Kıbrıs modası

Doğan ULUÇ
Haberin Devamı

Ruanda topraklarında Hutu-Tutsi katliamında canveren yüzbinlerin kanı hala kurumadı. Cezayir'de köktendincilerin kadın-bebek gözetmeden son 6 yıldır onbinleri aşan toplu cinayetleri artık polis bültenleri dışına çıkmıyor.

Yugoslavlar Batılıların sözde tehdidlerine kulak asmadan Kosova'da ikinci Bosna denemesini sürdürüyor. İrlanda ve İsrail işgali altındaki Arap topraklarında tüm barış anlaşmalarına rağmen din ve ırk ağırlıklı çatışmalar duracağa benzemiyor. Doğu Timor, Kore, Çin, Meksika, Nijerya gibi ülkeler iç ayaklanmadan insan hakları ihlaline karmaşa içinde.

Hindistan ve Pakistan'ın nükleer bomba denemeleriyle-Adana'nın hala silkinemediği zelzele dizisinde büyük payı olsa gerek- bir diğerine gövde gösterisine gelişmiş ülkelerin tepkisi unutuldu gitti. Ama aynı güçlerin Kıbrıs'ı unutmaya hiç mi hiç niyeti yok.

Kıbrıs, yararlarını ilgilendirmeyen konularda ‘Üç Maymun’ görünümünü üslenen zengin ülkelerin oyuncağı haline geldi. BM Genel Sekreteri ve özel temsilcilerinin yıllardır süregelen arabuluculuk çalışmalarına, sorunun Güvenlik Konseyi'nin sürekli gündeminde yer almasına rağmen Amerika, İngiltere, Avrupa Birliği, Rusya, Finlandiya'dan sonra Avustralya da Kıbrıs'ı izlemek için ‘Özel Elçi’ tayin etti. Batılılarda Kıbrıs'la uğraşmak ‘moda’ oldu. Neticede minik adanın sorunu içinden çıkılması imkansız Arap saçına dönüştü.

Şimdilerde BM Genel Sekreteri Kofi Annan ve siyasi danışmanlarından Güvenlik Konseyi'ne, Kıbrıs'a atanan ‘özel elçi’lerden dünya politikasını yöneten başkentlere her kafadan bir ses çıkıyor. BM'de KKTC Temsilcisi Aytuğ Plümer ‘‘Herkes Kıbrıs'ın çıkmaza girdiği bilincinde ama kimse soruna gerçek bir çözüm çıkartamıyor’’ diyor.

Oysa Kıbrıs'ta dahiyane çözüm gerektiren bir durum yok. Ada bir ‘Yeşil Hat’la ikiye bölünmüş. Türk ırkının kökünü kurutmayı amaçlayan Samson darbesini karşı 1974'de Türk ordusunun kurtarma girişiminden bu yana tek tük olaylar dışında Ada'da kan dökülmedi. Kıbrıs Rumlarının refah düzeyi ileri Avrupa ülkeleriyle atbaşı gidiyor. Kıbrıs Türkleri ise ekonomik ambargodan nefes alacak halde değil.

BM'nin ‘çift bölge, çift toplumlu federasyon’ formülünden Rumlar çoktan vazgeçtiler. Yüzyıllardır Türk paranoyasıyla yatıp kalkan Yunanistan, kendi güdümündeki Kıbrıs Rum yönetimlerinin Türkiye'yi ‘saldırgan’ görümünden kurtaracak ortak bir çözüme yanaşmalarını sürekli engelliyor.

Kıbrıs'ın iki lideri Rauf Denktaş ile Glafkos Klerides'in beyanlarında satır araları izlendiğinde nasıl bir çözüm peşinde oldukları belli. Klerides, Kıbrıs Türklerini Rum yönetimindeki tek bir devletin azınlığı olarak göstermek ve ırkdaşlarımızın yegane güvencesi olan Türk askerlerini Ada'dan çıkarmak istiyor. Denktaş'ın ise toplumunu Rum bayrağı gölgesinde, Rum devlet yönetimine teslim etmek, yeni kıyımlara karşı garantör Mehmetçiklere de anavatan istikametini göstermeye niyeti yok. KKTC'li diplomat Plümer kesin konuşuyor:‘‘Zirve görüşmelerine devlet olarak katılırız. Denktaş'ın bu tutumunda gerileme yok.’’

İki tarafın böylesine kararlı pozisyonundan sonra çözümde bazı sınır ayarlamaları, karşılıklı emlak tazminatını takiben KKTC'nin egemen, bağımsız bir devlet olarak tanınmasından başkaca yol görünmüyor.

Saygın The Wall Street Journal'da geçen Nisan'da yayımlanan bir başyazıda Kıbrıs Türklerine yapılan haksızlıklar sıralandıktan sonra Rumların adanın tek hakimi kabul edilmesinin yanlışlığına değinilerek ‘‘Artık durumun değişmesi gerekiyor. Dünya Kuzey Kıbrıs'ı tanımalı’’ deniliyor. The New York Times'ın nüfuzlu yazarı William Safire'ın da Clinton'ın Yeltsin'e ‘‘S-300 füzelerinin gönderilmesine mani ol’’ şeklinde çağrıda bulunma önerisi Kıbrıs'ı politika oyuncağı gören kesimlere bir ihtar.

Barış adasını, çevresindeki denizleri kan gölüne çevirecek Rusya-Kıbrıs Rum ve Yunanistan üçlüsünün sonunu kestiremedikleri maceralara ‘yeter’ deyip soruna yaşayabilir, sürekli olacak bir formülle yaklaşmayı denemenin zamanı geldi.

Bunun yolu da bağımsız, egemen Kıbrıs Türk devletinin tanınması. Dış tahrikler olmasa Denktaş ve Klerides'in anlaşacakları tek çözüm de bundan başkası değil. Bunun dışındaki uğraşıların havanda su dövme ötesine geçmesi mümkün değil.













Yazarın Tüm Yazıları