GeriSeyahat Şubatta gidilecek 5 sıcak yer
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Şubatta gidilecek 5 sıcak yer

Şubatta gidilecek 5 sıcak yer

Bu hafta size dünyanın farklı bölgelerinde yazı yaşayabileceğiniz beş şehir önereceğim. Zamanınız kısıtlıysa birkaç günlüğüne Basra Körfezi’ne uçabilirsiniz. Bir hafta ve üstünde zamanınız varsa Karayipler’den Okyanusya’ya kadar geniş bir coğrafyada diğer seçenekleri değerlendirebilirsiniz.

PORTO RİKO
Karayipler’in hedonizm cenneti

177 kilometre uzunluğa, 56 kilometre genişliğe sahip, 50 bin nüfuslu bir ada Porto Riko. Tarih ve doğa keyfinin yanı sıra gurmelere layık restoranlara, Karayipler’in en iddialı eğlence merkezlerine sahip. Adaya Vaftizci Aziz Yahya anısına San Juan Bautista, altın madeninin bulunduğu yere Porto Riko (Zengin Liman) adı verilmiş. Zamanla iki isim yer değiştirip, ada 16’ncı yüzyılda İspanyol sömürgecilerin önemli askeri üssü haline gelmiş. Başkent San Juan, Atlas Okyanusu kıyısında. İspanya’nın imparatorluk günlerini anımsatan binalarla, günümüzün para ve statüyü hatırlatan modern mimarisi kentte yan yana. Tarihi yapıların hakkını vermek için şehri yürüyerek gezin. 1540’da inşa edilen, şehrin gözdelerinden San Juan Katedrali’nin başına gelmeyen kalmamış; savaşta, depremde çökmüş, yağmalanmış. Talihi 1908’de Ponce de Leon’un naaşının buraya nakledilmesiyle değişmiş. Şehrin sanatseverleri mutlu edecek müzeleri: Museo de las Americas, San Juan ve Sanat müzeleri.

Kristal deniz, fosforlu koy

Başkentten karayoluyla 120 kilometre uzaktaki Ponce de Leon şirin ve tarihi mirası çok iyi korunmuş bir kent. Tarihi yapıları ziyaretçileri 17’nci yüzyıla taşıyor. Ülkenin ikinci büyük şehri, adanın en temiz denizine sahip. Müzeleri de dikkat çekici. Ülkenin üçüncü büyük yerleşimi Mayaguez bir zamanlar el sanatlarının merkeziymiş. Şimdi sörfçü ve dalgıçların uğrak yeri. Pek çok firma dalış turu düzenliyor. Dinoflagellat adlı yosunlar sayesinde ışıl ışıl parıldayan Bioluminescent Koyu’nun (Bio Bay), doğal koruma alanı Las Cabesaz’ın tadını çıkarın. Tekneyle Vieques ile Culebra adalarına geçmek bu dünyada yavaşlatılmış hayatın, huzurun ve neşenin de olduğunu hatırlamanın tam zamanı ve yeri. Gallery Inn at Galeria San Juan, Melia, Mayaguez Resort & Casino tavsiye edeceğim konaklama yerleri. Baru, El Ancla ve El Castill ise adadaki iyi restoranlardan.

