Alkali Beslenme Sağlık İçin Gerçekten Faydalı mı?
"Vücudun asit yükünü artıracak besinlerin daha az, alkaliye yöneltecek besinlerin daha fazla tüketilmesine dayalı alkali diyet, son dönemin popüler beslenme biçimleri arasında yer alıyor. Diyetisyen Yusuf Öztürk, alkali beslenmenin sağlık üzerine etkilerine ilişkin net bilgiler bulunmadığının ve araştırmaların devam ettiğinin altını çiziyor."
Son yıllarda popülerliği giderek artan alkali beslenme, artık sıkça karşımıza çıkıyor. Temeli bazı besinlerin daha az, bazılarının ise daha fazla tüketilmesi ilkesine dayanan alkali beslenmenin sağlık üzerine etkileri ise hala tartışılmaya devam ediyor.
Alkali diyette et, süt ve ürünleri, yumurta, tam tahıl ve işlenmiş besinlerin tüketiminin azaltılması, sebze, meyve ve bakliyat tüketiminin artırılması (1/4’ü kadar) öneriliyor. Şeker ve tuz ise tamamen yasaklanmıyor, sadece miktarı azaltılıyor.
Bu beslenme şeklinde pestisit, antibiyotik ve hormonlara maruz kalan besinlerin yerine organik besinlerin tercih edilmesi gerekiyor. Alkali diyette her 20 kg başına 1 litre alkali su tüketilmelidir. Böyle bir diyetle asidin azaltılması sonucunda vücutta ağırlık kaybının ve optimal sağlığın geliştirileceği belirtilmektedir. Ağırlık kaybıyla ilgili kanıtlar oldukça az olmasına rağmen içerdiği besin öğeleri ile kemik ve böbrekler üzerine faydalı olabileceği söylenmektedir. Alkali diyeti desteklemeyenler alkali diyetin kısıtlayıcı yönlerini eleştirmekte ve beslenme yetersizliği veya ortoreksiya gibi yeme bozukluklarına yol açabileceğini vurgulamaktadır.
Düşük karbonhidratlı ve yüksek proteinli diyetler vücuttaki asit yükünü artırıyor
Alkali diyette önemli bir role sahip pH kavramına da değinen Öztürk, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Vücuttaki pH 1’den (en asidik) 14’e kadar (en alkali) derecelendirilir, nötral pH 7 olup kandaki optimal pH 7.2-7.4 aralığındadır. Kişilerin diyetleri yeteri kadar kalsiyum, magnezyum, potasyum ve diğer asit tamponlayıcı mineralleri içermiyorsa bu mineraller kemik, karaciğer ve kalp gibi dokuların depolarından çekilir ve ciddi problemlere yol açabilir. Düşük karbonhidratlı ve yüksek proteinli diyetler asit yükünü artırarak üriner sistemde değişikliklere yol açmakta; kanda ve pH düzeyinde değişime sebep olmaktadır. Böylece üriner magnezyum, sitrat ve pH seviyesi azalırken; üriner kalsiyum, çözünmemiş ürik asit ve fosfat seviyesi artmaktadır. Bu durum böbrekte taş oluşum riskini artırmaktadır.
Meyve ve sebze tüketim miktarı
Alkali diyetle yükselen bikarbonat (potasyum olmadan) sağlıklı yaşlı kişilerde kemik kaybını hafifletebiliyor ve ayrıca güncel literatürde osteoporozda kemik sağlığı için alkali diyetin, diyet asit yüküne karşı koruyucu olmadığı yönünde kanıtlar bulunuyor. Diyetle aşırı protein alımını ise yüksek renal asit yükü oluşturuyor. Alkaliden zengin besinler tüketilmez veya besin desteği alınmazsa tamponlayıcı sistemin devreye giremez ve oluşan asit yükü kemik yoğunluğunu azalır. Protein alımını azaltmak yerine meyve ve sebze tüketim miktarını artırmak daha doğru olabilir.
Vücutta asit ve alkali olarak kabul edilen besinlerin etkileri de farklıdır. Bu besinlerin özellikle kemik, kalsiyum metabolizması ve asidoz üzerine olumlu etkileri gözlemleniyor. Ancak hala alkali beslenmeyi destekleyen net bilgiler bulunmuyor ve bu konudaki araştırmalar devam ediyor.