Kitap

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Oğuz Aral yazar olmayı kafasına koymuş

OĞUZ Aral'ı belki karikatürden vaz geçirebilirim ama yazarlıktan asla. Ben yazarlığa devam edecek misin diye sorup dururken, al sana bir kitap diye karşıma çıktı.

‘‘Bana bir Tarzanlığı bile çok gördüler’’ adlı kitabın kapağında bir mizah şaheseri.

Kapakta 25. baskı yazılı, altında da parantez içinde küçük puntolarla bir açıklama: (İlk 24 baskı sonradan basılacak.)

İlahi, çok yaşa. Bu çok satanlar komedisine bir nokta koydun.

Komedilere nokta koymak da ona yaraşır çünkü tiyatroyu bir türlü bırakamaz. Müşfik Kenter'in oynadığı Orhan Veli, 20. yılını doldurmuş, şimdi de Huysuz İhtiyar'ı sahneliyor.

Benim için bir yenilik değil. Kırk yıllık huysuz arkadaşımı karşımda görmek için oyuna pek gideceğimi sanmam. Ancak oyun sahneye konulurken yaptığı huysuzluklardan çıkan oyun benim için ilgi çekici olabilir.

Yeni kitabının başına bu satırların yazarının - eski Báb-ı Áli söyleminde bu çok kullanılan bir ibreydi - Oğuz nereye koşuyor (Hürriyet 6 Aralık 1999) başlıklı yazısını almış.

Vardır bir dümeni!... yazısı üzerine kalem oynatmıştım.

Şimdi bu yazıyı aldığına göre, benim de içime bir şüphe düştü, bu sefer de ben Vardır bir dümeni! diyorum.

Yazar Oğuz Aral benim yaşadıklarımı, sizin yaşadıklarınızı, kısaca hepimizin yaşadıklarını öylesine doğal ortamda anlatıyor ki, gerçek ve zekadan doğan mizah budur diyorum.

Huysuz İhtiyar'a artık kızmıyorum, yoksa ben de mi onun gibi yaşlandım.

Oğuz Ağabey ne dersin?

Bakın hastalık hastası olarak kendini son nefesinde hissettiğinde neler düşünüyor:

‘‘Durumum, gırtlak kanseri ve siroz hastalığına tam uyuyordu.Göğsümdeki sancılar da enfarktüs ve kalp yetmezliğinin belirtileriydi. Çoluğumu, çucuğumu, Mone'nin, Van Goh'un güzel resimlerini ve televizyonda Küçük İbo'yla, Sibel Can'ı bir daha göremeyecektim. Amerika'dan apar topar niye döndüğümü anlamıştım. Vatan toprağı beni bağrına çağırmıştı. Demek, bu kadarmış diye düşündüm.’’

Bakın Oğuz Aral tip yaratmakta ustadır, günlük yaşamımızda birlikte olduğumuz nice insanı bu yönleriyle göremeyiz. Gerçekte onun mizahında abartma da yok. Çünkü o seçilen insanların gerçek kimliği mizahın ta kendisidir.

Elektrik tesisatamız bozulduğunda, arabamız durduğunda nice amatör ruhlu tamirci karşımıza çıkar, üstelik bunlar alıngandır, yapma deseniz olmaz.

En iyisi kendinizi teslim etmektir.

Oğuz Aral'ın başına gelen de bundan farklı değil.

Recai pratik zekasıyla elektriği onarmış. Biraz tuhaf onarmış ama siz onun iyi niyetine bakın: ‘‘Aferin çocuğa yahu, demek zili de onarmıştı. Gidip kapıyı açtım kimse yoktu. Kafam biraz karışmıştı. Tekrar mutfağa dönüp buzdolabının kapısını açtım. Kapının zili tekrar çaldı. Hızla kapıya koştum, tabii kimsecikler yoktu. Çünkü, buzdolabının kapısını açınca sokak kapısının zili çalıyordu. Zile bastım, mutfakta bir gürültü oldu. Koşup baktım, çamaşır makinesi çalışmaya başlamıştı.’’

Huysuz İhtiyar'ın yeni yazılarını okuyunca kendinizden bir parçaya mutlaka rastlayacaksınız.

Onun için hem çok hoşunuza gidecek hem de gördüğünüz aynayı kırmaya kalkışacaksanız.

Aral'ın Avni'sinin önsözüne dikkat

Oğuz Aral, tip yaratmakta ustadır, demiştim ya. Hemencecik örneğini de vereyim.

Avni. Karikatür dünyasının bu sevimli tipinin kitabını görüp okuyun ve seyredin.

Bildiğiniz Oğuz Aral ustalığını size tekrar anlatmak çok anlamsız. Üstelik karikatür üzerine bir yazı. Huysuz İhtiyar'ın hışmına uğramak istemem.

Yaşar Kemal istemiş Önsöz'ü yazmayı ama bir okurun mektubu çok hoşuna gidince onu koyuvermiş oraya.

Yenilik...

Hep aynı dünyanın yazar, çizerleri kaleme alacak değil ya önsözü.

İşte Fazilet Erçin Oral'ın önsöz'ünden bir bölüm: ‘‘Sizden en büyük ricam; Lutfen Avni'leri bize kitap olarak iletin!.. Ben de torunuma bırakabileyim. Tanrı'nın size verdiği bu yeteneği sadece bir-iki kuşakla paylaşmanız haksızlık olur.’’

Çok iyi etmiş Oğuz Aral bu kadar içten bir okuruna saygı göstermiş.

(Avni, Oğuz Aral, Kelebek Yayınları)

Yazarın Tüm Yazıları