Mavi mavi masmavi gözleri boncuk mavi

Gazetede bir ilan: "Uzun boylu, yakışıklı, mavi gözlü ve kıskanç bir erkeğim. Ciddi bir beraberlik için mavi gözlü bir bayan arıyorum." Dikkat ederseniz, kadının yaşı başı, boyu posu, parası pulu ile ilgilenmiyor. Bir tek şartı var. Gözleri mavi olsun!

Mavi gözlü erkeğe soruyorlar, "Neden ille de mavi gözlü bir kadın arıyorsunuz?" "Basit" diye yanıtlıyor, "Ben çok kıskanç biriyim, önceden tedbir alıyorum. Doğacak çocuğun gözleri maviyse mesele yok. Ama kahverengi olursa, karımın beni aldattığını anlayacağım."

Gazete ilanıyla eş arayan adam, aslında çok eskilerden beri süregelen bir yanlış inanışın kurbanı. Ana-baba mavi gözlü olursa, çocuğun da mutlaka mavi gözlü olacağını sanıyor. /images/100/0x0/55eaea4ff018fbb8f89ed6d2

Norveç’in Troms Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Laeng, Mathisen ve Johnsen’e göre, ilanla mavi gözlü eş arayan kıskanç adam bir istisna değil. Araştırıcılar, mavi gözlü gençlere kadın fotoğrafları göstermişler. Kadınların yarısının gözü mavi, yarısının kahverengiymiş. Aslında her iki kümedeki kadınlar birbirinin aynıymış da, aradaki fark sadece gözlerinin rengiymiş. Bu erkekler, genellikle mavi gözlü kadın fotoğraflarını daha çekici bulmuş, kahverengi gözlüleri beğenmemişler. Araştırıcılar aynı resimleri kahverengi gözlü erkeklere de göstermiş. Mavi gözlü erkeklerden farklı olarak bunlar, göz rengiyle hiç ilgilenmemişler.

Norveçli psikologlar, bulgularını Davranış Ekolojisi ve Sosyobiyoloji adlı derginin (Behavioral Ecology and Sociobiology) 2007 yılındaki Ocak sayısında yayınladılar. Yayınlamakla kalmayıp yorumladılar da.

Efendim mavi renk, "çekinik", yani resesifmiş. Kahverengi gözlü erkekler, kahverengi gözlü kadınlarla evlenince, çocukların mavi ya da yeşil gözlü olabileceğini bilirmiş. Bu nedenle kadınların göz rengi onlar için önem taşımazmış. Ama mavi gözlü erkekler, kendisiyle aynı renk gözlü kadınla evlendiğinde, çocukların yalnız mavi gözlü olabileceği bilimsel gerçeğinden haberdar olmasalar da, şuuraltı bir dürtüyle, aldatıldıklarının hemen farkına varabilmek için, mavi gözlülerle evlenmeyi tercih edermiş.

Norveçlilerin makalesinin kısa bir özeti, İngilizlerin ünlü haftalık popüler bilim dergisi NewScientist’te de kendine yer buldu. Hatta, "Mavi gözlü kıskanç erkekler, kendini emniyete almayı biliyor" şeklinde gazete haberlerine bile konu oldu.

BABALIK GÖZ RENGİNDEN ANLAŞILMAZ

"Anam babam mavi gözlü, benim gözlerim yeşil. Biyoloji öğretmenim asla böyle şey olmaz dedi. Çok üzüldüm."

"İkimiz de mavi gözlüyüz, çocuğumuzunki kahverengi, babalık tayini yaptırmak istiyorum" şeklindeki taleplerle sıklıkla karşılaşırım.

Göz rengi genetiği çok karışık bir konudur ve okullarda öğrendiğimiz biyoloji bilgisiyle açıklanamayacak özellikler taşır. Çünkü göz rengi tek değil, çok sayıda genin denetimindedir. Büyük bölümü 15. kromozomun uzun kolu üzerine yerleşmiş bu genler, irisin en dış tabakasındaki melanin pigmentinin (boya maddesi) miktarını ve melanin içeren melanozom adlı hücrelerin sayısını belirler. Melanin ve melanozom fazlaysa, gözler kahverengi; azsa, mavi olur.

Bizlere okulda öğretilen, kahverenginin, yeşil ve maviyi; yeşilin de mavi renk genlerini baskıladığı doğrudur. Ancak, pigmentlerin yapımından sorumlu genlerde meydana gelen, kimi anlaşılmış, kimi hala aydınlatılamamış bazı değişiklikler (mutasyon, rekombinasyon gibi) yüzünden, mavi gözlü ebeveynlerden kahverengi ya da yeşil gözlü çocukların doğması mümkündür. Bu arada, kimi çevre koşulları ve ilaçların göz rengini değiştirebileceği, kimi zaman gözün eski rengine dönüp, kimi zaman dönmeyeceği unutulmamalı. Kısacası göz rengi, kalıtımsal olmasına kalıtımsaldır da, Mendel kurallarıyla açıklanamayacak ölçüde karmaşıktır.

