Modası batsın

Sürünün peşine takılıp estetik kıstaslarımla çelişen ‘‘yenilikleri’’ sırf ‘‘yenilik’’ oldukları için sineye çekemem. Onlarla uzlaşmam ve reddederim. Pek divanesi sayılmasam bile Allah'a şükür ‘‘devrimci bacı’’ cinnetini aşalı çok oldu ve oje sürünmüş kadınlara karşı her hangi bir hasmaneliğim yok.‘Bahar geldi gül açıldı’’ desem bile güftenin sonrasını getirip ‘‘Gönlüme neşe saçıldı’’ dizesini tekrarlamayacağım. Oysa güzel Mayıs'ın avdetiyle, tabiat kanunu, organizmaları mevsim dönüşümlerine erkeklerden çok daha duyarlı olan hoş ve cazibeli kadınlar da eski Erenköy bahçelerinin en narin güllerini aratmayacak biçimde açıldılar.Dolayısıyla, benim gönlüme de neşe saçılması gerekiyordu.Fakat hayır, mevcut bahar beni hiç heyecanlandırmadı. İçimi hoplatmadı.Nedenini açıklayayım:* * *Dediğim gibi, mevsim değişimini soğuk ve mesafeli meteoroloji bültenlerinden değil sıcak ve insancıl takvim sayfalarından izlemek erdemine sahip olan kadınlar devr-i daim zamanı gelir gelmez, onlara ve bize ne mutlu, hal ve oluş tarzlarında da bahara geçtiler. İlk yaz kimliğine büründüler.İşte emprime elbise giyindiler, işte yırtmaçlı etek kuşandılar...Bir de, kışın bayağı bayağı boşlamış oldukları el ve ayak tuvaletlerini yenilediler. Manikür ve pedikür koltuğuna oturdular. Ama o ne, bu baharın kadınları hortlak, vampir ve palyaçolara benziyorlar.Çünkü tırnaklarına dehşet renklerde oje sürüyorlar. Estetik hadımlıyorlar.Modaymış modası batsın, mavide çirkef ve lağım ton veya sarıda bok ve kaka nüans bir yana, işi bunlarla ayrı ayrı tırnak boyamaya kadar vardırıyorlar.On parmağında on marifet değil on parmağında on badana lekesi olan nefret yaratıklar bir de asorti olsun diye aynı renkleri dudaklarına bulaştırıyorlar. Modaymış modası batsın, bu yılki bahar dişilerinin yabana atılmayacak bir bölümü benim gönlüme neşe değil tiksinti saçıyorlar.* * *EVET efendim ister muhafazakar deyin, ister gerici yaftası yapıştırın zerre kadar umursamıyorum, bendeniz böyle konularda son derece hassasımdır.Sürünün peşine takılıp estetik kıstaslarımla çelişen ‘‘yenilikleri’’ sırf ‘‘yenilik’’ oldukları için sineye çekemem. Onlarla uzlaşmam ve reddederim.Pek divanesi sayılmasam bile Allah'a şükür ‘‘devrimci bacı’’ cinnetini aşalı çok oldu ve oje sürünmüş kadınlara karşı her hangi bir hasmaneliğim yok.Hatta, giyim ve fizyonomiyle uyumlu şekilde kullanılmış örneğin bir koyu kırmızıyı ya da yine örneğin bir çingene pembesini son derece beğenebilirim.Üstelik şu da inkar edilemeyecek bir gerçektir ki, tırnak cilası biz erkek milletinde cinsel libido uyarısı yapar ve erotika çağrıştırır.Fakat hiç ayıbı yok, velev ki dünyanın en cazibeli dişisi olsun yukarıdaki iğrenç renkleri kullanmış bir hatunun bende bu libidoyu uyarması imkansız.Değil padişahın kudret macunu kavanozunu çalakaşık devirmek, şu yeni çıkan mucizevi ‘‘Viagra’’ ilacı fabrikasının on yıllık üretimini bir çırpıda yutsam bile bendeniz söz konusu korkunçluk karşısında mermer heykel gibi kasılırım.En değme kocakarı büyücüsü ve en uzman Afrika sihirbazı dahi kulunuzun derdine deva getiremez. Çirkef maviden bok sarısına kadar bilimum meymenetsiz boyalarla badanalanmış bir yaratığa el ense çekmemi sağlayamaz.Heyhat, baharın gelişiyle güller ve kadınlar açmış olsa da zevksizlik saçan aynı kadınlar benim gönlüme asla ve asla neşe saçamaz.* * *Tabii yukarıdaki duruma müthiş kızdım ve hiç işim gücüm yokmuş gibi bu modalığı batasıca modayı hangi aklı evvelin icad ettiğini araştırdım.Söz konusu şahıs o meşhur ‘‘Chanel’’in kozmetik sorumlusu Heidi Morawetz hanımmış. Avusturyalı olan bu gerçekten cazip ve şuh ‘‘Fraulein’’ oje satışını arttırmak için böyle bir dalaveraya başvurmuş. Piyasaya yeni renkler sürmüş.Fakat iyi mi, dedim ya kendisi gayet klas bir hatun, Madam Heidi değil çirkefi ve boku, pembenin en efendisinden bile tırnak cilası kullanmıyormuş.Zaten ilkin ‘‘Chanel’’ alamet-i farikasıyla ortaya çıksa da yeni ojelerin ana satışını dandik markalar gerçekleştiriyormuş. Müşterilerin ezici coğunluğu ise avam dilber ve ‘‘teenager’’ denilen küçük hoppa kategorisine giriyormuş.Eh ne beklenebilirdi ki! O ‘‘Biberiye Kızlar’’ diye anılan ve Londra kenar mahallelerinin üçüncü sınıf yosmalarından oluşan zevksizlik güruhunun video klipler aracılığıyla dünyaya yaydığı bir modada estetik, asalet ve erotika aranabilir miydi? Ha takma tırnaklarındaki vampir kırmızısına rağmen dudaklarını eflatuni boyayan Amerikalı hilkat garibeleri, ha apartman topuk pabuç üzerinde on ayrı renkten tırnak sergileyerek tepinen İngiliz acubeler! Al birini, vur ötekine. Meteorolojik bahar geldiği için gül açsa bile böylesine korkunç modalarla gönlüme neşe saçılabilir mi? Bin defa hayır!..* * *Hadi ‘‘Biberiye Kızlar’’ ve onların gustosuz kopyacıları şimdi pılınızı pırtınızı toplayın ve zemheri bir kışa defolun. Baharı ve yazı rahat bırakın.Ya da alın şu asetonu ve o renkleri silin. Kazıyın. Tırnaklarınızı sökün.Bahar geldi gül açıldı ama, modaymış modası batsın, sizin çirkef mavisi ve bok sarısı ojelerinizden dolayı benim gönlüme hala neşe saçılamıyor...
Yazarın Tüm Yazıları