Korku dağları bürüyünce

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Selçuk Parsadan, örtülü ödenek parasını dolandıran ilk kişi olarak dünya tarihine geçmeye hak kazandı. Ama böylesine büyük başarılar bazen tek taraflı olmaz!

Tansu da devletin örtülü ödenek parasını dolandırıcılara kaptıran ilk ‘‘başbakan’’ olarak tarihte hak ettiği yeri aldı!

Şu olaya kısaca bir bakalım ve yakın geçmişi anımsayalım:

Tarih 11 Mayıs 1996 Cumartesi. Öğleden sonra gazetede yazımı yazarken, Selçuk Parsadan isimli biri beni telefonla arıyor. Örtülü ödenekten para dolandırdığını, emekli orgeneral Necdet Öztorun ismini vererek Tansu ile birkaç kez telefonla konuştuğunu, Özel Kalem Müdürü Akın İstanbullu'nun, Başbakan Tansu'nun emriyle kendisine örtülü ödenekten 5.5 milyar Törkiş lira nakit verdiğini anlatmaya başlıyor. Önce inanmıyorum, saatler sonra inanıyorum.

Ayrıntısı çok ilginç bir gazetecilik hikâyesidir. Onu da bir gün burada olduğu gibi yazacağım.

Ertesi gün, yani 12 Mayıs Pazar günkü yazımda Parsadan olayını Türk basınında ilk kez ben gündeme getiriyorum.

***

Benim yazımın çıktığı gün ortalık birbirine giriyor. Gazeteciler Akın'ı arayıp bilgi istiyorlar. Akın şöyle diyor:

‘‘Örtülü ödenekten para verdiğimiz doğrudur... Ancak ben bunların dolandırıcı olduğunu Emin Çölaşan'ın yazısından öğrendim.’’

Bu konuşmalar bantlarda var.

Ortalık birbirine giriyor ve Tansu'dan ses çıkmıyor!

Selçuk Parsadan bir süre sonra yakalanıp mahkemeye çıkarılıyor. Örtülü ödenekten para dolandırdığını mahkemede de itiraf ediyor ve mahkûm oluyor.

Selçuk ne zaman ki ceza yiyor, işte o zaman Tansu ve Akın telaşa kapılıyor!

***

Mahkeme aylarca sürüyor. Sonuçta Parsadan hapis cezası alınca, bunlarda jeton düşüyor!

‘‘Eyvah, Yargıtay bu kararı onaylarsa, biz de suçlu duruma düşeceğiz. Devletin örtülü ödenek parasını dolandırıcılara kaptırdığımız yargı kararıyla kesinleşecek ve başımız derde girecek...’’

Mahkeme aylar önce bitiyor, dosya Yargıtay'a gidiyor. Tansu ve Akın, son dakikada Yargıtay'a dilekçeler vermeye başlıyorlar. Dava önceki gün karara bağlanacak. Bunun hemen öncesinde Akın üç, Tansu bir dilekçe veriyor. Kendilerini savunuyorlar.

(Dilekçelerin ayrıntılarını Oya Armutçu'nun bugünkü haberinde okuyacaksınız.)

Yargıtay bu dilekçeleri alıyor ve davayı 1998 yılı ocak ayına erteliyor. Yani Tansu bu arada 45 gün zaman kazanmış oluyor. Niçin veriyorlar bu son andaki dilekçeleri?..

Çünkü Yargıtay bu mahkeme kararını onayladığı anda, Tansu da suçlu duruma düşecek ve örtülü ödenek parasını dolandırıcılara kaptırmaktan yargı önüne çıkacak!

Dokunulmazlığı kaldırılacak, yargılanacak ve Selçuk gibi o da içeri girecek.

Korkuyor. Korku dağları bürüyor. Bu yüzden son anda Yargıtay'a dilekçeler verip işi uzatmaya kalkışıyorlar.

***

Mahkeme yargılamayı bitirmiş. İfadeleri almış, delilleri toplamış, tanıkları dinlemiş ve dosyayı inceleyip Selçuk Parsadan'a hapis cezası vermiş. Bu aşamadan sonra Tansu-Akın ikilisinin Yargıtay'a yeniden dilekçe verip ‘‘Biz masumuz’’ gibi beylik laflarla işi uzatmaya hakları var mı?

Dün bu ‘‘ince’’ konuyu Yargıtay mensupları dahil hukukçulara sordum. Ortaya iki görüş çıkıyordu:

1- Yargıtay, sadece önüne mahkemeden gelen dosyayı inceler. Yeni delil toplamaz, yeni dilekçe almaz. Mahkeme, kararını vermiştir. Yargıtay'ın işi bu kararı görüşmektir. Tansu Çiller kendi siyasal çıkarları açısından zaman kazanmak istemekte ve dilekçe vererek Yargıtay'ı bu oyununa alet etmektedir. Nitekim bu yöntemle 45 gün zaman kazanmıştır.

2- Yargıtay, ceza davalarında son dakikaya kadar dilekçe veya delil kabul edebilir.

***

Tansu ve Akın, verdikleri dilekçelerde yeni bir şey söylemiyorlar. Somut bir belge veremiyorlar. Sadece olayı inkâr ediyorlar.

Yargıtay şimdi bu dilekçeleri inceleyecek. Belki kabul edecek ama belki de reddedecek.

Eğer reddeder ve mahkemenin kararını onaylarsa, işte o zaman yandı gülüm keten helva!..

Çünkü devletin sadece gizli savunma ve istihbarat giderleri için kullanılması gereken ve bu amaçla başbakanın namusuna, şerefine ve anasından emdiği süte emanet edilen örtülü ödenek, Tansu tarafından dolandırıcı şebekesine kaptırılmıştır!

Yargıtay, önümüzdeki ocak ayında bu konuda tarihi bir karar verecek.

Parsadan'ın cezası onandığı takdirde, Tansu zor durumda kalacak. Hesabını belki de Yüce Divan önünde verecek. Göreceğiz bakalım!

TIK YOK!

Dün ve önceki gün burada Ahmet Özal'a Emlak Bankası, Halk Bankası ve Vakıflar Bankası tarafından hortumlanan ve geri dönmeyen milyonlarca dolar tutarındaki kredileri yazdım.

İş o boyuta varmıştı ki, Hüsamettin Özkan gibi DSP'li bir bakan bile, altında imzası olan yazısında ‘‘Halk Bankası'ndan götürdüklerini açıklamak mümkün değildir. Bu bir ticari sırdır’’ diyebiliyor, ANAP'Metin Gürdere ise Vakıflar Bankası'ndan hortumlanan paranın ne kadar olduğunu gizliyordu!

İki gün üst üste yazdığım bu konuda birilerinden, bazı devlet yetkililerinden falan bir açıklama, bir yanıt bekledim.

Tık yok!

Bir Allah kulu aramadı, bir şey söylemedi, açıklama yapmadı.

Devletin bankaları soyulmuş. Bunu herkes biliyor ama kimse bir şey yapmıyor. Tam tersine, olup bitenler Türk milletinden gizlenmeye çalışılıyor.

İktidarda kimin, hangi partinin veya hangi koalisyonun olduğu hiç fark etmiyor!

Türkiye bitmiş. Kibar hırsızlar ve ortakları, Türkiye'yi bitirmişler.

Yazarın Tüm Yazıları