TESİD) Yönetim Kurulu Başkanı Yaman Tunaoğlu ise “Böyle dönemlerde gıda, kira gibi temel yaşamı etkileyen harcamalar önceliklendirilir. Beyaz eşya, cep telefonu ve diğer elektronik eşyalara yönelik harcamalar ertelenir. Yalnızca evlenecek çiftlere yönelik satışlarda bir hareket var. Asgari ücrete ara zam yapılmaması, enflasyonist baskıların azalsa da sürmesi, özellikle sene sonuna doğru bu harcamalarda daha fazla düşüş getiriyor” değerlendirmesinde bulundu.
OTODA REKOR YAKITTA GERİLEME
TÜİK verileri ayrıca, otomotiv satışlarında rekor devam ederken akaryakıt satışlarının ise iki yılın en sert düşüşünü yaşadığına işaret etti.
Son haftalarda düşüşe geçen TL mevduat faizleri, Merkez Bankası’nın (TCMB) geçen hafta aldığı ilave önlemler sonrası yönünü yeniden yukarı çevirdi.
Merkez’in parasal aktarım mekanizmasını desteklemek amacıyla geçen hafta zorunlu karşılık uygulamasında değişikliğe gitmesinin ardından, mevduat faizindeki gerilemenin durması, ilerleyen günlerde de yeniden artışa geçmesi bekleniyordu. Banka yetkililerinden edindiğimiz bilgiye göre, TCMB’nin ‘Mevduatta düşüşe izin yok’ şeklinde değerlendirilen hamlesinin etkisi, önceki gün itibarıyla piyasaya yansıdı. Bir özel banka, döviz dönüşümlü kur korumalı TL vadeli mevduat hesapları için verdiği faiz oranlarında bu hafta itibarıyla 2 puanlık artışa gitti. Başka bir özel banka ise 100 bin ila 300 bin TL aralığındaki TL mevduata verdiği faizi yüzde 45’ten 46’ya, 300 bin ila 500 bin TL aralığındaki mevduata verdiği faizi yüzde 46’dan 47’ye, 1 ila 5 milyon TL aralığında verdiği faizi yüzde 49’dan 50’ye, 5 milyon ve üzeri mevduata verdiği faizi ise yüzde 50’den 51’e çıkardı. Ancak bu artışın tüm tutarlar için yalnızca 32-45 gün, 46-60 gün ve 61-75 gün vade seçenekleri ile sınırlanması dikkat çekti. Bu vadelere sunulan faizde 1 puanlık artış yaşanırken, 92-100 günlük vade seçeneğinde ise 0.5 puanlık artış oldu. Geçen hafta 100 bin-300 bin TL aralığındaki TL mevduata 92-100 gün vadede yüzde 46 faiz verirken, bu hafta bu oranı yüzde 46.5’e; 1 --5 milyon TL aralığındaki mevduata verdiği faizi ise yüzde 50’den yüzde 50.5’e çıkardı.
4 PUANLIK ARTIŞ BEKLENTİSİ
Garanti BBVA Başekonomisti Seda Güler Mert, TCMB’nin son hamlesi sonrası TL mevduat faizlerinin yukarı gitmesinin beklentiler dahilinde olduğunu ancak tüm bankalar geneline aynı hızla yayılmayacağını kaydetti.
İnfo Yatırım Satış ve Pazarlama Direktörü Ali Acer, Merkez’in geçen haftaki kararı sonrası TL mevduat faizindeki geri çekilmenin durmasının beklendiğini kaydederek “Hatta ilerleyen süreçte 3-4 puanlık artış yaşanması beklenebilir” dedi. Ancak Acer, bu artışın bu kez daha çok müşteri bazlı olacağını ve KKM’den dönenler için geçerli olmasının beklendiğini dile getirdi.
TCMB’NİN HAMLESİ SONRASI BEKLENİYORDU
TCMB geçen hafta, gerçek kişi TL mevduat payı yüzde 45 ila 50 arasında bulunan bankalar için aylık artış hedefini 0.8 puana yükseltti. Gerçek kişi TL mevduat payı yüzde 60’ı geçen bankalar için aylık artış hedefi kaldırılarak yüzde 60’ın üzerinde kalınması koşulu getirdi. KKM’den TL’ye geçişte hedef hesaplamasına tüzel kişi KKM’yi de dahil eden Merkez; TL mevduat için tesis edilmesi gereken zorunlu karşılık tutarına uygulanan faiz oranı üst sınırını ise politika faiz oranının yüzde 84’üne yükseltmişti. Kararın ‘yukarı yönlü’ etkileri bekleniyordu.
NİSANDA 22 YILIN
DÜNYA genelinde artmaya devam eden kahve fiyatları ve pandemiden sonra yaygınlaşan evden çalışma, kahve makinesi satışlarını patlattı. Züccaciyeciler Derneği (ZÜCDER) Başkanı Mesut Öksüz’den aldığımız bilgiye göre, fiyatların ulaştığı yüksek seviye sonrası vatandaşın kahve tüketimi büyük oranda kahve zincirlerinden evlere kaydı. Bu da kahve makinesi satışlarında yüzde 100’ü aşan artışlar getirdi. Böylece, pandemiden önceki yıllarda elektrikli kahve cezvesiyle başlayan furya; önce, kalabalıklar için bol köpüklü Türk kahvesi yapabilen kahve makineleriyle yaygınlaştı; gelinen noktada ise kahve çekirdeğini öğüten, demleyen ve Americano, cappuccino, latte, mocha, macchiato ya da flat white gibi kahveleri pişiren Espresso kahve makineleriyle taçlanmış oldu.
DEMLEME EKİPMANI SATIŞLARI DA ARTTI
Kahve Makinesi Distribütörü Yiğit Koçyiğit, bu durumu “Kahve makinesi artık neredeyse her eve girdi” sözleriyle özetliyor. Koçyiğit, en çok satılanın ise filtre kahve makineleri olduğunu aktardı.
Dışarıda kahve içmeyi sevenlerin eve yönelmesiyle sadece kahve makinelerinin değil, evde farklı demleme yöntemleriyle farklı tat ve aroma sunan kahve sifonu, french press gibi çeşitli kahve demleme ekipmanlarının satışlarının da arttığı ifade ediliyor.
DIŞARIDA 150 EVDE 22 TL
Küresel kahve fiyatlarının rekor üstüne rekor kırmasının ardından kahve makinesi için gerekli kapsül kahvelerin fiyatı artsa da, kahve zincirlerinde satılan bir bardak kahveye kıyasla belirgin bir fiyat avantajı sağlıyor. Güncel fiyatlarla kıyaslama yapıldığında şöyle bir tablo ortaya çıkıyor: Kahve zincirlerindeki bir karton bardak küçük boy sıcak kahve fiyatı 70 liradan başlayıp 140 liraya kadar çıkıyor. Büyük boy kahvelerin fiyatı ise 150 lirayı aşıyor. Çeşitli marka kahve kapsülleri arasında en pahalı olanlara bakıldığında ise, 10 kapsülden oluşan bir kutu kapsül kahve fiyatının 220 lira olduğu görülüyor. Yani bir adedinin fiyatı 22 liraya alınmış oluyor. Bu da dışarıda bir bardak kahvenin en az 70 liraya içilirken, evde neredeyse yüzde 70 daha ucuz olması demek.
Konuyla ilgili bilgi aldığımız sektör temsilcileri, bu fiyat avantajını bilen ve özellikle evden çalışan beyaz yakalıların talebinde sert artış olduğunu; büyüyen talebi gören birçok markanın da Espresso kahve makinesi üretimine başladığını ifade etti.
Altın fiyatlarında yaşanan hareketlilik, altın fonlarına olan ilgiyi de artırdı. Sadece bu ayın başından itibaren 20 binin üzerinde yatırımcı altın fonlarına girdi. Türkiye Elektronik Fon Dağıtım Platformu (TEFAS) verilerine göre, toplam altın fonu yatırımcı sayısı 600 bini aştı. Son bir ayda altın ve kıymetli madenler fonlarına 6.3 milyar TL’lik para girişi olduğu; bu fonlarda yönetilen büyüklüğün ise 100 milyar TL’yi aştığı görülüyor. TEFAS verilerine göre ayrıca, son bir yılda en çok kazandıran fon, yüzde 64.8 ile kıymetli madenler fonu oldu. Ancak bazı altın fonlarının aynı dönemde sağladığı getirinin yüzde 70’i aştığı görülüyor. Örneğin, bir altın fonunun son bir yılda yatırımcısına sağladığı getiri dün itibarıyla yüzde 70.5 olarak öne çıktı. Yılbaşından bu yana bakıldığında ise toplamda onu aşkın altın fonunun sene başından bu yana sağladığı getirinin, aynı dönemde gram altının sağladığı getiriden yüksek olduğu görülüyor.
ALIM GÜCÜ DÜŞÜK OLANLAR DA GİRDİ
İş Portföy Dağıtım Kanalı Yönetimi Bölüm Müdürü Can İşözen, altın fiyatlarının geldiği yüksek seviyeye alım gücü yetmeyenlerin altın fonlarına çok küçük meblağlarla yatırım yapılabildiğini; bunun da bu fonlara yönelik ilgiyi artıran nedenlerden biri olduğunu ifade etti. “Gram altın 2 bin 700 TL seviyelerinde iken bir yatırım fonu 5 ya da 10 liradan da alınabilir” diyen İşözen, “Bu da alım gücü düşük olan yatırımcıların da altın yatırımı yapmak istediğinde kolayca erişmesini sağlıyor” dedi.
İşözen, altın fonlarının fiziki altına kıyasla daha fazla getiri sağlamasına ilişkin ise “Altın yatırımcısının mantığı ‘altını alayım, kenara koyayım’ mantığıdır. Ancak altın bir kenarda tek başına çalışmaz ve aslında yastık altında uyur. Altın fonları ise tek başına bir altını alıp, al sat yapmaktan ziyade, Hazine’nin çıkarmış olduğu altın kira sertifikalarına da yatırım yapıyor. Böylece ek gelir yaratmaya, toplam getirisinin de fiziki altına göre bir iki puan da olsa daha fazla olmasına olanak sağlayabiliyor. Yani yatırım fonunu havuz olarak düşündüğünüzde fiziki altına kıyasla getiri bakımından daha etkili olabiliyor” değerlendirmesinde bulundu.
İşözen, fonların dezavantajlarına ilişkin ise yatırım fonlarında stopaj oranlarının yükseltildiğini anımsattı.
ALIM SATIMIN TEK FİYAT OLMASI ETKİLİ
Geçen haftanın son işlem günü olan cuma günü düşüş eğiliminde hareket eden endeks, haftayı yüzde 2.55 değer kaybıyla 9 bin 668,10 puandan tamamlamıştı. Bu haftaya ise yükselişle başlayan endeks, açılıştaki tepki alımlarının yerini satışlara bıraktı. Dün önceki kapanışa göre 71.70 puan ve yüzde 0.74 artışla 9 bin 739,80 puandan başlayan BIST 100 endeksi, gün içinde 9 bin 574 puana kadar geriledi. Günü ise yüzde 1.06 düşüşle 9 bin 565 puandan tamamladı.
Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch’ten eylülde beklenen kredi not artırımının gelmesiyle, BIST 100 endeksinin yeniden ivme kazanabileceği belirtiliyor.
6 EYLÜL’DE FITCH BEKLENİYOR
Gedik Yatırım Danışmanlığı Müdür Yardımcısı Onur Can Bal, borsada kısa vadede toparlanma olabilmesi için BIST 100’ün 9 bin 800 ila 9 bin 850 puan seviyelerine doğru atılım yapması gerektiğine; bu gerçekleşmezse teknik anlamda satış baskısının sürebileceğine işaret etti. Bal, endeksin 9 bin 600 ila 9 bin 500 destek seviyelerinin altına gerilemesi durumunda bu geri çekilmenin 9 bin 290 puan seviyelerine ulaşacağını ifade etti. Fitch’in 6 Eylül’de Türkiye için ‘not gözden geçirme takvimi’ bulunduğunu anımsatan Bal, bu kararın takip edileceğini söyledi. Piyasadaki genel beklenti ise yeni bir not artışı gideceği yönünde.
ALTIN fiyatları ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz indireceğine yönelik beklentilerin artmasıyla rekor kırdı. Yeni haftanın ilk işlem gününde ons altın zirve seviyelerine yakın işlem görürken yurt içinde gram altın ise rekor tazeledi. Geçen haftanın son işlem günü olan cuma gününü alış ağırlıklı bir seyirle 2 bin 512 dolardan tamamlayan altının ons fiyatı, dün önceki kapanışına göre yüzde 0.51 artışla 2 bin 525 dolara yükseldi. Cuma günü yükseliş eğiliminde hareket eden altının gram fiyatı da geçen haftayı önceki kapanışa göre yüzde 1.3 artışla 2 bin 744 liradan tamamlamıştı. Yurt içinde fiyatı ons altın ve dolar kuruna göre belirlenen gram altın, yeni haftaya da yükselişle başladı. Gün içinde de artmaya devam eden altının gram fiyatı, önceki kapanışına göre yüzde 0.7 değer kazancıyla 2 bin 763 liraya yükselerek rekor tazeledi. Çeyrek altın 4 bin 600 liradan ve Cumhuriyet altını 18 bin 340 liradan satıldı.
‘FAİZLER DÜŞECEK’ BEKLENTİSİ ETKİLİ
Altın fiyatlarında yaşanan yukarı yönlü hareketin ana nedeninin, uzun zamandır tarihi yüksek seviyelerde olan politika faizlerinin düşürülmesine yönelik yapılan son açıklamalar olduğu belirtiliyor. Geçen hafta küresel piyasaların para politikalarının yönü hakkında ipuçları aradığı Jackson Hole Ekonomi Politikası Sempozyumu’nda dünyanın önemli merkez bankası yetkilileri faiz indirimine başlayacakları veya gelecek aylarda indirime devam edecekleri sinyalini vermişti. Piyasaları rahatlatan ilk mesaj da Fed Başkanı Jerome Powell’dan gelmişti. Powell, burada yaptığı konuşmada “Para politikasının ayarlanması için zaman geldi” dedi ve eylülde olası faiz indirimini işaret etti. Powell’ın faiz indirimi çıkışına Avrupa Merkez Bankası (ECB) Yönetim Konseyi’nin birkaç üyesi de katıldı. Benzer şekilde, İngiltere Merkez Bankası Başkanı Andrew Bailey de kalıcı enflasyon risklerinin azaldığına dikkat çekerek daha fazla faiz indirimine açık olduklarının sinyalini verdi.
Bu gelişmeler sonrası, para piyasalarındaki fiyatlamalarda Fed’in gelecek ay 25 baz puan faiz indireceğine kesin gözüyle bakılıyor; 50 baz puanlık indirim ihtimalinin de masada olduğu konuşuluyor. Altın fiyatları da faiz indirimi beklentilerinin netleşmesinden destek alıyor. Bu hafta ayrıca, Bu hafta Fed’in yakından takip ettiği çekirdek kişisel tüketim harcamaları (PCE) verisi de yayımlanacak. Beklentilerin altında gelebilecek bir verinin, ons altın fiyatlamalarına olumlu yansıyacağı ifade ediliyor.
DAHA FAZLA ARTIŞ BEKLENTİSİ
Piyasadaki beklenti, Fed’in faiz indirimlerine yönelik atacağı yeni adımlarla ons altının daha da yükselmesi. Aralarında ABD’li yatırım bankası Goldman Sachs’ın da bulunduğu büyük bankalar, altının onsunun 2 bin 700 dolara yükselebileceği üzerinde duruyor. ABD’nin önde gelen bankalarından Bank of America da, rekor seviyelerdeki fiyatlara karşın yatırımcılara altın alımı tavsiyesinde bulunmuştu. BofA yatırım stratejisti Michael Hartnett, yayımladığı notta altının ABD teknoloji hisselerini geride bırakan tek varlık olduğuna dikkat çekti. Altın alım tavsiyesini, Fed’in önümüzdeki aylarda faiz indirme ihtimaline bağlayan Harnett, faiz indirimiyle enflasyonun yeniden yükselebileceğini; altın gibi reel varlıkların ise tarihsel olarak enflasyon dönemlerinde iyi performans gösterdiğini ifade etti.
Altın fiyatlarındaki seyri Hürriyet’e değerlendiren Altın ve Para Piyasaları Uzmanı Mehmet Ali Yıldırımtürk, yıl sonunda gram altının 3 bin 500 TL’ye yükselmesini beklediğini; ancak son gelişmeler sonrası gram altının yıl sonunda 3 bin 750 TL’ye ulaşabileceği öngörüsünde bulundu.
FED FAİZİ NEDEN ALTINI ETKİLİYOR?
AVRUPALI ve Asyalı rakiplerinden daha pahalı üretim yaptıklarını belirten hazırgiyim ve ayakkabı sektörleri, ortak bir toplantı düzenledi. Toplantının ana konusu üretim maliyetlerindeki artış oldu. Türkiye’de üretilen bir ürünün rakip ülkelerde daha ucuza üretilmesinin ihracatçıya yaşattığı sipariş kayıplarına dikkat çekildi. İhracatta daralma yaşayan sektör, iç piyasada ise vatandaşın temel ihtiyaç görmediği bu ürünlere yönelik talebini kısmasıyla zorda. Temmuzda Birleşmiş Markalar Derneği’nin (BMD) temsil ettiği 514 markanın yüzde 66’sının adet bazlı satışları hazirana göre geriledi. Bu düşüş ayakkabı markalarıda yüzde 85’i buldu. Geçen yılın ilk yarısında 731 milyon dolar olan ayakkabı ihracatı ise bu yılın ilk yarısında 630 milyon dolara geriledi.
Bir araya gelen BMD Başkanı Sinan Öncel, Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneği (TASD) Başkanı Berke İçten ve Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Ramazan Kaya, perakendecilerin bir ‘dip dalga’ yaşadığını; bundan çıkabilmek için hammadde ve yarı mamul ithalatında uygulanan ek vergi oranlarının düşürülmesini talep etti.
BİR ÇİFT AYAKKABIDA 4 DOLARLIK FARK
TASD Başkanı İçten, “Girdi maliyetleri ile kur arasındaki makas giderek açıldığı için fiyat tutturamıyoruz. Bu nedenle rakiplerimize göre çok pahalı kaldık. Örneğin bir çift spor ayakkabı için kullanılacak malzemeyi hesapladığımızda, Çin ile Türkiye arasında 3.9 dolarlık fiyat farkı oluşuyor. İşçilik ve diğer maliyet kalemlerini eklediğimizde fark çok daha açılıyor” dedi. Bu durumun sadece ihracatı değil, Türkiye’de üretime başlamak isteyen yabancı yatırımcıyı da etkilediğini vurgulayan İçten, son dönemde küresel bir spor markasının Türkiye’de üretim yapması için çaba sarf ettiklerini ancak henüz sonuç alamadıklarını ifade etti.
‘VERGİ AZALIRSA FİYAT %25 DÜŞER’
İçten’in aktardığına göre, ayakkabı üretimi için gerekli 5 bin dolarlık bir hammadde, vergiler sonrası 12 bin 245 dolara yükseliyor. “Çin’in 5 bin dolara aldığı ham maddeyi biz 12 bin dolara alıp kesmeye, dikmeye başlıyoruz. Bu makas artarak devam ediyor. Rekabet etme şansımız kalmadı” diyen İçten, vergi yükünde hafifleme olursa bunun tüketici fiyatlarını da aşağı çekeceğine işaret ederek “Malzeme ve ham madde fiyatlarındaki yüksek koruma önlemlerinin makul seviyeye indirilmesinin, bitmiş üründe en az yüzde 25’lik fiyat farkını sağlayacağını düşünüyoruz” diye konuştu.
BİR YILDA 110 BİN ÇALIŞANI ETKİLEDİ
SON dönemde tekstil ve inşaat sektörleri öncülüğünde başlayan konkordato dalgası bu hafta itibarıyla borsaya da sıçradı. Borsada işlem gören Mega Polietilen, önceki gün Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yaptığı açıklamada, üç ay süre ile konkordato ilan ettiğini duyurdu. Uzmanların aktardığına göre, bu durum öncelikle borsada işlem gören ancak kâr yazmakta zorlanan küçük ölçekli işletmelerin hisselerinde satış baskısına neden olacak. Borsada başlayan konkordatonun süreceği öngörüsünde bulunan uzmanlar, bunun da en çok küçük yatırımcıyı etkileyeceğinin altını çizdi. Bu işten neden küçük yatırımcının zararlı çıkacağının yanıtı ise, ‘kısa vadede yüksek getiri elde etmek istenmesi’, ‘bu yüzden borsadaki şirketlerin finansal tablolarını incelemeden, o şirketin faaliyet gösterdiği sektörü bilmeden rastgele alım yapılması’ olarak sıralandı.
KONKORDATOLARDA ARTIŞ BEKLENTİSİ
Perform Portföy Fon Yöneticisi Altan Aydın’a göre konkordatoların borsaya da sıçraması beklenen bir durum. Çünkü faizin yüksek olduğu, sıkı ekonomi politikalarının uygulandığı bir ortamda nakit akışı çok daha önemli hale gelirken, tüm sektörlerde geciken ödemeler şirketleri zorlamaya başlamıştı. Aydın, “Son yaşanan, şirket özelinde bir durum. Piyasa genelinde çok etki yaratacağını düşünmüyorum. Fakat beklenen bir durumdu. Önümüzdeki süreçte daha fazla yaşanabilir, bunları göreceğiz. Halka arzların da etkisiyle rastgele alım dönemi 2-3 aydır bitti ama yine de yatırımcıların bunu bilerek pozisyon almaları gerekiyor” uyarısında bulundu.
