Sıkıcı bir hayat, ışıltılı bir roman

Güncelleme Tarihi:

Sıkıcı bir hayat, ışıltılı bir roman
Oluşturulma Tarihi: Nisan 23, 2021 10:56

Siyasi bakış açısını varoluşçu kaygılarla birleştiren Dag Solstad, en önemli yapıtları arasında gösterilen ‘T. Singer’ romanında silik bir adamın sıkıcı ve boşa geçmiş hayatını acımasız bir netlik ve kara mizahla tasvir ediyor.

Haberin Devamı

1941 Norveç doğumlu Dag Solstad edebiyat dünyasına 1965’te öyküleriyle adım atmış, ilk romanı ‘Irr! Grønt!’ı 1969’da yayımlamıştı. 1980’in ilk yarısına dek yazdığı romanları siyasete yaptığı vurgu nedeniyle tartışmalara neden olmuş ve eleştirilmişti. Ancak sonrasında Dag Solstad, ülkesi Norveç’in ve Kuzey Avrupa’nın en önemli yazarlarından biri olarak kabul edilmekle kalmadı, siyasi solun önemli bir figürü de oldu. Öyle ki, Dag Solstad’ın İskandinav edebiyatına etkisi Philip Roth’un Amerikan edebiyatı ya da Günter Grass’ın Alman edebiyatı üzerindeki etkileri kadar derindir. Türkiye’de ‘Mahcubiyet ve Haysiyet’ ve ‘Lise Öğretmeni Pedersen’in Ülkemize Musallat Olan Büyük Siyasi Uyanışa Dair Anlatısı’ romanlarıyla tanınan Solstad, ülkesinin en prestijli edebiyat ödüllerinden Norveçli Eleştirmenler Ödülü’nü üç kere kazanmanın yanı sıra Kuzey Avrupa Edebiyat Ödülü’nün de sahibi.

Haberin Devamı

HEDEFSİZ, BEKLENTİSİZ, YALNIZ
‘T. Singer’ romanında hikâye Singer’ın çocukluğundan önemsiz bir olayı hatırlamasıyla başlıyor: “Yapmacık bir kahkaha atarken suçüstü yakalanmıştı. Bir çocuk. Yakalanmıştı, kendisini ele vermişti.”
Singer, bu utancı hayatı boyunca farklı şekillerde tekrar tekrar yaşamış, yaşadıkça kabuğuna daha çok çekilmiş, giderek silikleşmiş. Bir ara yazar olmaya karar vermiş ama giriş cümlesinin çeşitli varyasyonlarını yazmaktan öteye gidememiş. Okumaya da hevesi yoktur Singer’in. Hedefsiz eğitiminin giderlerini karşılamak için çeşitli işlerde çalışmış, edebiyat eğitimini bırakıp kütüphanecilikte karar kılmış, 34 yaşında Notodden Kütüphanesi’nde çalışmaya başlamış:
“Üç yıl sonra kütüphaneci eğitimini tamamladı. Şurada burada pek çok işe başvurdu ve ona teklif edilenlerden aklına ilk yatanı kabul etti. Bu Notodden Kütüphanesi’ndeydi. Böylece 1983 Temmuz’unun son günü, Güney Treni’yle Hjuksebø’ye gitmek, oradan Notodden’e giden trene binmek için Vestbane Istasyonu’nda bekliyordu. Otuz dört yaşındaydı, yeni bir yaşama başlayacaktı. Hiçbir üzüntüsü ya da hayal kırıklığı yoktu çünkü neyse oydu; ama öte yandan böyle olduğu için, yeni bir yaşama başlayacağı için özel bir sevinç de duymuyordu.”

Haberin Devamı

Arzuladığı gibi, kimselerin gözüne çarpmadan yaşar küçük Notodden şehirde. Ta ki seramik sanatçısı Merete Ssthre’ye rastlayana kadar. Kendisinden umulmayacak bir şekilde aşka düşen Singer, kısa sürede evlenir ve kadının -küçük kızı Isabella ile oturduğu- evine yerleşir. Her şey yolunda giderken, birkaç yıl sonra -elle tutulur bir sebep olmadığı halde- evliliğin sonu gelecektir. Tam bu sırada Singer’in kaderini değişirecek bir olay vuku bulur; Merete bir araba kazasında hayatını kaybeder.
Singer -o sırada altı yaşındaki- üvey kızı Isabella ile baş başa kalmıştır. Aslında herkes kızın büyükbabası ve büyükannesi ile yaşaması gerektiğini düşünürken Singer kararlı bir şekilde Isabella’yı bırakmayacağını ilan eder. Ne var ki küçük bir kızla birlikte yaşamak Singer gibi hayat acemisi bir adam için hiç kolay değildir. Yıllar birbirini kovalar, sona gelindiğinde artık genç bir kız olan Isabella’nın oda kapısının önünde attığı yapmacık kahkaha nedeniyle bir kez daha çocukluğundaki utancı duyacaktır...

