Maskeli Leydi Killing'e karşı

Kurthan FİŞEK
Haberin Devamı

(36 Kısım Tekmili Birden)

Münif İslamoğlu'nun cenazesi kaldırılırken herkes oradaydı. Vefa borçlarını ödüyor, sevgilerini gözyaşlarıyla ifade ediyorlardı.

En zor zamanlarında bile Demirel'in ağlama noktasına geldiğini görmemiştim. Gerçi şapgasını gaptırdığı çok olmuştu, ama, onların arkasından ağlamamıştı.

İslamoğlu'nun TBMM töreninde de, cenaze namazı kılınırken de, naaşı toprağa verilirken de oradaydı.

Kendini zor tuttu.

* * *

İslamoğlu toprağa verilirken herkes oradaydı.

Bir tek Tansu Çiller yoktu.

Nerede olduğunu merak etti herkes... Başına bir felaket mi gelmişti? Evde hastası mı vardı? Amerika'ya mı kaçmıştı? Meclis'te ifade mi veriyordu?

Hiçbiri değil... Yeniköy'deki yalısından yürüyüşe çıkmıştı.

45 dakikada 2 kilometrecik düzyol yapmış...

Düzyol... Doğruyol... 45 dakikada 2 kilometre...

Sürünsen gidersin o hızla...

DYP'nin neden % 9-10'a düştüğünü anladınız mı?

* * *

Sıkıntılı zamanlarımda kitap okurum... Faruk Bildirici'nin klasiğini okudum tekrar... ‘‘Maskeli Leydi’’...

Demirel-Çiller-İslamoğlu ilişkilerini gördüm...

* * *

Seçimler doludizgin yaklaşırken Demirel ile Çiller arasındaki gerginlik giderek tırmanıyordu. Cumhurbaşkanı'nın seçim yasasını veto edeceği söylentileri Çiller'i rahatsız ediyordu.

24 Kasım günü, Devlet Bakanı Münif İslamoğlu'nu yanına alıp Köşk'e çıktı. Demirel'den seçim yasasını veto etmemesini istedi. İkna edemediğini görünce İslamoğlu'na döndü:

‘‘Münif Bey, bizi Sayın Cumhurbaşkanı ile baş başa bırakır mısınız?’’

İslamoğlu bu tavırdan hiç hoşlanmamıştı, ama ortamı daha çok gerginleştirmenin bir faydası yoktu.

Çiller, İslamoğlu'nun dışarı çıkmasını bekledikten sonra Demirel'e döndü: ‘‘Siz, bizim seçimi kaybetmemiz için uğraşıyorsunuz. Ama bu kanunu veto ettiğiniz takdirde ben de sizin görev sürenizi tartışmaya açar, kısalması için çalışırım...’’

Demirel, sinirlenmişti. Sertleşti:

‘‘Ben kanunsuz iş yapmam! Çık dışarı!‘‘

Çiller, neye uğradığını anlayamamıştı. Veda bile etmeden çıktı. İslamoğlu ile birlikte Başbakanlık Konutu'na yöneldiler. Çiller önde, İslamoğlu arkada hızla kapıları geçtiler. Salona girer girmez, hıçkırıklara boğuldu. Çiller, gözyaşlarını tutamıyor, hüngür hüngür ağlıyordu. İslamoğlu, bir sandalyeye oturtup sakinleştirmeye çalıştı.

‘‘Yapma kızım!’’

Saniyelerin bile uzadığı bir ortamdı. Nice zaman sonra ağlaması durdu. Gözyaşlarını sildi. Bağıra bağıra konuşuyordu:

‘‘O inat ediyor. Seçim yasasını Anayasa Mahkemesi'ne gönderip iptal ettirmek istiyor. Daha sonra gericiler gelecek. Ordu buna müsaade etmez.’’

İslamoğlu, ertesi gün Cumhurbaşkanı'yla telefonla konuştu. Veda etmeden ayrılmasından ötürü özür diledi, görüşme sonrasında yaşadıklarını aktardı.

Demirel de Çiller'in kendisini tehdit ettiğini anlattı. Sinirlerine güçlükle hakim olmuştu.

‘‘Doktor, karşımda bu hareketi yapan kişi bir bayan olmasaydı, pencereden aşağı atardım...’’

* * *

İslamoğlu'nun cenazesinde Çiller yoktu.

Kendi aklınca doğru Yeniköy'de yürüyordu. 45 dakika, 2 kilometre... ‘‘Anca gidersin!’’ diyenler vardı arkasından...

Düzyolcular, doğruyolcular, Faruk Bildirici'nin kitabını okuyun...

‘‘Vefa’’ denilen şeyin, bir gönül borcu mu, yoksa bozacı mı olduğunu öğrenirsiniz...













Yazarın Tüm Yazıları