Körgörü

Güncelleme Tarihi:

Körgörü
Oluşturulma Tarihi: Mart 16, 2017 13:33

Nermin Yıldırım yeni romanı ‘Dokunmadan’da ölümün eşiğinden dönen genç bir kadının çıktığı uzun bir yolculuğu anlatıyor. Okuyucuyu hesaplaşmaya zorlayan kâh komik kâh hüzünlü ama her adımında duygu dolu bir yolculuk...

Haberin Devamı

‘Dokunmadan’ Nermin Yıldırım’ın ‘Unutma Beni Apartmanı’ ile 2011’de başlayan yazarlık kariyerinin beşinci romanı. Yıldırım kariyerini ‘Rüyalar Anlatılmaz’ (2012), ‘Saklı Bahçeler Haritası’ (2013) ve ‘Unutma Dersleri’ (2015) ile sürdürmüş; romanları Sırpça, Bulgarca, Çince, Arapça, Fransızca, Lehçe, Azerice dillerine çevrilmişti. Yıldırım’ın öyküleri de çeşitli öykü seçkilerinde yer aldı.

Uyumsuz bir kadın
“Öleceğimi anladığımda çok şaşırmıştım” cümlesi ile başlıyor hikâyesini anlatmaya Adalet. Henüz 29 yaşında. Yakalandığı amansız hastalıktan yakasını kurtaramayacağını anladığında -refakâtçisi ve kadim dostu Hülya’nın bütün uyarılarına rağmen- yaşadığı kısacık hesabın muhasebesine soyunuyor. Aslında işlediği ilk günahı arıyor Adalet, belki biraz da hayatın anlamını...
Genç kadın bu karanlık ruh halinden hastalığının iyileşme sürecine girdiğini öğrendiğinde de sıyrılmayacak; “Yok, içimden gelmiyordu. Ölmemiştim ve böylece hayat bütün anlamını yeniden yitirmişti. Sadece tek bir arzu kıpırdanıyordu içimde, hafifleme arzusu. Bu kunt suçluluk duygusunun gülle gibi ağırlığından kurtulabilsem, belki o zaman ferahlayıp hafiflerdi ruhum. Kim bilir belki neşe duymaya bile çalışabilirdi. Yeterince talihliyse şayet, varlığına anlamlar uydurup o anlamlara tamah etmeyi dahi başarabilirdi. Güzel bir yalana inanmayı becerenlerin ihtişamlı talihi, belki benim de kapımı çalabilirdi.”

Haberin Devamı

İşte bu düşünceden hareketle, ilk günahının kefaretini ödemek, henüz küçük bir kızken kendisinden daha küçük bir çocuktan -Mahsun’dan- gasp ettiği oyuncak ayıyı iade etmek niyetinde. Bu, Adalet için çok önemli bir karar. Çünkü oyuncak ayı, hayattaki tek arkadaşı. Şimdi peki Hülya’ya ne oldu diye sorabilirsiniz; Hülya, Adalet’in ayısına verdiği isim. Dış dünyaya, insanlara, kelimeler duyduğu güvensizlikle kimselere dokunmadan yaşamaya çalışan Adalet, yıllardır onunla dertleşiyor. Belki normal değil ama bir delilik durumu da değil, basit bir iletişim ihtiyacı onunkisi.

Oyuncak ayının sahibini bulmak, aradan bunca yıl geçtikten sonra elbette kolay olmayacak. Ne var ki kararlıdır Adalet; yollar nereye uzanırsa uzansın vazgeçeyecek, sırtında taşıdığı ağırlıktan kurtulacaktır. Yola koyulduğunda nereden çıkıp geldiği belirsiz genç bir adam takılır ardına. Önceleri hoşuna gitmese de Sadi Seber Kayalı’nın varlığı iyi gelir Adalet’e. Pek çok yerden eli boş dönseler de sonunda Mahsun’un izini ta ‘oralarda’ bulurlar. Anlamışsınızdır; ‘ora’ dediğimiz yerler Kürtlerin yaşadığı vilayetler. Adalet, amansız suçluluk duygusuna rağmen felaket haberlerine ilgisiz kaldığı ‘ora’ insanlarıyla karşılaştığında ayılacaktır: “Dert saydıklarım tekmil anlamını yitiriyordu. Kalpteki ağrının terazisi yoktu, kimsenin sızısı kimseninkiyle kıyaslanamazdı, biliyordum. Yeri geldi mi ayrılık ölümden beter olurdu, yeri geldi mi kalp kırığı kurşun deliğinden ağır kanamalı. Hiçbiri küçümsenemezdi, bunu da anlıyordum. Ama yine de kendimi kâinatın en ahmak, en bencil, en şımarık yaratığı gibi hissetmekten alamıyordum. Ben çünkü, devamda değil, derdimde yanılmıştım.”

