Yazmak, her şeyi büyüye çevirmektir!

Güncelleme Tarihi:

Yazmak, her şeyi büyüye çevirmektir
Oluşturulma Tarihi: Aralık 09, 2019 15:37

‘Hatırla Barbara Yağmur Yağıyordu’da ‘aylak okur’uyla sohbete koyulan Onur Caymaz, ‘Söyle Juliet Sana Ne Yaptım’da muhabbete devam ediyor... Serinin ikinci cildi; okurları İstanbul’un sahaflarından Mısır’daki piramitlere, 1772’deki bir akıl hastanesinden pasaport bekleyen Camus’ya kadar uzun bir yolculuğa çıkarıyor. ‘Yazı macerasının devamını’ içeren kitabı, Onur Caymaz anlatıyor...

Haberin Devamı

BİR SÖZÜM KALMALIYDI ŞU KUBBE ÜSTÜNE!
Yedi-sekiz yıl önceydi. Deniz gören bir kahvede oturuyorum, Emirgan’da olmalıyım... Niye oradaydım, hatırlamıyorum. Bir arkadaşım ölmüştü o gün galiba. Arkadaşlarımın ölebileceği yaşa gelmiştim demek, ölüm var diye düşünmüştüm bir çakımla, aniden... Ölüm var! Çok eskiler “Memento mori” demişlerdi, “unutma ölümü!” Elimde bir roman, önümde boş ıhlamur bardağı, çevremi nargile dumanları sarmış, her şey her an bir büyüye çevriliyordu. Hani Yaşar Kemal ‘Demirciler Çarşısı Cinayeti’nin başında durup dururken her şeyi sarıya batıran bir sarı yağmur anlatır ya, onun gibi, büyülü bir an. Sanatta en çok inandığım şey, bu büyüdür hep zaten. Yazmak tam da budur, her şeyi bir anda büyüye çevirmek! Ölüm vardı evet, yanı yöresi eksiliyordu insanın ve ne çok şey yazmıştım orada burada, dergilerde, gazetelerde; ne çoğu kaybolup gitmiş yazı maceramın. Biliyorum hiçbiri dünyanın en değerli metinleri değil, en değerli metin ne, onu da zaman gösterir, biliyorum, yine de bunca iz bıraktığım yolda kaybolmuştum. Bir sözüm kalmalıydı şu kubbe üstüne! O toplam orada burada dağınık durmasındı. Ben de o akşam orada; bir deneme serisi tasarladım. Deniz uzaktaydı, deniz öyledir ve büyüktü. İyiydi. Aklımda bir şeyler kıpırdanıyor, etraftaki duman dağılıyordu. Sıradan bir deneme kitabı olmasın diye bölümler, isim formatları, renkler düşünmüştüm. Kanımca bağlam çok önemlidir! Bir şeyi niye, neyle yaptığım tamam ama nasıl yaptığımla çok ilgilenirim. Şu dünyada duruşuma, var oluşuma biçim ararım hep. Bu biçim olmazsa uyumsuz olur olanlar... Edip Cansever, “Bu uyum korkunçtur Yakup” diye boşuna demedi. İşte bu türden kaygılarla ortaya çıktı bizim sanat ve hayat üzerine doksan dokuz denemeden oluşan kitap dizimiz. ‘Söyle Juliet Sana Ne Yaptım’, serinin ikinci cildi. 

