GeriSeyahat Mr. Gurme
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Mr. Gurme

Mr. Gurme

New York’tan notlar

Kısa bir süre için yine New York'a kaçmıştık.

Şansımıza havalar harika gitti.

15 gün içinde sadece bir kez yağmur yağdı.

Diğer günler pırıl pırıl bir güneş vardı ve gün boyu tişörtle dolaşabilecek kadar sıcaktı hava.

Sonuçta New York restoranlarının önemli bir bölümünü açık havada deneyebilme imkanımız oldu.

Açık havada yemeğin önemli yanı şehir yaşamının tam göbeğinde, sokak yaşamından kopmadan lokantaları deneyebilmenizde yatıyor.

Hele adı geçen sokak New York gibi dışarda yaşamayı bir yaşam keyfi haline getirmiş şehirdeyse o zaman keyfe de doymak mümkün olmuyor.

Hava güzel olunca New York'ta akşam yemeği için tavsiye edebileceğim iki semt var.

Bir tanesi Greenwich Village, diğeri de İtalyan mahallesi.

Village'da hem kafeler, hem de restoranların büyük bölümü, hava biraz sıcak olur olmaz masaları dışarıya atıveriyorlar.

Hava iyice soğumadan da onları içeriye almıyorlar.

İtalyan mahallesi de aynı şekilde davranıyor. Orada özellikle Mulberry caddesi üzerindeki lokantalar çok keyifli.

Tabii işin gerçeği şu ki New York'un en iyi lokantaları bu iki semtte yoğun olarak bulunmuyor.

Ama yine de seçiminizi dikkatli yaparsanız yanılmanız mümkün değil.

İtalyan mahallesinde lokantaların çoğu turistlere yönelik. Bu yüzden seçiminizi iyi yapmadığınız takdirde belki iyi bir garson şov seyredebilirsiniz ama fazla da iyi bir yemek yiyebileceğinizi söylemek mümkün değil.

BİR ŞÖLEN

Size bu bölgede tek bir restoran tavsiye edeceğim. IL CORTİLE.

Adresi: Mulberry Street 125, Canal ve Hester caddeleri arası. Telefonu (212) 226-6060.

Mükemmel bir İtalyan yemeği şöleni çekebilirsiniz orada kendinize.

Ben orada yerimizi bir gün önce İstanbul'dan ayırttım.

Genellikle dört kişiden aşağıya rezervasyon yapmıyorlar ama şansımıza bizi listeye aldılar.

Uçaktan iner inmez oraya koştuk. Rana da ben de yorgun olduğumuz halde ilk gelen yemeği koklar koklamaz tüm yorgunluğumuz uçtu gitti.

Ben özellikle sosisli, shitake mantarlı ve ricotta peynirli Rigatoni makarnasını şiddetle tavsiye ediyorum.

O gece 1994 Fransiscan Zinfandel içtik. Restoranda 36 dolara satılan bu şarap da mükemmeldi, bir yere not edin.

New York günlerimize İtalyan ile başladık ve İtalyan ile bitirdik.

Açıkça söylemeliyim ki ikimiz de İtalyan yemeklerinden çok hoşlanıyoruz.

Ama sonsuz denemeye de açığız. Buna rağmen iyi yemek istediğimizde dönüp dolaşıp yine İtalyan restoranına düşüyor yolumuz.

Bu sadece bizim tavrımızla ilgili bir şey değil.

New York restoranlarının kaçınılmaz rehberi Zagat'a baktığınızda İtalyan mutfağının hem sayısal hem de nitelik açısından Fransız mutfağını en azından Manhattan'da yenmiş durumda olduğunu görüyorsunuz.

İTALYAN’A KARŞI BİSTRO

Tabii ki Fransız mutfağında muhteşem isimler hala daha var.

Lespinasse, Chanterelle, Daniel, Le Grenouille, La Cote Basque gibi restoranların muhteşem olmayı bıraktıklarını söylemek istemiyorum.

Ancak bu restoranların hem şefleri çok meşhur hem de bu nedenden dolayı çok da pahalılar.

İtalyan restoranlarında ise çok sayıda orta pahalılıkta ama harika tatlar sunan restoran bulmak mümkün.

Gerçi Fransız mutfağına gönül verenler, bu İtalyan çıkarmasına karşılık, birçok bistro açarak durmaya çalışmışlar. Bu bistrolardan birçoğunda aynen Paris'te yediğiniz yemek kalitesinde yemeği, hem de ucuz fiyattan bulmak mümkün.

Ama oralarda da yer bulmak hemen hemen imkansız çünkü bu bistrolar genelde mahalle sakinleri için açılmış bir havadalar. Hem çok küçük mekanlara sahipler hem de birbirini tanıyan insanlar yüksek sesle konuştuğu için çok gürültülüler.

Montrachet, Jo Jo, Raphael, Alison on Dominick, Chez Michallet gibi bistrolar ise bistro kavramının çağrıştıklarından uzaklaşıp lüks restoran haline dönüşmüşler.

Örneğin restoranların yoğun bulunduğu bölgenin batı ucunda kalmasına rağmen şehrin en iyi restoranları arasında sayılmayı başaran Alison on Dominick küçük bir mekan olmasına rağmen elegan olabilmeyi becermiş durumda.

Zagat rehberinde bistrolar arasında 26 puanla en yüksek puanı almayı başaran (notlama 30 üzerinden yapılıyor) Montrachet'te yediğimiz yemek ise açıkça söyliyeyim bizi hayal kırıklığına uğrattı.

Gerçi Tri-Be-Ca'daki bu mekanı mutlaka havası nedeniyle görmeniz lazım. Ancak yemeklerde beklentilerinizi öyle benim gibi fazla yüksek tutarsanız hayal kırıklığına uğruyabilirsiniz. (Adres 239 West Broadway, Walker ve White street arsında. Tel: 212-219-2777. Yeri gelmişken Şoore street ile Varick Street köşesinde yer alan Walker's adlı barı da bir yere not edin)

Üstelik adam başı 100 dolar ödemeyi de gözden çıkaracaksınız Montrachet'de.

YEMEK YERİNE ŞOV

İtalyan mahallesinde yanlış yaparsanız şov seyredersiniz ama yemek yiyemezsiniz demiştim ya.

Biz bir gece böyle bir yeri denedik. Pellegrino da İl Cortile'nin biraz ötesinde yer alıyor.

Oturur oturmaz masanıza Magnum diye adlandırılan büyük şişelerden bir adet İtalyan şarabı koyuyorlar.

Sonra yemekler hiç durmadan gelmeye başlıyor.

Siz nerede dur dersiniz o zaman duruyorlar hemen masadan şarap şişesini kaldırıyorlar ve hesabı durulan noktaya göre yapıyorlar.

Burada yemek tabii ki bir şeye benzemiyordu. Ama eski New York'tan bir hava tatmak istiyorsanız, yolunuz bu şehre düşerse gidin. Örneğin biz o gece lokantanın sahibinin yakını iki İtalyan yaşlı bayan ile oldukça güzel sohbetler ettik. Bize kendi şaraplarından bile ikram etiler

Gelecek hafta da New York'a devam edeceğim.

False