‘SATIŞ DALGASI GETİRİR’
Gedik Yatırım Danışmanlığı Müdür Yardımcısı Onur Can Bal da borsada ana pazarda işlem gören Mega Polietilen’in üç ay süreyle konkordato ilan etmesinin daha çok küçük ölçekli, kâr yazmakta zorlanan hisselerde baskı oluşturmasının beklendiğini aktardı.
“Mağduriyetler küçük yatırımcı nezdinde olacaktır. Finansal görünüm anlamında zorlanan, zararla çalışan, finansman giderleri yüksek olan küçük ölçekli şirketlerde satış dalgası yaşanacaktır, uzak durmak daha faydalı olur” diyen Bal, “Enflasyonla mücadele edilen bir dönemdeyiz. Tüm dünyada olduğu gibi bizde de ‘acı reçete’ uygulanıyor. Yani büyümeyi ve talebi yavaşlatmanız gerekiyor. O da tabii faiz artırımlarıyla oluyor. Bu da şirket kârlılıklarında da yavaşlamaya yol açıyor. Ayağı yere basan şirketler bu dönemi kârlılık düşüşüyle atlatıyor ama nakit akışını sağlamakta zorlanan şirketlerin konkordatolara, iflaslara gittiğini görüyoruz. Bu nedenle bu durum küçük şirketleri etkileyecektir” değerlendirmesinde bulundu.
‘KÜÇÜKLER HÂLÂ 2022’NİN ETKİSİNDE’
Mağduriyetlerin neden en çok küçük yatırımcı nezdinde gerçekleştiğiyle ilgili Bal, şunları söyledi:
Süt fiyatlarında neredeyse iki senede bir yaşanan fiyat tartışması yeniden alevlendi. Maliyetleri artarken çiğ süt satış fiyatının artmadığını söyleyen süt üreticileri, Ulusal Süt Konseyi’nin (USK) çiğ süt tavsiye satış fiyatında artış yapmasını talep ediyor. Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği’ne (TÜSEDAD) göre, mevcut maliyetlerle bir litre çiğ süt 17.5 TL’ye üretilirken USK’nın belirlediği satış fiyatı litre başına 14.65 TL’de kaldı. Bazı bölgelerde ise alım fiyatının 14 liranın da altına indiği belirtiliyor.
Yurt içindeki çiğ süt satış fiyatının Avrupa’ya kıyasla daha pahalı olduğunu söyleyen sanayiciler ise, bu durumun son bir yılda ihracatta pazar kaybına yol açtığını söylüyor. Tüm bu tartışmalar sürerken bir yandan da marketlerde satılan bir litre süt, çoktandır 40 lirayı aşmış durumda. Perakendeciler ise fiyatların da etkisiyle vatandaşın süte olan talebinin azaldığını; artan stokları eritmek için kademeli bir şekilde indirime gittiklerini anlattı.
USK’YA GÖRE MALİYET 12.36 TL
USK, çiğ süt tavsiye fiyatını 1 Mayıs’tan itibaren yüzde 8.5 artışla litre başına 14.65 TL’ye çıkarmıştı. USK’nın internet sitesinde yer alan verilere göre, mayıs ayında ülke genelinde bir litre çiğ süt maliyeti 12.41 TL iken temmuz itibarıyla bu rakam 12.36 TL oldu. Dolayısıyla USK’nın maliyet hesabına göre, mevcut satış fiyatları maliyetin 2.29 TL üzerinde.
SANAYİCİ: AVRUPA’YA KIYASLA PAHALIYIZ
Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği Başkanı Harun Çallı, Avrupa’daki çiğ süt maliyetinin 50 cent civarında olduğunu; yurt içindeki çiğ süt alım fiyatlarının Avrupa’ya kıyasla pahalı kaldığını aktardı. Ulusal Süt Konseyi’nin hesabının, maliyeti en fazla olan üretici baz alınarak yapıldığını kaydeden Çallı, “Avrupa’da üretilen süt Türkiye’de üretilen süte göre hem daha ucuz hem daha kaliteli. Bizim çiğ süt maliyetimiz hep daha pahalıydı ama döviz kuru da yüksekti. Kur kontrol altına alındığı için biz daha pahalı kaldık” dedi.
ÜRETİCİ: MALİYETİMİZ AVRUPA’DAN YÜKSEK
Merkez Bankası (TCMB) verileri, mevduat faizinde yaşanan düşüşün sürdüğünü ortaya koydu.
TCMB’nin yayımladığı haftalık verilere göre, 1-3 ay vadeli TL mevduat faizi 9 Ağustos haftasında yüzde 58.47’ye gerileyerek son 6 haftanın en düşük seviyesine indi. 1-3 aylık TL mevduat faizi nisan ayı ortasında yüzde 68.8’e yükselerek tarihi zirve seviyelerine ulaşmıştı. Sonraki haftalarda başlayan düşüş serisi, haziran ayının son haftasında durmuştu. 28 Haziran haftası itibarıyla üç hafta boyunca tekrar yukarı yönlü ivmelenen 1-3 ay vadeli TL mevduat faizi, son bir aydır da düşmeye devam ediyor. Açıklanan son veriler ise, gelinen seviyenin son 6 haftanın en düşük seviyesine gerilediğini ortaya koymuş oldu. En uzun dönemli düşüş ise bir ay vadeli TL mevduat faizinde yaşandı. Buna göre, bir ay vadeli mevduat faizi 9 Ağustos haftasında bir önceki haftaya göre 0.5 puan azalışla yüzde 53.89’a gerileyerek son 18 ayın en düşük seviyesine indi.
Ancak, TCMB’nin açıkladığı bu oranlar daha çok yüksek hacimli döviz dönüşümlü Kur Korumalı Mevduat’tan (KKM) standart TL mevduata geçişlerde geçerli. Bu yüzden vatandaşın bankaya gittiğinde karşılaştığı oranlar daha düşük oluyor.
DÜŞER Mİ, ARTAR MI: ENFLASYONA BAĞLI
Geçtiğimiz aylarda mevduat faizlerinde görülen gerilemenin temel nedenlerinden biri, piyasada oluşan TL likidite fazlası olmuştu. O dönem konuştuğumuz uzmanlar, piyasadaki fazla TL’nin faizleri aşağı yönlü etkilediğini aktarmıştı.
Son durum hakkında Hürriyet’e bilgi veren İnfo Yatırım Satış ve Pazarlama Direktörü Ali Acer, piyasadaki likiditenin ciddi şekilde çekildiğini; mevduat faizindeki gerilemenin artık direkt olarak likidite kaynaklı olmadığını söyledi. Özellikle bir ay vadeli mevduat faizindeki gerilemenin çok net bir nedeni olmadığını kaydeden Acer, ilerleyen dönemde faizlerin yeniden dengelenebileceğine işaret etti. “Enflasyon rakamları iyi geldikçe piyasa önden satın almaya çalışıyor, bu yüzden bankalar da faizleri aşağı çekiyor” diyen Acer, “Ancak TCMB de sıkılaşmanın süreceğini belirterek tam tersini söylüyor. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde enflasyon çok net bir şekilde aşağı gelirse faizlerde gevşeme devam edebilir. Fakat enflasyon beklentiler dahilinde gerçekleşirse de mevduat faizinin tekrar 3-4 puan artacağını düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu.
KONUT VE TİCARİDE DÜŞTÜ İHTİYAÇTA ARTTI
BANKALARARASI Kart Merkezi (BKM) verileri, yurtdışından sipariş edilen ürünlere gelen vergi zammı öncesi bu alışverişlerin ulaştığı büyüklüğü ortaya koydu. Buna göre, 2023’ün ilk yarısında 48.2 milyar TL olan yerli kartlar ile yurtdışından yapılan online alışveriş işlemleri, 2024’ün ilk yarısında 94 milyar lirayı aştı. Böylece, geçen yıl yurtiçinde kullanılan kartlarla yurtdışından yapılan online alışverişlerin yüzde 81.7’si, bu yılın sadece ilk altı ayında gerçekleşmiş oldu. Bu harcamaların sektörel dağılımına bakıldığında ise, en yüksek artışlardan birinin tekstil ve aksesuar ile elektronik ürün grubunda yaşandığı görüldü. Yurtdışından online yapılan tekstil ve aksesuar alışverişleri geçen yılın ilk yarısında 1.1 milyar TL iken bu yılın ilk yarısında 2.5 milyar lirayı aştı. Aynı dönemde elektronik eşya alışverişleri ise 2.4 milyar liradan 3.6 milyar liraya yükseldi.
YAVAŞLAMA BEKLENTİSİ
Yurtiçindeki yüksek fiyatlar yurtdışından alışverişi daha avantajlı hale getirince, geçmiş aylarda da yurt dışından verilen siparişlerde patlama yaşanmıştı. Bu yılın haziran verilerinin açıklanıp, yılın ilk 6 ayına ilişkin rakamların netleşmesiyle, bu alışverişlerin vergi zammı öncesindeki ulaştığı büyüklük ortaya çıkmış oldu.
Geçen yılın tamamında ise, yurtiçinde kullanılan kartlarla yurtdışından yapılan online alışverişlerdeki büyüme hızı, yurtiçinde yapılan online alışveriş büyüme hızını sollamış; yurtdışından yapılan online alışverişler bir önceki yıla kıyasla yüzde 135.5 artarken; yurtiçindeki online alışverişlerin büyüme hızı yüzde 99.7’de kalmıştı. Bu artışta, online platformlardaki yurtdışı satıcıların sunduğu fiyatların, yurtiçindeki etiket fiyatından daha ucuz olması etkili olmuştu. Ancak, yurtdışı alışverişlere yönelik yapılan son düzenlemeler sonrası, bu alışverişlerde belirgin bir yavaşlama yaşanması; bu düşüşün, BKM’nin ilerleyen dönemde açıklayacağı verilere de yansıması bekleniyor.
‘FİYATLARDAKİ AVANTAJ KALKAR’
2019’da Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile online yurtdışı sitelerinden yapılan ve değeri 22 Euro’yu geçmeyen alışverişlerdeki vergi muafiyeti kaldırılmış; böylelikle yurtdışı sitelerinden yapılan alışverişlere vergi uygulaması başlamış olmuştu. Geçen hafta açıklanan son düzenlemeyle de kargo ile yurtdışından gümrüksüz alışveriş sınırı 30 Euro’ya düşürüldü, gümrük vergisi de artırıldı. Avrupa Birliği’nden gelen siparişlerde vergi yüzde 30’a, diğer ülkelerden gelen siparişlerde ise yüzde 60’a çıkarıldı.
