GeriCinsellik Türkiye'nin cinsel kimliği
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi

Türkiye'nin cinsel kimliği

"Türk erkekleri arasında cinselliğin abartılı algılanması, performans anksiyetesine yol açıyor. Türk kadınları ise yaşadıkları cinsellikten zevk almadıkları için sevişmeyi sadece bir görev olarak görüyor."

Kaynak: Radikal


Erkekler cinselliği abartıyor kadınlar zevk almıyor

Geçtiğimiz şubat ayında açıklanan, 29 ülkeden 27 bin 500 kişiyle yapılan Pfizer Global Cinsel Tutum ve Davranışlar Araştırması'na Türkiye'den
İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Samsun, Diyarbakır ve Erzurum'da yaşayan, yaşları 40 ile 80 arasında 1500 kadın ve erkek katıldı. Görüşmeler yüz yüze gerçekleşti. Araştırmanın amacı, 40 ile 80 yaşları arasındaki kadın ve erkeklerin cinsel sağlıklarıyla ilgili tutum ve inançlarını belirlemek; cinsellik ve cinsel sağlığın önemini saptamak; kadın ve erkeklerin cinsel işlev bozuklukları için çözüm arama davranışlarını tanımlamak; cinsel yaşama ilişkin tutumları farklı toplum ve kültürler arasında karşılaştırabilmekti.

Araştırmanın Türkiye ayağını yürüten Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nden Doç. Dr. Cem İncesu, iki önemli sonuçla karşılaştıklarını söylüyor: "Türk erkeklerinin hayatında cinselliğin yeri çok abartılı, Türk kadınları cinsel açıdan isteksiz ve cinselliği bir görev olarak görüyor." Ama asıl ilginç olan İncesu'nun 40-80 yaş grubuna yönelik bu iki sonucun gençler için de geçerli olduğunu iddia etmesi.

İncesu, "Araştırma 20-40 yaş grubunu kapsasaydı, yine aynı sonuçlar çıkardı," yorumunu yapıyor.
Cem İncesu ile dünyada ilk kez yapılan böylesi kapsamlı araştırma hakkında konuşurken günümüz gençlerinin de anne babalarının yaşadıkları mutsuzlukları miras aldıklarını gördük:

Araştırma neden 40 yaş üstünü kapsıyor?

Bu araştırma uluslararası bir araştırma. Batı'da cinsel işlev bozukluk merkezlerine 40-80 yaş arasında başvuranların en üst sıralarda olduğunu görüyoruz. Türkiye gibi az gelişmiş ülkelerdeki başvurularda ise genç ve orta yaş popülasyonu daha üst sıralarda.

Yani bizde cinsel sorunlar genç yaşlarda beliriyor.

Evet. Bizim toplumumuzda genç yaşta cinsel işlev bozuklukları daha sık ortaya çıkıyor; vajinusmus cinsel yaşamın başlangıcında ortaya çıkıyor. Kadın 20'li yaşlarda evlenir ve ilk gece sorun patlak verir, bütün sosyal komplikasyonlarıyla birlikte. Bütün aileyi altüst eden bir sorun olarak... Türkiye'de erken boşalma en büyük sorun. Bu da genç yaşlarda olur, çünkü cinsel deneyimsizlikle çok ilgili. Cinselliğin özgürce yaşanmadığı toplumlarda erken boşalma ciddi bir tablo alarak belirir.

Araştırmanın sonuçları?

Kadınlar ciddi oranda cinsel isteksizlik yaşıyorlar. Bu isteksizliğin ardında yatan neden, cinsellikle ilgili toplumsal değer yargıları, cinselliği kadına yasaklayan, erkeğe serbest bırakan, kadında bir suçmuş gibi oysa erkekte büyük başarı olarak gösteren değer yargıları bütünü... Keza kızlık zarı, bekâret, namus gibi kavramlar nedeniyle kadınlar üzerinde uygulanan toplumsal baskı. Araştırmanın bir başka göstergesi de (40-80 yaş üzerinde yapılmış olmasına rağmen tüm toplum üzerinde önemli sonuçlar içeriyor) erkeklerin cinselliği, dünya erkeklerine oranla çok fazla önemsediği. Cinselliğe yaşamlarında olması gerekenin üzerinde önem veriyorlar, yaşadıkları cinselliği daha olumlu göstermeye çalışıyorlar. Bu da toplumsal değerler sistemi ile bağlantılı. Kadınların içindeki arzuyu bu toplum ne kadar bastırıyorsa, erkeklerin içindeki arzuyu da o kadar kışkırtıyor. Cinselliği bir performans, başarı, iktidar alanı gibi gösteriyor erkeklere.
Siz 40 yaşın altındaki kadınların da cinsel açıdan isteksiz olduğunu iddia ediyorsunuz.

Neden?

Kesinlikle 30 ile 40 yaşındaki kadınlar arasında büyük farklar yok. Onlar da cinsel açıdan isteksizler. Son 20 yıl içinde Türkiye'de bizim bilmediğimiz bir cinsel devrim mi oldu? Okullarımızda cinsellik konusunda yaygın bir eğitim mi başladı? Erişkinlere yönelik cinsellik kursları mı başladı? Hiçbir şey değişmedi, değişen tek şey medya... Şimdi medya hem çok daha yaygın, hem de cinselliği çok rahat işleyebiliyor. Cinsel sorunların tedavi edilebilir olduğu biliniyor. Ancak hâlâ doğru dürüst cinsellik öğretilmiyor, doktorlar bile cinselliği bilmiyor. Kadınlarda cinsel isteksizlik 20-40 yaş arasında yaygın.

Genç erkeklerde görülen en büyük sorunlar neler?

