Sen neymiÅŸsin be Lusi!

Güncelleme Tarihi:

Sen neymiÅŸsin be Lusi
OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 04, 2020 12:50

Okuru daha ilk cümleden ele geçiren metni ve pamuk şekerleri çağrıştıran inanılmaz tatlılıktaki resimleriyle ‘En İyisini Ben Bilirim!’ yabancı ve farklı olana dair yerleşik algılarımızla oynuyor.

Haberin Devamı

Farklı olanın aynı zamanda yanlış olduğu algısının ucu sadece farklıya dokunmakla kalmıyor. Bu bakış açısı aynı zamanda kendi doğrularımızın yörüngesine hapseder bizi. Şaşmaz bir yörüngede hep aynı yöne, aynı şeylere bakarak ve dünyayı gördüklerimizden menkul sanarak öylece dönüp durduğumuzu düşünsenize. Okuru daha ilk cümleden ele geçiren metni ve pamuk şekerleri çağrıştıran inanılmaz tatlılıktaki resimleriyle ‘En İyisini Ben Bilirim!’ işte bu öteki uçtan yaklaşarak tam kalbine varıyor mevzunun.
Önce Lusi’yle tanışalım; her şeyin en iyisini kendisinin yaptığını düşünen, pembe yanaklı, pembe patili bir kedicik. Her şey derken abarttığımı sanmayın. Bloklardan en yüksek kuleleri de o yapıyor, en güzel fil resmini de. Çatal kaşık kullanmaktan tutun müzik aleti çalmaya kadar beceremediği şey yok. Jimnastikte de kâğıttan yıldız yapmada da bir numara. Öyle ki, onu tanıdıkça kafanızın içinde malum MFÖ şarkısı istemsizce çalmaya başlıyor; sen neymişsin be Lusi! Bir şeyin nasıl yapılacağını bilmeyenlerin tek adresi de yine o. Lusi’nin önünde sıraya girmiş arkadaşlarını bir görseniz. Baloncuk üfleyemeyen mi dersiniz, muzunu soyamayan mı?
Birinin bu kadar özgüvenli ve birçok konuda yetenekli olmasında, her şeyi başarabileceğine inanmasında ne yanlışlık var diyebilirsiniz. İnsanın kendine haksızlık etmesi dışında bir zararı yok tabii bunun.
Ama bazıları bu kadarla kalmıyor. Asıl sorun kendi bildiğinin tek doğru olduğuna inanmakla başlıyor ve Lusi de onlardan biri maalesef. Hatta arkadaşlarının hiçbir şeyi Lusi’siz yapamayacaklarına olan inançları da onun yarattığı bu yanlış algıdan kaynaklanıyor bence.
Lusi’nin mutlu mesut hayatı uzak ülkelerin birinden (valizinin üstünde öyle yazıyor) bir yabancının gelmesiyle altüst oluyor. Bu tatlı mı tatlı panda Toşi, çatal kaşık kullanımından yaptığı jimnastik hareketlerine kadar her şeyiyle Lusi’nin tahammülünü sınamaya gelmiş sanki. Ariane Hofmann- Maniyar’ın mizah dozu yüksek çizimleri Toşi’nin gelişinden itibaren adeta şakımaya başlıyor ve bambaşka bir bakış açısının kapılarını açıyor. Şu kadarını söyleyeyim ki Lusi yabancı ve farklı olanın yanlış olduğu inancından, endişe ve korkularından sıyrılıp biraz tanımaya çalışsa Toşi’nin aslında jimnastik değil yoga yaptığını, kaşık çatal değil yemek çubukları kullandığını da görecek.
Neyse ki Lusi göründüğü kadar sabit fikirli ve katı çıkmıyor da Toşi’nin bir dokunuşuyla yumuşayıveriyor.
Lusi içine sıkıştığı yörüngeden çıkıp Toşi’yle inanılmaz eğlenmeye başladığında farklılıklarımızın dünyayı ne kadar güzelleştirdiğini daha iyi anlıyoruz.

EN Ä°YÄ°SÄ°NÄ° BEN BÄ°LÄ°RÄ°M!Â

Sen neymiÅŸsin be Lusi

Ariane Hofmann- Maniyar
Çeviren: Burcu Ural Kaptan
Marsık Kitap, 2020
32 sayfa, 19 TL.

BAKMADAN GEÇME!