Küçük çocukla taşınmak

Taşındık. Yakın mesafeler içinde ev değiştirmiş olsak da tıklım tıkış evimiz artık başka bir yerde. Üstelik evin içinde küçük bir afacanla bu işi becerdik.

Haberin Devamı

Eğer evinizde küçük bir çocukla taşınma programı içine girecekseniz Allah daha da yardımcınız olsun derim.

Efendim, ben evde koli hazırlamaya önceden başlayarak son gün işlemlerini hafifletmek istedim. Neyse ki Sinan da bana yardımcı oldu. Özellikle koli bantlama ve her şeyi içine fırlatma işlemi onun çok hoşuna gitti. O attı, ben çıkarıp tekrar yerleştirdim... Ama bana yardımcı da oldu. Onun odasını birlikte toplayarak onu da bu duruma hazırlamaya başladım. Tabii ilk olarak yeni evi boş olarak görmeye onu da götürdük ve durumu kendisine açıkladık.

Pek sıradan bir iş gibi algıladı. Ya da bize öyle gösterdi. Evin ufak ufak toplanması, boşalması hoşuna bile gitti. Geniş alanlarda epey koşturdu.

Daha küçük yaşlarda 1,5-2 gibi, taşınmanın biraz sorunlu olduğunu duymuştum. Çünkü bir arkadaşımın kızı yeni eve taşındıkları gece, yatma zamanı geldiğinde, ‘Hadi anne, eve gidip yatalım,’ diye sorun çıkarmıştı... Ona evlerinin artık burası olduğunu, burada yatıp burada yaşayacaklarını açıklamak zaman almıştı. Üç yaşından sonra bizde bu durum olmadı. Taşınma işleminin önceki gecesi ve taşınma gecesi Sinan annemde kaldı. Bütün o işlemler sırasında çocuğu bırakabileceğiniz bir yerin olması büyük avantaj. O kadar iş arasında bir de onun yaramazlıkları ve sorularıyla uğraşmak gerçekten zor olacaktı çünkü...

İlk önce küçük beyin odası yerleştirildi, hazırlandı. Hatta küçük bir de hediye koyuldu yatağın üzerine...

Sinan’ın kolay adapte olan bir çocuk olduğu kanısındayızdır ailece. Nitekim ben de öyleyimdir.

Ama ne olursa olsun biraz değişiklikler çarpıyor göze.

Mesela uyumasında kalkmasında sorun yok ama evin içinde farklı bir heyecanı, bir azgınlığı var. Bir de okula giderken sorun çıkarmaya başladı.

Senelerdir tıpış tıpış okula giden çocuk, birkaç gündür sıkı mızmızlık yapıyor. İlk seferinde ‘Peki, bu günü ben sana tatil ediyorum,’ diyerek ona izin verdim. Okuldan soğumasından korktum. Ama birkaç gün sonra tekrar ağlamaya başladı okulun kapısında...

Pes etmedik.

YENİ EVDE İLK SORU: ÇÖP KAMYONU GEÇECEK Mİ

Evet, her ne da kadar adaptasyonu kuvvetli de olsa, yeni düzene hemen ayak uydurabilse de nihayetinde küçücük bir çocuk. Biz büyükler bu kadar etkilenirken onun hissiz kalmasını bekleyemeyiz. Ama bazı tavizleri vermek de riskli geliyor bana. Bilmiyorum ama umarım okul konusunda daha fazla sorun çıkarmaz.

Evin içinde de odasından çok diğer odalarda azgınlık durumunda. Belki de odasını aynı şekilde kurduğumuz için ona değişik gelmiyor ve evin diğer yeni bölümlerinde takılmayı tercih ediyor.

Eski evde sabah geçen çöp kamyonunu beklemek ve onu izlemek en büyük zevklerinden biri idi...

Buraya taşınınca da ilk sorusu, ‘Buradan çöp arabası geçecek mi?’ oldu.

