Merkez, ’döviz satacağım’ dedi, piyasa pek takmadı

BEKLEDİĞİMİZ oldu ve kurlar yükseldikçe Merkez Bankası’na "kura müdahale et" baskısı artmaya başladı. Merkez Bankası da bu baskılar karşısında, çabuk pes edip, bugünden itibaren günde 50 milyon dolarlık döviz satış ihalelerine başlayacağını açıkladı.

Merkez Bankası, ihale açıklamasının yanısıra gerek gördüğü takdirde "dövize doğrudan müdahale" edeceğini de açıkladı. Bence ihale açıklaması yaparken, açıklama etkisini artırmak için, doğrudan müdahale için de bu sözü etmesi gerekiyordu ama bu doğrudan müdahalelere hemen başlayacağı anlamına gelmemeli.

Peki, Merkez Bankası ihaleyle döviz satışına başlayacağını açıkladıktan sonra piyasaların tavrı ne oldu?

Açıkca söylemek gerekir ki; piyasa bu açıklamayı pek takmadı.

Yani döviz talebi o kadar büyük ve kurların yukarı doğru gideceği beklentisi o kadar yüksek ki; Merkez Bankası’nın açıklaması önemli bir etki yaratmadı.

"Böyle bir ortamda Merkez Bankası kura doğrudan müdahale ederse ne olur?" sorusunun yanıtı da piyasaların bu tepkisinde yatıyor. Piyasa bu tavrıyla Merkez Bankası kura müdahale etse bile yukarı seyrin devam edeceğini gösterdi. Başka bir deyişle piyasalar bu tavırlarıyla Merkez Bankası’na "boşuna müdahale edip rezervleri eritme, müdahale etsen de bu trendi geri çeviremezsin" demeye çalışıyor.

Çünkü yabancılar çıkışa devam ediyor. Borsada uzun zamandır ilk kez yerli yatırımcıların payı yabancıları geçti, hazine kağıtlarında da çözülme var. Kısacası yabancılar çıkmakta kararlı ve zararına bakmadan çıkıp gidecekler, o belli oldu. Buna karşılık yerli yatırımcılar da ilk kez bu seviyelere gelinmesine rağmen elindeki dövizi satmıyor.

Tam tersine, döviz borcu olanlar, çok daha yükseleceği beklentisiyle, bu seviyelerden de olsa dövizi alıp kenara koymak istiyor, yani yerliler de bu fiyatlardan döviz talep ediyor.

Şu sıralar devletin önemli bir döviz ödemesi de bulunmuyor. Düşünsenize, ayın 20’si gibi, örneğin bir de Botaş’ın döviz talebi geldiğinde ne olacak?

KÖTÜ YÖNETİM = KUR YUKARI, ÜRETİM DİBE

Demek istediğim o ki; küresel kriz sürdüğü müddetçe, tüm gelişmekte olan ülkelerden yabancı sermaye çekildikçe, kurlar doğrudan müdahale ile de pek durdurulamaz.

Tüm para cinsleri dolara karşı değer kaybediyor ama TL’nin değer kaybı daha fazla.

Bu da gösteriyor ki; kurları durdurmanın, doların TL karşısındaki aşırı değer kazancını önlemenin tek yolu, ekonominin yeni bir çıpaya kavuşması. Yani IMF ile yarın anlaşma imzalanacağını söylerseniz, kurların aşırı yükselişini ancak önleyebilirsiniz. Aksi takdirde güven vermek, dolayısıyla kuru durdurmak çok zor.

Kurları yukarı doğru giderken, üretim de dibe iniyor...

Türkiye’nin sanayi üretimi Ocak ayında, 2008 yılının aynı ayına kıyasla yüzde 21.3 oranında azaldı. Verilere bakıp sanayicileri dinlediğinizde, üretimdeki daralmanın daha da keskinleşeceği beklentisinin çok yüksek olduğunu görüyorsunuz..

Tek başına enerji tüketimindeki daralmayı izlediğinizde bile, Şubat ayında Ocak ayına göre üretim daralmasının çok daha hızlanacağını da açıkca gözüküyor.

Üretimdeki bu kadar yüksek oranlardaki daralmanın nedeni de Türkiye ekonomisinin çıpadan yoksun olması, yöneticilere olan güvenin kaybolması. Yani eğer IMF ile bir anlaşma yapılmış olsa idi, küresel krizin bu yeni safhasına IMF anlaşması ile birlikte girilmiş olsaydı, ne kurlar bu kadar aşırı hızlı artacaktı, ne de üretim bu kadar yüksek oranlarda gerileyecekti.

Bugünlerde yaşadığımız bu gelişmelerin, güvenin iyice kaybolup, karamsarlığın artmasının, bu kadar çok insanın işsiz kalmasının nedeni belli: Kötü yönetim.
Yazarın Tüm Yazıları