CAPE TOWN
Afrika’daki Küçük Avrupa

Afrika’nın güney ucunda yazın en güzel günlerini yaşayan Cape Town’da plajların, şarabın, lezzet mekanlarının ve gece hayatının tadını çıkarmaya ne dersiniz? Son yıllarda gastronomi merkezine dönüşen kentin en gözde turistik mekanları doğa harikası Masa Dağı, V & A Waterfront Limanı, Ümit Burnu ve şarap bölgesi. Önce Masa Dağı’na çıkıp 1087 metreden soluk kesici manzarayı seyredin. Teleferik kabinleri yukarı çıkarken kendi etrafında 360 derece dönüp herkesin çevreyi görmesini sağlıyor. Dağ çevresinde 1500 çeşit bitki bulunuyor. 12 Havariler Sıradağları’nın eteğindeki Camps Bay ve Clifton plajları dünyaca meşhur. Okyanus suyunda serinledikten sonra kıyıdaki restoran, kafeler sizi bekliyor. Camps Bay şehir merkezine 20 dakika uzaklıkta. Cape Town’da ulaşım çok ucuz, atlayın taksiye cennete yolculuğa çıkın. Tarihi Mount Nelson Hotel’de beş çayı molası verin, pastasını tadın. Saat 12.00’de top atışı yapılan Signal Hill şehrin en güzel manzara noktalarından, fakat gece sakın gitmeyin. V & A Waterfront ve Canal Walk dünya markalarını göreceğiniz modern AVM’lerinin, yerel elişi ürünlerin satıldığı mağazaların yanı sıra şehrin en şık restoranlarına sahip. Deniz ürünleri Türkiye’ye oranla ucuz. Mandela’nın yıllarca tutuklu bulunduğu Robben Adası’na giden deniz otobüslerinin iskelesi de burada.
Gün batımında Bloubergstrand’daki Blue Peter Bar’da içkinizi yudumlayın. Waterfront’ta deniz ürünleri için Belthazar’ı tavsiye ederim. Şehir merkezindeki Aubergine çok şık, yemekleri leziz (www.aubergine.co.za). Diğer seçenek Five Flies. The Round House ise Camps Bay’in sırtlarında, manzarası, yemekleri müthiş (www.theroundhouserestaurant.com).
Ümit Burnu’nu limandaki firmaların tek kişilik ya da grup helikopterleriyle havadan görebilirsiniz. Karayoluyla gittiğinizde “çakma babun” maymunlarıyla karşılaşacaksınız, çok sempatikler ama dokunmayın. Dönüşte Hout Bay’den tekneye binip Duiker Adası’ndaki fokları görebilirsiniz. Chapmans Peak muhteşem manzaralarla dolu bir yol. Boulders Beach’te otoparktan 10 dakikalık yürüyüşle Afrika penguenlerinin arasındasınız. O kadar sevimliler ki birini alıp çantaya atmak geliyor içinizden.

HONG KONG
Tabakta, sokakta keşif

“Doğu’nun İncisi” Hong Kong, 1997’de İngilizler’den Çin’e geçtikten sonra da turizm ve finans merkezi özelliğini korudu. Modernle geleneksel, fütüristik iş merkezleriyle tarihi doku iç içe. Zengin deniz ürünlerinin yanı sıra kuş yuvası, köpek balığı yüzgeci ya da denizanası çorbası gibi sıradışı yemekleriyle gurmelere hitap ediyor. Öncelikle Güney Çin’in Kanton mutfağından Dim Sum’ı tadın. Sonra ara sokaklardaki makarna (noodle) lokantarını keşfedin. Turunuzu Michelin yıldızlı restoranlarda taçlandırın.
Hong Kong, İstanbul gibi boğazla iki yakaya ayrılıyor. Şehrin Kowloon tarafında kalıyorsanız, bölgeye adını veren park, müzeler ve çocuk alanlarıyla her yaştaki çocuğa beklediğinden fazlasını sunuyor. Şehri 550 metre yüksekten panoramik görmek istiyorsanız vapurla karşıya geçin. Sonra Victoria Tepesi’ne çıkan tarihi tramvaya atlayın. Manzara bu zahmete değer.
8 yıl önce açılan Disneyland, Çin kültürünün hassasiyetleri doğrultusunda hazırlanmış. Günde 30 bin kişi geziyor. Şehrin güney bölgesindeki Ocean Park ise yılda 7 milyon kişiyi çekiyor.
Kentin sokak pazarları ünlü. Temple, aynı isimli caddede öğleden sonra kuruluyor, gece yarısına kadar açık. Şarkıcı ve falcılar pazara renk katıyor. Sokak pazarları içinde en büyüğü, en ünlüsü Kadınlar Pazarı. Tung Choi Caddesi’nde bir kilometrelik alanda aklınıza gelen, gelmeyen her şey var. Stanley Pazarı hediyeliklerde öne çıkıyor. Antika ya da bitpazarı olarak nitelenen Cat Market nostaljik bir mekan. Fuk Wa Caddesi’ndeki Golden Shopping Arcade teknolojiyi ucuza alacağınız yer. Pazarlığı unutmayın.

