Köşe yazarının maymun olarak portresi

GENÇ adam sabah uyandığında aynaya bakmadan düşünmeye başladı.

O gün hayatında yeni bir dönem başlıyordu.

Köşe yazarlığına başlayacaktı.

Aynaya bakmadan düşünmeye devam etti.

"Hayat; Barry White dinleyerek viski-kola içmekle geçen uzun bir hafta sonudur."

* * *

Bir gece önce, komünist bir kızla birlikteydi.

Ama ondan yedi saat önce kendi kendine şunu söylüyordu:

"Sevişecek yerde Flaubert'in mektuplarını okuyorum."

Yedi saat sonra sevişirken, kendini yine kendiyle konuşurken buldu.

İçindeki biri, ötekine şöyle diyordu:

"Her kadın yalnızlıktan iyidir."

Fakir komünist kızları, zengin sürtüklerden daha seksi buluyordu.

Sebebini de şöyle açıklıyordu:

"Fidel Castro hakkında çok kötü konuşmamanız şartıyla, daha ilk gece nazlanmadan yatağa giriyorlar."

* * *

Bir gün önce kafası bayağı karışıktı.

Kendisini terk eden sevgilisi, şu hoş ve kalleşçe cümleyi kulağına fısıldayıp, hemen arkasından başka biriyle nikáh memurunun önüne oturmuştu:

"Bu kadar mutlu olmam ne kötü... Seninle o kadar mutsuz olabilirdim ki..."

Eski sevgilisine öfkeyle bakarken, ağzından şu intikam cümlesi dökülmüştü:

"Bir kadın, ayda kaç erkekten sonra fahişe olur?"

Bir ara dikkat etti.

Yataktan kalkalı epey olduğu halde, hálá aynaya bakmamakta ısrar ediyordu.

"Neden" diye sordu.

Acaba, aynaya baktığı an, o portreyi görmekten mi korkuyordu?

Köşe yazarının maymun olarak portresini...

* * *

Komünist kızla sevişmeden önceki saatleri düşündü.

Defterine şunları yazmıştı:

"Yemekten sonra Paris sokaklarında yürüdük, rüzgár hafif ve ılıktı, ben biraz kırmızıydım ve sohbete renk katmak için ona evlenme teklif ettim."

Halbuki evlenmesine falan hiç gerek yoktu.

Fidel Castro aleyhine atıp tutmamak bile yeterliydi sevişmek için.

Kendini seksüel bir Marksist olarak görüyordu ve iki orgazm arasına şu müthiş tezi sokuşturmuştu:

"Sarkıntılık, sınıf mücadelesinin başka yöntemlerle devamıdır."

* * *

Sonra kahvesini içti, yatağı kadar perişan saçlarını düzeltmeden aynanın karşısına geçti ve baktı.

Maymun, bir köşe yazarının arabı olarak, orada öyle karşısında duruyordu.

Büyük bir cesaretle ona baktı ve içinden geçenleri hiç sansürlemeden defterine yazmaya başladı:

"Köşe yazarlarından bıktım usandım artık. Homurdanmaları için para ödenen bütün o yazarlardan, diş gıcırdatma rekortmenlerinden daha yorucu bir şey olamaz.

Dergiler, sipariş üzerine öfkelenen, az ya da çok ünlü free-lance yazarlardan geçilmiyor.

Sayfanın sol üst köşesinde fotoğraflarını görüyoruz.

Rahatsızlıklarını iyice belli etmek için kaşlarını çatıyorlar.

Benim sıram da geldi işte. Haftada bir tiksinmem, her cuma, cumartesi, pazar yakınmam gerekecek.

Haftalarım, homurdanmak için sağda solda bahane kırıntıları aramakla geçecek.

Otuz dört yaşında, ücretli bir dırdırcı ihtiyar olacağım."

* * *

Aynadaki portreye bunları söyledi, arkasından giyinmeye başladı.

O gün köşe yazarı oluyordu.

Artık sevişmek yerine Flaubert bile okumayacak, sadece köşe yazısı yazacaktı...

Not: 1980’lerin başında, benim 21'inci yüzyıldaki yazarımın John Irwing olacağını düşünüyordum. Anlıyorum ki, o değil, Frederic Beigbeder olacakmış.

Geçen hafta onun, Doğan Kitap'tan çıkan yeni kitabı "Romantik Egoist"i okudum.

Bir an kendimi 18 yaşında Camus'nün "Yabancı"sını ve Sartre'ın "İş İşten Geçti"sini okurken buldum.

Onlara biraz da Boris Vian eklendi.

Sonra oturup bazı cümleler aldım, kendi kendime yeni bir puzzle kurdum. Dekoru değiştirdim, zamanları ve insanları birbirine karıştırdım.

Sonunda ortaya bu çıktı.

İçinde hálá biraz isyan ve serserilik kalmış herkese bu kitabı tavsiye ediyorum.

Önce okuyun, sonra aynaya bakın diye...

Bir de sakın alınmayın.

Yazıda adı geçen veya geçmeyen, olan veya olmayan kişi ve mesleklerin gerçek kişilerle hiç ilgisi yoktur.

O maymun, sadece ve sadece aynaya bakan kişiydi.
Yazarın Tüm Yazıları