Bu düzenlemeler sonrası, online platformlardaki yurtdışı satıcıların, yurtiçindeki satıcılara kıyasla daha uygun fiyatlı olması durumunun ortadan kalkacağını söyleyen TOBB E-Ticaret Meclis Üyesi Seyhun Özkara, “Yurtdışındaki satıcılar, Türkiye’deki satıcılara kıyasla özellikle elektronik ürünler başta olmak üzere pek çok üründe daha rekabetçiydi. Son düzenlemelerle bu ortadan kalkacaktır. Yurtdışındaki ürünlerin fiyatıyla yurtiçindeki ürünlerin fiyatı arasındaki makas azalacağı için bu alışverişlerde azalmalar yaşanacaktır” değerlendirmesinde bulundu.
VERGİ DE ÖDENSE DAHA AVATAJLIYDI
Son yıllarda ya gluten hassasiyetinin yarattığı hastalık nedeniyle mecburiyetten ya da daha sağlıklı olduğu gerekçesiyle popüler diyet ve beslenme şekli haline gelen glutensiz beslenme, fiyatların geldiği seviye sonrası neredeyse lüks haline geldi. Çölyak Derneği ve Glutensiz Hayat Derneği’nin Hürriyet’e verdiği bilgiye göre, glutensiz ürünlerin fiyatı bir yılda yüzde 150 arttı.
Çeşitli fırın ve marketleri gezerek çıkardığımız fiyat listesine göre, gluten içeren normal bir beyaz ekmek 10 lira iken glutensiz ekmeğin fiyatı 38 liradan başlıyor. Marketlerde yaygın olarak satılan ancak yüksek oranda gluten içeren tam buğday unlarının kilosu 35-45 TL aralığında iken glutensiz unun kilosu 84 liradan başlayıp 175 liraya çıkıyor. Son dönemde fiyatı 45 liraya kadar çıkan bir paket makarna ise, glutensiz alınmak istediğinde 250 lirayı aşıyor. En ucuzu 40 liradan başlayan glutensiz atıştırmalıkların ise, gramajın büyüklüğüne göre 200 lirayı aşması dikkat çekti. Zincir marketlerde satılan bir paket glutensiz kurabiye 42 lira iken, tuzlu atıştırmalıklar 60 liradan, mini kraker 98 liradan ve mısır ve pirinç gevreği 130 liradan satılıyor.
HAM MADDESİ DAHA PAHALI
Gluten, aslında buğday, arpa, çavdar ve yulafta bulunan bir protein. Ancak bazı kişilerde sindirim kaynaklı farklı sağlık sorunlarına yol açabiliyor.
Son yıllarda gıdaları daha rahat hazmedebilmek, bağırsak sisteminin daha sağlıklı çalışmasını sağlamak amacıyla rağbet gören bu yeme alışkanlığı, çoğu insan için ise bir mecburiyet. Örneğin çölyak hastalarının ömürleri boyunca glutenden uzak durması gerekiyor. Bu hastaların gluten barındıran gıdaları tüketmeleri halinde ise uzun vadede bağırsak dokularının bütünlüğü bozuluyor ve ülser, bağırsak kanseri gibi hastalıklara yakalanma riskleri artıyor.
Peki bu ürünler neden daha pahalı?
Glutensiz Hayat Derneği’nden edindiğimiz bilgilere göre, pahalılığın temel nedeni, glutensiz ham maddelerin yaygın tahıllara göre arzı daha düşük olduğu için daha yüksek fiyatlı olmasından kaynaklanıyor. Buna bir de üretim aşamasında gluten bulaşmalarının önüne geçebilmek için ilave yatırım maliyetleri eklenince fiyat daha da artıyor. Pahalılıkta üçüncü olarak da, ürünün düşük miktarlarda üretilmesi etkili. Son yıllarda bu ürünlere olan talep artsa da sektörün pazar payının düşük olduğu; daha düşük tüketime bağlı olarak düşük miktarlarda üretim yapıldığı belirtiliyor.
‘YURT İÇİNDE ÜRETİM TEŞVİK EDİLMELİ’
Son bir yıllık enflasyon yüzde 61.78 oranındayken aynı dönemde Borsa İstanbul’da BIST 100 endeksi yüzde 33.14 artarak enflasyonun altında getiri sağladı. Ancak, uzmanların ‘hisse ve sektör seçimlerinde daha seçici olunmalı’ uyarılarını dinleyerek ‘doğru sektörü ve doğru hisseyi’ bulan yatırımcıların aynı dönemdeki kazancı yüzde 150’yi aştı.
Buna göre, 9 Ağustos itibarıyla son bir yılda borsada sektörel bazlı en hızlı yükseliş yüzde 170.6 ile sigorta sektöründe yaşandı. Bunu yüzde 102.3 ile iletişim sektörü, yüzde 91.4 ile bilişim sektörü ve yüzde 84.5 yükselişle bankacılık sektörü takip etti.
TÜİK verilerine göre, temmuz ayı itibarıyla 7 aylık enflasyon yüzde 28.76 olarak açıklanmıştı. Borsa İstanbul verilerine göre, BIST 100’ün yılbaşından bu yana yatırımcısına sağladığı getiri oranı yüzde 32.63 oldu. Sektörel bazda bakıldığında ise, yılın ilk 7 ayında iletişim sektörünün sağladığı getiri yüzde 86.44, bankacılık sektörünün sağladığı getiri yüzde 51.56 olarak öne çıktı.
İÇ TALEBE ODAKLI ŞİRKETLER KAZANDIRDI
Konuyla ilgili Hürriyet’e değerlendirmelerde bulunan Ata Yatırım Araştırma Genel Müdür Yardımcısı Cemal Demirtaş, son dönemde getiride öne çıkanların, makro istikrar ve TL’nin değer kazanması gibi nedenlerle ‘iç talebe odaklı şirketler’ ile ‘sektörel ayrım yapmadan kendi sektörlerinde rekabet gücü olan şirketler’ olduğunu aktardı. Demirtaş, “Son bir yılda uygulanan ekonomi programına yönelik güveninin artmasıyla birlikte en hızlı yükselişlerden biri, bankacılık sektöründe yaşandı. Banka kârlarında ileri dönük düşüş beklense de makro ekonomideki iyileşme ve TL’deki istikrardan en olumlu etkilenecek sektörlerden biri olarak banka hisselerine olan ilgi arttı” dedi. Aynı dönemde, telekom, gıda ve gıda dışı perakende, gıda-içecek sektörleri, savunma sanayi ve holding hisselerine ilginin artmaya devam ettiğini belirten Demirtaş, otomotiv, beyaz eşya, cam ve demir-çelik, petrokimya gibi ağır sanayi hisselerinin ise performans olarak geride kaldığına dikkat çekti.
Borsa İstanbul verilerine göre, Borsa İstanbul (BİST) Sınai Endeksinin bir yıllık getirisi yüzde 18.7’de kaldı.
İHRACATÇIDAN SONRA YATIRIMCIYI DA VURDU
Demirtaş, “Demir-çelik, otomotiv, beyaz eşya, cam sektörleri gibi ihracatçı sektörler, daralan ihraç pazarlarından ve döviz kurlarındaki artışın enflasyon altında kalmasından olumsuz etkilendiler” değerlendirmesinde bulundu.
Yeşil mercimek ithalatının yüzde 58’ini; kırmızı mercimeğin de yüzde 75’ini Kanada’dan alıyor. Üretime bakıldığında ise kırmızı mercimekte 400 bin ton, yeşil mercimek 45 bin ton kaydedilen son veriler. Son dönemde mercimekte yerli üretimin artırılmasına yönelik çok sayıda proje var. Önceki gün, bu projelerden birine imza atan Migros ile Kayseri’deydik. Bu yıl 4 bin dekarı ‘Yerli Yeşil Mercimek Üretimi’ projesi kapsamında Kayseri’de olmak üzere toplam 10 bin dekarlık alanda mercimek ekiminin yapıldığı açıklandı. Üretilen yerli yeşil mercimeklerin ülke genelindeki Migros marketlerde tüketiciye ulaşmaya başladığı belirtildi. Proje ile böylece, önceki yıllarda Kanada menşeili olan Migros markalı yeşil mercimekler artık ‘yerli mahsul’ logosuyla satılacak.
FİYAT AVANTAJI
Migros Grubu Pazarlama İcra Kurulu Üyesi Ekmel Baydur, projeyi Kayseri Valiliği ve Migros işbirliğiyle, Kayseri İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, Kayseri Şeker, GürAta ve Zzef desteğiyle hayata geçirdiklerini anlattı. İlk etapta, üreticilere 38 bin kilogram sertifikalı yerli yeşil mercimek tohumu dağıtıldığını söyleyen Baydur, sözleşmeli tarım uygulaması kapsamında çiftçilere alım garantisi verdiklerini kaydetti. Baydur, yerli tohumla üretilmiş yeşil mercimeğin vatandaşa yansıyan fiyatının da ithal ürünlere kıyasla daha avantajlı olacağına işaret ederek “Tüketicilerimiz, yerli tohumla üretilmiş, kaliteli ve sağlıklı proteini uygun fiyatla sofrasına koyabilecek; Türkiye’de her tencereye yerli yeşil mercimek girecek” diye konuştu.
Geçen hafta Hamas lideri Haniye’nin öldürülmesiyle Ortadoğu’daki gerilimin tırmanması ve ABD’den gelen verilerin istihdam piyasasında bozulmaya işaret etmesi küresel piyasaları altüst etti. Artarak devam eden jeopolitik risklerin üzerine bir de ABD’den zayıf verilerin gelmesi, yatırımcıların ABD’nin resesyona gireceğine yönelik endişelerini artırdı. Bu gelişmelerle geçen hafta cuma günü küresel piyasalarda başlayan satış dalgası, dün daha da derinleşti. Dünkü ilk sert düşüş, cuma günü olduğu gibi yine Japonya’dan geldi. Japon Yen’inin dolara karşı değer kazanması ve ABD’de resesyon endişesinin artmasıyla birlikte Japonya’nın Nikkei endeksi yüzde 14.5 düşüş kaydetti. Uzmanlara göre bu durum, Japonya’nın Nikkei endeksinin 1987’de yaşadığı yüzde 14.9’luk düşüşten sonraki ‘kara pazartesi’yi hatırlattı. Son 37 yılın en kötü gününü yaşayan Japon borsasında gösterge Nikkei 225 endeksi günü yüzde 12.4 düşüşle kapattı. Japonya’da başlayan düşüş serisi Çin, Güney Kore, Tayvan, Malezya ve Hindistan’ın ardından Türkiye ve Avrupa borsalarını da vurdu. Avrupa borsalarında kayıplar yüzde 3’ü aştı. Stoxx Europe 600 endeksi yüzde 3.54 düştü. Almanya’da DAX 40 endeksi yüzde 3.32, İngiltere’de FTSE 100 endeksi yüzde 2.86, Fransa’da CAC 40 endeksi 2.53 değer kaybetti. New York borsası da haftanın ilk işlem gününe sert düşüşle başladı. Açılışta Dow Jones endeksi, 1000 puanın üzerinde değer kaybederken; S&P 500 endeksi yüzde 4.07 geriledi. Nasdaq endeksi ise 1000 puanın üzerinde düşerek yüzde 6.25 kayıp yaşadı.
