Zeytin bahçesinde caz

Güncelleme Tarihi:

Zeytin bahçesinde caz
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 11, 1998 00:00

Haberin Devamı

Bodrum’da zeytin ağaçlarının serinliğinde, caz müziğinin sık sık görmeye alışık olmadığımız ünlülerini dinlemek isterseniz Club LushLife’a uğrayın.

Akşamın alaca karanlığında, zeytin ağaçlarının serinliğinde, uzaklarda sanki göz kırparcasına ışıldayan yakamozların aydınlattığı denizi izlerken nerede olduğunu unutuyor insan... Belki de iyi ki unutuyor, böylece onun sürgünlüğünde keşfedilmiş, ama artık adını kimsenin anmadığı Halikarnas Balıkçısı’nın evinin köfteciye dönüştüğünü, yemyeşil tepelerin beton duvarlara benzeyen çirkinliğini, koyların kirliliğini de unutuyorsunuz. Bir zeytin bahçesine kurulmuş Club LushLife’da cazın dingin yolculuğuna çıkıyorsunuz. Bu proje, doğduğu andan itibaren müzikle iç içe olan ve Boğaziçi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Amerika’da müzik eğitimi alan caz davulcusu Ateş Tezer’e ait. Club LushLife’ın işletmecisi caz davulcusu Tezer, günümüzde hâlâ iyi müzik yapılabileceğine inananlardan...

‘‘Neden Bodrum? Neden caz kulüp?’’

- İnsanların Bodrum’da kaldıkları süre içinde kendilerine ait gibi hissedecekleri bir yerin eksikliğini hissediyorduk. Varmış da gerçekten... Bir ay gibi kısa bir süre içinde artan bir taleple cevap alıyoruz. O mekan arkadaşımızın yeri. Onlar da daha önce bir şeyler yapmayı düşünmüşler, ama olmamış. Orası hoş bir bahçelikti. Doğal dokuyu bozmadan orayı değerlendirip iyi bir tesis olarak kazandırmayı düşündük. İşin içinde ben olduğum için de bildiğim müziği, cazı yaptım oraya. En iyi bildiğim, zevk aldığım işi yapmalıyım diye düşündüm.

‘‘ Burası Bodrum’daki bildiğimiz bar ya da kulüplere benzemiyor...’’

- Gelenlerin söyledikleri şey ‘‘Size teşekkür ediyoruz, bizi Bodrum’daki kalabalığa, sıcağa, karmaşaya sokmadan böyle bir hizmet veriyorsunuz’’ oluyor. İnsanlar mekanın gündüz de açık olmasını istiyorlar. ‘‘Bize kart yapın, bizim özel kulübümüz gibi olsun’’ diyorlar. Bu çok olumlu. Işıklandırması, şekli, yapısıyla mekan çok güzel yaşamaya başladı. Bütün bir kış şehirde birbirine benzer belli ortamlarda çalıyoruz, ama o tür yerlerde müzik yapmak daha keyifli oluyor.

‘‘Kimler çalıyor?’’

- Hepsi kendi çapında caz müziğinin Türkiye’deki önemli isimleri:

Kerem Görsev, İmer Demirer, Nilüfer Ruacan, Can Kozlu, Ayşe Gencer, Kürşat Ank, Emin Fındıkoğlu, Mahmut Talay gibi...

‘‘ Burada farklı organizasyonlar da yapacak mısınız?’

- Evet, bu tür bir mekanın hiç değilse dört beş tane organizasyona evsahipliği yapabileceğini düşünüyorum. Bodrum’da hep bir alternatif mekan arayışı vardır. Ticari düşünülmeyecek, insanlara biraz daha hizmet verip karşılığının alınabileceği bir anlayış. Bodrum’u kurtarmak gibi bir şey... Türkiye’de hala iyi müziğin iyi bir mekanda yapılabileceğini ve bunun karşılığının alınabileceğine inanmak gerekir. Doğru insanlardan doğru reaksiyonlar geldi. Her hafta bir sürü insan katılıyor. Ben başından beri bu tür mekanlara küçük şovların girmesini istiyorum. Stand up komedi gibi şeyler de yapmalıyız. Öncelikle 12 Ağustos’ta İstanbul High End’e gelecek olan İngiliz şarkıcı Jimmy Somerville, ‘‘Radio 2019 Dance Tour’’ kapsamında 14 Ağustos’ta Çeşme Seaside ve 15 Ağustos’ta da Bodrum LushLife’da olacak.

‘‘ LushLife, 1950’lerin bir caz bestesinin adı değil mi?

- Evet, Billy Strayhorn’un bir bestesinin adı. Fakat 60’lı yıllarda çekilmiş ‘‘LushLife’’ isimli çok güzel bir film de var. Benim hayatımda da John Cocney’in bu şarkıyı yorumu da çok önemli. Bodrum’daki o mekanı görünce de aklıma bu geldi. İşte su var, bereket var, güzellik var, geniş, rahat... Şehir kulübü başka bir şeydir. Taştır, betondur, yoğunluktur, gürültüdür. Burası öyle değil. Güzellik, ferahlık... Ben mayıs ayında gelip gördüm, akşamüstü güneş batıyordu ve görür görmez aşık oldum.

‘‘ Caz tutkunuzun başlangıcı ve aşamaları nedir?’’

- Müzik yapmak benim hayattaki en büyük tutkum. Ailede annem müzisyendir. Müzik hocasıdır. Gitar çalar. Müzikle çok ilgilidir. Ben gözümü açtığımda evde pekçok plak vardı ve hep iyi müzik dinleniyordu. Kaynak da vardı. Plak almak zor değildi. Gözümü açar açmaz klasik caz müziğini dinledim. Anılarımda hep müzik var. Sonra pop, rock çaldım hep. Baştan beri de hep davul çalmak istedim. Caz tutkuydu benim için. Gittim, peşinden gittim. Amerika’ya onun için gittim. Türkiye’de önemli bir temel eğitim aldım. Üniversitedeyken Timur Selçuk’un kurslarına gittim. Timur Selçuk iyi müzisyen olduğu kadar iyi de bir eğitmendir. Hepimizin üzerinde çok ciddi emeği vardır. Onun verdiği temelle Amerika’ya gidip müzik eğitimi aldım ve pekçok şeyi halletmiş olarak devam ettim.

‘‘ Müzisyenlik, yönetmenlik, işletmecilik... Hepsi efor isteyen, ayrı ayrı yaratıcılık gerektiren alanlar. Bütün bu çokyönlülüğü nasıl başarıyorsunuz?

- Artık multi medya çağındayız. Her şeyin görselleştiği bir dönemdeyiz. Ben de kendimi buna göre yetiştirmiş bir insanım. Bilgisayarla aram iyidir. Grafiği severim. Çok doğal olarak bu disiplinler arasında gidip gelirken yaratıcı bir insan konumuna sokunca insan kendisini doğal oluyor. Teknik bazı detaylar var ve ben de detayı çok sevirim. Şimdi bir bilgisayarı açtığınız zaman her şeyi yapabilirsiniz.

‘‘ Bütün bunlar asıl yapmak isteğiniz bir oluşum öncesinde antrenman gibi mi?..’’

- Evet, asıl hedefim uzun metrajlı bir film çekmek. Ama bunun için daha çok erken.






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!