Cinsel işlev bozuklukları yüzde 30'larda. Ama doktora başvurma oranları inanılmaz düşük. Sorunu olduğunu bilmemek, kabul etmemek, utanmak, damgalanmak korkusu başvuruları engelliyor.

Erkeklerin cinselliği abartılı yaşamasının sonuçları neler?

Cinselliğin bu kadar abartılı algılanması onlarda ciddi olarak kırılganlığa yol açıyor. Erkekler kadınlardan çok daha kırılganlar. Bunu bir iktidar sorunu olarak algılarlar. Böyle yaşanınca da, ortaya çıkan ilk sorunu büyük bir olay haline getirirler. Ve bu cinsel işlev bozukluğunun başlangıcı olur. Ereksiyon sanıldığı gibi peniste olup biten bir şey değil. Tüm talimatları beyinden geliyor. Beynimizde her şey bir bütün. Erkek ereksiyon sorununu çok önemsediği zaman otomatikman takıntıya dönüşüyor. Erkekler bu tür sorunları düşündüğünüzden fazla takar, ama bunu paylaşmazlar. Karısının cinsel isteksizliğinden yakınan erkek sayısı fazla.

Neden fizyolojik farklılıklar mı?

Erkekler daha istekli, kadınlar daha az istekli diye bir yorum yapabileceğimiz veriler elimizde yok. Sadece bazı hormonal farklar var. Kadın ve erkekte cinsel isteği artıran hormon testesteron, yani erkeklik hormonu... Bütün araştırmaların dayandığı nokta bu. Uzun yıllar erkekte cinsel isteği sağlayan testesteron, kadında cinsel isteği sağlayan ostrojendir deniliyordu. Son 15 yıllık araştırmaların büyük çoğunluğu ortaya koydu ki, kadınlık hormonu sadece yardımcıymış.

Sorunlar başgösterince ne yapılıyor?

Hekime, psikiyatra başvurma, eşiyle konuşma oranı çok düşük. Hâlâ insanların çok önemli bir bölümü, sorunu kendi içlerinde yaşıyor. Yılda beş defa cinsellik yaşıyor, ama bunu konuşmuyor bile...

Kadınlar madem cinselliğe önem vermiyorlar, isteksizler, o halde neden yaşıyorlar?

Görev duygusuyla... Kadınlar istemedikleri, zevk almadıkları haldeilişkileri, evlilikleri etkilenecek kaygısıyla cinselliği yaşamayı sürdürüyorlar.Türkiye'deboşanmaoranlarınındüşükolmasının nedeni kadınların ekonomik özgürlüklerinin olmaması değil, tabular ve mitler... Kadınlar 'dul kadın' olarak damgalanmak istemiyorlar. 'Kötü bir koca hiç olmamasından daha iyidir' diyorlar.

Emzirme döneminde cinsel istek azalır

Annelik hali cinsel yaşamı nasıl etkiliyor?

Kadında emzirme dönemi çok önemli. Emzirmeyi sağlayan prolaktin hormonu aynı zamanda kadında cinsel isteği azaltan bir hormon. Prolaktin, doğumdan sonra bir anda kadının kanında çok yüksek noktalara ulaşır. Süt üretimini sağlar, ama aynı oranda cinsel isteği bloke eder, vajinada kuruluk yapar, bu nedenle bu dönemde ağrılı cinsel birleşmeler olabilir. Evrimsel perspektiften bakan uzmanlar, bunu doğanın bir önlemi olarak görüyor ve 'annenin o dönemde bebeğine yönelmesini sağlamak, onun güvenliğini oluşturmak açısından eşinden bir parça uzaklaşmasını sağlamak için bir doğal önlem,' yorumu yapıyorlar. Gerçekten de emzirme dönemi -bir yıl kadar sürüyor- annenin cinsel isteğinin daha az olduğu, bu nedenle eşiyle cinsel birlikte olma sıklığının az olduğu, bütün enerjisinin, motivasyonunun çocuk üzerinde olduğu bir dönem. Ayrıca kadınlar doğumdan sonra duygusal dalgalanmalar yaşıyorlar. Bu dönemde, başta depresyon olmak üzere çeşitli psikolojik sorunlar ortaya çıkıyor. Bunun nedenleri hâlâ tartışılıyor. Büyük olasılıkla hormonal değişimlerle bağlantılı olduğu düşünülüyor.

Annenin yaşadığı psikolojik ve sosyal travmalar?

Kadının doğum sonrası sosyal hayattan uzaklaşması, kariyerine ara vermek zorunda kalması, bedensel görünümünün bozulması, özgüvenini kaybetmesi önemli... Psikososyal travmalar arasında ilk çocuğun doğumu gösteriliyor. Çocuk müthiş bir dikkat ister. Bu nedenle öncelikler değişir. Eşlerin birbirlerine ayırdıkları zaman doğal olarak azalır. Bu dönemde cinsellik en sonlardadır.

Peki ya rol değişimi?

Annelik apayrı, kutsanmış, sorumlulukları olan bir kavram. Erkeğin karısını cinsel partner olarak konumlandırdığı rolde sarsıntılar olur. Cinsellikte sorun ne zaman başladı diye sorduğunuz zaman "Doğumdan sonra," yanıtını alıyoruz. Kadının kendisini algılamasında, cinselliği temsil eden organlara bakışta değişim görülüyor; vajina doğumun gerçekleştiği, memeler çocuğun emzirildiği yerdir. Yani anne kutsal bir varlıktır! Kadınların doğumla birlikte iş yaşamından uzaklaşmaları içe çekilme, depresyon hali yaratıyor, öfkeler oluşuyor. Bu öfke çocuğa da yöneliyor. Bir suçlama ister istemez oluyor. Çünkü kocası bunları yaşamıyor. Öfke kendine yöneldiğinde ise depresyona yol açıyor.

False