ÜÇ NEDEN ‘KUSURSUZ FIRTINA’ YARATTI
Hürriyet’e konuşan Perform Portföy Fon Yöneticisi Altan Aydın, jeopolitik riskler ile finansal risklerin üst üste gelerek küresel piyasalarda tarihi satış baskısına yol açtığını şöyle özetledi:
“Biliyorsunuz, yatırımcıların düşük faizli para birimlerinden borç alarak daha yüksek faizli para birimlerine yatırım yapmasına ‘carry trade’ deniliyor. Japon Yeni, geçmişte carry pozisyonları için her zaman fonlama olarak kullanılan bir para birimiydi. Japonya Merkez Bankası da (BoJ) geçen hafta faiz artırımına gidince carry pozisyonları tersine döndü. Bu ne demek? Yen borçlanarak diğer para birimleriyle işlem yapanlar, o pozisyonlarını kapatıp Yen almaya başladılar. Öyle olunca da Japon Yen’i hızlı değer kazanmaya başladı. Bu, küresel çapta çok problem yaratmayacak gibi görülebilir. Fakat aynı anda ABD’den de zayıf veriler geldi. Ülkede işsizlik oranı temmuzda yüzde 4.1’den 4.3’e çıktı. İşsizlik oranının, ortalamanın bu denli üzerine gelmesi ABD’de resesyon işaretidir. Buna bağlı olarak fiyatlamalar sertleşti ve satışlar geldi. Piyasalar Fed’in faiz indirmede geç kaldığını düşünmeye başladı. Buna bir de zaten artarak devam eden jeopolitik risk gündemimizi ekleyin; Hamas liderinin öldürülmesi, İran’ın İsrail’e misilleme yapmasının beklenmesi... Cuma günü kapanışları aslında bu beklentiyle diğer bahsettiğim gelişmelerin etkileşimiydi. Fakat güne uyandığımızda Asya’nın çok sert aşağı geldiğini gördük. Saydığım bu üç neden birleşti ve ‘kusursuz fırtına’ya sebep oldu.”
KORKU ENDEKSİ 4 YILIN ZİRVESİNDE
Tüm bu gelişmeler sonrası küresel endişeyi ölçen VIX Korku Endeksi, 51.01 seviyesi ile dört yılın zirvesine yükseldi.
Ata Yatırım Araştırma Genel Müdür Yardımcısı Cemal Demirtaş, “Korku endeksinin yükselmesine ana sebep olarak, ABD’de ve dünyada resesyon endişeleri ve son dönemde artan İsrail-İran gerginliğiyle savaş riskinin belirmesine ilişkin endişeler gösterilebilir” değerlendirmesinde bulundu.
PİYASALARDA Hamas lideri İsmail Haniye’nin Tahran’da öldürülmesinin ve ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz indirimi sinyallerinin etkisi sürüyor. Ortadoğu’da jeopolitik risklerin artmasıyla yükselen altın fiyatları, Fed Başkanı Jerome Powell’ın eylülde faiz indirimine açık kapı bırakmasının ardından iki haftanın zirvesine yükseldi. Altının spot piyasadaki ons fiyatı dün 2 bin 448 dolar seviyesinde işlem gördü. Yurtiçinde gram altın ise yaklaşık iki haftanın ardından dün sabah saatleri itibarıyla 2 bin 608 lira seviyesine ulaşarak kritik eşiği yeniden aştı. Çeyrek altın 4 bin 265 TL’ye yükselirken; Cumhuriyet altını da 17 bin TL’den işlem gördü.
GRAMDA 3 BİN 750 TL BEKLENTİSİ
Altın fiyatlarındaki seyri Hürriyet’e değerlendiren Altın ve Para Piyasaları Uzmanı Mehmet Ali Yıldırımtürk, “Ons altın fiyatına asıl etki eden, 2 bin 417 dolardan 2 bin 447 dolara yükselten Powell’ın yaptığı açıklamalar oldu. Fed’in faiz indirimi daha önce de fiyatlanmıştı ancak artık kesin gözüyle bakılıyor. Bunun yanında Hamas liderinin öldürülmesiyle artan jeopolitik gerginlik de altını destekledi” değerlendirmesinde bulundu.
Altının ons fiyatı, temmuz ayı ortasında, Fed’in eylülde faiz indirimlerine başlayabileceğine ilişkin beklentilerin güçlenmesiyle tarihi zirveye ulaşmış; 2 bin 464 doları görerek rekor kırmıştı. Altının onsu ve dolar/TL’deki artış nedeniyle gram altın da 2 bin 600 lirayı aşmıştı. Uzmanlar, Fed’den gelen son sinyallerin yanında, Donald Trump’ın suikast girişimi sonrası seçimleri kazanacağına yönelik artan beklentilerin de altın fiyatlarının artmasına yardımcı olduğunu söylemişti. Ancak bu hafta Ortadoğu’da artan gerilim ve Fed’den faiz indirimine yönelik gelen son mesajlar altın fiyatlarında yeni bir yükselişe neden oldu.
Yıl sonunda gram altının 3 bin 500 TL’ye yükselmesini bekleyen Yıldırımtürk, Hürriyet’e yaptığı değerlendirmede, son gelişmeler sonrası gram altının yıl sonunda 3 bin 750 TL’ye ulaşabileceği öngörüsünde bulundu. Yıldırımtürk ayrıca, ABD’de kasımda yapılacak başkanlık seçimlerini yeniden Trump’ın kazanması halinde, sertlik yanlısı politikaları nedeniyle altın fiyatlarının daha da yükselebileceğine işaret etti.
‘YENİ ÖNEMLİ ARTIŞ BEKLENMİYOR’
Hürriyet’e konuşan Ata Yatırım Araştırma Genel Müdür Yardımcısı Cemal Demirtaş ise, altın fiyatlarının uzun süredir jeopolitik tedirginlikleri fiyatladığını söyledi ve “Önümüzdeki dönemde, altın ve petrol fiyatlarında önemli artışlar öngörmüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Haniye’nin öldürülmesiyle Ortadoğu’da tırmanan gerilime paralel yükselişe geçen petrol fiyatları dün yükselişini sürdürmüştü. Önceki gün 81.63 dolara kadar yükselen Brent petrolün varil fiyatı, günü 80.84 dolar seviyesinde tamamlamıştı. Brent petrolün varil fiyatı, dün sabah ise kapanışa göre yüzde 0.57 artarak 81.30 dolar oldu. Demirtaş, “Üretim ve sanayiye dönük emtiaların -küresel yavaşlamanın gölgesi altında- baskı altında kalmasını öngörüyoruz” ifadelerine yer verdi.
Eminönü’nde tarihi 1800’lere dayanan Zaza Han ile Çavuşoğlu Han’ın civarında başlayan hikaye, Anadolu’dan gelen müşterilerin tarihi handaki dükkanın müdavimi olmasıyla birlikte gelişiyor. Yıllar sonra şirketleşip, kendi markalarını kurup, Ankara’da ve Çin’de fabrika kurup, ihracata başlamalarının önünü açacak olan Ali Güner, o dönem daha 15 yaşında. İthal saatler sattıkları dükkanlarında babasına yardım etmekle sektöre giren Güner, aile işini 1989’da Serhat Saat A.Ş adıyla markalaştırarak yaptıkları ticareti büyütüyor ve önde gelen saat toptancılarından biri oluyor. Şirket, yıllar içinde yaptığı çeşitli yatırımlarla da distribütör olmaktan çıkıp, yedek parçasını Ankara’da, saatin kendisini Çin’de üreterek ‘dakikada bir saat üretir’ hale geldi.
Serhat Saat’in Kurucusu Ali Güner ve torunu Serhat Saat Yönetim Kurulu Başkan Vekili Osman Başer ile markalarının geldiği noktayı konuştuk.
ANKARA’YA 200 MİLYON TL YATIRIM
Güner’in aktardığına göre, firmanın alt iştiraki olan Saatsan Saat Sanayi A.Ş firması ile Ankara Ayaş’ta kurdukları üretim tesisine kademeli olarak 200 milyon TL’lik yatırım yapıldı. 35 çalışanın istihdam edildiği bu tesiste ağırlıklı olarak deri kordon, saat klipsi gibi saat parçaları üretiliyor.
Dünya dün güne, havayolları başta olmak üzere şirketleri, marketleri, petrol istasyonlarını, bankaları, medya kuruluşlarını ve hatta borsaları etkileyen teknik aksaklıkla başladı. Bilgisayar sistemlerinde yaşanan kesintiler dünyanın dört bir yanındaki havaalanları, bankalar, demiryolları ve işletmelerde kaosa neden olurken birçok alanda hizmetler çevrimdışı kaldı ve milyonlarca insan bu durumdan etkilendi. Önce sorunun büyük bir siber saldırı nedeniyle yaşandığı zannedildi ancak sonrasında krizin göbeğinde Microsoft’un Windows işletim sistemi tabanlı bilgisayarlar olduğu anlaşıldı. TSİ saat 09:30’da sorunun ana nedeni belli oldu.
ABD merkezli siber güvenlik yazılım şirketi CrowdStrike şirketi, Falcon adlı güvenlik platformu için yayınlanan son güncellemenin ardından Windows işletim sistemlerinde “mavi ekran” adı verilen ve sistemin tamamen kapanmasına yol açan hatalar alındığını duyurdu. CrowdStrike’ın kurucularından George Kurtz, sosyal medya hesabından teknik kesintilerin kendilerinden kaynaklandığını açıkladı. Özellikle sistemleri otomatik güncellemeye açık olan işletmeler sorundan etkilendi.
‘ÇÖZDÜK AMA ETKİLERİ SÜRÜYOR’
Saatler süren krizin ve dünyanın dört bir yanından gelen “mavi ekran” görüntülerinin ardından Microsoft 365’ten de bir açıklama geldi. Yapılan açıklamada, Microsoft’a siber güvenlik hizmeti veren CrowdStrike’nin sistemlerindeki aksaklık sonrası dünya çapında işletmeleri etkileyen küresel yazılım sorununa ilişkin güncel durum paylaşıldı. Açıklamada, “Sorunun altında yatan neden düzeltildi ve birkaç Microsoft 365 uygulaması ve hizmeti tam işlevselliğe geri yüklendi. Kalan etki hâlâ bazı uygulama ve hizmetleri etkilemeye devam ediyor” denildi.
URALOĞLU: ÖNEMLİ BÖLÜMÜNÜ ATLATTIK
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu da söz konusu işletim sistemini kullanan kuruluşların cihazlarında yaşanan kesintiye dair yapılan incelemede yaşanan aksaklığın siber kaynaklı olmadığını tespit ettiklerini bildirdi. Bakan Uraloğlu, siber güvenlik hizmeti veren CrowdStrike’tan kaynaklanan küresel yazılım sorununa ilişkin, “Etkilenen sistemlerle ilgili bazı kurumlarımızda hemen müdahaleyle aksaklığın önemli bir bölümünü atlattık” diye konuştu.
