Kendisi için istemiyor ama...

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Anlaşılan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, kendisiyle hiç ilgisi yokmuş izlenimini vererek ortaya attığı ‘‘başkanlık sistemi’’ tartışması daha da devam edecek.

Tartışma bizim aramızda da farklı görüşler olduğunu ortaya çıkarmaya başladı. Örneğin bu gazetede Ertuğrul Özkök, başkanlık sistemini destekliyor.

Bu satırların yazarı ise başkanlık sisteminin, Türkiye'yi uçurumlara sürükleyebilecek kadar tehlikelerle dolu olduğunu düşünüyor.

İşin tuhafı, daha önce başkanlık sistemine karşı çıkan Ali Sirmen gibi bazı dostlar da şimdi buna sempati ile baktıklarını saklamıyorlar.

Demek ki ortada, eskisine göre daha ciddi şekilde ele alınması gereken bir durum var.

Zaten Cumhurbaşkanı Demirel'in, Hırvatistan'a yaptığı son gezi sırasında Zagreb'de söylediklerinden anlaşılıyor ki, kendisi konunun hiç de dışında değil. Nitekim dünkü Sabah'ta bildirildiğine göre Devlet Bakanı Işın Çelebi'nin, ‘‘Efendim, başkanlık sistemi konusunda ben sizi destekliyorum’’ şeklindeki sözlerini sadece gülümsemeyle karşılaması ve ardından;

‘‘Türkiye bunu tartışmalı. Mesele isim değil, ben değilim, sistem meselesi (...) Bu, karar mekanizmasıyla, idarenin gücüyle ilgili. 65 milyonu artık böyle idare edemezsiniz’’ yanıtı vermesi gösteriyor ki Demirel sadece konu tartışılsın istemiyor. Aynı zamanda ‘‘Başkanlık sistemi getirilsin’’ de diyor.

Zaten kendisi taraf olmasa... Veya en azından ‘‘ihtiyaç’’ olarak görmese, bu tartışmayı neden açsın?

Tıpkı bir tarihte Turgut Özal'ın, ‘‘Türkiye'de (biri Türk öteki Kürt, iki kesimden oluşan) bir federasyon modeline gitmek doğru mu değil, mi tartışılmalı’’ diyerek, sanki maksadı sadece ‘‘tartışma açmaktan ibaret’’miş gibi göstermeye çalışması gibi.

Başta Sayın Demirel olmak üzere bizim politikacılarımızın pek çoğunun, bahaneyi hemen ‘‘sisteme’’ bulma âdetleri eskidir. Hem ülkeyi kendileri yönetirler. Bir göreve -örneğin Cumhurbaşkanlığı'na- talip oldukları zaman bunun ‘‘memlekete daha iyi hizmet etmek’’ten başka bir gerekçesi olmadığını söylerler. Sonra o göreve gelince, kendilerinde kusur arayacaklarına ‘‘sistem kötü’’ nutuklarına başlarlar.

Sayın Demirel'in 1980'e kadar geçen sürede de 1961 Anayasası'ndan şikâyet ettiğini, hatta ‘‘Bu Anayasa, Hakimler Devleti kurmuş’’ diyerek ‘‘hukukun üstünlüğü’’ ilkesine de karşı çıktığını unuttuk mu?

Nitekim -daha önce de yazdığımız gibi- 1982 Anayasası, en çok Sayın Demirel'in 12 Eylül 1980'den önceki görüşlerini yaşama geçiren bir anayasadır. Ama şimdi, kendi istediği Anayasa'dan da şikâyetçidir.

Konunun ayrıntılarına yeri gelince gireriz. Ama şimdilik şu kadarını yazalım ki, 1990-91'deki Körfez Krizi sırasında Türkiye'yi, ABD'nin petrol çıkarları için savaşa girmekten koruyan, şimdi Demirel'in beğenmediği parlamenter sistemdir. Yoksa Özal bizi çoktan savaşın ortasına atmıştı.

Yazarın Tüm Yazıları