METİN ERKSAN ‘The End”

Haberin Devamı

 

Yazdılar, “Ünlü yönetmen Metin Erksan son yolculuğuna uğurlandı” diye.
Günlerden 4 Ağustos Cumartesi imiş yaşayıp da yaşattığı yolun tükendiği gün, şu içinde eriyip gittiğimiz 2012’de. Başlarmış şimdi de bir “son” yolculuk!
1 Ocak 1929’den sürüp gelen 83 yıllık bir ömür.
“Türk Sineması” adına, olabilecek ne varsa, neleri başarmamış ki.

* * *

Yine de...
Ondan birer sanat belgesi olarak kalan filmleri görmemiş olanlar ya da bundan böyle göremeyecek olanlar “ünlü yönetmen” deyişine sıkıştırılıveren bir Metin Erksan nice bir kişidir, kişiliktir, nasıl bilebilecekler ki!
Ne bir kitap, ne bir resim heykel, ne bir beste değil film, uluslararası ödüllerle karşılansa da. Gösterilir bir yerlerde; kim bilir ne zaman nerede, yeniden gösterileceği günü bekler.
Film yönetmenlerinin sanat yazgısı bu.
Onlar ömürlerinin tükendiği gün, yaratmış olduklarının ömrü çoktan tükenmiştir.

* * *

Haberin Devamı

Ve yine de bilinir ve belgelenmiştir ki, Metin Erksan, Türk Sineması’na “sanat” olma onurunu kazandıranların başında gelir. Bugün yurt dışında ardı ardına ödüller alan Türk film yönetmenlerinin ulaştıkları “zirve”nin yol başında Metin Erksan durur.
1952’de “Aşık Veysel’in Hayatı”ndan başlayarak 1960’da “Gecelerin Ötesi”nde büyük kentlerdeki suç olgusuna eğilen, 1962’de “Acı Hayat” ile sınıfsal çelişkileri işleyen, “Yılanların Öcü” ile köy gerçeğini göstermekle sansürle boğuşan ve 1963’de “Susuz Yaz” ile Berlin Film Festivali’nde “Büyük Ayı” yı alıp Türk Sineması’na ilk büyük uluslararası ödülü getiren odur.
1964’de “Suçlular Aramızda”, 1968’de “Kuyu” ile Yeşilçam’ın kendini hapsettiği zevksizliğe karşı çıkışı sürerken bir “tasavvuf”a dalar gibi 1965’te “Sevmek Zamanı” ile Türk Sinema Tarihi’nin başyapıtlarından birini yaratır.

* * *

Ben Metin Erksan’ı 1985 sonrası birlikte çalıştığımız TRT Repertuvar Kurulu toplantılarımız boyunca yakından tanımış oldum. O sıra TRT’ye gelen senaryoları ya da yapım taslaklarını bu kurul incelerdi. Prof. Dr. İnci Enginün gibi değerli bilim insanlarının yer aldığı bu kurul, Metin Erksan’ın da derin çözümlemeleriyle kültür – sanat – edebiyat ve toplumbilim dergahı olmuştu sanki.
Metin Erksan, 2003 Yılı Kültür ve Sanat Ödülü’nü alırken şöyle demiş törende:
“Ülkeme ve milletime hep bağlı kaldım. Hep hayranlık duydum. Buna rağmen devlet – sinema ilişkisi konusunda başıma gelmeyen kalmadı.”
Benim de diyeceğim, bir vakitler yakından tanımış olmakla, “hayranlık” duyduğun az bulunur bir “düşünce adamı” idi Metin Erksan.
Düşmüş şimdi yaşamaktan, son yolculuğuna uğurlanmış!
Bir daha ne zaman yolu düşer bir Metin Erksan’ın.
Kimbilir!
Şu güzelim değer bilmez Türkiye’de bekleye bekleye ömürler tükenir.
Mi ola!

Yazarın Tüm Yazıları