Kervanın gerisindekiler

Yaşar Nuri ÖZTÜRK
Haberin Devamı

Gerilerde kaldıkları için önde gidenin gördüğünü göremezler; göremedikleri için de önde gidenlerden sürekli rahatsız olurlar. Bu rahatsızlıklarını, onurlu bir benliğe yakışır biçimde gösteremedikleri için sürekli söver, iftira eder, karalama kampanyaları açarlar. Kısacası, yaptıkları tek şey vardır: Zehirli salya sıçratmak. Bu salyaları, kendi izbelerinde de püskürtemezler. Halkın dinini-imanını sömürerek soydukları paralardan bol bol verdikleri köpeklerini, bazı aşağılık acezelerin nal ve tezek toplanan köşelerinde havlatarak tatmin bulmaya çalışırlar. O aşağılık acezeler ise, nefislerinin şehvetini imanlarının üstüne çıkarmaktan bir türlü kurtulamadıkları için, kervanın önünde gidenlere duydukları kin ve kıskançlığı tatmin etmek uğruna, Kuran düşmanlığını ‘‘din'' diye satan ‘‘örtülü sirk holdingleri''nin taşeronluğunu yaparlar.

Kervanın önünde gidenlerse, fikir ve iman devlerinin ulaşılmaz vakarıyla geriye şöyle bir bakar, derin bir ‘‘lahavle'' çektikten sonra, maskeli şirkin piçleriyle onların aceze ve ahmak maşalarına tükürüp devlere yaraşır bir onurla yürümeye devam ederler.

* * *

İman ve fikir devlerinin Kuran kaynaklı ışığından nasiplenen Hakk tecellisi halk, bu durumu ibretle izler ve duygularını ilginç satırlarla tarihin kayıt defterine ulaştırır. Bazı örnekler verelim: Dr. Ahmet Özçalışkan, Elbistan'dan yazıyor. On iki sayfalık muhteşem mektubundan bazı satırlar:

‘‘...Sizden esinlenerek bizler de bazı değerler üretiyor ve başkalarına iletiyoruz. Bu alışveriş olmasa biz bu Anadolu topraklarında kururuz...''

‘‘Kuran dışı Müslümanlığın alameti farikası hep geriden gelmek... Bir süre önce, kadınla tokalaşmak haram değildir dediğimiz için bizi sapık, kâfir ilan edenler, bugün kadınlarla saatlerce tokalaşmakta bir sakınca görmüyorlar. Geçmişte saz çalmayı, davul çalmayı haram ilan ediyorlardı, bugün bunları yapmak kendilerinin ‘‘muhafazakârlık'' alameti haline geldi... Er geç bütün tükürdüklerini yalayacaklar. Çünkü insan fıtratına aykırı fikirleri savunuyor, geçmiş devirlerin örflerini din sanıyorlar... Bugün başlayan ‘‘Kuran'a Göre Yeniden Yapılanmak'', ilerki zamanlarda İslam'ın başarılarının temeli olacaktır. Bunu bütün kalbimizle görüyor ve ilan ediyoruz.''

Balıkesir'de yayınlanan Demokrat Gazetesi yazarlarından Cevat Doğan, ‘‘Yaşar Nuri'ye Mektup'' adlı makalesini, ayrı bir mektup ekleyerek göndermiş. Önce, çok tatlı bir Türkçe ile yazılmış makaleden birkaç satır vereyim:

‘‘Halkımızın çoğu, İslam dinini bilgisiz, çıkarcı ve art niyetli kişilerin yazdıklarından, söylediklerinden öğreniyor; bu yüzden insanlarımız fırkalara ayrılıyor... Herkes bir yol tutmuş gidiyor. Kimsenin kimseye saygısı, sevgisi yok. Dini tekelinde tutanlar, Türk halkının üzerine benzin dökmüş. Kibriti ateşleyecek bir el bekleniyor... Diyanet İşleri Başkanlığı ne yapar bu ülkede?.. Madem ki Allah bir, kitap bir, peygamber bir, bu ikilik niye? Bu kin, bu öfke niye? ‘‘Bizi yıllarca uyutmuşlar, din diye masal anlatmışlar'' diyenler o kadar çok ki... Yanlış bilgileri beynimden, hurafe yüklü kitapları evimden atıyorum... Allah'a, O'nun peygamberine, kitabına olan inancımı, bağlılığımı pekiştirdiniz. Allah sizden razı olsun!..''

* * *

Ve özel mektubundan birkaç satır Cevat Doğan gönüldaşımızın:

‘‘Türkiye'de din adına kin geçerli hale geldi. Din dendi mi, akla sahtekârlık, riyakârlık, üçkâğıtçılık, çıkarcılık gelir oldu. Size güveniyoruz. Sizin söylediğiniz, akla mantığa cevap veriyor. Siz de olmasanız -üzülerek söylüyorum- neredeyse Hıristiyan olup gidecektim...''

Sevgili Cevat Bey, ben de üzülerek ve içim sızlayarak şunu söyleyeyim: İslamiyet adı altında; bu Kuran dışı dincilik, bu saltanat, saldırı, sövgü ve iftira dinciliği -ki en büyük zulmüne maruz kalanlardan biri de benim- devam ederse, bu ülkenin en değerli evlatlarından birçoğu ya başka dinlere teslim olacaklar, yahut da dinsizliği seçeceklerdir. Ve bunun vebali, dincilik adı altında insan, ülke ve Kuran düşmanlığı sergileyenlerin, aldatılmış yığınların alın terleriyle holdingleşmiş enselerine binecektir.

Sahte dinciliği tanımada halkımıza şimdilik verebileceğim tek ölçü şudur: ‘‘Kuran'daki İslam'' kitabımı ve o kitap karşısında takınılan tavırları izlesinler. O kitaptan rahatsız olanların çıkar hesaplarının Kuran dışı dinciliğe, hurafeye dayalı olduğunu görmekte gecikmeyeceklerdir. ‘‘Kuran'daki İslam''dan rahatsız olanların kimliğine, şeceresine ve politikalarına bakmak, verdiğimiz bu ölçünün değerini anlamak için yeterlidir.

Yazarın Tüm Yazıları