Yasemin'ce...

Güncelleme Tarihi:

Yasemince...
Oluşturulma Tarihi: Eylül 26, 1997 00:00

Yasemin BORAN
Haberin Devamı

Ortak şuurla karşılaşma

Hemen hepimiz zaman zaman ortak şuur alanıyla farkında olmadan karşılarışırız. Ve kendi ortaya koyduklarımıza kendimiz şaşarız. Fakat, hemen hiçbir zaman bunun farkına varamayız.

Şimdi diyeceksiniz ki;

‘‘Ortak şuur da neyin nesi? Biz daha kendi şuurumuzun farkındalığında bile değilken bir de ortak şuur diye birşey çıktı.’’

Aslında çok haklısınız. Daha, bilinç düzeyimizi yükseltip şuurlu olabilme telaşını yaşarken, yepyeni bir kavramla karşılaşmak pek anlaşılır değil.

Ancak, anlayabilmek için de mevcut olanlardan haberdar olmak gerek. Ya da en azından ben öyle düşünüyorum.

Şuurluluğun artması için ‘‘Kollektif (Ortak) şuur’’un ne olduğunu anlamakta yarar var. Neyse, yararlarını daha fazla uzatmadan konuya geçelim.

Kollektif şuur, kollektif bilinç, ya da ortak şuur nedir? Nasıl karşılaşılır?

İnsanın aklına hemen bu sorular geliyor.

Ortak Şuur ya da Kollektif Bilinç denildiği zaman, bütün insanların hep birlikte oluşturdukları ‘‘Bilinç’’ anlaşılıyor.

Benzer duygularımızın ve düşüncelerimizin birleştiği bir alan olarak tanımlanabilir. Ve bu alanla hemen herkes içiçe bulunduğu halde (Herşeyle olduğu gibi) farkında olmayız. Tıpkı bizi saran, nefes alırken içimize çektiğimiz hava gibi... Sürekli temas halinde olduğumuz halde, içiçe yaşadığımız halde, anlayamayız.

Tabii bu durumda karşılaşmadan bahsedilemez. Daima var olanın farkedilmesi denilebilir. Fakat, insan ancak karşılaştığı zaman farkına varabiliyor.

Örneğin, kolunuzun arkasında olan bir ‘‘Ben’’i doğumunuzdan itibaren taşırsınız, o, hep oradadır. Ancak, sizin görüş açınızın dışında kaldığı için farkında değilsinizdir. Taa ki, biri size söyleyinceye ya da aynada tesadüfen görünceye kadar. Beninizle karşılaştığınız zaman bir ben olduğunun farkına varırsınız.

İnsanın algılamasıyla ilgili ortaya çıkan bu durumu karşılaşma olarak tanımlamak, pek yanlış olmasa gerek. Şimdi, kavram kargaşası yaratmadan esas konumuza dönelim.

Kişi, ortak şuur ile sürekli temas halinde bulunduğu halde bunun farkında değildir. Üstelik çeşitli zamanlarda karşılaştığı halde yine de şuurunda pek birşey uyanmaz ve ortak şuurun ayırdına varamaz. Tıpkı ciğerlerimizin ihtiyacı olan havayı sürekli solumamız gibi. Ancak, soluk alamadığımız zaman ihtiyacımızı ve önemini kavrayabilir, şuuruna varabiliriz. Ya da birileri bize işaret ettiği zaman havanın farkına varırız.

İşte, ortak şuur ile insan arasındaki iletişim, tam olmasa bile hava örneğine benzemektedir.

Carl Gustav Jung ortak şuuru, ‘‘Arcetip’’ teorisiyle açıklarken, uzakdoğu mistik felsefesinde ‘‘Akaşa’’ olarak karşımıza çıkıyor. Yani bütün insanların (Geçmiş ve gelecek) kayıtlarının tümünün mevcut bulunduğuna ilişkin bir kavram.

Vee, daha bir çok kültürde değişik adlarla karşımıza çıkan ‘‘Ortak Şuur’’ için, kişilerin kuvvetle yarattıkları düşünceler, istekler ve tecrübelerin birleştiği bir alan diyebiliriz.

Tabii bu alanla sürekli bir temas halinde bulunduğumuzu düşünecek olursak, kişinin kendi düşünce, tecrübe ve edindiği bilgilerle beslediği bu ortak alandan aynı zamanda ihtiyacı olan bilgileri de alabileceği anlaşılmaktadır.

İşte, ihtiyaç anında hiç aklımızda yokken zihnimizde beliren çözümlerin bazen ortak şuur alanından çektiğimiz söylenebilir.

Ortak şuuru, herkesin tecrübelerinin birarada olduğu bir alan şeklinde kabul edecek olursak, o zaman birilerinin tecrübe ve bilgilerinden bizim de istifade edebileceğimiz açıkça anlaşılıyor.

Aynı anda dünyanın çeşitli yerlerinde birbirinden habersiz ortaya konulan eserlerin birbirine benzemesinin nedeni de böylece anlaşılmış oluyor.

Sanki, kopya çekmişcesine birbirine aynı olan kitap ya da karikatürlerden tutun da benzer tarzı işleyen resimler, farklı bir dil ve üslubu taşımasına rağmen aynı sonucu yakalayan kişiler, birbirinden tamamen habersiz kişilerin aynı zamanlarda yaptıkları benzer keşifler... Ve bütün bunlar ‘‘Ortak şuur’’un anlaşılmasıyla açıklık kazanıyor.

Örneğin, rönesans dönemi, kollektif bilincin açığa çıkmasına en çarpıcı örneklerden biridir.

Ortak şuuru, sadece sanat ve bilim alanındaki buluşlarla sınırlandırmak pek doğru olmaz. Fakat, sanatçı ve bilim adamı yani yaratıcı alanlarda çalışmalar yapan kişilerin sahip oldukları duyarlılığı gözönünde bulunduracak olursak, ortak şuurla aralarındaki alışverişin boyutları daha iyi anlaşılabilir. Yoksa, hemen herkes aynı derecede yoğun bir temas halinde bulunuyor. Tıpkı, herkesin hava ile olan teması gibi. Hepimiz, aynı derecede havayla içiçe yaşıyoruz. Fakat, ses sanatçıları ve sporcular gibi kullanmıyoruz. Evet, ortak şuur sadece sezgiler ve yaratıcı alanlarda değil, özellikle ihtiyaçların birleştiği bir alan.

Örneğin, kahramanların ortaya çıktığı dönemleri düşünün... Halkın büyük bir baskı ve sıkıntı altında ezildiği, bundan kurtulmak için büyük bir istek içine girdiği zamanlarda ortaya çıktığını görürsünüz.

Herkes, aynı ihtiyaç içine girip kuvvetle aynı istek üzerinde birleştikleri zaman ortak bilinç açığa çıkmakta ve ihtiyaç doğrultusunda gelişmeler meydana gelmeye başlamaktadır.

Nefret, sevgi, umutlar ve beklentilerin birleştiği ortak şuurun farkındalığı içine girdiğiniz zaman, düşünce ve duygularınızdan ne derece sorumlu olduğunuzun bilincine varılır.

İşte, böyle bir bilinç içinde sevginin anlamı daha bir kavranabilir, diyorum, Yasemin'ce...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!