‘Milli!’ eğitimde neler oluyor?

DAHA doğrusu, bu soruyu şöyle sormak gerekiyor: ‘‘Eğitimde millilik kalıyor mu?’’

Şu olanlara bakın lütfen! Kuran kursları yönetmeliği apar topar değiştirildi, devletin okulları bile Kuran kurslarına açıldı. Kurs saatleri artırıldı.

Küçücük yavruların beyinleri Kuran ezberiyle ve hiçbir kısıtlama olmadan doldurulsun diye. (Dün bu yönetmelik iptal edildi ama kafalar aynı kaldıkça hiçbir şey değişmez).

Saygı Öztürk Gözcü Gazetesi'nde yazdı. Liselerde Arapcça yazı eğitimi başlatılıyor. AKP hükümeti bu yıl sosyal bilimler liseleri kurmaya başladı. Bu okulların sayısı seneye 10 olacak. Bunlarda ‘‘Osmanlıca ve Arapça yazı’’ zorunlu ders yapıldı. Ayrıca bu okulların öğrencileri yardımcı dil dersi olarak Arapça, Farsça da alacak.

Harf devrimi 1928 yılında yapılmış, büyük coşkuyla karşılanmış ve birkaç ay içerisinde Türk milleti yeni harflerle okuyup yazmayı öğrenmişti. Eski yazının getirdiği güçlükler nedeniyle okuma yazma öğrenemeyen yüz binlerce insanımız yeni harfleri kısa sürede sökmüş ve açılan binlerce kurs sonrasında okuma yazma oranı inanılmaz biçimde artmıştı.

AKP, şimdi harf devriminin altını oymaya mı başlıyor? Yavaş yavaş, fazla ses vermeden! Liselerde eski yazı, Arapça ve Osmanlıca öğretmek neyin nesi?

***

İş bununla da kalmıyor. Dünkü Resmi Gazete'de bir yasa yayınlandı, Milli Eğitim Temel Kanunu'nda yapılan bir değişiklik yürürlüğe girdi. Önceki yasada bir hüküm vardı:

‘‘Milli Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenmeyen hiçbir kitap ve eğitim aracı okullarda kullanılamaz.’’

Bu hüküm yardımcı ders kitap ve araçları için kaldırıldı.

Bundan sonra ilköğretim okulları ve liselerde yardımcı ders kitabı olarak okutulacak her türlü kitap, dergi ve ayrıca kaset, CD gibi eğitim araçları, devlet denetimi söz konusu olmadan öğrencilere tavsiye edilebilecek.

Bu nasıl olacak? İllerde, ilçelerde, köylerde, yurdun dört bir yanında iktidarın niyetini bilen ve baskısından çekinen milli eğitim ordusunun öğretmenlerine ‘‘tavsiyelerde’’ bulunulacak:

‘‘Çocuklara şu kitap ve dergileri okutursan, şu kasetleri dinletirsen iyi edersin...’’

Ya da, iktidardan yana olan öğretmen bunu kendi istemiyle yapacak...

Ve okullara, genç beyinlere pek çok yerde İRTİCA YAYINLARI tavsiye edilecek. Onlar okutulacak, onlar dinletilecek. Yapmayan öğretmen cezasını bulacak.

***

Üçüncü olayımız, dün yine Resmi Gazete'de yer aldı. Kentlerin değerli yerlerindeki okullar devlet tarafından satılacak.

Okullar kapanacak, yerlerine apartmanlar, iş merkezleri yapılacak.

Böyle bir rezillik ve utancı Türkiye şimdiye kadar yaşamamıştı.

Hükümete para lazım. Bu yüzden okullar satılıyor.

Osmanlı'nın çöküş döneminde bir Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) ‘‘Şu okullar olmasa maarif işlerini ne güzel idare ederdik’’ demişti.

O dönem geri mi geldi?

***

Sevgili okuyucularım, bugün size AKP iktidarı elinde ‘‘ulusallık’’ niteliğini giderek yitiren ‘‘milli eğitim’’ utancımızdan bir kesit sundum.

Devlet binalarında Kuran kursları, liselerde Arapça, Osmanlıca, eski yazı, okullara sokulacak şeriat yayınları, yıkanacak beyinler, satılacak okul binaları...

Bu iş nereye gidiyor? İktidar neyin peşinde?

CHP
nerede? Ayakta uykusunu sürdürüyor! DYP yok, MHP yok. Hepsi kendi kabuğuna çekilmiş, olup biteni seyrediyor.

Adamlar Meclis'e tek parti iktidarı olarak gelmişler, Cumhuriyet rejiminin temel ilkelerini tek tek çiğneme peşindeler...

Ve hiç kimseden, hiçbir partiden, hiçbir kuruluştan tık yok. Hepsi seyirci, hepsi izlemekle yetiniyor.

Bunlar milli eğitim alanında atılan ilk adımlar. Her şey yavaş yavaş, alıştıra alıştıra yapılıyor ve yapılacak. Bakacaklar ki tepki yok, daha ileri adımlar atacaklar.

AKP iktidarı, özellikle Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik eliyle, Cumhuriyet rejiminin temelini, LAİKLİK ilkesini çiğniyor, eğitim kaleleri tek tek düşürülüyor.

Tık yok, tık yok!

Ne acı, hepimiz adına ne utanç verici bir durum.
Yazarın Tüm Yazıları