GeriSeyahat Menekşe zamanı Soğuksu Vadisi
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Menekşe zamanı Soğuksu Vadisi

Menekşe zamanı Soğuksu Vadisi

Kocaeli’nin Başiskele İlçesi’ndeki Beşkayalar Tabiat Parkı, sis kaplı tepeleri, her köşeden fışkıran pınarları, dev kayınların altında dağ güllerinin yetiştiği ormanları, nisanda siklamenden yabani menekşeye çiçek zenginliğiyle Doğu Karadeniz’i çağrıştırıyor. İstanbul’dan karayoluyla bir saat uzaklıktaki bölgede Kocaeli Valiliği’nce işaretlenmiş, ayrıntılı haritaları internette yayımlanan 20 yürüyüş parkuru bulunuyor. İki hafta önce, bir grup doğaseverle Aytepe’den Yuvacık’a yürüdüm. Artvin’in Macahel Vadisi’nde, Rize’nin Ayder Yaylası’nda karşılaştığım doğa zenginliğiyle karşılaşıp, şaşırdım.

Birkaç yıl önce, Samanlı Dağları’nın batı ucunda, Esenköy’ün yaylalarında yürümüştüm. Ekim sonuydu. Bulutsuz, güneşli bir günde İstanbul’dan bakıldığında, Adalar’ın ardında tüm heybetiyle beliren bu sıradağların en güzel zamanıydı. Sık ormanın ortasındaki Delmece Yaylası’na düşmüştü yolum. Suyu pırıl pırıl parlayan bir derecik geçiyordu içinden. Ramazan nedeniyle yaylacılar köylerine erken dönmüştü, sadece kuş sesleri duyuyuyordu. Dereden kulübelerin kapısına kadar, tüm çayır göz alabildiğine uzanan mor zambaklarla kaplıydı. Rüzgarda hafifçe sallanan zambaklar gözalıcıydı.

İki hafta önce Kocaeli’nin Başiskele İlçesi’nde, Samanlı Dağları’nın doğu ucunda yürürken yine birçok sürprizle karşılaştım. Fakat beni en çok şaşırtan, Esenköy’den kuş uçuşu 120 kilometre uzaktaki Yuvacık Barajı havzasında çok farklı bir iklimle, farklı bir bitki örtüsü zenginliğiyle karşılaşmamdı. Uçurumlarla dolu vadileri, şelaleleri, yosun kaplı yaşlı ağaçları, ormanların kuytusundaki çiçekleri bir yana, ahşap köy evleri, ahşap direkler üstündeki mısır ambarları (serander) bile Doğu Karadeniz’in aynısıydı. Rize ve Artvin’in yaylaları sanki İstanbul’un yanıbaşına gelmişti.

SİSTE MENEKŞE DENİZİ

Sabah İstanbul’dan ayrıldığımızda hava bulutsuz, sıcaklık 17 derece civarındaydı. İzmit’i geride bırakıp Yuvacık’a tırmandığımızda gökyüzü bulutlandı, hava serinleşti. Minibüsümüz Aytepe’ye vardığında sisten gözgözü görmüyordu. 900 metre irtifadaki tepede, sadece yol kıyısındaki birkaç evi seçebiliyor, uzaktan gelen köpek havlamalarını duyuyorduk. Sıcaklık 12-13 dereceye düşmüştü. Toprak yoldan kıvrıla kıvrıla Soğuksu Deresi’ne inerken geçen yaz Macahel’deki yürüyüşlerimizi hatırladım: Yaylalara tırmanırken, aşağılardan yükselen sis bulutları peşimizde koşturmaya başlıyor, bizden önce zirveye varıp uzakları görmemizi engelliyordu. Sanki yine Borçka’nın, Çamlıhemşin’in yaylalarında yürüyordum. Bu illüzyon sonraki her adımda pekişecekti.

