Mersiye

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Tatil veya değil mesleki yükümlülüklerimi yerine getirmek zorundayım, dolayısıyla 1 Ocak günü de hayatımın sıradanlığında bir değişiklik olmadı.

Fakat ne var ki yılbaşı lüksünden ben de biraz istifade ettim ve can sıkıcı basın taramasına nispeten ekabir bir saatte başladım.

Yerli yabancı bilimum gazeteleri ancak ikindiye doğru aldım ve, Rabb'ın mağfiretine sığınıyorum ben oruç tutmam, bildik kahveye yerleştim.

Ama dedim ya yine de yılbaşı, karın ağrısı haberleri teğetleme geçtim ve okuyacağım şeylerin paşa gönlümü ilgilendiren konularda olmasını istedim.

Elimle koymuş gibi de buldum.

* * *

FRANSIZ ‘‘Liberation’’ gazetesi, İtalyan ‘‘Corriera della Sera’’, İsveçli ‘‘Dagens Nyheter’’, İspanyol ‘‘El Pais’’, İsviçreli ‘‘Tegens Anzeiger’’ ve Alman ‘‘Frankfurter Rundschau’’la birlikte bir araştırma düzenlemiş.

Dünya çapındaki yedi büyük yazara 1997 yılı içinde en çok etkilendikleri kitapları sormuş ve neden böyle olduğunu açıklamalarını istemiş.

İlk altı edebiyatçı, İngiliz John Berger, Meksikalı Carlos Fuentes, Alman Günter Grass, Fransız Jean Marie Le Clezio, İtalyan Claudio Magris ve İspanyol Manuel Vazques Montolban.

Yedincisi kim biliyor musunuz ?

Tabii ki bir Türk !.. Tabii ki Orhan Pamuk !..

* * *

YOK daha bitmedi ! John Berger 1997 yılında en beğendiği iki yapıttan birisinin ‘‘Sevgili Arsız Ölüm’’ olduğunu söylemiş ve Latife Tekin'den söz ederken romandaki dokuma metaforundan yola çıkarak, ‘‘bildiğim kadarıyla hiç bir masalcı Tekin ellerindeki ustalığa sahip değil’’ cümlesini kullanmış.

Hesabı yapalım, anketteki yedi yazar, artı onların saydığı on farklı isim, eşittir on yedi. Ve bunların iki tanesi Türk ! Yüzde on ikiye tekabül ediyor.

Düşünebiliyor musunuz, Avrupa'nın en kalburüstü gazeteleri tarafından gerçekleştirilmiş bir soruşturmada, o Avrupa'dan 1997 yılında dışlanmış olan Türkiye edebiyatçıları sayesinde aynı 1997 yılına damga vuruyor. İmza atıyor.

Gel de sevinme ! Gel de yeni kahve söyleme ve yeni cigara tüttürme !

Zaten biliyordum 1998 mutlu başlayacaktı, bundan iyisi can sağlığı...

* * *

EDEBİYATÇILAR, aydınlar ve evrenseli yakalamış tüm yaratıcılar halklarının yüzakını oluştururlar. Ülkelerini yüceltirler ve ülkelerini pırıldatırlar.

Etik kimlikleri itibariyle muhalif konumda olmaları bu olguyu değiştirmez.

Türkiye ağzıyla kuş da tutsa, her gün ‘‘Herald Tribune’’ye resmi versiyon yansıtan tam sayfa ilan da verse, hiç bir zaman bir Nazım Hikmet, bir Yaşar Kemal, bir Orhan Pamuk, bir Latife Tekin kadar etkili olamaz.

Heyhat hakkıyla tercüme edilemedikleri için burada adlarını sayamıyorum, ama eğer yabancı dillere ustaca çevrilmiş olsalardı bir Yahya Kemal, bir Cemil Meriç, bir Ahmet Hamdi Tanpınar veya bir Necip Fazıl kadar da etkili olamaz.

Çünkü bunların hepsi yerelin harmanından evrensele ulaşmış yaratıcılardır.

Türkçe yazsalar da aslında insanlığın ortak lisanını konuşurlar.

İnsanlığın kaygılarını, sevinçlerini veya sorunlarını kağıda dökerler.

Dolayısıyla, Avrupa'nın en kalburüstü altı gazetesindeki bir araştırma dünyanın bugün belli başlı yedi yazarı arasında Orhan Pamuk'a da fikrini soruyorsa; bunların saydığı on isimden birisini de Latife Tekin oluşturuyorsa, velev ki onların kitapları ve onların söyledikleri resmi idolojinin hoşuna gitmeyecek dahi olsa, onlar özünde Türkiye'yi sonsuz evrensel kılmaktadırlar.

Onlar ülkemizi dünyayla bütünleştirmektedirler. Yeniden üretmektedirler.

Teşekkürler Orhan Pamuk ve teşekkürler Latife Tekin...

Sayenizde 1998'in ilk gününe evrensel pırıltıyla giren bir Türkiye olduk.



Yazarın Tüm Yazıları