Krizde şirket yönetimi

Ege CANSEN
Haberin Devamı

Ortada bir kriz falan yok. Ama, başta turizm olmak üzere bazı sektörlerde belli bir talep noksanı yaşandığı da gerçek. Hazır, iş alemi ciddi bir sorunla karşı karşıya değilken, ‘‘ekonomik kriz dönemlerinde şirketler nasıl yönetilir’’ sorusu hakkında birkaç temel hususa değinmek istiyorum.

1. Ekonomik kriz, milli gelirin, bir önceki yıla göre küçülmesidir. Bu küçülme ne kadar büyükse, kriz de o kadar ciddi demektir. Milli gelirin geri gitmediği yıllara kriz senesi demek yanlıştır. Olsa olsa ‘‘durgunluk’’ nitelendirmesi yapılabilir. Sadece bir veya birkaç sektörde gerilenme varsa, buna özel bir sorun olarak bakılır. Krizden yine bahsedilemez.

2. Ekonomik hayat, diğer bir deyişle, iş hayatı mutlaka dalgalanma gösterir. Yani, talep bazı yıllar artar, bazı yıllar geriler. Bundan daha doğal bir şey yoktur. Şirketler bu gerçek hesaba katılarak yönetilir.

3. Şirketlerin genelde yakalandıkları iki tipik hastalık vardır. Birincisi ‘‘kârsızlık’’, ikincisi ‘‘nakit sıkışıklığı’’dır. Şirketi ‘‘iyi’’ yönetmek demek, bu iki parametreyi daima ‘‘artı’’ değerde tutmak demektir. Buna genel veya sektörsel kriz devreleri dahildir.

4. Kriz devrelerinde çuvallayan ve ağlaşan yöneticiler (veya müteşebbisler) iş bilmeyenlerdir. Bunlar aynen, sert ve fırtınalı havalarda denizcilikten nefret edip, karaya çıkmaya karar veren kaptanlara benzerler. Yüksek talep devrelerinde şirket idare etmek çocuk işidir.

5. Kriz devrelerinde şirket idare etmenin ön ve temel şartı, şirketi, kriz devrelerine dayanıklı bir yapıya uygun inşa etmektir.

6. Şirketler, normal olarak kriz devrelerini, belli bir oranda sıkışmakla birlikte atlatırlar. Sadece, yapılanması sakat şirketler kriz devrelerinde çok sıkışır, hatta batar. Kriz, bir bakıma, şirketler ve yöneticileri için ‘‘sınav’’ işlevi görür.

7. Kriz devrelerinde öncelik ‘‘nakit’’ yönetimindedir. Bu devrelerde ‘‘kârlılık’’ önemde ikinci dereceye düşer. Kriz olmayan devrelerde de ‘‘kârlılık’’ birinci önem derecesindedir. Kârlı şirket her zaman borç bularak ve faizini ödeyerek nakit sıkışıklığını aşar. Bu yüzden, kriz olmayan devrelerde, kârlılığa yeteri kadar dikkat etmeyen şirketler, krizlerde en büyük darbeyi yer. Bu şirketler, aktifi pasifiyle dengelenmemiş ‘‘spekülatif pozisyon kârları’’ peşinde koşan kuruluşlardır.

8. Çoğu zaman ‘‘nakit sıkışıklığı’’ şeklinde görünür hale gelen ‘‘şirketin zor duruma düşmesi’’ aslında ‘‘kârsızlık’’tır. Kârsızlık, krizlerde agrandize olduğu için, şirket öncelikle nakit darboğazına girer. Bu sıkışıklığın gerçek sebebinin, kârsızlık olduğunun farkında bile olmayan yönetici veya müteşebbisler, kârsızlığı yaratan sebebi izale etmeden, nakit sıkışıklığını gidermeye çalışır. Zararı, pahalı borçla finanse eder. İşte bu, sonun başlangıcıdır.

9. Kriz zamanı ilk yapılacak iş, ‘‘iktisadi kârlılık’’ hesabı yapmaktır. Kurtarma ve hayatta kalma operasyonlarının esası, bu hesap pozitif sonuç verinceye kadar ‘‘bilanço küçültmektir’’.

SON SÖZ: Kârsızlık kansızlık, kansızlık dayanıksızlıktır.













Yazarın Tüm Yazıları