Orman içinden yaklaşık yarım saat yokuş aşağı yürüyüp, Soğuksu kıyısında kurulmuş Veysel Dayı’nın Yeri’ne ulaştık. Doğaseverlerin oluşturduğu Rota adlı yürüyüş grubunda, 30 - 75 yaş arasında, yaklaşık 30 kişiydik. Veysel Dayı’nın Yeri’nde benzer iki yürüyüşçü grubuyla daha karşılaştık. Herbiri 50 kişiydi. Rotayı bilenler rehberlik yapıyor, masraflar paylaşılıyordu. O zaman anladım ki, bu grupların artması sektördeki rekabeti yoğunlaşmış, günübirlik doğa turu düzenleyen firmalar fiyatlarını indirmek zorunda kalmıştı.

Veysel Dayı, pınarbaşında kendisine küçük bir cennet yaratmıştı. Sundurmanın altındaki büyük şöminesinde sucuk ekmek yapıyor, tahta su değirmeniyle süslediği havuzun kıyısında konuklarına tavşankanı çaylar ikram ediyordu. Buradan geçen yürüyüş, bisiklet, dağcı grupları panosuna logolarını, fotoğraflarını asmıştı.

Grubumuz ikiye bölündü, bir kısmımız dere başında keyif yapmayı tercih etti. Sıkı yürüyüşçüler 5 kilometre uzaklıktaki Menekşe Yaylası’na ulaşmak için yola koyuldu. Aytepe’den Menekşe’ye uzanan 6,5 kilometrelik parkurun en zor bölümü, Soğuksu yamacındaki yaklaşık 500 metrelik dik çıkıştı. Kırmızı beyaz işaretlenmiş patika, kökleri zümrüt yeşili yosunlarla kaplı yaşlı kayınların arasından kıvrılarak yükseliyordu. İki yanımızda dağgülleri sıralanmıştı. Yolumuz düze çıktığında Kocaeli Valiliği’nin patika işaretleri belirdi. Siste bile yolu kaybetmek imkansızdı. Ormanın içine girdikçe baharın sürprizleri belirmeye başladı. Mor hercai menekşeler, orkideyi çağrıştıran beyaz çiçekler, hiç beklemediğimiz anda karşımıza çıkan bir mor yabani siklamen... Yürüyüş arkadaşımız Hüseyin Girgin “İki hafta önce burada yürürken zemin kar kaplıydı. Bu çiçekler yeni açmış, doğanın uyanış hızı inanılmaz” diyor. Haksız sayılmaz. Kimbilir iki hafta sonra ne sürprizler çıkacak bu ormanlarda.

Japonları kıskandıracak tempoyla fotoğraf çekip, çevreyi kolaçan ederken Papaz Çayırı’na ve içinden geçen Papaz Deresi’ne varıyoruz. Taşlardan köprü yapıp geçtiğimiz derenin yakınında sarı hercai menekşelerden oluşan ilk öbek beliriyor. Menekşe Yaylası’na çıkan son 200 metrelik yol boyunca sarı, mor menekşe öbekleri yoğunlaşıyor. Yaylaya vardığımızda ise çayırı kaplayan sarı menekşe tarlasıyla karşılaşıyoruz. Kesif sisin içinde, gözkamaştırıcı bir görüntü.

Yaylacılar şimdiden evlerine gelmiş. Ancak sis nedeniyle hayvanlar o gün bırakılmamış, çevrede insan yok. Bahar dalları arasında tur atıp, dönüşe geçiyoruz. Dönüşte, yaklaşık 200 metrelik bir uçurumun başında, her an yuvarlanacakmış izlenimi veren kayalara oturup altımızdaki vadiyi seyrediyoruz. Önümüzden bulutlar geçiyor. Çevremiz kardelenler, beyaz, minyatür orkidelerlerle kaplı.