TANIK YANILIRKAN YANILMAZ

Bir suç işlendiğini ve hiçbir görgü tanığının olmadığını varsayın. (Zaten olsa da, her zaman gerçeği hatırlamazlar). Failin olay yerinde bıraktığı bir küçük kan damlasından, saçı ya da tükürüğünden kim olduğunu bulmak istemez misiniz? Ya da tanınmayacak ölçüde yanmış bir cesedin kimliğini saptayamadığınızı düşünün. Derisinden, kemiğinden kurbanın ırkı, saç, ten ve göz rengi belirlense, iyi olur, değil mi? Soruşturmaları yürütenler, DNA analizleri sayesinde çok yakında bu bilgilerin tamamına ulaşabilecekler.

Uzunca bir süredir, bir kan lekesinden, kemik parçasından yola çıkarak, sahibinin Avrupalı, Asyalı, Afrikalı ve Kızılderililerin genetik özelliklerini ne oranda taşıdığı belirlenebiliyor. Hatta, örneğin Avrupalı ise, soyunun, kıtanın kuzeybatısından mı, yoksa güneydoğusundan mı geldiği anlaşılıyor.

2002 yılında Louisiana’da yedi kadını öldüren seri katilin, gerek görgü tanıklarının ifadeleri, gerekse kriminal profilleme uzmanlarının varsayımlarına göre önce "beyaz", sonra "zenci" olduğu sanılmıştı. Baton Rouge polisi ve FBI, verilen bilgilere dayanarak robot resimleri çizdirdi, benzeyen yüzlerce kişiden DNA profili için kan aldı. Katili bulamayınca, DNA’dan soy analizi yaptığını iddia eden bir şirkete başvuruldu.

Gelen sonuca göre, saldırgan % 85 oranında Afrikalı, % 15 oranında Kızılderiliydi. Şirket, bu oranları taşıyan bir erkeğin yüzünün nasıl olabileceğine ilişkin bir dizi çizim de oluşturdu.

O tarihe kadar kimsenin kuşkulanmadığı Derrick Todd Lee’ye bu sayede ulaşıldı. Louisiana başsavcısına bağlı olarak görev yapan dedektif Danny Mixon, Lee’den DNA profili için örnek almayı başardı. Bu profil, mağdurların üzerindeki biyolojik örnekleri tam olarak tutunca Lee yargılandı, 14 Ekim 2004 tarihinde iğne ile idama mahkum oldu. İdam kararı, 16 Ocak 2008’de eyalet yüksek mahkemesi tarafından onandı. Şimdilerde Lee, Louisiana Eyalet Cezaevi’nde üst mahkemelere itirazının sonucunu bekliyor.

Aslında, onu adalete teslim eden dedektif Danny Mixon, idam cezasına karşı olmakla tanınırdı. Ancak, bunun artık önemi kalmadı. Dedektif, 20 Eylül 2008 günü, Baton Rouge’daki bir hastanede, 70 yaşında, lösemiden öldü.

GÖZÜ MAVİ, SAÇI KIZIL AMA...

Loisiana’lı seri katile % 85 oranında Afrikalı, % 15 oranında Kızılderili diyen şirketin kurucuları 2003 yılında, Hollanda Adalet Bakanlığı’nca düzenlenen bir toplantıda, DNA analizi ile göz rengini belirleyebildiklerini ve işlemin patentini aldıklarını ilan ettiler. Aynı yıl araştırma sonuçlarını, uluslararası hakemli Genetics dergisinde yayınladılar. İki yıl sonra, kan ve dokulardan % 92 doğrulukta göz rengini belirlemeye başladılar. Göz renginin peşine düşen sadece Amerikalılar değil.

İngilizlerin Adli Bilim Hizmetleri, olay yerinden elde edilen örneklerde, tıpkı Türkiye’de yapıldığı gibi, önce bir DNA profili oluşturuyor. Bu amaçla, DNA üzerinde STR adı verilen bölgelerden on tanesini, ayrıca cinsiyet belirleyen amelogenin bölgesini inceliyor. Elinde şüpheliler varsa, onların DNA profili ile karşılaştırıyor. Tutan biri varsa, mesele yok (Buraya kadarı, Türkiye’de de aynen yapılıyor).

Polisin elinde hiç şüpheli yoksa ya da olay yerinden elde edilen delilin DNA profili, şüphelilerden hiçbirinin DNA profilini tutmazsa, İngiltere ulusal veri tabanına başvuruyor. (İşte bu, Türkiye’de olmuyor. Hazırlanan yasa taslağındaki gibi olacaksa, zaten hiç olmasın daha iyi!). Olay yerindeki delilin DNA profiline tam olarak uyanı, veri tabanında bulunursa mesele yok, kişiye ulaşılıyor ve kontrol amacıyla yeniden örnek alınıyor.

Veri tabanında, elindeki DNA profiline tam olarak uyan birini bulamazsa, kısmen örtüşenleri tarıyor, yani aile taraması yapıyor. Böylece zanlının yakın akrabalarına ulaşmaya çalışıyor.

Bundan da bir sonuç alamadığı takdirde, DNA verilerini kullanarak, İngiltere nüfusunun % 99.7’sini kapsayan Beyaz, Afro-Karayip, Hindistan, Güney Doğu Asya ve Orta Doğu gruplarının hangisine mensup olduğunu hesaplıyor. Ayrıca gözünün, teninin rengini ve saçının kızıllığını belirlemek üzere, bazı DNA bölgelerinin özelliklerini araştırıyor ve bütün bunları 2001’den bu yana yapıyor. Kısacası, kan lekesinden "gözü mavi, saçı kızıl" diyor. Sanırım bundan sonra, gözünde renkli lens, saçında boya olmaması için dua ediyor!

DÜNYANIN İLK VE TEK GÖZLÜK REÇETESİ BANKASI

Kimlik tespitinde diş hekimliğinin, adli tıbbın, antropolojinin ve DNA analizlerinin önemi büyüktür. Bunlardan daha az oranda olmakla birlikte, mağdurun giysileri, takıları, dövmesi, doğum lekeleri, doğumsal kusur ve sakatlıkları, ameliyat izleri ölenin kim olduğunu belirlemede işe yarar. Bu amaçla, numaralı gözlük camlarından bile yararlanılır.

3 KIRIK CAM

Vietnam savaşı sırasında, balta girmemiş bir ormana düşen keşif uçağının iki Amerikalı mürettebatından bir daha haber alınamamıştı. 32 yıl sonra, Amerikan Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı merkez kimliklendirme laboratuvarından (JPAC-CIL) bir ekip, o bölgedeki kazılarında, uçağa ve içindekilere ait olabilecek bazı kalıntılara ulaştı. Bunların arasında, bir güneş gözlüğüne ait üç kırık cam parçası da bulunuyordu. Camlar numaralıydı. Kayıp iki pilottan birinin gözlerinin sağlam, diğerinin bozuk olduğu öğrenildi. Camların numarası, son reçetesindeki bilgileri aynen tutunca, kalıntıların kayıplara ait olduğu varsayımı güç kazandı.

NUMARALI CAMLAR

Aynı ekibin, numaralı gözlük camını kimliklendirmede kullandığı bir başka örnek, 1967 yılında Güneydoğu Asya’da düşen F-105’in pilotuyla ilgilidir. 90’lı yıllarda, bir kaç kez Laos’a giderek kayıp pilotu ve uçağı arayan uzmanlar, çok sayıda görgü tanığının gösterdiği yeri 2002 yılında kazmaya başladılar. İskelete dönüşmüş insan kalıntıları ve pilot giysi parçalarının yanıbaşında, bir güneş gözlüğü camının kırık parçalarını da buldular. Camlar numaralıydı ve kazadan bir yıl önce pilota verilen göz hekimi reçetesindeki sol göze ait sayılarla tam olarak örtüşüyordu.

İKİ MİLYONDA BİR

Halen Amerikan Silahlı Kuvvetlerinin elinde 385 bin sivil ve askerin gözlük reçetesi bilgilerinin yer aldığı bir veri tabanı bulunuyor. Veri tabanına http://www.jpac.pacom.mil adresinden ulaşmak mümkün. Açılan pencereye reçete bilgileri girildiğinde, aynı reçeteye rastlama sıklığı hesaplanabiliyor. Yukarıda örnek olarak verdiğim, Vietnam’da ölen iki askerin göz kusurlarına, ikinci bir kez rastlama olasılığı, 2 milyonda birden az. Bu da, kimliklendirmede gözlük camlarının önemini kanıtlıyor.

Amerikalılar, dünyanın ilk ve tek gözlük reçetesi veri tabanını sadece kayıp askerlerini bulmada değil, cinayetleri aydınlatmada da kullanıyorlar. Şüphelinin otomobilinde ele geçen cam kırıklarının, kayıp olduğu bildirilen bir yabancı uyruklunun gözlük camları olabileceğini düşünen polis, Interpol aracılığıyla ölenin göz hekimine ve son yazdığı reçetenin bilgisine ulaştı. Cam kırıkları, bu reçeteyle tam olarak örtüştü. İkinci bir kez rastlanma sıklığı, milyonda 2.5’tan azdı. Polis bu veriye dayanarak, şüphelinin evini arayabildi. Kişi halen, cesedi bulunamamış yabancı uyrukluyu öldürmekten yargılanıyor.
Yazarın Tüm Yazıları