Bir süredir dalgalanan altın fiyatları, hem ABD Merkez Bankası’nın (Fed) para politikasında gevşemeye gideceğine yönelik beklentilerin artması hem de Donald Trump’a yönelik suikast girişiminin ardından ABD siyasetinde görülen belirsizlik nedeniyle ralli yaptı.
Fed Başkanı Jerome Powell’ın, son gelen enflasyon verilerinin ‘tüketici fiyatlarının kontrol altına alınıyor olduğuna yönelik güveni biraz artırdığını’ söylemesi sonrası altın fiyatları yükselmişti. Yatırımcıların, Fed’in bu yıl en az iki kez faiz indirimi yapacağına ilişkin artan beklentileri altın fiyatlarını zirveye taşıdı. Suikast girişimi sonrası Trump’ın yeniden ABD Başkanı seçilme olasılığının artmasına yönelik beklentilerin de altın fiyatlarını desteklediği belirtildi. Salı günü bir önceki güne göre 42 dolar artarak 2 bin 464 dolara yükselen ve rekor tazeleyen ons altın, dün de 2 bin 475,81 dolara ulaşarak tarihi zirveyi gördü. Yurt içinde fiyatı ons altın ve dolar/TL kuruna göre hesaplanan gram altın da hem ons altın hem dolar kurundaki artış nedeniyle yükselmeye devam etti. Gram altın dün serbest piyasada 2 bin 626 TL seviyesinden işlem gördü. Çeyrek altın 4 bin 201 TL’den, Cumhuriyet altını ise 17 bin 107 TL’den alıcı buldu.
FAİZ İNDİRİMİ FİYATLANIYOR
Altın fiyatlarında yaşanan artışa ilişkin Hürriyet’e değerlendirmelerde bulunan Altın ve Para Piyasaları Uzmanı Mehmet Ali Yıldırımtürk, altının onsunda yaşanan yükselişin kalıcı olduğunu ve devam edeceğini vurguladı.
Yıldırımtürk, “Powell’dan gelen son açıklamaları eylülden itibaren faiz indirimlerinin başlayacağı şeklinde algıladı ve bu yıl en az iki kez faiz indirimi geleceğine yönelik beklentileri artırdı. Piyasa şu an bunu fiyatlıyor” dedi.
‘TRUMP KAZANIR’ BEKLENTİSİ DE ETKİLİ
Yıldırımtürk, Trump’a yapılan suikast girişiminin altın fiyatlarında neden etkili olduğuna yönelik ise şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu suikast girişimi sonrası Trump’ın seçimlerde elinin güçlendiği konuşuluyor. Dolayısıyla seçimleri kazanacağına yönelik beklentiler arttı. Daha önceki başkanlık döneminde sergilediği sertlik yanlısı tutum nedeniyle, Trump’ın yeniden seçilmesi durumunda dünyada yeniden ticaret savaşlarının başlayacak olmasına ya da jeopolitik gerginliklerin tırmanacağına yönelik beklentilerin artması, güvenli liman olarak görülen altına talebi artırıyor. Dolayısıyla Fed’den gelen sinyallerin yanında jeopolitik gerginliklerin süreceğine yönelik beklentiler de altın fiyatlarını artırmış oldu.”
‘GRAM YIL SONUNDA 3 BİN 500 TL’YE ÇIKAR’
Her yıl çarşı pazarda satılan yeni hasat meyve ve sebzelerin fiyatı, üretimdeki düşüşe göre pahalı seyreder; hangi ürünün arzı ne kadar azsa o ürünün vatandaşa ulaşan fiyatı o kadar yüksek olurdu. Ancak derinleşen iklim krizi ve artmaya devam eden girdi maliyetleri sebze ve meyve fiyatlarını adeta uçurdu. Yaz aylarının ortasına gelinmesine, yeni hasat ürünlerin tezgâhlara inmesine rağmen sebze ve meyvede fiyatlar düşmedi. Bu yaz semt pazarlarında ya da marketlerin manav reyonlarında vatandaşın karşılaştığı fiyatlar neredeyse kış aylarını aratır düzeyde. En ucuz domates ve salatalık 40-50 liradan satılırken; dolmalık biberin kilosu iki haftanın içinde 50 liradan 80 liraya yükseldi. Sivri biberin kilosunun 120-130 lirayı, yeşil fasulyenin kilosunun ise 180 lirayı görmesi dikkat çekti. Pazarda en ucuz meyvenin kilosu ise 50 liradan satılıyor. Mevsim meyvelerinden kirazın ve üzümün kilosu 100 lirayı geçiyor.
Fiyatların neden bu kadar yüksek olduğunu sorduğumuz TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Başkanı Baki Remzi Suiçmez ve Türkiye Halciler Federasyonu (TURKHAL) Başkanı Yüksel Tavşan, bu sene aşırı sıcakların tarımsal üretimi olumsuz etkilediğine, verimi ve rekolteyi düşürdüğüne; buna artan nakliye fiyatları da eklenince fiyatlardaki artışın kaçınılmaz olduğuna işaret etti.
SICAKLAR NAKLİYE MAZOT VE FİRE ETKİSİ
Suiçmez, “Bu yaz meyve ve sebzelerin fiyatlarındaki artışa etki eden en önemli faktör, aşırı sıcaklar. Bu yılki olumsuz etki, geçen yıla kıyasla daha fazla” dedi.
“Tabii aşırı sıcaklar kadar girdi maliyetlerinin, özellikle de mazot ve nakliye fiyatlarının da etkisi var” diyen Suiçmez, “Kuraklık etkisiyle gerek verim gerek kalite konusunda ciddi sorunlar yaşanıyor. Hangi ürünlerde ne kadar kayıp yaşandı oran vermek zor, bölgesel olarak değişiyor ancak İç Anadolu’da sadece hububatta yüzde 30’a yakın verim kaybı söz konusu” şeklinde konuştu.
Suçimez ayrıca, bir tarım ürününde tüketime sunulana kadar çok fazla fire verildiği, özellikle zincir marketlerde satılan sebze ve meyve fiyatlarının yüksek olmasının bir nedeninin de bu fireden kaynaklandığı bilgisini verdi.
ÜRÜN YANDI
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar da yaptığı yazılı açıklamada, “Aşırı sıcaklıklar nedeniyle Adana’da kavun, karpuz, domates ve biber başta olmak üzere sebzeler yandı. Aşırı sıcaklar Manisa’da üzüm bağlarında yanmalara neden oldu. Yüksek seyreden sıcaklıklar nedeniyle daha fazla sulama yapıldı. Artan sulama ücretlerinin yanı sıra sulama sayısının da artması maliyetleri daha da artırdı” demişti.
Borsada bir taraftan yön arayışı sürerken, diğer taraftan piyasada ilerleyen döneme ilişkin yukarı yönlü beklentiler devam ediyor. Son haftalarda dalgalı bir seyir izleyen BIST 100 endeksi, önceki günü yüzde 2.62 değer kazancıyla 11 bin 24,33 puandan tamamlamış ve tüm zamanların en yüksek günlük kapanışını gerçekleştirmişti. Dün de güne yükselişle başlayan endeks, günün ilk yarısında önce 11 bin 88 daha sonra 11 bin 113,55 puanı test ederek yeni rekorunu kırdı. Endeks haftayı ise yüzde 0.37 yükselişle 11 bin 64,85 puandan tamamladı.
‘GÜÇLÜ YÜKSELİŞTEN SONRA NORMAL’
Borsadaki seyri Hürriyet’e değerlendiren uzmanlara göre, endekste nisan ve mayıs aylarında görülen güçlü yükselişlerin ardından kâr realizasyonunun yaşanması piyasanın doğal bir süreci. Enflasyonda düşüş sürecinin başlayıp dezenflasyon sürecine girilmesi, gerek ekonomi yönetiminden gerek Merkez Bankası’ndan uygulanan politikalara yönelik kararlılık mesajının verilmeye devam edilmesi, CDS’te yaşanan gerileme, yabancı yatırımcı ilgisinin devam edeceğine yönelik tahminler ve Türkiye’nin kredi notunda yeni artış beklentileriyle ilerleyen dönemde Borsa İstanbul BIST 100 endeksinin yeni zirve denemeleri yapması bekleniyor.
Hürriyet’e konuşan Gedik Yatırım Danışmanlığı Müdür Yardımcısı Onur Can Bal, “Mart ayı sonundan mayıs ayı ortalarına kadar özellikle bankacılık sektörü öncülüğünde borsada güçlü alımlar gördük. Bunu diğer ana sektörlerden holdingler, iletişim sektörü takip etti. Endeksin 11 bin puan seviyesini test etmesinde Yapı Kredi’nin olası satışına ilişkin görüşmeler etkili olmuştu ama sonrasında görüşmeler sonlandırıldı. 2 aylık güçlü yükseliş sonrası endekste bir düzeltme ihtiyacı oluşmuştu. Çünkü bu tarz hızlı yükselişlerin devamında bir düzeltme, kâr realizasyonu olur. Bunlar aslında piyasanın doğal süreçleri. Tabii yabancı yatırımcının kâr realizasyonuna gitmesi endekste 10 bine doğru geri çekilmenin ana nedenlerinden biri oldu. Yabancı yatırımcılar iki ay gibi kısa bir süreçte dolar bazlı yüzde 25 getiri elde etti. Bu çok ciddi bir getiri. Bunu realize etmek istemeleri çok normal” değerlendirmesinde bulundu.
YENİ ZİRVE BEKLENTİSİ
Bal, endeksin 11 bin puan seviyesinde üzerinde tutunması halinde gelecek hafta yeni zirve seviyelerin test edilebileceği öngörüsünde bulundu. “Önemli olan 11 bin puanın üzerinde kalabilmek” diyen Bal, “11 binin üzerinde kalırsak gelecek hafta yeni rekor denemeleri görmeyi bekleriz” diye konuştu.
Öte yandan piyasa, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in 19 Temmuz Cuma gecesi Türkiye’nin kredi notuna ilişkin değerlendirmesini bekliyor.
Hürriyet’e konuşan Trive Yatırım Araştırma Direktörü Dr. Tuğberk Çitilci, notun iki kademe birden artmasını beklediğini kaydetti. “Yaygın beklenti Moody’s’in bir kademe not artırması. Daha az sayıda olmakla birlikte iki kademe not artışı bekleyenler de var” diyen Dr. Çitilci, “Bir kademe not artışı fiyatlandı, dolayısıyla fiyatlamada önemli bir etkisi olmaz ancak iki kademe not artışı gelirse bankalar, holdingler hatta endeks 30’daki değerlemeler yukarı gidecek. Bu da endeksi 12 bin puana doğru yukarı taşıyabilir” ifadelerine yer verdi.