Haberin Devamı

Yıldırım’ın en iyi romanı
Adalet’in iç sesi roman boyunca hiç susmayacak. Böylelikle onun duygu ve düşünce dünyasına, geçmişine, baş etmekte zorlandığı travmalarına, suçluluk dolu zihnine yavaş yavaş ama derinlemesine nüfuz edebiliyoruz. Yolculuk ilerledikçe sırlar aydınlanırken hikâye karanlık tonlara bürünüyor. Bunun bir nedeni Adalet’in geçmişi, diğer nedeni ise genç kadının gözleri ve belleği aracılığıyla sergilenen siyasi ve toplumsal meseleler. Sözkonusu meseleleri kişisel hikâyelerin içine çok iyi yerleştirmiş Nermin Yıldırım.

‘Dokunmadan’ görmeye, hatırlamaya, unutmaya, vicdana dair bir roman. Önceki romanlarında da Yıldırım’ın benzer temaları işlediği söylenebilir. Ancak her romanında kendisini biraz daha geliştirdiğini görmek sevindirici. Önceki romanlarını -özellikle ‘Saklı Bahçeler Haritası’nı- da sevmiştim ama ‘Dokunmadan’ hikâyesi, dili ve kurgusuyla hiç kuşkusuz Nermin Yıldırım’ın en iyi romanı.

Haberin Devamı

Bireyin, toplumun, medyanın bilip de bilmezden, görüp de görmezden halinin bütün çıplaklığıyla sergilendiği ‘Dokunmadan’da bu duruma ‘körgörü’ demiş Yıldırım; “Cevap ‘körgörü’ olacak. Kör değil onlar, sadece gördüğünün farkında olmayanlar. Hepimiz aynı dertten mustaribiz Hülya. Salgın bir hastalık sanki. Görüyoruz ama görmediğimize inandırmaya çalışıyoruz kendimizi. Susmanın günahından böyle kurtulabilirmişiz gibi. Gözümüzde maraz yok. Maraz akılda, kalpte. Korkunç bir mikrop dolaşıyor içimizde.”

Ve “gör onu” diyen iç sesini dinleyerek öldürülen çocukları, gençleri, işkenceden geçirilenleri, tecavüze uğrayan küçük kızları görecek Adalet. Yer ve şahıs isimleri değiştirilmiş olsa bile bu mekânları çocukları, gençleri, küçük kızları tanımakta zorluk çekmeyeceksiniz.

Haberin Devamı

Günümüz Türkiye’sinde sanat ve edebiyat iki ayrı koldan akıyor. Bir yanda popüler kültürden beslenen, toplumal gerçeklere kör, acılı seslere seslere sağır olmakla kalmayıp okuyucusuna da sadece bir kaçış fırsatı sağlayan ticari faaliyetler var. Öte yanda geçmişi ve geleceği ile bu coğrafyanın gerçeklerini görmek isteyen, toplumun ve bireylerin gerçek sorunlarını yansıtmak isteyen bir avuç yazar... Nermin Yıldırım da o yazarlar arasında. Gerçekleri gören gözleri, gördüklerinden suçluluk duyan bir vicdanı ve bunları edebiyata dönüştürecek yeteneği var. Mizah ile hüznü harmanlayan keskin bir dille yazıyor Yıldırım. Bireyi ve toplumu altı çizilecek, akılda kalacak çok sayıda cümle hatta paragraf bulacağınız edebi ve etkileyici bir dille kuşatmış.
Son paragrafı alıntılayarak bitiriyorum:
“Bir hayatım daha olsa, korkmadan dokunmak için yaşardım onu. Bir keklik beslerdim ellerimle, varsın uçsun sonunda. Bir çiçek büyütürdüm, varsın solsun sonunda. Bir omuz ısıtırdım, varsın gitsin sonunda. Dokunurdum. Ben eriyene dek, o eriyene dek, biz hiçleşip karışıncaya dek bu derin boşluğa, dokunurdum. Ama yok bir hayatım daha. Bir hayat daha yok.”

 

Haberin Devamı

DOKUNMADAN          

Körgörü

Nermin Yıldırım
Hep Kitap, 2017
320 sayfa, 22 TL.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!