Kim çözecek bu klonlama çıkmazını

Birleşmiş Milletler’in 191 üyesi tam üç yıldır, insan klonlamayı nasıl yasaklayacağını tartışıyor ama, bir türlü işin içinden çıkamıyor.

Haberin Devamı

Meselenin çözümsüz olması biraz tuhaf. Çünkü 191 ülkenin tamamı, çoğaltma amaçlı insan klonlamanın yasaklanması noktasında anlaşıyor ama, yine de anlaşamıyor.

Çünkü bir taraf klonlamayı topyekûn reddediyor; aralarında Türkiye’nin de bulunduğu diğer grup ise tedavi amaçlı klonlamayı bir seçenek olarak görüyor. Bu öneri kabul edilse, kök hücre yöntemiyle Alzheimer’dan felce birçok hastalığın tedavisi mümkün olabilecek. Ancak ABD’nin ret grubu, etik nedenlerle tedavi amaçlı klonlamayı da reddediyor. Bu tıkanıklığın aşılması büyük ölçüde gelecek salı yapılacak ABD seçimlerine bağlı. Demokrat aday Kerry seçilirse, belki tıkanıklık çözülür umudu bulunuyor.

Kosta Rika, Antigua ve Barbuda, Ekvator Ginesi, Fiji, Marshall Adaları, Mikronezya, Nauru, Palau, Saint Kitts ve Nevis ile Amerika Birleşik Devletleri arasında nasıl bir ortak yön bulunabilir?

Birincisi, hepsi Birleşmiş Milletler üyesi. İkinci ortak nokta ise şu; hepsi de insan klonlamaya karşı çıkıyor. Daha doğrusu, sadece insan kopyalamaya değil, kök hücre amaçlı embriyon klonlanmasına da karşı çıkıyor.

Üstelik ret cephesi bu kadarla da kalmıyor. Sao Tome ve Principe, Solomon Adaları, Timor-Leste, Tuvalu, Vanuatu ve daha bilumum ıvır zıvır ada ile Angola, Fildişi Kıyısı, Zambia, Çad, Eritre ve Burundi dahil yığınla Afrika ülkesinden, Honduras, Dominik Cumhuriyeti ve El Salvador’a kadar bütün Latin Amerika temsilcileri bu cephede yer alıyor. Bunların çoğu koyu Katolik. Avrupa’dan da iki Katolik ülke var aralarında, İtalya ve Portekiz.

İnsanların klonlama yoluyla çoğaltılmasını yasaklayacak bir uluslararası anlaşma imzalanması amacıyla girişilen serüven üç yıl önce başlıyor. Fransa ve Almanya, BM’nin altıncı komitesine -hukuk komitesi- bu yönde bir çalışma başlatılması için öneri getiriyor. Böylece çalışmalar başlıyor. Önce Kosta Rika bir öneri hazırlıyor. İnsan onurunun korunması adına insan kopyalamayı topyekûn dışlayan bu öneriye ABD ile birlikte yukarıda adı geçen bütün ülkeler imza koyuyor. Sayıları 63, tasarının mimarı Kosta Rika ama, tabii ki elebaşı Amerika.

Bu önerinin ortak sunucuları, tıp bilimi ve genetik alanındaki bütün gelişmeleri dikkate aldıklarını, embriyon kopyalamanın bazı hastalıkların tedavisine çare olabileceğini de kabul ettiklerini, ancak bu teknolojiyle insan hakları ve onurunun ihlal edilmesinden kaygı duyduklarını vurguluyorlar. Kaldı ki, embriyonun daha oluşmaya başladığı andan itibaren bir birey olduğunu, embriyonların test amaçlı kullanılıp imha edilmesinin de insanlık onuruna yapılacak en büyük saldırı olduğunu düşünüyorlar. Ayrıca klonlamanın, insanı bir metaya dönüştüreceğini de ileri sürüyorlar.

