‘Pençe’ ve 'Yakın Temas'

Güncelleme Tarihi:

‘Pençe’ ve Yakın Temas
Oluşturulma Tarihi: Şubat 04, 2022 10:45

Yeni kitabı 'Pençe'yi yayımlayan Elif Sofya’nın şiiri tekinsizlik halinin şiiridir. Bütün şiirlerini 'Yakın Temas'ta toplayan Deniz Durukan’ın şiirleri yalnızca söyleyişleriyle değil, kişileri ve konuları, dertleriyle de çok etkileyici ve iz bırakan türden.

Haberin Devamı

PENÇE
Elif Sofya’nın kitap adlarına bakarken ona özenmiş olduğumu fark ettim. Yeni şiir kitabı ‘Pençe’ (Everest). Öncekiler ‘Ters Düşünce’ (2005), sonra ‘Düzensiz’, ‘Dik Âlâ’, ‘Hayhuy’. Ne ilgisi var diyebilirsiniz ama benim yazılarımdan oluşan dörtleme de sayılabilir; kitaplarımın adları da ‘Tuhafiye’, ‘Çerçöp’, ‘Önemsiz’, ‘Yüzeysel’. Biraz andırmıyor mu?

‘Pençe’ ve Yakın Temas

Elif Sofya’nın şiirleri baştan beri, şiirin varoluş nedenlerini sıkı biçimde duyurur. Hatta aşırı-yorumla Sofya sanki, ‘Kalbin sebepleri olduğu gibi şiirin de sebepleri vardır ve bunlardır’ diyormuş gibi yazar. Hayır, iddialı ve iddiacı bir şair olduğu için değil, ayrıca böyle olmak da şiirin tabiatına aykırıdır, o sadece şiirin hayatıyla insan ve doğa arasındaki bitmez tükenmez etkileşimin ortasında durur ve her iki tarafın da onda bıraktıklarını, yol açtıklarını kişisel deneyiminin de yardımıyla geniş bir ölçekte, yeryüzü ölçeği diyelim, sunar. Sunu ya da armağan olarak bize ulaşan bu görüş, duruş, düşünüş ve duyuşun deyiş hali şiirdir ve her şiirin bir başka varlık nedeni de biricik olmasıdır. Elif Sofya’nın ‘biricik’ şiirini okudukça kendimizi mutlu hissetmeyiz, aksine o bize ne kadar güvensiz bir dünyada bulunduğumuzu hatırlatır. Tedirgin oluruz. Olmalıyız. Elif Sofya’nın şiiri tam da bu tekinsizlik halinin şiiridir. Yeryüzü diye bir fikrimiz yoksa, olsun içindir ve oradan duyduklarımızın yalnızca içseslerimiz ve konuşmalarımız olmadığıdır. Diğer sesleri, çağrıları duymazlıktan gelen kötücül yapılar olarak varlığımızın niye ve nereye kadar olduğu sorusudur. Aslında yeryüzüne hürmet ve canlılara saygı şiiridir, kuşkusuz insanla sınırlı olmayan, tabiatın ve hayvanların içi çe/üç üçe olduğu bir bütünün şiiri. Duyarlılığın bir dikkate dönüşüp süreklilik kazandığı bir halin şiiri. Dediği gibi: “Aklımda hep aynı soru/ Biz yeryüzünde ne hakla”.
Var eden ve yaratan ki odur dediğimiz tabiatın rüya halini bunca soru/nun ortasında görmek de okuyana bir ‘göz aydınlığı’ olsun: “Elmanın gergin rengine gölge/ Çekirdeklerin içine bir şans bırakıyorum/ Toprak her zaman biliyor ne yapacağını/ Gözüme hapsettiğim rüya çekirdekten yetişme”.

Haberin Devamı

YAKIN TEMAS
Deniz Durukan feminist edebiyatın ve şiirin öncü isimlerinden. Ayrıca rock ve underground müzik hususunda da çalışkan, kitapları olan bir değerli şair. Acı demeyeyim ama o yakıcı Pulbiber dergisi de iki yıl Durukan’ın yönetiminde yayımlanmıştı.
‘Yakın Temas’ (Kırmızı Kedi) toplu şiirlerinin adı. Üç kitaplık bir toplam: ‘Şakağına Daya Beni’ (2005), ‘Rugan’ (2009), ‘Dokuz Katlı Sıdıka’ (2016). Etkileyici şiirleri, bende daha çok kitabı olduğu izlenimini bırakmış. Hepsi ama özellikle son kitabı ‘...Sıdıka’nın şiirleri daha çok ilgimi çekmiş, belki buradaki denemeler daha cesur geldiğinden bana.

‘Pençe’ ve Yakın Temas

Durukan’ın şiirleri yalnızca söyleyişleriyle değil, kişileri ve konuları, dertleriyle de çok etkileyici ve iz bırakan türden. 2005’te yazdığı ‘Aşşşk’ şiiri unutulur mu? “kaldır eteğini ayla!/ aşk hiçbir şeydir, beraber uyumaksa tecrübe.../.../ ayla! Bazen atlamak istiyorum kendimden aşağıya”.
Öyküde dile getirilen kadın sorunları, şair kadınların özellikle 80’lerden başlayarak ‘kadınlar vardır!’ şiarı uyarınca görünür olmalarıyla şiirde de yoğun biçimde karşılığını bulmayı başardıysa, bunda hiç kuşkusuz daha radikal bir yerden söz alan Deniz Durukan şiirinin katkısı da büyüktür. Cesareti sahiplenen bir şiirdir çünkü. Ve varlığını varlığımıza armağan etmeyen bir şiir. Sert mi, hayır, kararlı, bazen dalgacı, ama savunmada değil atakta, harekette anlamını bulan bir şiir. ‘Kız Kurusu’ şiirinin gerçekliği kadar içliliğiyle de ‘hüzünkurusu’ bir şiirdir: “bir ara öper gibi bakmıştık birbirimize/ yarım dakikadan az, zehre batırılmış ok/ beyaz bir örtüye sıçrayan mürekkep gibiydi”.
Kadına dair pek çok nesne de, kullanım alanlarıyla değil ya hep, şiirsel yükleriyle de yer alır Durukan şiirinde, çengelliiğneden jartiyere, makastan dikiş dikme tekniklerine. ‘Dokuz Katlı Sıdıka’yı yeniden okurken Gülten Akın’ın ikiliğini anımsadım: “Bir roman kadar uzun bu tümce:/ -Sonra işte yaşlandım” dediğini. Sıdıka da öyle, Bay Pitt’inden Tek Bacaklı Nuriye’sine ve Sıdıka’sına kadar uzun aralıklarla, geriye dönüşlerle katmanlı bir yapı oluşturuyor.
Şiirin de bir beden politikası olarak kendini öne sürdüğü, cüret etmenin haklı bildirisini taşıyan önemli bir toplam ‘Yakın Temas’.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!