Kısa yazılar

Bütün mesele şu:

Kadın ilişki boyunca flört etmek istiyor.

Ama bilmiyor ki, hem sevişip hem flört etmek mümkün değil.

Hele 1245 kere sevişmişseniz birbirinizle, hiç değil.

*

Elimizi ayağımızı nereye koyacağımızı bilemezdik.

Konuşmak deseniz... Saçmalamaktan, pot kırmaktan mı korkardık, sesimizden mi utanırdık... Sus pus otururduk karşılıklı.

Masadaki hiçbir şeye dokunmazdık. Mazallah çatalı ağzımıza denk getiremeyiz, yahut çayı höpürdetiriz falan... Karizma çizilmesin!

Karşımdaki iki sevgiliye bakıyorum...

Kız koltukta yatar durumda, elinde cep telefonu, durmadan mesaj çekiyor.

Erkek de telefonuyla ilgili. Model değiştirmiş galiba, marifetlerini inceliyor.

Değişmeyen bir şey var o günden bugüne... Onlar da hiç konuşmuyorlar.

*

İşinizde gücünüzde, günlük hayatın içindesiniz... O sırada bir yerlerde birileri "suçlu" olduğunuza kanaat getiriyor ve gelip alıyorlar sizi.

Bakıyorsunuz, bazı gazeteler "yakalandığınızı" haber veriyor.

Ne zamandır aranan, ama kaçtığınız için bir türlü yakalanamayan bir canisiniz sanki!

Ünlüleri bikiniyle "yakalamaya" alışkınız ya... Burada da alışkanlıkla dilimiz sürçüyor herhalde!

*

Dikkat dikkat!

Selülitlenme ve kilo alma mevsimine girmiş bulunuyoruz!

Nisan, mayıs aylarında ise yeniden selülitlerden ve kilolardan kurtulma mevsimine girilecek!

Aksilik çıkarmayın, mevsimlerin sırasını bozmayın!

*

Bakın, kadının kadını beğenmesi, üstelik bunu yüksek sesle söylemesi pek görülmüş şey değildir.

"Samimi" olanı yani. Yoksa sırf "ne komplekssiz kadın" dedirtmek için görece "zararsız" hemcinslerini iltifatlara boğan kadınlar vardır.

Uzatmayayım, bu "kıtlıktan" dolayı söyleyeceklerim haber niteliğinde sayılabilir!

Son günlerde iki kadını çok güzel buluyorum.

Saadet Işıl Aksoy ve Özge Özberk.

Biri vahşi, seksi... Öteki ise eski fotoğraflardan çıkmış gibi; hani annelerin oğullarına almak isteyecekleri güzellerden.

*

Orhan Pamuk’un "Masumiyet Müzesi", bana Ayfer Tunç’un "Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek" isimli kitabını hatırlattı.

*

Bazı insanlar bir konuşurlar, haklıyken haksız duruma düşer.

Bazen de tam tersi...

Mesela, AKP’li 60 yaşında bir milletvekili, 38 yıllık eşinden 3 yıldır birlikte olduğu 35 yaşındaki danışmanıyla evlenebilmek için boşanmış.

Şimdi tam olarak ne yaşadıklarını bilmeden, sırf "fotoğraf"a bakınca "Ayıp etmiş" diyor insan...

Ama bakın milletvekili ne diyor kendisini savunurken...

"Yaşım gelmiş 60’a. İkinci baharı yaşamamı kimse engelleyemez."

Kıvırmıyor, kem küm etmiyor, "ne yardan ne serden vazgeçerim" demiyor, sıkışınca dönmüyor...

Kısacası susturuyor bizi. Diyecek bir şey bırakmıyor.

*

Bir adam...

Kız çocuklara tecavüz ediyor durmadan...

Polis aylardır peşinde...

Nihayet yakalanıyor ve olay hepimizin gündemine oturuyor.

Bütün gazeteler manşetten verdi haberi.

Fakat "Sapık yakalandı" şeklinde değil, "Sapık operacı çıktı" benzeri başlıklarla.

Başta operacılar, buna karşı çıkanlar oldu.

"Ne yani, tamirci ya da manav olsaydı yine mesleğine dikkat çekilecek miydi?"

Ama bana sorarsanız hiç alınmamalı operacılar. İltifattır aslında bu. Bütün sanatçılara.

Demek öyle beklemiyoruz ki sanatçılardan... Öyle önyargılıyız ki... (Önyargının iyisi de olur)

Şok geçirdik!

Sırf sanatçılar değil... Okur yazar takımından kimseye yakıştıramayız. Mesela doktor, avukat, mühendis olsaydı tecavüzcü, yine mesleği göze sokulurdu.

Uzatmayayım, esas alınıp kızacak olanlar tamirciler, bakkallar, manavlar falandır bana sorarsanız.

Öyle ya... Onları örnek verdiğimize göre kafamızda "potansiyel suçlu"dur hepsi.

Esas haksızlık bu değil mi?

MIŞ MUŞ

Yapay kalp 2011’de hazırmış. Bilim geç kaldı, o kalpten hepimizde birer tane var epeydir.

İngiltere’de bir kadın yarım milyon sterlin harcayarak 100 kez estetik ameliyat olmuş.

Sayılmaz! 25’inciden sonra o artık başka kadın!

Japonya’da damat adayı nikáh salonunu ateşe vermiş.

Kız ateşli ateşli "Bir kıvılcım yeter, hazırım bak" dedi belki, adam yanlış anladı!
Yazarın Tüm Yazıları