Mehmet Aksoy’un ‘Yılan Hikâyeleri’

MEHMET AKSOY’un Yılan Hikâyeleri adını taşıyan heykel sergisi Bebek’teki Evin Sanat Galerisi’nde açıldı.

Sergi salonuna girer girmez sağdaki duvarda, Aksoy’un yazdıkları, niçin bu sergi, neden bu heykeller sorusunun yanıtını veriyor.
Kataloğun başında de yer alan Yılan Hikâyeleri yazısından bir bölümü yazımın başına almak gereği duydum. Sergiye gitmek isteyenlere yardımcı olur düşüncesiyle.
Sergiyi daha kapsamlı değerlendirebilmemizde bu yazı önemli bir yol gösterici.
“Çocukluğum Yayladağı’nda yılan hikâyeleri dinleyerek geçti. Tarlada, derede bastığın yere dikkat et, yılana basma, basarsan sokulursun gibi uyarıcı söylemlerin dışında; yılanın koruyucu olduğu çoğu evlerin damında, çatısında yılan olduğu, onlara dokunmamak gerektiği anlatılırdı.
Karayılanların çift dolaştığı, birbirlerine çok bağlı oldukları, birini öldürürsen ötekinin muhakkak intikamını almak için sonuna kadar eşini öldüreni takip edeceği, seneler geçse de unutmayacağı söylenir. Hatay’ın Arsuz Madenli Köyü’nde böyle bir karayılanın olduğu, uzun zaman intikamını almak için beklediği, hatta sakallarının çıktığı, ona sakallı yılan dendiği, hâlâ günümüzde yaşadığı onu görenler tarafından söyleniyor.
Masallardaki yılan hikâyelerine gelince Şahmeran’ı ele alsak yeter. Gılgamış’ın gençlik otunu çalan ve ebedi gençliğe kavuşan yılana ne demeli. Adem ile Havva’ya elmayı ya da ayvayı gösterip yemeye ikna eden yine yılan. Bu kez farkındalığın ve gerçekliğin, çelişkinin ya da şeytanın sembolü olarak.
Beni bu hikâyeler cezbetti. Ben de kendimce yılanları yorumlamak istedim. Biraz araştırıp inceleyince kendimi bir hazinenin içinde buldum, bu kadar zengin ve bu kadar geniş bir içerik, her türlü anlatıma açık. Beni çok heyecanlandırdı. Bana en azından yüz tane heykel yaptırır... Adem ile Havva’dan evrim teorisine kadar uzanan geniş bir yelpaze...”
* * *
BİR sanatçının çocukluğunda yaşadıkları, ömür boyu, onun bilinçaltında kalır ve yaratıcılık olarak da bilince çıkar.
Yılan Hikâyeleri, bu bilimsel gerçeği de ortaya koyuyor.
Yılan dinlerden mitolojiye, masala kadar birçok alanda yer bulmuştur.
Aksoy’un yılanın izini sürerek, yılanın varlığını öne çıkararak yaptığı bu heykeller, aslında çoğulcu düşüncenin, sanat ve insanlık tarihinin de heykele dönüşmesidir.
Daha önce Kibele heykellerini gördüğüm Aksoy’un Yılanlı Kibele’si bir sanatçının bir eksende çeşitlenme yaratabilme gücünün de göstergesidir.
Şahmeran’ı görmek için bile bu sergiye gidilebilir.
Bu efsaneyi, bu öyküyü çoğumuz biliriz. Ne var ki, heykeldeki görünümü, sanatın her türde aynı konuya/kavrama bir başka zenginlik kattığını sergiliyor.
Sen, Ben, O ve Yılan’ın da önünde durup, kişisel yorumlar çıkarabilirsiniz.
Sevişen Yılanlar bana erotizmin heykele yansıyışının gücünü anlatıyor.
Âdem ile Havva’yı, Yılanlı Şaman’ı beğeneceksiniz.
* * *
HEYKELE olan ilgimiz yeterli düzeyde değil.
Bu sergi heykele yakınlığınızı artırabilir.
Yazarın Tüm Yazıları