RESTORANLAR son bir yılda yüzde 120 artan menü fiyatları sonrası hem yerli hem yabancı müşterilerini kaybedince işlerini canlandırmak için indirime sarıldı.
Tüm Restoranlar ve Turizmciler Derneği’nin (TÜRES) Genel Başkanı Ramazan Bingöl’ün Hürriyet’e verdiği bilgiye göre, artan fiyatlar sonrası bir yıl içinde talep yüzde 20-30 aralığında geriledi. Turizm, Restoran Yatırımcıları ve Gastronomi İşletmecileri (TURYİD) Derneği Başkanı Kaya Demirer’e göre ise bu oran, segmente göre değişmekle birlikte yüzde 45-50’yi buluyor. Bir yandan artmaya devam eden maliyetlerle karşı karşıya kalan, diğer yandan azalan müşteri sayısıyla satışları düşen restoranlardan bazıları, çareyi menü fiyatlarında indirim yapmakta buldu. Ramazan Bingöl, 25 bin restoranı temsil eden TÜRES’in dün itibarıyla menüdeki bazı ürünlerde yüzde 10 indirime gittiklerini duyurdu; ayrıca, sektör geneline de bu indirime uymaları yönünde çağrı yaptı. Ancak, bu çağrıya uyan TÜRES’e üye restoranların söz konusu indirimi, menüdeki tüm ürünler için geçerli değil. İndirimi, menüdeki 10 ürün için sınırlayan da var; 15-20 ürüne çıkaran da... İndirim yapılan ürünlerden bazılarının da kahvaltılıklar, pide, lahmacun ve birkaç kebap çeşidi olduğu belirtiliyor.
‘TİCARET BAKANI RİCA ETTİ, YAPTIK’
Bingöl, menü fiyatlarında indirim yapılmasının Ticaret Bakanı Ömer Bolat’ın ricası üzerine geliştiğini anlattı. “Türkiye, dünyanın en pahalı yeme içme yerlerinden biri oldu. ‘Restoranlara gidilmez, çok pahalı’ algısı da oluştu. Bunu kırmak için Ticaret Bakanı Ömer Bolat ile uzun bir toplantı yaptık” diyen Bingöl, “Bakan bey bu algıyı kırmak için indirim yapmamız yönünde bir ricada bulundu. Piyasa rahatlasın diye ‘TÜRES olarak başlatın, tüm sektöre yayılsın’ dedi. Biz de bunu haklı gördük. Dün itibarıyla başladık. Bu uygulamanın bütün sektöre yayılacağını düşünüyorum. Ben de kendi restoranımda indirime 15 ürünle başladım” ifadelerine yer verdi.
AKŞAM YEMEĞİNE 100 TL İNDİRİM
Peki, menü fiyatlarında yapılan yüzde 10 indirimin vatandaşa yansıması nasıl olacak? Bingöl’ün verdiği bilgiye göre, orta segmente hitap eden bir restoranda akşam yemeği menü fiyatları, lokasyona göre değişmekle birlikte kişi başı neredeyse 1000 liraya ulaşmış durumda. 1000 liralık menüye yüzde 10 indirim yapılması da vatandaşa 100 liralık indirim yapılması anlamına geliyor. İstanbul’daki lüks restoranlarda akşam yemeği yemenin kişi başı fiyatının 10 bin TL’ye kadar çıktığını söyleyen Bingöl, “30 bin noktadan bilgi alıyorum, fiyatlar böyle. İnsanlar artık restoranlara, lokantalara gitmekten imtina ediyor. Bu da ülke ekonomisini ve sosyalleşmeyi bozuyor” diye konuştu.
TURYİD: GERÇEKÇİ DEĞİL
TEMMUZ ayının gelmesiyle birlikte tüm çalışan kesimin gözü de ara zamma çevrildi. Son iki yıldır temmuzda asgari ücrete ara zam yapılması, tüm çalışanların da yılda iki kez zam almasını sağlamış; artan enflasyon karşısında eriyen maaşlar bu şekilde toparlanmaya çalışılmıştı. Çalışanların bu yıl için de beklentisi yine ara zam yapılması yönünde. Ancak yapılan araştırmalar, bu yıl ara zam yapmayı düşünen şirketlerin sayısının geçen yıla kıyasla azaldığını ortaya koyuyor. Konuştuğumuz iş insanlarının da ara zam konusuna mesafeli yaklaştığını gözlemledik. Ancak yine de, bazı araştırmalardan çıkan sonuçlar, ara zam yapacak şirketlerin sayısının azalsa da ‘bu yıl iki kez zam yapacak şirketlerin sayısının, bir kez zam yapacaklara göre daha fazla’ olduğunu gösteriyor.
Konuyla ilgili haziranda yaptıkları bir araştırmanın detaylarını Hürriyet’e anlatan Türkiye İnsan Yönetimi Derneği (PERYÖN) Yönetim Kurulu Üyesi Dinçer Güleyin, “MERCER Türkiye olarak haziranda yaptığımız araştırma kapsamında 886 şirkete ‘temmuz ara zammını’ sorduk, 381 şirketten yanıt aldık. Şirketlerin yüzde 49.2’si bu yıl iki defa zam yapacağını söylüyor” dedi. Güleyin, bu şirketlerin yapmayı düşündükleri ara zam oranının da medyanda yüzde 20 olduğunu ifade etti.
BELİRGİN DÜŞÜŞ
PERYÖN’ün geçen yıllardaki araştırmaları ise, şirketlerin 2022’de yüzde 63’ünün, 2023’te ise yüzde 67’sinin yılda iki kez çalışan ücretlerine zam yaptığını ortaya koymuştu. Böylece, çalışan ücretlerine ara zam yapmayı düşünen şirketlerin sayısı geçen yıla kıyasla 17.8 puan gerilemiş oldu.
Ancak yine de, yılda iki zam yapacak şirketlerin oranı, yılda bir kez zam yapacaklardan daha fazla. Aynı zamanda insan kaynakları danışmanlığı şirketi Mercer Türkiye’nin CEO’su da olan Güleyin, “Şirketlerin yüzde 43.4’ü bu yıl bir kez zam yaptığını ya da yapacağını söylüyor. Yüzde 49.2’si iki defa; yüzde 7.4’ü ise yılda 3 veya üzerinde yapacağını söylüyor” dedi.
Güleyin’in aktardığına göre, ara zam şirkete göre değişmekle birlikte temmuz yerine nisan, eylül ya da ekim aylarında da yapılabiliyor. Geçmiş aylarda yaptıkları bir araştırmada, araştırmaya katılan şirketlerin yüzde 13’ü nisanda zam yaptıklarını söyleyen Güleyin, şirketlerin bu yıl, yıl sonuna kadar çalışan ücretlerine toplamda yüzde 65 civarında zam yapmış olmayı planladıklarını kaydetti.
ASGARİ ÜCRET NEREDEN NEREYE...
PANDEMİ döneminde yaygınlaşan ve iş dünyasındaki önemli değişikliklerden olan uzaktan çalışma sisteminin sonuna mı gelindi?
Geçen yıl küresel ölçekte ofise dönüş çağrıları artmış; bu çağrılar Tesla ve Google gibi teknoloji devleriyle başlamıştı. Ardından 10 şirketten 8’inin 2024’te ofise dönüş planladığına yönelik araştırmalar gündeme gelmişti. Son olarak video oyunu yayıncısı Rockstar, Grand Theft Auto VI’nın üretimini tamamlamak üzere, haftanın beş günü ofise dönüşü zorunlu kılan şirket oldu. Amazon ve Meta gibi şirketler üç gün ofiste çalışmaya geçti; Disney ve KPMG çalışanlarını dört gün ofise bekliyor. Uzaktan çalışmayı en sert şekilde eleştiren Elon Musk ise Tesla ve X’teki tüm personelin tam zamanlı olarak ofise dönmesini sağlıyor.
Peki, bu konudaki araştırmalar neler söylüyor?
KÂRLILIĞI ARTIRIYOR
İşverenler, esnek çalışmanın çalışanların üretkenliğini azaltacağından endişe ederken, yapılan bir araştırma bu endişeleri boşa çıkardı. İngiltere merkezli akademik dergi Nature’da yayınlanan bir araştırma, hibrit çalışmanın iş tatminini artırdığını ortaya koydu.
Çalışma, Çinli bir seyahat acentesi olan Trip.com’un 1600’den fazla çalışanını iki gruba ayırdı ve onları iki yıl boyunca takip etti. Bir grup haftanın beş günü ofisten çalışırken, diğeri üç gününü ofiste, iki gününü de evde geçirdi. Hibrit çalışanlar iş tatmininin arttığını gösterdi. Bu çalışanların işten ayrılma oranı da üçte bir oranında azaldı. Bu etki özellikle yönetici olmayan çalışanlar, kadınlar ve işe gidiş gelişleri uzun olanlar üzerinde belirgin oldu.
Araştırmanın sonuçlarına göre, hibrit çalışmada herhangi bir olumsuzluk olmadı. Araştırma, hibrit çalışmanın çalışanların performansı veya üretkenliği üzerinde ölçülebilir bir etkisinin olmadığını ortaya çıkardı. Yöneticiler de çalışmaya katıldıktan sonra bunu daha fazla desteklediler. Araştırmada ayrıca, hibrit çalışmanın bireyin yıllık maaşının yaklaşık yüzde 50’sine mâl olduğu tahmin edilen işten ayrılma oranlarını da azalttığı ve böylece şirketlerin kârlılığını artırabileceği sonucuna varılması da dikkat çekti.
TL mevduat faizinde 6 haftadır süren gerileme sona erdi. Merkez Bankası (TCMB) verileri, mevduat faizi oranlarının 1.5 ay sonra yeniden yükselişe geçtiğini ortaya koydu. 1-3 aylık mevduat faizi, 17 Mayıs haftasında bir önceki haftaya kıyasla 4.4 puan birden gerileyerek yüzde 63.71’e düşmüş; diğer haftalarda da kademeli bir şekilde gerilemeye devam etmişti. Böylece mevduat faizi oranları, nisan ayında gördüğü yüzde 68.88’lik zirve seviyesinden sonra 10.5 puanlık düşüş yaşayarak yüzde 58.38’e çekilmişti. 1-3 aylık mevduat faizi 28 Haziran haftasında ise 0.79 puan artışla yüzde 59.17’e yükseldi. Böylece mevduat faizi oranlarında altı hafta boyunca süren düşüş ivmesi durmuş oldu.
Ancak Merkez Bankası’nın açıkladığı mevduat faizi oranları ile vatandaşın bankaya gittiğinde karşılaştığı mevduat faizi oranları farklı. TCMB’nin açıkladığı oranlar, daha çok yüksek hacimli döviz dönüşümlü Kur Korumalı Mevduat’tan (KKM) standart TL mevduata geçişlerde geçerli oluyor. Bu da ortalamayı yukarı çekiyor. KKM’deki düşüşün hızlanması da bunu destekliyor. Örneğin, kur korumalı mevduatlarda bayram öncesi haftada 29.6 milyar TL’lik gerileme yaşanmıştı. Vatandaşın bankaya gittiğinde karşılaştığı mevduat faizi oranları ise TCMB’nin zorunlu karşılıklarla ilgili son adımlarının ardından sınırlı da olsa arttı.
