'Sadece rüyalarımızda bu kadar çıplağız'

Güncelleme Tarihi:

Sadece rüyalarımızda bu kadar çıplağız
Oluşturulma Tarihi: Şubat 24, 2017 14:44

Shirin Neshat’ın işleri bir kez daha sınırların çatışmalı haline tercüme oluyor. ABD’de yaşayan ve üreten İranlı sanatçının sergisi ‘Düş Görenler’, cumartesi Dirimart’ta açılıyor. ‘Roja’ ve ‘Sarah’ adlı iki video yerleştirmesinin yanı sıra ‘Düş Görenler’ başlıklı bir fotoğraf serisinin de görülebileceği sergiyi Neshat’la konuştuk.

Haberin Devamı

Açıklanamayan, mantık çizgisine çekilemeyen doğaları dolayısıyla rüyaların başka mecralara aktarılabilmesi neredeyse imkânsız. Bu sergide yer alan videolar ‘Roja’ ve ‘Sarah’da rüyalarınızı uyarladınız. Bu nasıl bir tecrübeydi?
Yıllar boyunca rüyalarımın büyük bir kısmını hatırlayabildim ve birçoğunu da sonrasında yazdım. İlginç bir şekilde neredeyse bu rüyaların hepsinde ya annem ya da bir anne figürü var. Bunun üzerine çok düşündüm ve şöyle bir sonuca vardım: Hâlâ İran’da yaşayan ve yıllar önce ayrıldığım annem, ülkemle aramdaki en gerçek bağ ve bana ABD’de yokluğunu çektiğim duygusal ve psikolojik bir güvenlik alanı sağlıyor.
‘Roja’ da, ‘Sarah’ da doğrudan gördüğüm rüyalardan uyarlandı. ‘Roja’, Batı’nın gerçekliğiyle, ABD’deki yaşamımla ve Amerikalılarla çatışma içinde hissettiğim bir rüyaya dayanıyor. Bu rüyada annemi Ortadoğu’da bir çölden bana doğru koşarken görmüştüm.
Tabii ki Batı ve Doğu’ya ait birbirinin tam zıddı bu coğrafi yapılar, iki tarafa karşı hissettiğim mesafeyi, memleket özlemini ve yabancı bir mekândaki yerimden edilmişlik duygumu temsil ediyordu. Uzakta küçük bir figür olarak beliren anneme doğru koştukça suratı da bir canavarınkine dönüşüyordu. Sonrasında birden dönüp beni göğsümden iterek havaya doğru fırlattı. İlk başta yaşadığım şok, sonrasında bir rahatlamaya dönüştü, ancak göğe yükselince gerçek anlamda özgür hissedebildim.

İşlerinizde şimdiye kadar hep toplumsal cinsiyet, din, ülke ya da Doğu-Batı sınırlarını sorguladınız. Rüya hali, bu sınırlara yaklaşımı nasıl etkiliyor?
Yalnızca rüyalarda gerçek anlamda çıplak olabildiğimizi, korkularımızla, endişelerimizle, umutlarımızla, rüyalarımızda yüzleşebildiğimizi, farklı anlatı, kültür ve uzamları bir araya getirebildiğimizi düşünüyorum. Kendimden yola çıkarak söylersem, Amerikan kültürünün ideolojik modeli ve hayat tarzı ile toplumun din ve geleneğe sıkı sıkıya bağlı olduğu İran kültürü arasındaki bir konumdayım. Bu konumun yol açtığı çelişki de rüyalarımda sık sık karşıma çıkıyor. Kendimi, sürekli aralarında köprü kurulması imkânsız, iki zıt kültür tarafından bir yana çekilirken, çelişki yaşarken buluyorum. Ancak rüya anında bu iki deneyimi ve anlatıyı birleştirebiliyor, iyi ve kötü yanlarıyla iki dünyaya nasıl baktığımı görebiliyorum.

