Maç sonu klişeleri

MAÇ bitmiş, futbolcu dili dışarıda soyunma odasına ulaşmaya çalışıyordur. Mikrofon uzatılır ve görüşleri sorulur...

Hemen hemen her futbolcu, maçın skoruna göre programlanmış bir robot gibi aynı cümleleri kurar:

- Bu maçı geride bıraktık artık önümüze bakıyoruz...

- Bu galibiyeti taraftarımıza hediye ediyoruz...

- İyi bir seri yakaladık, devamını getireceğiz...

- Hakemi görüyorsunuz. Bu lig, bu hakemlerle bitmez..

- Mühim olan benim gol atmam değil, takımın galip gelmesi...

Klasik, hepimizin bildiği cümleler işte...

Hoş diyeceksiniz ki, ‘Ne desin adam? 90 dakika koşmuş, canı burnundayken Heidegger’den Hegel’den alıntı mı yapacak?...’ Böyle diyenlere de hak veririm o ayrı.

Fakat arada bazı futbolculardan, klişelere alışmış futbol seyircisinin kafasını karıştıracak, ezberini bozacak sürpriz çıkışlar da gelebiliyor.

Mesela Hakan Şükür, Samsunspor maçı sonrasında ‘Allah dağına göre kar veriyor... Benden geriye hoş bir sada kalacak...’ gibi bu tür konuşmalarda pek rastlanmayan cümleler kurdu.

Enteresandı. Bir de bu konu açılmışken Taffarel’in Galatasaray’da futbol oynadığı süreyi sadece ‘Ço küzel, ço küzel...’ (Çok güzel diye çeviri yapmama gerek var mı acaba?) diyerek tamamlamış olduğunu da belirteyim.

Hep beraber okuyalım lütfen: Ooo-reel-yoo

BAZI yabancı futbolcuların ve hatta bazı takımların isimlerini okumak, spikerler açısından güçlükler doğurabiliyor.

Yani, evlerden ırak; kendinizi Nijerya-Bostwana maçı anlatırken düşününüz bir... Dili dolanır insanın! Geçtiğimiz haftalarda, UEFA Kupası’ndaki eşleşmelerin tamamını okumak gibi talihsiz bir işe kalkışan TV8 spikerinin bazı eski Doğu Bloku ülkelerini temsil edecek takımları okurken yaşadığı çaresizliği ve süper sallamalarını ibretle ve üzülerek seyretmiştim.

Gönül ister ki, Türkiye’ye gelen futbolcuların hepsinin adı Arçil veya Şota olsun ama yok böyle bir şey tabii ki!!!

Figo’ya Zigu diyen yorumcuları, maç anlatırken ismiyle başa çıkamadıkları futbolculara uyduruk lakaplar icat edenleri filan geçtik...

Ama mesela kaç sezondur Türkiye’de futbol oynayan Aurelio’nun adı nasıl yanlış okunabiliyor aklım almıyor.

Aurello’ deniyor, ‘Avurelyo’ deniyor, yazıldığı gibi okuyalım diyerek ‘Aurelio’ diyen çıkıyor. Fakat ‘Orelyo’ denemiyor bir türlü. Şimdi hep beraber okuyalım lütfen: Ooo-reeel-yooo!

Tam teçhizatlı yorumcu

PAZAR gecesi uzaktan kumandayla kanal kanal sektiğim dakikalarda telefon çaldı. Arayan arkadaşım, ‘Abi TRT’ye geç, Bülent Yavuz kopmuş...’ dedi.

Direkt TRT’ye döndüm ve Bülent Yavuz’un biraz maksadını aşan irilikteki sopası ve şişme futbol topu eşliğinde yaptığı yorumlara takıldım.

Bir ara Erman Toroğlu ve Hıncal Uluç’un programında vardı böyle bir canlandırma. Fakat Bülent Yavuz’un şovu da tedirgin ediciydi.

Bir ara topla dekoru deviriyordu, bayağı heyecanlandım.

Olay TRT ekranında cereyan ettiği için, programa biraz havuz problemi anlatılan Açık Öğretim Lisesi dersi havası da getirmiş o sopa.

Bu konuda söyleyeceklerim bundan ibaret galiba. Susuyorum...

Gizli kamera tartışması

HAFTANIN bombası Telegol’den geldi. Her ne kadar röportajın anonsu sırasında Ata Aksu’dan şok açıklamalar denilirken Aksu’nun suratının kapatılmasına niye ihtiyaç duyulduğunu anlayamasam da merakla bekledim.

Ata Aksu’nun ‘Levent Bıçakcı tombaladan çıktı...’ ve daha sonra telefonla canlı olarak bağlandığı sırada ‘O kadroyla tabii şampiyon olurlar canım’ şeklinde toparlamaya çalıştığı ‘Fener bu sene açık ara şampiyon olur’ açıklamaları ilginçti.

Röportajın ‘Salacak’ta, Kız Kulesi’nin karşısında oturmuşum...’ şeklindeki romantik açılımları da matraktı.

Etik’ vurgusunun çok sık yapıldığı Telegol’de ‘Yayınlanacağını söylemiştik ama biz, bu yüzden müsterihiz’ denilse bile röportajın gizli kamerayla çekilen bölümleri kafa karıştırdı. Ata Aksu canlı yayına bağlandığında ‘Kırgın değil kızgınım’ dedi, Telegol ekibi kendini haklı çıkarmaya çalıştı vesaire.

Neticede tabii ki, söylenmiş olanlar önemli. Ben bantın montajlanmamış halini de merak ettim. Acaba bilmemiz gereken ve midemizi biraz daha bulandırabilecek, insanı futboldan soğutabilecek başka neler konuşuldu?..
Yazarın Tüm Yazıları