TCMB’NİN HAMLESİ ETKİLİ OLDU
TCMB’nin son haftalarda attığı bazı adımlar sonrası mevduat faizinin yükselmesi bekleniyordu. Bu düzenlemelerden biri, Merkez Bankası’nın geçen hafta Resmi Gazete’de yayımlanan bir tebliğ ile zorunlu karşılıklarda yeni bir düzenlemeye gitmesiydi. TCMB bu düzenlemeyle, zorunlu karşılık için kaldıraç oranına dayalı yükümlülüğü kaldırarak banka maliyetlerini aşağı çekecek ve gerileyen mevduat faizine karşılık bankaların elinin rahatlatacak bir adım atmıştı.
Bir diğer gelişme de TCMB’nin bankalara TL cinsi finansman sağlamak için gerçekleştirdiği işlemlerin limitlerini aşağı çekmesiydi. TCMB bu hamleyle de bankalararası piyasada TL likiditesini azaltacak, mevduat faizlerini yükseltecek bir adım atmıştı.
‘BÜYÜMEK İSTERSE YÜKSEK FAİZ VERİYOR’
Konuyla ilgili Hürriyet’e bilgi veren Garanti BBVA Başekonomisti Seda Güler Mert, mevduat faizinde 1.5 ay sonra yaşanan artışın ‘dönemsel’ olduğunu ve ilerleyen dönemde de mevcut seviyelerine yakın seyretmesini beklediklerini söylerken; Ata Yatırım Hazine Genel Müdür Yardımcısı Etem Öztekin de söz konusu bir haftalık yükselişin kalıcı olmayacağını düşündüklerini kaydetti.
Mert, “Son artışı banka banka değerlendirmek lazım. Bankalar kredi büyüme oranlarını olabildiğince sınıra yaklaştırmaya çalışıyorlar, ona göre de kredi vermek istiyorlar. Tabii faiz konusunda talep belirleyici ama günün sonunda krediyi vermek istiyoruz. Kredi verebilmek için de eş zamanlı mevduatımızın olması gerekiyor. Bu nedenle mevduat faizinde zamanlama kaynaklı ittirme olmuş olabilir. Dönemsel büyüme durumlarında bu tür oynaklıklar olabiliyor, buna denk gelmiş olabilir” değerlendirmesinde bulundu.
Kripto para birimi Bitcoin’de geçen ay hızlanan düşüş ivmesi, ay sonunda tepki alımlarıyla yavaşlasa da satış baskısının devam etmesi nedeniyle temmuza sarktı. ABD’deki başkanlık seçimlerine yönelik belirsizlikler ile yıllar önce iflas eden Tokyo merkezli kripto borsası Mt. Gox’ın geri ödeme planını devreye almasının ardından Bitcoin, sert düştü. Bitcoin’de dün yaşanan günlük düşüş yüzde 4’ü aştı ve lider kripto para birimi 58 bin dolar seviyesinin altına geriledi. Dün saat 13.00 itibarıyla Bitcoin yüzde 4.91 düşüşle 57 bin 614 dolardan işlem gördü. Ethereum ise yüzde 5.58’lik düşüşle 3 bin 154,98 dolardan alıcı buldu.
Analistlere göre, Bitcoin’deki düşüşün temel iki nedeni var. Biri ABD’deki başkanlık seçimlerine yönelik belirsizliklerin kripto varlıklarda satış baskısı yaratması. İkinci neden olarak ise Mt. Gox borsasının 2014’te çalınan varlıkları sahiplerine dağıtmasına yönelik sürecin başlaması gösteriliyor.
‘PANİK SATIŞLARI HIZLANDI’
Mt. Gox, hack saldırısına uğradıktan sonra faaliyetlerine devam edememişti. Alacaklıları yaklaşık 10 yıldır ödeme yapılmasını bekliyordu. Aralık 2023’te sosyal medya platformu Reddit üzerinden birkaç kullanıcının paylaştığı geri ödeme dekontları piyasayı heyecanlandırmıştı. Geri ödeme tarihi ise geçen ay netleşmiş; Bitcoin ve Bitcoin Cash olarak yapılacak geri ödemelerin Temmuz 2024’te başlayacağı duyurulmuştu.
‘52 BİN DOLARA GERİLEYEBİLİR’
O dönem 70 bin dolar değerinde olan bu kripto varlıkların şimdiki değerinin 9 milyar dolara yakın olduğu hesaplanıyor. Bu da, alacaklıların kârını tahsil etmek için Bitcoin’lerini satabilecekleri düşüncesini güçlendiriyor. Analistlere göre bu durum, panik satışlarını hızlandırdı. Piyasanın ayrıca varlıkların, Temmuz 2024’te müşterilere geri ödeme yapmaya başlayacak olan ve artık kullanılmayan borsa Mt. Gox tarafından dağıtılması konusunda da endişeli olduğu belirtiliyor. Bu geri ödemelerin lider kripto birimi üzerinde ek baskı oluşturacağı tahminleri yapılıyor.
CoinTR Araştırma Departmanı’ndan Hürriyet’e iletilen bilgi notunda, Bitcoin’in 57 bin 500 dolar seviyelerinde tutunabilirse daha önce bıraktığı 58 bin dolardaki likiditeyi yeniden kazanabileceği ifade edildi.
Haftaya yüzde 0.62 yükselişle 10 bin 714,07 puandan başlayan ancak gün içi görülen satışlar nedeniyle düşüşe geçen endeks, pazartesi gününü yüzde 2.86’lık değer kaybıyla 10 bin 343,31 puandan tamamladı. Dün ise güne yüzde 0.11 yükselişle 10 bin 354,95 puandan başlayan endeks, günü yüzde 1 yükselişle 10 bin 446 puandan kapattı.
Borsadaki seyre ilişkin Hürriyet’e değerlendirmelerde bulunan Trive Yatırım Araştırma Direktörü Dr. Tuğberk Çitilci, pazartesi günkü ilk tetiklemenin Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in borsaya vergiye yönelik açıklamaları olduğunu; getirilecek verginin borsadaki yukarı yönlü momentumu sınırlandırdığını; ikinci olarak da Suriye’de yaşanan olayların borsadaki satışları derinleştirdiğini anlattı.
‘TIRMANIŞ BEKLENTİSİ’
Hürriyet’e konuşan Ata Yatırım Yurtiçi Piyasalar Uzman Yardımcısı Emre Özdemir de, “Borsa İstanbul’da haftaya önceden tahmin edemediğimiz bir düşüş ile başladık. Bu düşüşün sebebi, Şimşek’in önceki gün öğleden önce katıldığı televizyon programında borsa işlemlerine yönelik verginin bir sonraki vergi paketinde olacağı açıklamasının yanı sıra Suriye’nin kuzeyinde yaşanan taşkınlıklar neticesinde yaşanan panik satışları gösterebiliriz” dedi.
Salı gününe ise beklenen iştah ile olmasa da tepki alımları ile başlanıldığını anımsatan Özdemir, “Yer yer kısa vadeli geri çekilmelere sebebiyet verebilecek haber akışları gelse de, yılın başından bu yana yüzde 40’ın üzerinde yükseliş göstermiş olan ve -bazı istisnalar hariç- hâlâ ucuz olarak değerlendirebileceğimiz Borsa İstanbul’da emin adımlarla yukarıya tırmanışın devam etmesini bekliyoruz.”
‘VERGİ DÜNYANIN HER YERİNDE VAR’
-Perform Portföy Fon Yöneticisi Altan Aydın, piyasada borsaya getirilecek vergi tartışmalarını anlamsız bulduğunu söyledi. “Eğer yaşanan satış baskısı vergiye verilen tepkiyse, biraz aşırı bir tepki olduğu kanaatindeyim” diyen Aydın, “Bence asıl önemlisi borsaya vergi getirilecek olması değil, vergisiz yatırım aracı yok, dünyanın hiçbir yerinde de yok. Yalnızca yatırımcıyı teşvik edecek şekilde olmasını isteriz. Para politikasının yanında maliye politikası da olsun istiyoruz, vergi artışlarına da hayır diyoruz. O yüzden vergi tartışmalarını ben çok anlamlı bulmuyorum” diye konuştu. Suriye’de yaşanan olayların borsayı vergiye nazaran daha çok etkilediğini düşündüğünü ifade eden Aydın, “Yurtiçi piyasalardaki risk algısını Suriye ve sığınmacılar konusundaki hareketlenme etkiledi. Fakat zaten iki aydır ciddi bir yabancı çıkışı var. Ben borsada yaşanan bu son dalgalanmaları alım fırsatı olarak görüyorum” dedi.
Turizm sektörü enflasyonla mücadelenin başarıya ulaşmasına odaklandı. Bu yıl 16 şehirde gerçekleştirilen Kültür Yolu Festivali’nin 6’ncı durağı olan Van’da bir araya geldiğimiz Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, sektöre yönelik değerlendirmelerde bulundu. Mevcut enflasyonun sektöre etkisini değerlendiren Ersoy, “Enflasyon turizmci olarak bizi de rahatsız ediyor. Ancak Türkiye’nin kalıcı bir ekonomik programı oluşmuş durumda. En büyük önceliğimiz ve isteğimiz, enflasyonla mücadelenin öngörülen tarihte başarılı bir şekilde sonuçlanması; ondan sonra da zikzakların oluşmaması. Önemli olan, hedefe uygun bir şekilde bu mücadelenin tamamlanması” dedi.
‘YABANCI ORTAKLI YATIRIMLAR ARTACAK’
Türkiye’nin 2021’de girdiği gri listeden geçen hafta cuma günü itibarıyla çıkarılmasının turizme etkisini de değerlendiren Bakan Ersoy, gri listeden çıkışın turizmde yabancı ortaklı yatırımları artıracağına işaret etti.
Ekonomide istikrar olduğu sürece yabancı yatırımcının Türk turizm sektörüne her zaman ilgisi olduğunu dile getiren Ersoy, “Gri listeden çıkış ilk etapta yabancı yatırımcının turizm sektörüne ilgisini artırıyor. Aynı şekilde yatırım miktarını da artırıyor. Gri listeden çıkış sonrası yabancı ortaklı yatırımlarda artış göreceğiz” değerlendirmesinde bulundu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın düzenlediği ve 16 şehri kapsayan Türkiye Kültür Yolu Festivali’nin altıncı durağı Van oldu. Dokuz gün boyunca sürecek festival kapsamında konser, sergi ve söyleşiler düzenleniyor.
KALIŞ SÜRELERİNDE AZALMA BEKLENTİSİ