Refik Halid Karay’ı anmak

Güncelleme Tarihi:

Refik Halid Karay’ı anmak
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 12, 2018 11:32

Türkçenin büyük ustası Refik Halid Karay’ın 53’üncü ölüm yıl dönümü yaklaşıyor. Karay’ın yazdıkları hâlâ eskimedi. Ya ele aldığı sorun hâlâ gündemde, ya dilinin kıvraklığı bugüne de sesleniyor.

Haberin Devamı

18 Temmuz Refik Halid Karay’ın ölüm yıldönümü; Türkçenin büyük ustasını 1965 yılında kaybetmişiz. Edebiyata onca tutkunluğuma ve o zaman 16 yaşımda olmama rağmen bu ölüm haberini hatırlamıyorum. Oysa ‘Bugünün Saraylısı’nı, ‘İki Bin Yılın Sevgilisi’ni okumuş olmalıyım.
İkisi de Çağlayan Yayınları’nın ‘beş renkli kapaklı’ kitapları arasında. 15 günde bir çıkan bu kitaplar gazete-tütün bayilerinde satılırdı. Sanıyorum, yayın piyasasına o yıllarda büyük hareket getirmişti Çağlayan Yayınları. Bugün de kitaplığımda bir dolu Çağlayan yayını duruyor.
‘Bugünün Saraylısı’nı çok sevmiştim. ‘İki Bin Yılın Sevgilisi’ ise tarihe, eski çağlara açılan pitoreskiyle şaşırtıcı gelmişti. Gerçi Refik Halid’in talihsiz siyasal yaşamı konusunda hiçbir şey bilmiyordum. Bilseydim, önyargıya kapılıp, onun eserlerini okumaz mıydım? Şimdiki yaşımda, o günlere, o günlerdeki Selim’e dönüp bakınca, okumazdım gibime geliyor. Bu yanlış yaklaşım dolayısıyla, yeniyetmeliğimde uzak durduğum kim bilir kaç yazar var...
Tam tersine, ‘Dişi Örümcek’i, ‘Sürgün’ü, ‘Bu Bizim Hayatımız’ı art arda okuyacaktım. Hele ‘Sürgün’, Beyrut’taki eski yüzbaşı Hilmi Efendi hüzünlere boğacaktı.
Atatürk’ün özel affıyla ülkeye dönen Refik Halid, ‘çok satar’ çizgisinde, bir yandan da edebi değeri yüksek romanlar yazar. Siyasetten büsbütün uzak durabilmek için, geçimini yalnızca yazarlıkla sağlamaya uğraşmış. Yakup Kadri, ‘Gençlik ve Edebiyat Hatıraları’nda (İletişim Yayınları) olup bitenleri sevgiyle, nesnel bir tutumla anlatır...
1960’ta bu ikinci dönem romanları için, Mustafa Baydar’a şöyle diyor Refik Halid; “Evvelâ ‘Sürgün’, ‘Anahtar’, ‘Bu Bizim Hayatımız’. Her bakımdan bunların kıymeti üzerinde ısrar ederim. Sanat eserim bunlardır.” (‘Edebiyatçılarımız Ne Diyorlar’, İletişim Yayınları). Bence ‘Kadınlar Tekkesi’ni, ‘Bugünün Saraylısı’nı da ille katmak gerekir.
Oysa, incelemecilerin değerlendirişinde, sözünü açtığım ikinci dönem verimi romanlar ‘piyasa işi’ sayılmıştır. Refik Halid’in hem okur yetiştirmek hem de olgun okuru mutlu kılmak çabası ne yazık ki önemsenmemiş. ‘Kadınlar Tekkesi’ndeki (1956) yepyeni anlatım teknikleri bugüne kadar incelenmemiş; aynı şekilde, üç ciltlik ‘Nilgün’ de (1950-52) edebiyatımızın hemen hemen tek egzotik romanıyken, sadece ‘çok satar’ sanılmış.
Bir de gazeteci, köşe yazarı Refik Halid var. Yazılarından derlemeler sağlığındayken yayımlanmış ama pek çoğu gazetelerde, dergilerde kalmış. Gerçek bir edebiyat koruyucusu, Tuncay Birkan, unutulup gidecek yazıları İnkılâp Kitabevi aracılığıyla edebiyatımıza kazandırdı: İstanbul’dan, İstanbul’un mimarisinden, estetiğinden, kültüründen, sorunlarından başlayarak, güzel sanatlara, anılara, dünkü Anadolu’ya, yemek kültürüne, kadın dünyasına açılan ciltler boyu bir hazine!
Hazineyle gözlerim kamaşa kamaşa saatler geçirdim, geçiriyorum. Şaşırtıcı olan, Karay’ın 1930’larda yazdıklarının bile eskimemiş olması. Ya ele aldığı sorun hâlâ gündemde, ya dilinin kıvraklığı bugüne de sesleniyor ya da tasvirlere, anlatışa çarpılıp kalıyorsunuz. ‘Memleket Yazıları’ genel başlığını taşıyan bu kitaplar her edebiyatsever için kaçırılmayacak fırsat...

Haberin Devamı

YİTİKLER ARASINDA MUSAHİPZÂDE CELÂL
20 Temmuz 1959 Musahipzâde Celâl’in ölüm tarihiymiş. O da kim diyeceksiniz; nankörce unuttuğumuz bir oyun yazarı. Arada bir İstanbul Şehir Tiyatrosu oyunlarını hatırlar; basılı eserini bulmak artık herhalde imkânsız. Osmanlı İmparatorluğu’nun son bir buçuk yüzyılını bir de onun eserinden okumak var...
Necatigil, “Tiyatro tarihimize her sınıf seyirciyi ilgilendiren eserler kazandırdı” demiş. Gözden ırak tutulabilecek bir başarı mı bu? Gözlemleri, tarihi ayrıntıları işleyişi ve tespitleri açısından çok renkli Musahipzâde kendince bir Moliere olacakken niye unutuldu? Hiç değilse bu soruyu yanıtlayabilsek...

Haberin Devamı

Refik Halid Karay’ı anmak

BAKMADAN GEÇME!