Bu, üç buçuk yıl sonra İstanbul’da açtığınız ilk sergi. Bu süreçte hem Türkiye hem de bölgede büyük hareketler yaşandı. Ortadoğu’da son dönemdeki gelişmeler işlerinizi nasıl etkiliyor? Türkiye’ye yaptığınız ziyaretler, her seferinde değerlendirmelerinizi değiştirmenize yol açıyor mu?
Derin bir kişisel bağ hissettiğim Türkiye’deki durumu yakından takip ettim. Bu yakınlığımın bir sebebi Türkiye’nin İran’a komşu olması, ülkeme gidemediğim için ailemle burada buluşabilmem. Ama tabii inanılmaz derecede zengin kültürü ve güzelliği de bu bağda pay sahibi. Arap Baharı, sonrasında Türkiye’deki gelişmeler, yakın zamanda da Trump’ın başkan seçilmesinden sonra ABD’de yaşananlardan bu yana dünyanın her noktasında karanlık bir dönem yaşıyoruz. Bu da belirgin bir biçimde kültürümüzü ve küresel krizin ortaya çıkış süreciyle yakından ilgilenen benim gibi sanatçıları etkiliyor.

Sadece rüyalarımızda bu kadar çıplağız
Shirin Neshat

Göçmenleri hedefine alan faşizmin ani yükselişi korkutucu
ABD’de yaşayan ve güç ilişkileri üzerine çalışan İranlı bir sanatçı olarak, Batı dünyasında da görülen otoriterleşme eğilimleri ve ABD’de Trump’ın seçilmesi sonrası yaşananlar üzerine ne düşünüyorsunuz?
Bu süreç ABD’de yaşayan biz İranlılar için tam anlamıyla bir kâbus. Göçmenleri ve Müslümanları hedefine alan faşizmin ani yükselişi çok korkutucu. İran’da yaşadığımdan çok daha uzun bir süre ABD’de yaşadım ve İran’daki fanatiklere göre daha tehlikeli olabilecek ABD’li fanatiklerden bu kadar korktuğumu hiç hatırlamıyorum. Trump’ın seçilmesinden bu yana geçen sürecin tek olumlu yanı, liberallerin uyanıp ülkelerinin faşizme sürüklendiğini, Müslümanlara yapılan muamelenin Nazi’lerin Yahudilere yaptıklarını akla getirdiğini görmeleri oldu. Trump’ın herkesçe kanunsuz ve ABD Anayasası’na aykırı kabul edilen kararnamelerine yönelik, çok sayıda ABD’linin katıldığı protestolar beni oldukça duygulandırdı.

‘Düş Görenler’ serinizdeki fotoğrafların referansları, önceki serilerinizden ‘Allah’ın Kadınları’ ya da ‘Kralların Kitapları’nda olduğu kadar belirgin değil. Bu serinin çıkış noktasından bahsedebilir misiniz?
‘Düş Görenler’ serisindeki yeni fotoğraflar ‘Roja’ ve ‘Sarah’ videolarındaki temalara eşlik ediyorlar. Bunlar, insani olarak özdeşleştiğim, ancak aynı zamanda korktuğum Amerikalıların portreleri. Bence bu portrelerin her birinde hem şeytani hem de insani bir ifade var. Bu da ‘Roja’ videosunda söylediği şarkının duygusuyla kahramanı ağlatan ama hemen ardından sert ifadelerle ona hakaret eden şarkıcının karakterini hatırlatıyor.
Bu fotoğrafları, ABD’nin kuzeyinde, büyük çoğunluğu Cumhuriyetçi olan bir bölgede çektim. Başka bir deyişle ‘Allah’ın Kadınları’ ya da ‘Kralın Kitapları’ndaki kadar çatışmalar belirgin değilse de bu serideki fotoğrafların da İranlı bir göçmen kadının ABD’lilere bakışını yansıtması dolayısıyla onlar kadar anlam yüklü olduğunu düşünüyorum.

Shirin Neshat’ın ‘Düş Görenler’ adlı sergisi 26 Mart’a kadar Dirimart’ta görülebilir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!