Haberin Devamı

YAZI DEDİĞİN, BİRAZ DA KAYGI DEĞİL Mİ?
Kaliteli okurun, müşteri değil, gerçek okur olanların gözlerine ihtiyacımız var. Bu yazılı malzeme sayesinde onunla karşılıklı birbirimizi geliştiriyoruz işte. “Hızla büyüyecek kalbimiz” diyordu Turgut Uyar, öyle. Bir kaygıdan yola çıkarak yazılmış ‘Hatırla Barbara Yağmur Yağıyordu’, serinin ilk durağıydı. Yazı dediğin biraz da kaygı değil mi? Neden olmasın. İnsan bir gün yok olup gider, kâğıt yok olmaz çünkü. Yazı dediğin, insanın bir gün yok olacağı endişesi; yazı, köşeye sıkışmış birinin cevabı zamana... Necatigil üstadın Lamba diye şiiri var, odur işte: “Şişesinin etrafına/Siper ettim ellerimi/Sönüyor./Anlaşılan yağı bitti/Sonra/Sonrası hiç tabi./Öteki odalarda/Lambalar/Yanıyor...” Sönmesin ışığım diye çıkagelmişti ilk cilt. Üstelik düşündüğümden daha fazla ilgi göreceğini o zaman bilemezdim. Kahvede otururken üç yılda bir, bir seri daha hazırlar eldeki metinleri ve arada yazılanları böylece bir çatı altına toplarım diye düşünmüştüm. İkinci cilt daha hızlı girdi okurun gündemine. Beş günde ilk baskı tükenip ikinci baskıya gitti.

Haberin Devamı

KİTABIN YARADIŞI ‘İŞ’ ZAMANLA ANLAŞILIR...
Her kitap bir şey vaat eder sonunda. Edip Cansever’in çok güzel bir şiiri vardır, şöyle der: “Bütün iyi kitapların sonunda/bütün gündüzlerin, bütün gecelerin sonunda/meltemi senden esen/soluğu sende olan/yeni bir başlangıç vardır...” Yeni bir başlangıç... Hatta aynı şiirin sonunda nedensiz bir çocuk ağlamasının bile çok sonraki bir gülüşün başlangıcı olduğunu belirtir şair. Demek ki iyi kitaplar bunu yapar. İyi kitaplar bize kendisini ikinci, üçüncü, dördüncü kez okutan kitaplardır. Serinin iki cildi de bu vaadi koruyor. Şu da var: Bir kitap ne işe yarar diye çok sorulur bana. Her şeyin işe yaraması için yapıldığı bir çağdayız malum. Kitabın yararıysa hemen beliren bir sürece işaret etmez. Kitabın yaradığı ‘iş’ zamanla anlaşılır. Tüm kış her sabah keçiboynuzu yiyen biri, bunun belirgin yararını göremez, gelgelelim kış boyunca hasta olmadığını da fark eder. Biraz onun gibi bir şey oluyor, bu tarz deneme kitaplarının yararı. Okura yol açıyor. Sadece edebiyat değil üstelik. Zaten kitabın alınlığına hayat ve sanat üzerine notlar yazmamın sebebi de bu... Hayat notları da var burada. Merkezde hep edebiyat ve kitaplar olsa da hayata değinmeden olmaz. Zaten hayatsız edebiyat konuşmak mümkün mü!

Haberin Devamı

MASAM KARMAKARIŞIK VE BUNU SEVİYORUM!
Şu an yol sisli. Bu yıl iki kitapla geçti benim için, önümüzdeki hafta da Arnavutluk’ta bir öykü seçkim basılıyor, etti üç... Oldukça verimliydi 2019. Önümde bazı planlar var. Küçük öyküler duruyor, beklemede. Bir roman var bir süredir, ona bir dil arıyorum, bulduğum da henüz beni tatmin etmiyor. Bir de malzeme çok zorlamadığı müddetçe yazmamayı tercih edenlerdenim. Sonra zamanla ilgili bir deneme var kafamda, uzun soluklu... Bir de çok eskiden yazdığım bir masalı, büyüklere masallar diye bir dizi kapsamında yeniden ele almak istiyorum. Yani kısacası masam, ‘Juliet’in önsözünde söylediğim şekilde, yine karmakarışık, yine karmakarışık. Bunu da çok seviyorum!

Haberin Devamı

SÖYLE JULIET SANA NE YAPTIM

Yazmak, her şeyi büyüye çevirmektir

Onur Caymaz
Kırmızı Kedi Yayınları, 2019
352 sayfa, 26 TL.

BAKMADAN GEÇME!