Son gece oturup salona şöyle bir baktım. Sinan altı aylıktı bu eve girdiğimizde. Müthiş bir değişim dönemi yaşamıştım bu evde. Pencere pervazına sıra sıra arabalar dizilirdi, sokaktan geçen arabalar sayılırdı, tam karşımızdaki gece lambası, kriz sırasında ‘aydede’ diye yutturulur, oğlan sakinleştirilirdi. Eve yürümek zevkli idi çünkü sakin ve geniş bir kaldırım vardı. Bunlar yeni ev düzeninde olmayacak. Biliyorum, yeni oyunlar, yeni takıntılar çıkacak ama demek istediğim, eski evden ayrılırken ilk defa bu kadar farklı hissettim. (Ki altı senelik evlilikte dördüncü evimiz olduğunu göz önüne alırsak, tecrübeli sayılırız!) Evin kendisinden çok oğlumla burada yaşadıklarım geçti gözümün önünden...

Ne diyelim, umarım herkesin yeni evi eskisinden iyi olur... Her bakımdan...

Bir annenin çocuğuyla keyif yaptığı anlardan biri de onu giydirdiği zamanlardır. Kendi giyimlerinden daha çok çocukların giyimine özen gösteren anneler, çocuklarının farklı, tarz sahibi, düzgün ve temiz görünmeleri için ciddi bir şekilde çocuk modasını da takip etmeye başladılar. Kimileri bulabildikleri kıyafetlerden memnun kalırken, kimi anneler daha farklı kıyafet arayışına giriyor.

Eski bir halkla ilişkiler şirketi sahibi Müge Ersin (34), kendi tarzını çocuklarında da görmek arzusuyla işinden elini ayağını çekip çocuk modasına giren bir anne.

BU YAZ NE GİYECEKLER

Muse 2004 koleksiyonunun ismi Karnaval. Pantolonların, elbiselerin, tişörtlerin üzerinde renkli düğmeler ve kıyafetlerin üzerinden sarkan renkli ipler var. Koleksiyona turkuaz, fuşya ve beyaz hakim. Jean salopetler, mini elbiseler, kapri pantolonlar, mini şortlar, şık eşofmanlar ve hatta özel olarak tasarlanmış plaj kıyafetleri ve tüm bu kıyafetlere uygun aksesuarlar var.

Çocuklarını istediği gibi giydirmek için mesleğini bıraktı çocuk modası işine girdi

Küçücük kızlar modayı takip ediyor


Altı yaşına kadar olan kızlar cicili bicili, fırfırlı, tüllü, güllü kıyafetleri tercih ediyor. Altı yaşından sonra sporlaşmaya başlıyorlar. Modayı takip ediyor ve anneleri gibi giyinmek istiyorlar. Pantolonlara yöneliyorlar. Bu yaşlarda kızlar ne isterse o seçiliyor. İnanın, annenin hiçbir etkisi olamıyor. Hatta bazen anne çok beğendiği bir kıyafeti empoze etmeye çalışıyor ama kızı oralı bile olmuyor.

Müge Ersin ilham perisi adında çocuk giysileri üretiyor. 2002 yılında işini bırakıp, iki çocuğunun ona verdiği ilhamla Lasalle’ın kurslarına katılarak kendini yeni işine hazırlamaya başlamış. Daha sonra da kendi farklı tarzını, çocukların ihtiyaçlarını ve eğitimini birleştirerek çocuk giyimi alanında çalışmaya başlamış:

‘Çocuklarımı istediğim gibi giydiremiyordum. Hem spor hem şık hem de rahat kıyafetler arıyordum. Hepsini birden bulduğum kıyafetler yoktu. Yurt dışında satılanları da her zaman almak mümkün olmuyor. Bu yüzden bu işe girdim. Şimdi 2 - 12 yaş arası kızlar ve erkekler için fonksiyonel ve şık kıyafetler tasarlıyorum. Koleksiyonumuzu çocuklar ve aileleriyle kurduğumuz yakın kontak ve fikir alışverişleri sonucunda oluşturuyoruz. Kumaşlarımızı seçerken de çok hassasız. Günümüzün rahat, doğal, kaliteli ve yeni tekniklerle hazırlanan kumaşlarını kullanıyoruz. Pratik, özgün, güçlü, kendine güvenen, pozitif düşünen çocuklar bizim hedefimiz...’

Başta siparişle başladığı üretim şu anda hızlanmış. Hazır pek çok şey bulmak mümkün. Doğum günleri ya da özel günler için sipariş üzerine çalışabiliyor. Şimdilik sadece İstanbul Mayadrom Uptown’da standı olan Ersin, yakında Çukurcuma’da da bir satış noktası açacak.

Doğrusunu isterseniz Müge Ersin’in standında şu aralar kız çocuk kıyafetleri daha ağırlıklı. Ama kış sezonunda erkekler için atağa geçecek:

‘Kızlarda uçabiliyorum. Kızım Leyla’nın da bana katkısı büyük. Artık çocuklar ne giymek istediklerini biliyorlar. Sadece annelerinin yönlendirmesiyle giyinmiyorlar ve bu bana çok yardımcı oluyor.’

Öykü Yarışması ve Çocuk Filmleri Festivali

Garanti Bankası, çocukları erken yaşta bankacılıkla tanıştıran Mini Bank etkinlikleri kapsamında bu yıl ilk kez Garanti Mini Bank Uluslararası Çocuk Filmleri Festivali’ni gerçekleştirecek. Türsak Vakfı işbirliğiyle düzenlenecek festivalden önce, 7-11 yaş grubundaki çocuklar arasında bir öykü yarışması yapılacak. Çocuklar, ‘Filmimin Hikayesi’ konulu yarışmaya hayallerindeki filmi yazarak katılabilecek. Jüri tarafından seçilecek 50 öykü daha sonra bir kitapta toplanarak içinde hikayesi bulunan çocuklara ödül olarak hediye edilecek. Yarışmaya katılmak isteyen çocuklar ad, soyadı, yaş, adres ve telefon numarası bilgilerini ekledikleri en çok iki sayfalık öykülerini, 15 Nisan’a kadar hikaye@tursak.org.tr e-posta adresine ya da Türsak Vakfı’na gönderecek. Kazananlar, 14-17 Mayıs 2004 tarihleri arasında yapılacak Garanti Mini Bank Uluslararası Çocuk Filmleri Festivali’nin açılış gecesinde açıklanacak.

ANNEMİN KÖŞESİ

Annem yine benden bir adım önde

Şöööyyyle arada bir annemle dolaşmayı pek severim bilirsiniz. Hatta beraber mağazalara girmeyi daha da çok severim. Hatta, onun tanıdığı ve indirimi olan mağazalar daha da hoşuma gider. Eh, yeni sezon yaklaşıyorken arada bir moda dünyasına attırmazsak olmuyor ana kız. Her ne kadar ben Milliyet’in Vitrin ilavesinden ayrıldığımdan beri elime yeni yeni moda dergisi almaya başladıysam da, annem 30 senedir bu alışkanlığından vazgeçmedi. Artık beni de olaya daha iyi dahil etmek için o koca koca, ağır dergileri bana taşıttırıyor. Ben de hırsımdan bakmaya başladım dergilere. Ama beni heyecanlandırmıyorlar. Beymen’de 970 milyon liraya satılan Christian Dior tişört de heyecanlandırmıyor beni. Hele iki ay giyilecek yazlık kıyafetlere para harcamaya kıyamıyorum açıkçası. O yüzden ana kız bedenlerimizi birbirimize yakın tutup ortak giyimi sürdürmeye devam etmek durumundayım. Hatta bazı şeyleri, ‘Anne bu sana o kadar yakışmadı, bana daha çok yakıştı,’ diyerek kendi dolabıma almayı da hedefliyorum.

Bu arada uzun yıllar sonra jean almaya karar verdiğimi de duyurmak istedim. Ama anam yine bir adım önde. Ben jean’in en klasiğinin peşinde koşarken o eskilerine bile taşlar, incik boncuklar işletmiş, her birini birer tablo haline getirtmiş. Tam zıtlaştık yine...

Yazarın Tüm Yazıları