Kurosava'nın çöplüğü

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Dünkü Avrupa gazetelerinin ya manşetteki ya da büyük puntodaki birinci sayfa haberini efsanevi Japon sinemacı Akira Kurosava'nın ölümü oluşturuyordu.

Zaten, 88 yaşındaki dahi yönetmenin vefat telgrafı pazar öğleye doğru Batı ülkelerine ulaştığında İngiliz BBC'den İtalyan RAİ'ye kadar bilimum medyalar flaş duyuru yaptılar. Gün boyunca Kurosava'yı anlattılar. Akşamleyin de program değiştirerek gece ekrana emsalsiz üstattan bir başyapıt getirdiler.

Ama merak ediyorum acaba Japonya'da böyle miydi?

Acep aynı ölüm haberi dünkü ‘Asai Shimbun’un manşetinde de yer buldu mu?

Tokyo'dan yayın yapan ‘NHK’ televizyonu ‘Manga’ dizinin gösterimi sırasında altyazı geçerek Akira Kurosawa'nın Buda'ya kavuştuğunu duyurdu mu?

Şüpheliyim !.. Hem de çok...

* * *

ŞÜPHELİYİM, zira 20'inci yüzyılın sinema devi kendi ülkesinde rağbet görmezdi.

Adı sanı bilinmezdi demeyeceğim ama dahi yönetmeni biraz dışlayarak O'na mecazi bir ‘İmparator’ sıfatını yakıştırmış olan Japon milleti bütün dünyanın, en azından Batı'nın nefesini kesen bu büyük ustayı iplemezdi.

Nitekim, kamera arkasına geçmek için paraya ihtiyaç duyan Kurosava son yirmi-otuz yıldır yen zengini Tokyo prodüktörlerden zırnık kopartamıyordu.

Bu yüzden de hala aşılamayan ilk gerçek çevreci film ‘Dersu Uzala’ Sovyet, Shakespeare'den emsalsiz bir uyarlama oluşturan ‘Ran’ Fransız, ‘samuray’ geleneğinin uzantısı ‘Kagemuşa’ da Amerikan sermayesiyle çekilmişti.

Açıkçası, Akira Kurosava kendi çöplüğünde ötebilen bir horoz değildi.

O'nun şöhreti ve forsu dış dünyada, bilhassa da uzak Avrupa'daydı.

* * *

OYSA Kurosava bir dizi Japon aydınına kısmen damga vurmuş olan ‘Batıcı’ etiketini taşımıyordu. Tersine, Meici İmparatorluğu veya ‘şogun’ derebeyleri dönemini işleyen yapıtlarıyla ‘yerliliğin’ veya ‘yerelliğin’ üstüne basıyordu.

Hatta hatta, sosyal içerikli bazı filmlerine rağmen yukarıdaki dönemlere duyduğu derin nostaljiyadan ve ‘ahlaki çöküş’e karşı sert eleştiriden dolayı nispeten ‘gerici’, en azından muhafazakar bir şahsiyet portresi çiziyordu.

O halde nasıl oluyor da Akira Kurosava kendi ülkesinde beğenilmiyordu?

Neden Japonlar tarafından yüceltilmiyordu ? Niçin es geçiliyordu?

Çünkü Akira Kurosava bireydi! Çünkü Akira Kurosava sürüde yürümüyordu.

Pazar günü ölen büyük yönetmen Japon aidiyetini daima ön plana çıkartmış olsa dahi, tüm ekonomik kalkınmasına rağmen hala Konfüçyüsçü cemaatlerin kollektif ve itaatkar ‘teba’ kimliğini aşamayan yurttaşlarından farklıydı.

O'nun toplumsal aidiyeti O'nun birey eleştirelliğini engellemiyordu.

Kurosava işte bunun için Batı'da, bilhassa da Avrupa'da tutuldu.

Akademik boyutlu ‘egzotika’ filmleri yaptığı için değil evrenselliği Japon boyut ve coğrafyasından yakalayan filmler ürettiği için usta payesine ulaştı.

Kendi çöplüğünde ötemeyen horoz diğer çöplüklerde kümesin kralı oldu.

* * *

BEN başka bir ülke daha biliyorum ki aidiyetlerini sahiplenen ama eleştirel bireyi de yakalayan horozlar kendi çöplüklerinde ötemiyorlar.

Ötmek ne kelime, ya susturuluyorlar ya da tekme tokat kışkışlanıyorlar.

Hele hele, söz konusu horozların evrensel dilden öttüğünü anlayan diğer çöplükler onları onaylar ve benimserse, yandı gülüm keten helva... Yerli kümes mensupları demin susturmaya çalışmış olduklarına beddua savurmaya başlıyorlar.

‘Oryantalist’ten ‘vatan haini’ne uzanan bir yelpazede küfür yağdırıyorlar.

Oysa bu horozlar aslında diğer kümesler nezdinde kendi çöplüklerine paye kazandırıyorlar. Taşıdıkları aidiyetin kimliğiyle ülkelerine onur veriyorlar.

Tıpkı büyük usta Akira Kurosava'nın kendi anavatanında tutulmamasına rağmen O'nun dış dünyada Japonya'yı sonsuz yüceltmiş olması gibi.













Yazarın Tüm Yazıları