YENİ ZELANDA
Dünya mirası fiyortların tadı gemi turuyla çıkar

Maori’lerin “Uzun Beyaz Bulut” ismini verdiği Yeni Zelanda uzaklara gizlenmiş, yemyeşil bir cennet. Yüzölçümü İngiltere kadar. İki büyük (Kuzey ve Güney Adaları), yüzlerce küçük adadan oluşuyor. Sadece 4 milyon kişi yaşıyor, dörtte biri kuzeydeki Auckland’da. Başkent olmasa da Auckland kültür, ticaret ve sanatın merkezi. Rotorua Maori kültürü ve jeotermal gayzerleriyle ön plana çıkıyor. Dünyada güneşin ilk doğduğu şehir Napier, Art Deco mimarisi ve şarabıyla ünlü. Dünyanın en rüzgarlı başkenti Wellington, Kuzey ve Güney Adaları’nı ayıran 20 kilometre genişliğindeki Cook Boğazı’na kurulmuş. Christchurch adeta küçük bir İngiltere ve parklarla süslü. Penguen ve albatroslara ev sahipliği yapan Dunedin, Otaga Yarımadası’ndaki bir doğa şöleni. Bence, Yeni Zelanda fiyortları Norveç, Şili ve Alaska’ya giderken geçilen İnside Passage’dakilerden çok daha güzel ama bir o kadar da uzak! Yüksek dağların arasındaki uzun, ince koylara burada fiyord yerine sound diyorlar. Fiordland adlı milli park UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Ülke yüzölçümünün yüzde 5’ini oluşturuyor. 14 fiyorttan en genişi Dusky, en turistiği Milford. Burası, dünyanın yağışlı ülkelerinden Yeni Zelanda’nın en yağışlı bölgesi. Milford’daki Bowen Şelaleleri gerçekten görülmeye değer. Fiyortları keşfetmenin en güzel yolu lüks bir yolcu gemisiyle bu bölgede dolaşmak.

DOHA
Denize taşan görkem

Şikago ya da Şangay’ı hatırlatan gökdelenler, ara sokaklardaki geleneksel yaşam, denize inşa edilen şehir Pearl Qatar, muhteşem İslam Eserleri Müzesi, Doha Film Festivali, ünlü tenisçilerin katıldığı turnuvalar, yabancı üniversitelerin Eğitim Şehri, görkemli evler, Venedik’i andıran AVM’ler, deniz kıyısındaki çöl safarisi Katar’da beni şaşırtanlardan bazılarıydı.
Doğal gazla zenginleşen ülke son yıllarda hızla gelişiyor. Nüfusun yarısının yaşadığı başkent Doha’nın silueti gökdelenlerle değişmeye başladı. West Bay Lagoon’da, aynı Dubai’deki Palmiye misali denizi doldurup Pearl Qatar isimli inanılmaz bir yerleşim yaratmışlar. Burada her şey çok lüks, en bilindik markaların dükkanları ve marinalardaki görkemli yatlar dikkat çekiyor.
Doha, İzmir gibi geniş bir körfezin kıyısında. Bir yakası gökdelenlerle bezenmiş, adeta bir Avrupa şehri, diğer taraf ise yakın tarihin sıradan binalarıyla dolu. Modern kısımda beş yıldızlı oteller, uluslararası şirketlerin merkezleri ve büyükelçilikler bulunuyor. İki yerleşim arasında ise Korniş dedikleri, 8 kilometrelik bir sahil şeridi var.
Tarihi bölge vasat bir yerleşim. En ilginç bölümü Souq Waqif dedikleri Kapalı Çarşı. Burası Oryantalistlerin anlattığı, resmettiği insanlarla dolu, geleneksel yapı korunmuş. Buradaki İslam Eserleri Müzesi deniz üstüne inşa edilmiş tam bir modern mimari harikası. İçindeki eserler az ama öz, sergileme ise olağanüstü. Osmanlı’dan çok sayıda eser müzeyi süslüyor. İznik çinileri, halılar, yazı setleri bizden izlerin bazıları. Giriş ücretsiz. Alışverişe meraklıysanız City Center Doha ve Landmark büyük alışveriş merkezleri ama en görkemlisi Villaggio. İçine kanallar yapıp gondol koymuşlar. Gondollarla dolaşırken vitrinleri seyretmeye ne dersiniz?
Yapılacak en güzel etkinliklerden biri çölde safari. Doha’nın bir saat dışındaki çöl bu iş için ideal. Ciplerle kumda adeta akrobasi yapıyorlar. Sonunda da denizin kenarında duruluyor ve kendinizi sulara atıyorsunuz. Katarlılar turistlere karşı hoşgörülü. Arap ülkesi olmasına rağmen basın son derece özgür, baskı yok. Doha’dan yayın yapan El Cezire televizyonunun bu kadar güvenilir olmasının sebebi de bu. 900 bin kişilik nüfusun üçte biri Katarlı. Geri kalanı çalışmak için gelenler. Yabancılar her işi yapıyor, Katarlılar yüksek duvarlı villalarında hayatın tadını çıkarıyor. Doha’da önereceğim iyi oteller: W, Four Seasons, Sharq Village, Hyatt. Restoran olarak Spice Market, Il Teatro, Al Dana, Al Bandar, Tajine ve Bice. Öğle yemeği için en popüler mekan Market Place. Gece hayatının merkezi ise Crystal Lounge.

False