Haberin Devamı

HAYAT VE KURMACA
Okuduğunuz bu özette boşluklar var, tıpkı romandaki kara delikler gibi. Anlatıcının sözleriyle “Her romanda kocaman, kara bir delik vardır, hepsinde de karanlığı aynıdır ve şimdi bu roman da o noktaya ulaştı. Tüm o sevimli, taptaze genç kızlarla çevrili Singer’le birlikteyiz kocaman, kara delik gibi bir romanda...”
Gerçekten de ‘T. Singer’ özetlenecek ‘uygun bir hikâyeye’ indirgenemez. Zira düz, doğrusal bir anlatımı yok; yazar sıklıkla araya giriyor, karakterler ve olaylar hakkında yorumlarda bulunuyor ve belirli ‘an’lara odaklanırken pek çok ‘an’ı silik bırakıyor. Açıkçası gerçekliği kendine özgü bir tarzda ifşa ediyor Solstad. Öyle ki kurgu ile kurgusal olmayan arasındaki sınırlarda geziniyor.
Solstad’ın kullandığı yöntemi şöyle özetleyebiliriz: Karakterinin düşüncelerine bağlı bir anlatıcı ve anlatıcısının diline bağlı bir karakter, kahramanın hayatının küçük ayrıntılarına ve düşünce tarzına odaklanan bir anlatı... Diyaloglar ve olaylar seyrek ve anlatıcının yorumlarıyla sıklıkla kesintiye uğruyor. Solstad’ın Türkçeye çevrilen diğer iki romanındaki gibi, yazar metindeki varlığını bilhassa hissettiriyor. Kısacası Solstad, okuduğumuz hikâyenin bir kurgu olduğunu hatırlatıyor ama bunu çok ince bir şekilde hikâyenin içine yedirerek gerçekleştiriyor.
Dag Solstad, Paris Review dergisine verdiği röportajda ‘T. Singer’ ile kendine özgü roman biçimini mükemmelleştirdiğini söylemişti, bundan sonrası onun için sadece ‘fazla mesai’ olacaktı: “Edebi çalışmam 1999 yılında yazılan ve yayımlanan ‘T. Singer’ ile sona erdi. Bundan sonra her şey bir istisnadır, ki bu asla tekrarlanmayacaktır...”
Anlatım tekniği dışında ‘T. Singer’ın en dikkate değer yanlarından birisi hayatında hiç parlak, çekici bir yan bulunmayan bir adamı roman kahramanı olarak kullanmasıdır: “Singer, bir hiç kimsedir. Kendisine karşı bile bir hiç kimse, özellikle kendisine karşı.”

Haberin Devamı

Singer karakteri, sessiz tavırları ve duygusal izolasyonlarıyla, genç nesil ile umutsuz, durgun bir ilişki sürdürmeleriyle 'Mahcubiyet ve Hassasiyet'in ya da 'Öğretmen Pedersen...'in kahramanlarını hatırlatıyor. Hepsi de benzer savruluşlar, benzer edilginlikler hatta benzer kaderlere sahip.  Hepsi de orta yaşlı, melankoli ve memnuniyetsiz, nedensellikten uzak, düşük yoğunluklu hayatlar sürdürüyorlar. Onların sürüklenişinin acısını Solstad'ın üslubu yoğunlaştırıyor. Solstad’ın uzun cümleleleri kıvrılıp bükülerek anlatıya geri dönüyorlar. Thomas Bernhard tarzı bir üslup ve etki, ama Bernhard’ın aksine, okuyucuyu ısrarcı bir yumuşaklıkla ve biraz da mizahla yatıştırıyor Solstad. Ve -yine Bernhard'ın aksine- “güzel” şeylerden söz etmekten imtina etmiyor. 

Haberin Devamı

Hikâyesinden ziyade biçimi öne çıkarmakla birlikte, 34 yaşından 50’sine kadarki dönemini izlediğimiz Singer’ın hayatı çok basit, çok etkileyici ve dokunaklı. Solstad, sade değil ama sessiz ve alçakgönüllü bu romanında toplumsal değer yargılarının biçimlendirdiği, ‘âlem ne der’ kaygılarıyla bocalayan modern bireyin bunaltısını çok iyi yakalamış.
Solstad’ın şaşırtıcı, hüzünlü, komik, hatta zaman zaman sıkıcı olmanın eşiğine gelen kurmaca dünyasını çok sevdiğimi söyleyebilirim. Solstad’ın romanlarını okumak zorlu ama heyecan verici. Yegâne sorun, onlar hakkında yazmanın da bir o kadar zor olması...

Sıkıcı bir hayat, ışıltılı bir roman
T. SINGER
Dag Solstad
Çeviren: Deniz Canefe
Jaguar Kitap, 2021
208 sayfa, 30 TL.

 

BAKMADAN GEÇME!