Varlığın ‘çıt’ sesi: Bitkiler

Güncelleme Tarihi:

Varlığın ‘çıt’ sesi: Bitkiler
Oluşturulma Tarihi: Mart 25, 2022 15:22

Robin Wall Kimmerer ‘Bitkilerin Ruhu’nda modernlik, teknoloji, politika, kültür ve dil üzerinden ruhsal okumalara yöneliyor. ‘Kutsal Ot’ kavramından hareketle botanik incelemesinin ötesinde, öykülemeye dayalı bir dünya kuruyor. Toprak, kök, ahlak, tohum, dil, ruh gibi nice kavramlar yedeğinde rol alıyor. Kozmik bir atmosfer oluşturuyor ancak günlük hayatın dinamiklerinden kopmuyor.

Haberin Devamı

Hayatı bitkilerden sevmek diye bir şey var. Renk, koku, isim, tat, şekil ne türden bilgi ararsanız var onlarda. Dil, diller biraz da onlar vasıtasıyla kabalıklarından sıyrılırlar, ince ince düzene girerler. Zaten dilimizin de en kapsayıcı kelimelerindendir ‘bitki’. Onu kullandığımızda başka bir âleme dalarız. Bitki örtüsü diyerek genelden başlarız da ‘ot’ dediğimizde şifalılarından salatalara, baharattan çiçeklere değin nice ayrıntıya ineriz. Ruh genel atmosferinden çıkıp ayrıntının ruhuna bitkiler vasıtasıyla kavuşur gibidir. Ruh ile şifayı beraber düşündüğümüzde ise sanki bitkinin varlık gerekçesi de tamamlanır. Şifalı bitkiler botanik kadar ıtriyatın, eczacılık kadar sanatın konusu olur. Gezgin ve meraklı şairimiz İlhan Berk de çok kere şiirinin başı ağrıdığında sağaltımı orada bulur. Bir kimlik ve kişilikten bahsetmektir bitkiyi konuşmak.

Varlığın ‘çıt’ sesi: Bitkiler

(Adamotunun kökleri) 

Dünyanın çevresi bunca hızla kirlenip de insan sağlığı fiziken ve ruhen bozulurken bir şekilde yol bitkilere çıkacaktır kaçınılmaz olarak. Robin Wall Kimmerer ‘Bitkilerin Ruhu’nda modernlik, teknoloji, politika, kültür ve dil üzerinden ruhsal okumalara yöneliyor. Amerikan kültürünün yok ettiği ‘Kızılderili’ kimliğine dipten bağlanışlarla ilerliyor. ‘Kutsal Ot’ kavramından hareketle (adamotunu çağrıştırdı bana) ‘Kutsal Otun Ekimi’, ‘Bakımı’, ‘Hasadı’, ‘Örülmesi’, ‘Yakılması’ başlıkları altında alışılmış botanik incelemesinin ötesinde, öykülemeye dayalı bir dünya kuruyor. Toprak, kök, ahlak, tohum, dil, ruh gibi nice kavramlar yedeğinde rol alıyor. Kozmik bir atmosfer oluşturuyor ancak günlük hayatın dinamiklerinden kopmuyor. ‘Dünyevi ile kutsalı bir araya getiriyor.’ Amerikan dünyasının yarattığı yıkımları ‘Kızılderili’ olmak fikri üzerinden eleştiriyor. Toprağı kaybetmekle dili, dili yitirmekle ‘Kızılderili’ olmanın yitişi esas dert olarak çiziliyor.

BİTKİLERİN DİLİYLE KONUŞMAK...
Canlıların dilini öğrenmek asıl olanı bilmektir Kimmerer için. “Bir yerin yerlisi olmak için dillerini konuşmayı öğrenmek gerekir.” Tabiat, el değmemiş haliyle ‘bize ait olmayan bir dildeki sohbetlere kulak misafiri olmamızı’ sağlar. Bilim dilinden ayrıdır bu dil. Çünkü ‘bilim, varlıkları en ufak işlevsel parçalarına ayıran mesafeli bir dil’dir. Kesinlik iddiası taşımasının aksine aslında ‘yerli dillerden tercüme edilmeden kalmış büyük bir kayba dayanır’ bilim dili. ‘Puhpowee’ kelimesine başvurur tam da burada yazar. ‘Mantarların bir gecede topraktan çıkmasına sebep olan güç’ anlamına gelen ‘Puhpowee’nin gizemli ruhu yoktur onda. O ruh topraktan ve dolayısıyla bitkilerden gelir. ‘Bir dili bilmek nasıl onu konuşmak’ demekse, bitkiler vasıtasıyla o dilin konuşmasına da varırız.
İngilizcede olmayan ‘yawe’ kelimesinden çıkar ayrıca Kimmerer. “İngilizce, canlı varlıklara saygı konusunda pek fazla araç sunmaz. Ya insan ya nesnesinizdir. Başka bir canlının varlığına ilişkin sözcükler nerede” diye sorar Kimmerer. Fasulye ile bize bir aydınlanma gelir ona göre. ‘Karşılıklılık ve sorumluluk denklemlerini, ekosistemlerle sürdürülebilir ilişki kurmanın altında yatan nedenleri çözmemizi’ kolaylaştırabilir. ‘Bitkilerle insanlar arasındaki alışveriş, bu iki türün de evrimsel tarihini şekillendirir.’ Hasılı bitkiler ‘varlığın çıt’ sesidir.

Haberin Devamı

KİTAPTAN

*
Aynı canlı türü, aynı dünya, farklı hikâyeler. Her bir yaratılış hikâyesinde gördüğümüz gibi, kozmolojiler kimliğimizi ve dünyaya bakışımızı belirler. Bize kim olduğumuzu söylerler. Bilincimizin ne kadar uzağında durursa dursun, kaçınılmaz olarak bizi şekillendirir. Hikayelerden biri bizleri canlı dünyaya cömertçe kucaklamaya yönlendirirken diğeri sürgüne iter.
* İlk anamız olan toprak, kendi kendimize veremeyeceklerimizi bize hediye ediyor. Göle gelip, besle beni, dediğimin farkında değildim ama bomboş kalbim beslenmişti. İyi bir annem vardı. Neye ihtiyacımız olsa, biz istemeden veren anne.

BİTKİLERİN RUHU

Varlığın ‘çıt’ sesi: Bitkiler

MODERN BİLİMDEN
KADİM BİLGİYE ŞİFA
Robin Wall Kimmerer
Çeviren: Ayşe Başcı
Mundi, 2022
424 sayfa.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!