Mega birleşmeler yılı

Ayşe ÖZEK KARASU
Haberin Devamı

Son günlerde şöyle resimler geliyor; çok tanınmış iki şirket logosunun yan yana durduğu fon önünde iyi giyimli iki adam el sıkışıyor ve genelde biri, diğerine göre daha memnun görünüyor. Çünkü bu tür nikah resimleri iki eşit ortağın birleşmesi gibi gösterilse de, aslında biri diğerini yutuyor.

İşte son bir yıl bu nikah haberleriyle geçti. Ne Bill Clinton'ın seks skandalı, ne de Viagra; 1998'in en önemli olayı şirket evlilikleriydi. Clinton skandalı şu ya da bu şekilde kapanacak, Viagra'nın da satışları düşüyor ama, şirket evlilikleri global kapitalizmin ulaştığı yeni dönüm noktasına işaret ediyor.

Kimilerinin yeni endüstri devrimi diye nitelediği bu yeni süreçte farklı kültürlerin dev kuruluşları birbiri içinde eriyor. Politika sahnesinde etnik ve kültürel farklar tartışılırken, iş dünyası bütün ulusal sınırları yıkıp, yurtiçi-yurtdışı kavramlarını aşıyor.

Çünkü dolaşımdaki malların arttığı, pazarların daraldığı ortam, büyük daha büyük, daha güçlü ve daha bağımsız olmayı dayatıyor. Örneğin DaimlerChrysler'in üretim birimleri yeryüzünün dört bir yanını kaplıyor, yeni şirket üzerinde güneş batmayan imparatorluk haline geliyor.

Şimdi dünyanın her köşesinde şirketler, pazarın tek mutlak hakimi olabilmek için yeni uluslararası ortaklıklar arıyor. Son 18 ay içinde 140 birleşme gerçekleşmiş bulunuyor.

London School of Economics'in direktörü Anthony Giddens, bu evlilik furyasıyla birlikte yeni bir global, kozmopolit toplumun doğmakta olduğunu ve artık geleceğe dönük bütün tahminleri yeniden gözden geçirmemiz gerektiğini söylüyor. Amerikalı ekonomistler ‘‘sanal ülkelerden’’ söz etmeye başlıyor.

Dev şirket birleşmeleri mega güçlerin doğuşu olarak görülse de, bazı ekonomistler bu gidişi zayıflığın sembolü olarak değerlendiriyor. Bu görüşe göre, müşteri-hissedar-teknoloji üçgeninin baskısı altında bulunan dev rakip şirketler birbirine ısınmaktan başka çare bulamıyor. Örneğin petrol sektörü: şu andaki fiyatlar reel olarak 1973'deki ilk petrol şokuna göre daha aşağıda bulunuyor. Bu nedenle de Exxon-Mobil, BP-Amoco, Total-PetroFina evlilikleri gerçekleşiyor.

Bankacılık sektöründe ise Rusya'daki krizin açtığı yaralar sarılmaya çalışılıyor. Almanya'nın finansman kalesi Deutsche Bank, Amerikan Bankers Trust'la birleşmeye hazırlanıyor. Alman bankası, ABD'de yatırımlara girişebilmek için Bankers Trust'a 16.5 milyar mark sayacak. Ayrıca Barclays'in de Halifax'la gizli gizli birleşme görüşmeleri yaptığı söyleniyor.

Otomotiv piyasası da o kadar parlak değil. Amerika'da satışlar düşüyor; Avrupa'da yüzde 30'luk üretim fazlası olduğu biliniyor. DaimlerChrysler zor günlere birleşerek hazırlanıyor.

En zorlu sektör ise ilaç sanayi. Çok iyi para getiren yeni bir ilaç üretemediğiniz sürece piyasada kimseye hayat yok. Bu nedenle de art arda birleşme haberleri patlıyor. Alman Hoechst, Fransız Rhone-Poulenc'le; İsveçli Astra, İngiliz Zeneca'yla birleşiyor.

Tabii bu birleşme furyası işçilerin canını yakıyor. Der Spiegel, şirket büyümelerinin beklendiğinden daha hızlı ve radikal gerçekleştiğini, önümüzdeki dönemlerde işten çıkarmaların da hızlı ve radikal olacağı tahmininde bulunuyor.

Bu kötü haberdi. Bir de iyi haber var. Die Welt'teki yorumunda birleşmelerin iyi taraflarını yazan Wolfram Weimer şöyle diyor:

‘‘Masallardaki devler hep korkunç ve kötüdür. Ama, küçücük bir terzinin oyununa gelip mat olurlar. Yani hiçbir birleşme rekabetin gücünü ortadan kaldıramaz (...) Ayrıca işadamlarının şekillendirdiği toplumlar savaşmayı sevmez, çünkü ortaklaşa kaybedecekleri çok şey vardır.’’

Yazarın Tüm Yazıları