SERVETİYE’NİN HAYAL KULÜBESİ

Veli Dayı’nın Yeri’nde grubun diğer üyeleriyle buluşup, dere boyunca orman yolundan yürüyerek 10 kilometre ilerideki Yuvacık Baraj Gölü’nün başlangıç noktasına ulaşmak için yola koyuluyoruz. 750 metre irtifadan, 200 metreye ineceğiz. Soğuksu Deresi uçurumu andıran bir vadiden akarken, Sıcaksu’yla buluşuyor ve Kirazdere’yi oluşturuyor. Derelerin çevresindeki alan milli park. Yolumuz dereyi yukarılardan izleyerek vadiden aşağıya uzanıyor. Yer yer toprak kaymış, orman yolu kapanmış. Dağdan gelen su o kadar güçlü ki, yol boyunca uzanan su hattı yer yer patlamış, küçük dereler oluşturmuş. Vadinin iki yakasında da orman yolu bulunuyor. Karşı tepelerde de tek tük evler ve bir cami görüyoruz. Dere, aşağılara indikçe yoldan uzaklaşıyor. Servetiye Camii Köyü’ne yaklaşırken çevrede kestane ağaçları yoğunlaşıyor. Yol kenarında, yaklaşık 15 metreden dökülen şelaleyi aşıp, dağınık evlerden oluşan köye girerken arı kovanlarına ayrılmış bir bahçe dikkatimizi çekiyor. Açıktaki kovanların yanı sıra 20 metre uzunluğunda, 2,5 metre yüksekliğinde iki arı evi yapılmış, üstlerine petek girişleri açılmış. Onlarca kovan yerine bir arı evi yapmak gayet pratik çözüm.
Köyden çıkarken aşağılardaki bir tepenin üstünde, çatısı renkli tenekelerle kaplı kulübe görüyoruz. Dereye kuşbakışı konuşlandırılmış, yemyeşil çayırla çevrili. Yanıbaşındaki üç kiraz ağacı bembeyaz çiçek açmış. Hayal kulübesi, Akira Kurosova’nın filmlerini hatırlatıyor. Öylesine güzel ki, ayrılmakta zorlanıyoruz.
Kirazdereyi izleyen orman yolundan Yuvacık Barajı’na doğru yürürken birkaç kilometre aralıkla su başına konuşlanmış kır lokantaları çıkıyor karşımıza. Hepsi ahşaptan yapılmış, çevreyle uyumlu. Yol boyunca rastladığımız köy evleri de Karadeniz’deki gibi ahşap. Yol kenarları parlak tonda eflatun, sarı çiçeklerle süslü. Aytepe, Soğukdere, Değirmendüzü yürüşüş parkurlarının bitiş noktası işaretleyen tabelayı geride bıraktığımızda, virajın ardından gelen koro halinde egzos sesi kulaklarımızı tırmalıyor. ATV’lerle tura çıkan bir grup geçiyor yanımızdan. Demek ki yazın burası epeyce gürültülü bir mekana dönüşüyor. Birazdan ip tırmanışı antemanı yapanlarla, kaya tırmanışcılarıyla karşılaşıyoruz. Yuvacık Barajı’na yaklaştıkça tesisler ve kalabalık artıyor. Nihayet yüyüşümüzü Karaaslan Tesisleri’nde noktalıyoruz.

BEŞKAYALAR TABİAT PARKI

Yuvacık Barajı’nı besleyen Soğuksu, Sıcaksu dereleri ve bunların birleşmesiyle oluşan Kirazdere yaklaşık sekiz kilometrelik bir vadi oluşturuyor. 800 metre irtifadan başlayan dereler, 200 metre irtifada Yuvacık Baraj Gölü’nün güney batı ayağına ulaşıyor. Beşkayalar Tabiat Parkı, bu vadideki Servetiye Cami ve Servetiye Karşı köyleri arasında kalan 921 hektarlık alanda. Doğal sit alanı ilan edilen parkın sık orman dokusu kayın, meşe, karaçam, akçaağaç, kestane, ıhlamur ağaçlarından oluşuyor. Parkta Avrupa - Sibirya, Akdeniz, İran-Turan bitki coğrafyasına ait 291 tür bitki yetişiyor. Kurt, ayı, çakal, tilki, tavşan gibi yaban hayvanları yaşıyor. Park ve yürüyüş parkurları hakkında detaylı bilgiyi Kocaeli Belediyesi’nin web sayfasından edinebilirsiniz. (www.kocaeli.bel.tr) Googleearth ve Picassa’da yürüyüş, bisiklet güzergahlarının fotoğraflarını bulabilirsiniz.
False