Kısacası, Alzheimer, Parkinson, diyabet, MS, felç gibi hastalıklara çare bulmak uğruna, kopyalanacak embriyondan kök hücre elde edilmesine, sonra bu embriyonun imha edilmesine rıza göstermiyorlar.

Bu önerinin hazırlanmasında dini inanç önemli bir faktör olarak devreye giriyor. Nitekim, değil kürtaj, doğum kontrol yöntemlerini bile reddeden Vatikan da klonlamanın şiddetle karşısında yer alıyor.

TÜRKİYE BİLİMDEN YANA

Belçika da başka bir tasarı hazırlıyor. Türkiye ile birlikte, Çin, Güney Kore, Danimarka, Yunanistan, Japonya, İsveç, İsviçre ve İngiltere dahil 22 ülkenin imza koyduğu bu karar tasarısı çok daha esnek bir yasaklamayı öngörüyor.

Deniliyor ki; henüz doğrulanmamış olmakla birlikte bazı araştırmacıların bebek klonladığını iddia ettiği ortamda, üreme amaçlı insan klonlama tabii ki yasaklanmalıdır. Ancak isteyen devlet, tedavi amaçlı kopyalamaya izin verecek şekilde kendi iç hukukunda düzenleme yapabilir. Ya da bu konuda moratoryum ilan edebilir. Bu tasarıyla birlikte devletlerin önüne üç seçenek konulmuş oluyor ve bilimin önündeki engel kaldırılıyor.

Komisyonda Türkiye’yi temsil eden Gökçen Tuğral da, kök hücre tedavisine bunca umut bağlanan ortamda, devletlere seçenekler sunulması gerektiğini söylüyor. Nihai karar, devletlerin yasama organlarına bırakılıyor. Yani bu tasarı zemininde bir uluslararası anlaşma yapılması halinde, ilk gruptaki ülkeler de kendi iç hukuklarında klonlamanın her türlüsünü yasaklayabilirler.

Gökçen Tuğral, bu tasarının devletlere nasıl hareket serbestisi kazandırdığını anlatırken Fransa’nın tutumunu örnek gösteriyor. Fransa daha önce çıkardığı bir yasayla, tedavi amaçlı da dahil her türlü insan kopyalamayı yasakladığı halde, sonradan Belçika’nın önerisine imza koyuyor. Yani klonlamayı topyekûn yasaklayan bir ülke bile bu cephede yer alabiliyor.

İSLAM ÜLKELERİ UZLAŞMA İSTİYOR

Kosta Rika ve Belçika’nın tasarıları çatışırken, geçen yıl sonunda İslam Konferansı Örgütü devreye giriyor. Bir uzlaşma metni çıkması için bastıran İKÖ, tasarıların oylamaya sunulmaması için öneri getiriyor ve bu öneri 79’a karşı 80 oyla kabul ediliyor. İKÖ’nün tavrını olumlu bulan Türkiye, Belçika grubundaki diğer devletler ile İslam ülkeleri kabul oyu kullanıyor. Ret cephesinde ise yine ABD, dünyanın bütün adaları ve koyu Katolik ülkeler yer alıyor.

Gökçen Tuğral, aslında İKÖ içinde de görüş ayrılıkları bulunduğunu, ancak örgütün bir uzlaşma metni çıkması yolunda çok önemli bir iş başardığını anlatıyor.

Ve geçen 21-22 Ekim tarihlerinde hukuk komitesi yeniden toplanıyor. Kosta Rika grubunun pozisyonu yine aynı; ya hep ya hiç.

Türkiye halen 57 üyeli örgütün bir yıllık dönem başkanlığını yürüttüğü için hukuk komitesinde İKÖ adına söz alan Tuğral, örgütün halen iki alternatifin de oylanmasına karşı olduğunu, taraflar arasındaki kutuplaşmanın olumsuz bir atmosfer yaratacağını söylüyor.

