Yeni otomobilim (VI)

Güncelleme Tarihi:

Yeni otomobilim (VI)
Oluşturulma Tarihi: Haziran 05, 2005 00:00

İŞTE, geçen pazar bahsettiğim gibi, o yeni kahveye siftah edişimin birinci değil tam ikinci günüydü ki, sabah sporu niyetine tabanvaya kuvvet yürürken, yol kenarına park edilmiş bir Rover otomobil gördüm.Gördüm ve de içim cız etti.Hani hafiften kenar mahalle ağzıyla ‘kız gibi’ derler ya, işte aynen öyleydi.Kabul, bir sahibi olduğuna göre varsın artık ‘kız’ addedilmesin.Allah’a şükür, ağzının tadını bilen ve pederşahi maçolukla en ufak ilgisi bulunmayan bir erkek olarak, ilk ergenliğimden beri hayatımda hiçbir zaman ‘bekaret’ diye tutturmak budalalığına düşmedim ve dolayısıyla, böylesine ‘dul’lara çoktaan fitim.*NEYSE, sabah sisleri içinde biraz mahsuncana duran otomobil, İngiliz markanın yetmiş beşinci kuruluş yıldönümü nedeniyle kasten ‘75’ tipi diye vaftiz edilmiş olan en kranta modele dahil bulunuyordu.İyi hatırlıyorum, dört-beş yıl var, ben buna ilk defa bir dergi sayfasında rastlamıştım.O anda da mest olmuştum. ‘Hoşafın yağı kesildi’ desem yeridir.Sonraları ise, hiç mi hiç harcıalem bir marka olmadığı için sokakta, caddede, kavşakta ancak tek tük ve binde bir gördüğümde, arkasından aval aval bakakaldım. Ağzımın suyu aktı.Firmanın internet sitesine girip ayrıntılı fotoğrafları incelediğimde de, doğrusu, dizaynın harikuladeliğine pes dedim.*FAKAT doğru, söz konusu dizayn bayağı bayağı klasik ‘Jaguar’ları çağrıştırıyordu.Ama bana sorarsanız, inanılmaz asil silueti öylesine usta bir tasarım planından çıkmıştı ki, o ‘Jaguar’dan bile daha çok cazibeliydi. Asla da ‘yeni zenginlik’ kokmuyordu.Ancak, yanlış anlaşılmasın diye burada hemen kısa bir parantez açmam gerekiyor.Müteveffa ‘solcu’ (!) sendika ağasınınki hariç, yırtıcı kedi alamet-i farikası taşıyan meşhur markayı hiçbir şekilde ‘görmemişin oğlu’ kategorisine sokmam.Hatta tam tersine, 2. Savaş ertesi bizzat başını çektiği Parisli ‘boşvermişler’ için ‘zazu’ deyimini de icat etmiş olan Büyük Boris Vian’ın dünyaya meydan okuyarak söylediği ‘Kurulur Jaguar’a paşazadeniz / Züppeyim işte, var mı diyeceğiniz’ şarkısını dehşet severim.Zaten, bazı sabahlar banyo aynasına bakıp da mucize eseri suretimden memnun kalırsam, rock radyoyu kapatıp, bet sesimle avazım çıktığı kadar güfteyi tekrarladığım olur.Ah ah, sırf markayı değiştirerek şimdi ben de ‘Kurulur Rover’e paşazadeniz / Züppeyim işte, var mı diyeceğiniz’ diye bir şakıyabilsem.*İŞTE yukarıdaki hayali kura kura, bir, sabahın köründe yeni kahveme seğirtirken; iki, yarım saat - kırk beş dakika sonra koltuğumun altında gazete destesi oradan dönerken, kaldırımın hemen hep aynı hizasında duran Rover 75’e bakıp yalanmayı sürdürüyorum.Anlaşıldı, demek ki bahtiyarlar bahtiyarı otomobil sahibi buralarda oturmaktadır.Sağdan yürürken, ‘İngiliz mavisi’ denilen ve çok koyu yeşile kaçan kaporta rengine meftûn kalıyorum.Soldan yürürken, camdan içeri göz atıp deri koltukları, ahşap garnitürleri, simetrik butonları, kelimenin tam anlamıyla ‘dikizliyorum’.Bu arada da fark ettim ki, Rover’ın vitesi otomatiktir. Canım sıkıldı.Çünkü, benim için otomobil kullanmak fütursuz şehvet arzularında sevişmek gibidir.Silindir yataklarının en derin ve en nemli mahremine, dolayısıyla da orgazmların en zirvesine ulaşabilmem için manivelayı kah yavaşça, kah hoyratça kullanmam gerekir.Dişlilerini dağıttığım şanzıman kutularının haddi hesabı yoktur.Otomatik vitesli araba sürmeyi, firijid bir kadının soğukluğuyla avunmaya benzetirim.*TEKRAR neyse, Rover 75 benim değil ya, vitesini neden dert edinecekmişim ki?Fakat bu arada, velev ki ‘ben güzele demem, güzel benim olmayınca’ türü saçmalıklarla veya mülkiyet düşmanlığı güden ahmaklıklarla ilgim olmadığı için ‘Allah efendisine bağışlasın’ duamı esirgemiyor olayım, böylesine bir görmemişlik sergilediğim için kendimden utanmaya başladım.Arsızca baka baka, otomobilin haniyse ırzına geçmekteyim.Üstelik eminim, benim bu sabah ‘dikizlemeler’imi pencereden ‘dikizlemekte’ olan bir başka birisi; örneğin, uykusuzluk cezvezini erkenden ateşe sürdükten sonra gün dedikodusunu çıkartmak için, nemrut kedisini okşayarak ‘sokak ahvali’ni seyre dalan cadaloz bir hatun varsa, bir, iki, üç, nihayetinde zaptiyeye telefon açıverir.‘Memur bey, memur bey, haberiniz ola! Meymenetsizin biri vallahi oto hırsızlığına hazırlanıyor. Sivil gelip de pusuya yatın. Cürmü meşrut yaparsınız’ diye ‘muhbir vatandaş’ görevini canla başla yerine getirir.Aman beyim, dikkat!*İŞTE, hem bu utanç ve çekincenin getirdiği mesafeli davranmak duygusuyla; hem de kendi kendimi heveslendirerek işi artık tam mazoşistliğe vardırdığım kanaatiyle, güzelim Rover 75’i bundan böyle ‘uzaktan süzmeye’ karar verdim.Verdim de, tam o kararın ertesi sabahı kahveden dönerken, otomobilin yanında bir adam gördüm.Sonra neler neler mi gördüm?Cevabını gelecek pazara bırakayım.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!