Monica'name

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Uçkur bab'ında merak kumkumasıyım ya dün sabah gazeteleri açar açmaz en önce Clinton'un itiraflarından sonra gerçekleştirilen ilk sondajları okudum.

My Goood !

Meğer Amerikalı erkeklerin ancak yüzde kırkı Başkan'a destek çıkıyormuş.

Fakat kadınlara gelince söz konusu oran yüzde altmış bire tırmanıyormuş.

Amerikalı erkek milleti, tüh senin kalıbına, kıyafetine !

***

TÜH, çünkü Monica'nın aşifte ağzı neden benim trompetimi üflemedi de Bill'in saksafonunu çaldı diye Beyaz Saray çapkınını kıskanıyor olsan bile bu cinsel ve ruhsal travmandan dolayı Washington'daki hemcinsinizi nasıl böyle kolay satabiliyorsun ? Niçin psikiyatra ve seksoloğa gitmiyorsun ?

Değil Kaliforniyalı stajyer kızın obur dudaklarını, köşedeki hamburgerci kadının takma dişlerini bulduğun takdirde dahi hemen denemeye kalkışacağın sıhhi operasyonu nasıl oluyor da derhal günah hanesine yazıyorsun ?

Sahte bir ahlakçılığın arkasına saklanmaktan utanmıyor musun ?

Halbuki bak, dişi yurttaşların senden çok daha gerçekçi ve dürüst.

Tecrübeyle sabit olduğu için onlar bu tür şeyleri hoşgörüyle karşılıyorlar ve üçte ikiye yakın bir bölüm olarak da Clinton'u desteklemeyi sürdürüyorlar.

Belki de Monica'yla yer değiştirmenin hiç fena olmayacağını düşünüyorlar.

***

KALDI ki Bill'le arasında otuz yaş fark olsa bile eh bu Monica da bebek ‘‘Barbie’’yle oynayan çocuk değil. Kazık kadar kadın. Annesinden meme emmiyor.

Zaten kim iddia edebilir ki Clinton, Monica Lewinsky'yi kandırmıştır.

Hanım kızın Beyaz Saray'daki odada dizleri arasına çömelmesi için Başkan'ın cebinden lolipop şekeri çıkartıp onu yalamasını isteyerek masumu aldattığı, sonra da başka bir şey çıkarttığı iddiası tamamen iftiradır. Kuyruklu yalandır.

Miss Lewnsky pantolon fermuarını gönül rızasıyla açtığını doğrulamaktadır.

Üstelik, vukuatlı robu temizleyiciye götürmeyerek bu kadar zaman saklayan küçük hanımın koleksiyoncu merakı da kendisinin hinliğini ele vermektedir.

Dolayısıyla, Amerikalı erkek milleti senin kalıbına kıyafetine tekrar tüh.

Kıskançlıktan çatladığın için sahte ahlakçılığın arkasına saklanıyorsun ve Bill Clinton'un ‘‘Monicagate’’ itiraflarından sonra O'nu hemen satıyorsun.

***

ŞAKA bir yana, ‘‘püritanizm’’ denilen ve kökenleri Anglo - Sakson Protestanlığına uzanan Amerikan ahlakçılığından her zaman nefret etmiştim, ‘‘Monicagate’’ ahmaklığından sonra şimdi daha çok nefret ediyorum.

Bu ‘‘püritanizm' Hıristiyan tarikatların ivmesinde inşa edilmiş olan ABD'de her zaman mevcuttu. Ama 20. asır ortalarına doğru da körelmeye yüz tutmuştu.

Her halükarda yatak odasının mahremi şimdiki gibi teşhir edilmezdi.

Nitekim, eski başkanlardan Franklin D. Roosevelt'in 2. Savaş'ın en ciddi harekatlarını aleni metresinin evinden yönetmesi; hızlı zampik John F. Kennedy'nin Marilyn Monroe'den en kıytırık starletlere kadar tüm Hollywood'u elden geçirmesi veya hantal Teksaslı Lyndon B. Johnson'un Beyaz Saray koridorlarında sarışın sekreter kovalaması Amerikan siyaset hayatının encamını belirlemezdi.

Fakat ne zaman ki Vietnam Savaşı travması ertesinde o softa fıstık tüccarı Carter Washington'a yerleşti ve hemen arkasından da Reagan'ın yeni ahlakçılık dönemi geldi, ülke liderlerinin apış arası pertavsızla gözetlenmeye başlandı.

Kamu adamlarının da kısmi dozda hak sahibi olduğu özel hayat iğfal edildi.

Sırf Clinton ailesini ilgilendirmesi gereken bir olay yalnız Monica'nın ağzında lolipop şeker olmakla kalmayıp bir de milletin ağzında sakız oldu.

Amerika, lolipop şekerin ve sahte ahlakçı sakızın boğazında kalsın!













Yazarın Tüm Yazıları