Kök hücre çalışmalarında lider olan Güney Kore de bu yıl oylama yapılmaması önerisinde bulunuyor. Delegasyonların konuyu iyice kavrayabilmesi için uluslararası bilim konferansı düzenlenmesini öneriyor. Bu fikir destek buluyor.

PATRON DA BİLİMDEN YANA

Bu arada pek alışılmadık bir durum yaşanıyor ve BM Genel Sekreteri Kofi Annan da kendi kişisel görüşlerini kamuoyuna açıklıyor. Patron, taraf oluyor. ‘Ben şahsen, tedavi amaçlı klonlamadan yanayım ama, tabii ki her devlet kendi kararını verecektir’ diyor. Bu açıklama, ‘Annan, Irak meselesinde olduğu gibi yine ABD ile zıtlaşıyor’ yorumlarına yol açıyor.

Şu anda BM iki öneriyi de oylamama noktasında bulunuyor. Ancak insan klonlama alanındaki uluslararası hukuki düzenlemenin en kısa sürede tamamlanması gerekiyor. Çünkü bilim hızla yol alıyor ve hukukun bir an önce arkadan yetişmesi gerekiyor. Durum çok acil. Güney Koreli araştırmacılar, insan embriyonu kopyalamayı başardı. Harvard’daki bilim adamları da terapi amaçlı kopyalama deneyleri için üniversitenin onayını bekliyor. ABD’de halen bu alanda federal fonların kullanılması yasak. Ancak üniversitelerin kendi kaynaklarıyla bunu yapması mümkün.

BUSH İLE ASLA

Peki tıkanıklık nasıl aşılacak? Diğer seçenekler üçüncü bir metnin çıkması, ya da olmazsa BM’nin siyasi bir deklarasyon yayınlaması. Karar tasarıları bağlayıcı nitelik taşıyor, siyasi deklarasyonların ise bağlayıcılığı yok.

Belçika önerisi aslında tam bir uzlaşma metni, ancak üzerinde anlaşma sağlanması imkansız görünüyor. Hele ABD’de George W.Bush yeniden başkan seçilirse buna kesinlikle imkan yok. Çünkü Bush dini nedenlerle, tedavi amaçlı embriyon araştırmalarında hükümet fonlarının kullanılmasını yasakladı ve bilim dünyasından gelen bütün baskılara rağmen bu tavrından dönmeyeceği kesin. Demokrat Parti’nin adayı John Kerry’nin seçilmesi halinde ise ABD’nin az da olsa yumuşayabileceği söyleniyor. Kerry, seçim kampanyası boyunca Bush’a zıt bir tutum izleyerek, kısırlık tedavisi yapılan kliniklerdeki embriyonlarla bilimsel araştırma yapılmasını desteklediğini açıkladı.

Son yıllarını kök hücre mücadelesiyle geçirip geçen 10 Ekim’de ölen felçli aktör Christopher Reeve’in eşi Dana Reeve de kampanyada Kerry’nin yanında görününce bu pozisyon iyice sağlamlaştı. Eski Süperman’in davasına toplumdan yoğun destek geldiği de biliniyor.

Tedavi amaçlı klonlama nasıl yapılıyor

Güney Koreli bilim adamları bu yılın başlarında ilk kez embriyon klonlayarak kök hücre elde ettiklerini açıkladılar. Seul Ulusal Üniversitesi’nden Prof. Woo Suk Hwang liderliğindeki ekibin çalışmaları sonucu 30 embriyon klonlandı.

Araştırmacılar kadın donörlerin normal hücrelerinden aldıkları genetik materyali onların yumurtalarıyla birleştirerek klonladılar. Sonuçta elde edilen embriyonlar yeterince uzun yaşayarak kök hücreleri çıkarıldı. Bu kök hücreler vücuttaki herhangi bir dokuya dönüşebiliyor. Bağışıklık sistemine tam uyumlu kök hücreler, Alzheimer gibi hastalarda arızalı hücrelerin yerine konulabilecek.

Yazarın Tüm Yazıları