Viski

Güncelleme Tarihi:

Viski
Oluşturulma Tarihi: Aralık 27, 1997 00:00

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Vakt-i kerahat geldiğinde evdeysem evde, bardaysam barda, cazdaysam cazda, akşam iki kallavi kadeh götürürüm. ‘‘Blues’’ uçarım. Vaki değildir ki en alaturka kebapçıda veya en alafranga lokantada bu içkiye devam ederek çatala bıçağa davranmak gafletine düşmüş olayım. Kendi gustoma ve İskoç tada yüce saygım var, böyle bir şeye izin veremem.

Meltem Özdemir'in viski uzmanı Gordon Bell'le yaptığı meraklı röportajı okuyunca cinlerim başıma üşüştü. Tepem attı ve sindirim sistemim altüst oldu.

Çünkü, hazret İskoç şurubunun lahmacunla da içilebileceğini buyurmuş...

Bizi andavallı yerine koyduğundan mıdır nedir, gerekçesini artık yemeklere viskiyle eşlik etmenin yeni bir kavram olarak yerleşmeye başlamasına bağlamış.

El insaf Mister, el insaf, bari yanında paçalı nohut da kaşıklayalım !..

* * *

YOK, yukarıdaki tepkimin lahmacunu küçük görmek gibi bir züppelikten kaynaklandığını sanmayın. Haşa ! Üstelik paçalı nohutu da çok severim...

Lakin, en alafranga soslu kuşkonmaz bile olsa her hangi bir yemek viskiyle taam edilemez. Böyle bir midesizlik ikisine birden hakaret olur. Suç sayılır.

Zaten ben bu asil sıvıyı çerezsiz tadımlarım. Belki fındık atıştırırım.

Hepsi o kadar... Mister Bell'in önerdiği gibi tılsımlı hazzı iğfal edemem.

* * *

BÖYLE bilgiç biçimde konuştuğum için alkol bağımlısı olduğumu sanmayın.

Hekimdir söyler, sofradan sofraya ilaç niyetine bir nebze şarap; haftadan haftaya iştah verici niyetine bir gıdım rakı ve akşamdan akşama da damar açıcı niyetine bir miktar viski üfürdüğüm için benim hakkımda bu tür dedikodular yayan doktoruma inanmayın ve bilin ki ben usturuplu ve adabında içerim.

Ama inkarı yok, günahı boynuma, içerim. Bilhassa da viskiye dayanamam.

Gün batımının ‘‘cazi’’ ışıkları inip etrafı ‘‘blues’’ ritmler sarmalamaya görsün, artık vakti kerahat gelmiştir ve ben ab-ı hayat iksirime yönelirim .

Özel sürahisine boşaltmış olduğum sıvıyı başkasının kullanmasına izin vermediğim geniş bardağıma doldurur; Terkos suyuyla değil mutlaka iyi suyla dondurulmuş buzu kendi bildiğim oranda üzerine atar; ‘‘cd’’ ye belki bir Chet Baker, belki bir Billie Holiday, belki bir Seyyan Hanım koymak için müzik setine doğru yürürken bardağı hafiften çalkalar; sesini tamamen kapattığım televizyonun karşısına oturarak zappinge başladığımda da ilk yudumu alırım.

Oh dünya varmış ve İskoç veya İrlandalı mucidlerin ruhu şad olsun!

* * *

VİSKİYLE çocukluk yıllarında tanıştım. Eski toprak Pederim fi tarihinde Pasaj ‘‘arjantin’’lerine talim etmiş olduğundan, ben kendimi bildim bileli, her akşam bir küçük şişecik votka ve bir büyük şişecik Tekel birası tüketirdi.

Ender tattığı rakı da eklenirse, bunların dışında kesin bir Yeşilay'cıydı.

Dolayısıyla, o dönem çok nadir raslanan viski bize hediye getirildiğinde buna dokunan çıkmazdı. Babam ‘‘tahtakurusu kokuyor’’ der ve sıvıyı aşağılardı.

Bendeniz bir gün tahtakurusunun nasıl koktuğunu öğrenmek için şişelerin birinden aşiremonto yaptım. Gazozla karıştırdım ve diktim. Hiç beğenmedim...

Suçumun farkedilmemesi için de üzerine su ekledim. Ama meraklı bir misafire aynı şişe ikram edildiğinde durum anlaşıldı. Müthiş papara yedim.

O günden sonra da muhtemel otuz yaşıma kadar ağzıma viski koymadım.

* * *

KOYMADIM çünkü cinnet yıllarımı yaşıyordum ve Çetin Altan Usta ‘‘Viski’’yi yazarak önyargıları yıkmış dahi olsa, ben hala bir elinde puro, bir elinde Amerikan kadehi tutan ‘‘şiş göbekli para babası’’ edebiyatıyla sayıklıyordum.

Viski içmek benim için büyük günahtı. ‘‘Düşman’’a teslim olmak demekti.

Neyse, cinnet yıllarını noktaladım ve yavaş yavaş viski tatmaya başladım.

Yahu pek güzelmiş ! İnsanın içini ısıtıyor ve hezeyanlarımı affettiriyor.

Üstelik anladım ki Pederimin ‘‘tahtakurusu kokuyor’’ dediği şey Amerikan ‘‘burbon’’u... Bunun İskoç'u var, İrlanda'lısı var, maltı var, karışımı var...

Dadandım. Nüansları bayağı farketmeye başladığım gibi bir de seçer oldum.

Dolayısıyla, şimdi vakt-i kerahat geldiğinde evdeysem evde, bardaysam barda, cazdaysam cazda, akşam iki kallavi kadeh götürürüm. ‘‘Blues’’ uçarım.

Ama uçaktaysam da, velev ki şampanya ikram edilen lüküs mevkide oturayım, yine viski isterim. Mesafeye göre, burada belki iki kadehten fazla isterim.

Fakat vaki değildir ki en alaturka kebapçıda veya en alafranga lokantada bu içkiye devam ederek çatala bıçağa davranmak gafletine düşmüş olayım.

Kendi gustoma ve İskoç tada yüce saygım var, böyle bir şeye izin veremem.

Hem imbikten, hem muhafazakarlıktan süzülmüş yudum kültürüne tecavüz edemem.

Viski uzmanı geçinen Mister Gordon Bell'in dikkatine !

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!