Yastığım benim, canım benim, canım benim

Güncelleme Tarihi:

Yastığım benim, canım benim, canım benim
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 20, 2002 00:00

Bütün çocukluğum onun üzerinde geçti. Hala benimle. Zavallı beni çok çekti!Başka birilerini özledim (en çok da erkekleri), ona sarıldım. Sevilmediğimi düşündüm, korktum, güvensizlik çukurlarına düştüm, ona ağladım. Hırslandım, onu ısırdım. En aşağılık planlarımı, yüzüm ona gömülmüşken yaptım. Dünyadan alacağım bütün intikamları ona anlattım.En çok da... Onu kokladım.Evet, kokladım.Çünkü hiçbir şey, onun kadar ben kokamazdı.* * *Gerçi annem, onun artık lime lime olduğunu, iyi kokmadığını (kibarlık ettiği için böyle söylüyor, aslında iğrenç koktuğunu düşünüyor!), her taşındığım eve, hatta gittiğim seyahatlere (son yıllarda bu alışkanlığımdan vazgeçtim, komik oluyordum ve bavulda çok yer kaplıyordu üstelik iki büklüm olmuş bedeni ,oradan oraya sürüklenirken çok yoruluyordu) onu götürmemin delilik olduğunu anlatıp duruyordu...Bir yastığın 18 yıl ömrü olamazmış!Kocaman bir kadın, nasıl olur da yastığın da vazgeçemezmiş!Benim cidden bir doktora görünmem gerekirmiş!* * *Anneler her zaman haklı değil tabii.Gerçi, tamam, diri yastıklar gibi, tek kılıfla kendine gelemiyor. Ben de, korse niyetine (kendi bırakmış pamukları toplansın diye) üç kılıf üst üste takıyorum. Liposuction yaptırmış gibi oluyor. Yatağıma aldığım kimseye de (böyle demek ayıp mı?), bu yastık 18 yaşında demiyorum. Göz boyamak için, günün modasına uygun pufuduk kaz tüyü yastıklar aldım, önüne üç tane onlardan koyuyorum. Benim emektarı kimselere göstermiyorum.Alay konusu olmasına (demek istiyorum ki olmamıza) asla izin vermiyorum.* * *Ola ki biri, gece yanlışlıkla ona sarılsın, hemen dürtüp ‘‘Bak burada başka üç yastık var, o benim!’’ diyorum. Bazı insanların geceleri yastıkları bacaklarının arasına sıkıştırıp uyuma adetleri var, biliyorsunuz. Kimsenin nasıl uyuyacağına karışamam tabii, beni rahatsız etmeden (zaten tren çarpsa uyanman) nasıl dilerlerse öyle uyuyabilirler, amuda bile kalkabilir, yeter ki yastığımdan uzak dursunlar! Benim yastığıma (dolayısıyla bana) yapılacak en büyük hakaret ona bacak arasına sıkıştırıp uyumaktır.Bir kere istiyor mu?Onayı var mı?* * *Neyse, bu satırları, yanağımı ona dayamış bir halde yazıyorum. Resmen yatağımdan bildiriyorum yani size. Bunalıma girdim de. Biraz önce Alain de Botton'un kitabını okuyordum (Öp ve Anlat/ Sel Yayıncılık), anlatamayacağım kadar gıcık aldım adamdan. O kadar iyi ki. Üstelik benim yaşımda. Başımı yastığıma gömüp ağlamaktan başka çarem yok! Romantik Hareket isimli kitabı da beni çarpmıştı, aynı şekilde Öp ve Anlat da. Londra'dan (yani havaalanından) henüz Türkçeye çevrilmemiş The Art of Traveling isimli kitabını da aldım, artık depresyondan iyice çıkamam.Bundan böyle Paul Auster değil yani favori yazarım.Sattım onu.Gerçi Botton'un hiç fotoğrafını görmedim, ama çirkin bir adam olmasını hayal ediyorum. Lütfen Tanrım, bu kadar iyi bir kalemin, sivilceli bir suratı ve yağlı bir cildi olsun. İzin ver. ‘‘Mühim olan ruh güzelliği ve entelektüel zenginlik’’ diyebileceğimiz kadar da feci bir beden taşısın o kafanın altında...Ruhum ancak böyle huzur bulacak!Alain da Botton okuyun yani.Boşverin gazeteleri ve sıkıcı köşe yazılarını...O kadar yaratıcı şeyler döktürüyor ki.Benim de gözlerim kapanıyor, dahiyane fikirlerimi sizinle değil, yastığımla paylaşmamın zamanı geldi de geçiyor...İyi geceler.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!