Koç, neden İstanbul Bienali gibi riskli bir alanda

11’NCİ Uluslararası İstanbul Bienali’ne pazar günü kaldığımız yerden devam.

Bu kez sponsorlar penceresinden.

Haberin Devamı

Bienalin 2016 yılına kadar sponsorluğunu üstlenmiş olan Koç Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç ve Bilgi Grubu Başkanı Ali Koç ile dün öğle yemeğindeyiz.

2006 yılından beri “Meslek Lisesi, MemleketMeselesi” gibi sosyal sorumluluk projeleri              başlatan Koç Holding, 2007 yılında kapsamlı bir şekilde sanat ve kültüre destek kararı almış.

İKSV ile masaya oturulmuş.

“Farklı ne olsun” sorusuna cevap aranırken İstanbul Bienali’ nin hiç sponsoru olmadığı fark edilmiş.

Gerçekten, İKSV’nin müzik, caz festivallerinin sponsorları varken şimdiye kadar uluslararası bianelin sponsorunun olmaması hayli ilginç.

Mustafa Koç “çünkü bienal riskli bir alan” diyor.

Neden riskli?

Haberin Devamı

Hem içerik açısından, hem sermayenin çağdaş ve güncel sanatı desteklemesinin getireceği eleştiriler açısından.

İçerik meselesini Ali Koç hatırlatıyor.

2007 Bienali’nde bir sanatçının minareleri füze olarak göstermesi oldukça tepki almıştı.

Güncel sanat, sanatçının düşüncelerini özgürce ifade ettiği, yaratıcılığına sınır koymadığı bir alan.

 

BU YIL 150 BİN ZİYARETÇİ

 

Esasında Cente Pompidou Müzesi’nin Başkanı Alain Seban’ın dikkat çektiği gibi “Basit ama derinliği ve duyarlılığı olanbir sanat”.

Mustafa Koç, “Sanatta eleştirel ve özgür düşünceyi destekleyerek daha çok değer yaratabileceğimize inandık” diyor.

Bunun anlamı şu:

Güncel sanatın tabana dahafazla yayılması.

Neticede, köklü sermayesi ve özgüveni olan bir grubun sponsorluğunun İstanbul     Bienali’ni daha da güçlendireceğinden hiç kuşku yok.

Nitekim Koç Holding İletişim Koordinatörü Oya Ünlü Kızıl’ın dikkat çektiği gibi sayılar da bunu           ortaya koyuyor.

2005 yılında bienali gezenlerin sayısı 50 bin.

Koç’un sponsorluğundan sonra 100 bine fırlamış ki bunların 20 bini de üniversite öğrencisi.

11. Uluslararası İstanbul Bienali’nde ise ziyaretçi sayısının 150 bin olması bekleniyor.

Haberin Devamı

Yabancı müzelerin ve yabancı koleksiyonerlerin ilgisine Pazar günü değinmiştim.

Örneğin, cumartesi gecesi Hitay Yatırım Holding Başkanı Emin Hitay’ın evinde verdiği bienal partisinde İtalya’nın Bergamo şehrinden İstanbul Bienali için gelmiş bir grup koleksiyonere rastlayınca az şaşırmadım.

 

2 MİLYON EURO’YA MAL OLUYOR

 

Bu arada Koç’un sponsorluğu üç önemli şeyi de kapsıyor.

* Üniversite öğrencileri sergileri bedava gezebiliyorlar.

* 6-14 yaşları arasındaki çocuklar sanat atölyelelerine katılabiliyorlar.

* En önemlisi meslek liselerindeki sanat öğretmenleri küratörlerin eşliğinde “hızlandırılmış” bir sanat eğitiminden geçiyorlar.

Bu da 15 bin öğrencinin modern ve çağdaş sanatla tanışması demek.

Haberin Devamı

Bence sadece bu bile başlı başınaçok önemli.

Öğle yemeğinde Koç Grubu’nun bienal sponsorluğu için ne kadar para ayırdığı soruldu.

Hem Mustafa Koç, hem Al Koç, “grubun kültürüne ters      düştüğü” gerekçesiyle miktarı açıklamaktan kaçındılar.

Sadece Oya Ünlü Kızıl bienalin İKSV’ye 2 milyon Euro’ya mal olduğu söyledi.

Venedik Bienali’nin bütçesinin bunun birkaç kat üstünde olduğunu söylemeye gerek yok sanırım.

İstanbul Bienali’nin dünyada giderek daha fazla ses getirmesi Mustafa Koç’un dediği gibi İstanbul’un ve Türkiye’nin imajına da büyük katkı sağlıyor.

Netice Koç Grubu’yla İstanbul Bienali “evliliği”, modern ve çağdaş sanata büyük bir sermaye grubunun kol kanat germesi açısından Türkiye adına son derece sevindirici.

Haberin Devamı

 

Fransa’nın Türkiye tartışmalarında nihayet söz sahibi oluyoruz

 

TÜSİAD geçen hafta Paris’te önemli bir girişime imza attı.

Türkiye’nin Fransa’da sesini duyurabileceği bir platform anlamında “Paris Boğaziçi Ensitüsü” adı altında bir düşünce kuruluşuna ön ayak oldu.

Bağımsız Türkiye Komisyonu’nun ikinci raporu nedeniyle Paris’te olduğumuz günlerde hayata geçen “Paris Boğaziçi Enstitüsü”nü Bilim Kurulu üyelerinden Ümit Boyner ile yeni oluşumu konuştuk.

Boyner,“Fransa’da yıllardır basmakalıp, önyargılı Türkiye tartışmalar sürüp gidiyor. Üstelik bizi tanımayanlar yapıyor bu tartışmaları” diyor.

“Boğaziçi Enstitüsü”nün misyonu işte tam bu noktada ortaya çıkıyor.

Haberin Devamı

Çünkü, Türkiye’yi iyi bilen Fransız aydınlarını da yanına çekerek Fransa’da Türkiye yanlısı bir kamuoyu oluşturmayı hedefliyor.

Sarkozy’nin, Türkiye’yi savunan bazı Fransız aydınlarının “seslerini kıstığı” kanısındayım.

“Paris Boğaziçi Enstitüsü”nün Bilim Kurulu’nda “seslerini” duyurmak isteyen Fransız aydınları var.

Örneğin yıllar önce İstanbul’da tanımış olduğum Profesör Alexander Adler.

Örneğin, Osmanlı tarihini çok iyi bilen Profesör Gilles Veinstein.

Yine İstanbul’da tanımış olduğum Fransız Sosyalist Partisi’nin ağır toplarından, eski AB Bakanı Pierre Moskovici de Bilim Kurulu’nda.

Boyner, yeni düşünce kuruluşlarının yapmak istediklerini özetlerken, “Düzenli aralıklarla toplantılar düzenleyerek bir nevi Bilderberg gibi çalışmak, Fransız kamuoyunda belirli hedefleri kazanmak için politikalar üretmek istiyoruz” diyor.

Fransa’da Türkiye’yle ilgili doğru tartışmaları, doğru insanlarla yapmak.

En önemlisi Sarkozy sonrası işbaşına gelecek ekiple bugünden ilişki kurmak.

“Paris Boğaziçi Enstitüsü” çok büyük bir boşluğu dolduracak.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları