Varşova’nın her köşesinde Chopin’in müziği yankılanıyor

Güncelleme Tarihi:

Varşova’nın her köşesinde Chopin’in müziği yankılanıyor
Oluşturulma Tarihi: Ekim 04, 2010 00:00

Klasik müzikte romantik çağa damgasını vuran piyanist, besteci Fryderyk Chopin’in 200’üncü doğum yılı başta ülkesi Polonya olmak üzere tüm dünyada coşkuyla kutlanıyor. Bestecinin doğduğu, tutkuyla sevdiği Varşova marttan bu yana birçok önemli etkinliğe ev sahipliği yaptı. Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü öğretim üyesi, müziksever Doç. Dr. Seriye Sezen ağustosta şehri ziyaret etti. İzlenimlerini yazdı.

Birkaç yıldır gezi listemde olmasına rağmen bu yaz beni Varşova’ya yönelten Chopin oldu. Bestecinin anayurdunu, yetiştiği kenti, 200’üncü doğum yıldönümünde ziyaret etmek bir Chopin sever için iyi bir fırsattı. Varşova’da yaşayan bir arkadaşımdan bu yıl her etkinliğin besteciye adandığını öğrendiğimde, tercihimde haklı olduğumu düşündüm.
Nitekim, Fryderyk Chopin Havaalanı’ndan başlayarak Varşova günlerimde Chopin’in adeta benimle birlikte dolaştığını hissettim: Konserler, hatıra eşyalar, kitaplar, yaşadığı mekânları kapsayan turlar, yürüyüş parkurları, kenti bu izlekler üzerinden gezmeye yönelik haritalar, broşürler... Akşam otele döndüğümde odamdaki çikolatasıyla, sabah kahvaltıya indiğimde şampanyasıyla yine karşımdaydı. Nihayet dönüş yolunda havaalanından beni uğurlayan ve kentine geldiğim için teşekkür eden de Chopin’di.

EŞEK ARISI HARİÇ HERKESE AÇIK KONSER

Ama bütün bu Chopin sağanağı içinde bende en çok iz bırakan etkinlik, Lazienkowski Parkı’nda verilen konser oldu. Jerozolimskie Bulvarı’nda, Bilim ve Kültür Merkezi’nin hemen karşısındaki otelimden 25-30 dakikalık yürüyüş mesafesindeydi bu park.
Parktaki Chopin Anıtı’nın önünde yuvarlak bir havuz var. Havuzun etrafında yine yuvarlak bir çim alan, daha sonra da bölük bölük kırmızı gül tarhları ve aralarında belirli bir sıraya göre dizilmiş ahşap banklar. Zemin toprak. Anıtın hemen solunda piyanonun bulunduğu alan, üzerine gerilen bir brandayla korunuyor.
Halka açık bir parkta konser vermek kolay değil. Her şeyden önce açık havadasınız; sanatçı ve dinleyiciler her türlü doğa koşullarına açık. Varşova gibi yaz mevsiminin de yağmurlu geçtiği bir kentte bu iş biraz daha zor. Sahnenin brandayla korunması, sanatçıları tatsız sürprizlerden korumaya yetmiyor. Örneğin geçen yüzyılın ünlü Chopin yorumcularından Czerny-Stefanska’nın avucunu, parktaki konseri sırasında eşek arısı sokmuş.
Park konserlerine yalnızca Varşovalılar değil, yabancı gezginler de çok ilgi gösteriyor. Bu yıl 200’üncü yıl kutlamaları nedeniyle ilgi daha da fazla. Dolayısıyla, bir saatlik konseri ayakta izlememek için parka erken gittim. Saat 11.00’de anıta bakan bir bankta yerimi aldım. Tek erkenci ben değilim; birçok kişi bankları doldurmuş. Bu arada piyanonun akordu yapılıyor.
Tuhaf ama parkın giriş kapısı seyyar yiyecek-içecek satıcılarının istilasına uğramamış. Oysa her konseri ortalama 3 bin kişi izliyor. Yalnızca bir seyyar satıcı banka oturmuş, bağırıp çağırmadan, önündeki tezgâhtan küçük halka simitler, şekerleme ve su satıyor. Parkın girişindeki Chopin bankında Opus 53, No. 6 Polonez çalıyor. Kentte besteci açısından önemli 15 mekâna “Chopin bankları” adı verilen kent mobilyaları yerleştirilmiş. Siyah mermer ve dökme demirden yapılan banklarda ilgili mekâna ilişkin açıklamalar, kentteki Chopin’le ilgili diğer mekânların krokisi bulunuyor. Üzerindeki düğmeye basıldığında ise bestecinin bir eseri çalmaya başlıyor.

6 ESERLİK MÜZİK ŞÖLENİ

Saat 11.30. Kalabalık giderek artıyor. Gençler, yaşlılar, çocuklu, bebekli aileler, sevgililer, yalnızlar, sırt çantalı-şortlu turistler, şık giysisini marka çantasıyla tamamlayan genç kadınlar, görmüş-geçirmiş yaşlı ama bakımlı hanımlar, vuvuzelalılar, herkes burada. Görme engelli bir genç erkek, kız arkadaşının kolunda ilerliyor. Yakınlardan bir bebek ağlaması duyuluyor. Yürümekte zorlanan hayli yaşlı bir kadın, bir başka yaşlı kadının kolunda güçlükle gelip bir banka ilişiyor. Anıtın arkasında yaşlı ağaçlar koyu yeşil bir duvar oluşturmuş. İzleyiciler çoğaldıkça, yeni gelenler havuz kenarını doldurmaya başlıyor. Uzaklarda, elinde bayrağı, arkasında grubuyla ilerleyen bir turist rehberini fark ediyorum. Parka girenler önce anıt önünde fotoğraf çektirip sonra yer derdine düşüyor.
Saat 11.50. Piyanonun akordu yapıldı; kalabalık hâlâ artıyor. Havuz başı da doldu; seyirciler çimleri, gül tarhlarının arasındaki geçitlere sıralanmaya başladı. Lehçe, İngilizce, Fransızca ve daha birçok dilde konuşmalar duyuyorum. Herkes için anlaşılır olan tek ses arada bir duyulan bebek ağlaması.
Ve nihayet resital başlıyor. Sunucu sanatçıyı ve programı tanıtıyor. Solist, F. Chopin Üniversitesi öğretim üyesi ve aynı zamanda Chopin Derneği Başkanı Prof. Dr. Kazimierz Gierzod. Sanatçı altı eser seslendiriyor. Önce bir Polonez (op.71, no:1) ve bir Balad (sol minor, op.23). Ardından, Chopin’in, kızkardeşine bir çalışma parçası olarak bestelediği ve diğer eserleri kadar seslendirilmeyen Lento con gran espressione (do diyez minör noktürn) geliyor. Konserin ikinci bölümünde ise sanatçı sırasıyla, si bemol minör Sherzo (op.31), Vals (op.64, no:1 ve 2) ve nihayet benim en çok sevdiğim Polonezi (op. 53, no:6) seslendiriyor.

BU KADARI BİRAZ FAZLA

André Gide, Chopin Üzerine Notlar’ında her türlü gösterişten uzaklaşan ilk müzik ustası olarak değerlendirir besteciyi. Eserlerini gösterişle çalan yorumcuların Chopin’den uzaklaştıklarını ve çaldıkları esere yabancılaştıklarını öfkeyle dile getirir. Gide, tepkisini onları hayranlıkla izleyen seyirciye de yöneltir. “Bunda sevecek ne bulurlar” diye sorar. Yaşının, deneyiminin ve bir Chopin uzmanı olmasının payı var mıdır bilemiyorum ama Gierzod yorumu Gide’i öfkelendirmeyecek türdendi. Resitalini alkışlarla tamamladıktan sonra piyanistin çevresi hemen kuşatıldı. Farklı ülkelerin müzikseverleri konser programını imzalatmak, çiçek vermek veya fotoğraf çektirmek istiyordu. Nezaket ve sükûnet içinde tek tek hepsinin isteklerini yerine getirdi. Seyirciler de yavaş yavaş parkı boşalttı. Parkta biraz daha kalıp güneşli havanın tadını çıkarmak isteyenleri ise bir saat sonra başlayan yağmur uğurlayacaktı.
Parktan ayrılırken Chopin’i, Paris’te sona eren 39 yıllık kısa yaşamını, 20 yaşında ayrıldığı ve yalnızca kalbinin gömülü olduğu ülkesini düşünüyorum. Aslında Varşova’da kaldığım dokuz günde havaalanından başlayarak Chopin’in neredeyse her yerde; müziği, afişleri, müzeleri, anıtları, heykelleri, çikolataları, şampanyaları ve hatıra paralarıyla bana eşlik ettiği aklıma geliyor. Polonya ve özellikle de Varşova, Chopin’i tam bir pazarlama ve tanıtım objesi olarak kullanıyor; Varşova’ya gelenlere adeta ev sahipliği yaptırıyor. Bu olgu, sanatçıların önemli bir turistik ürün haline getirilmesi, kentin veya ülkenin bu ürün üzerinden pazarlanması bana Viyana ile Mozart’ı anımsatıyor. Kapitalizmin tüketim kalıplarına denk düşen, bu, insanın bakış alanını, zihnini ele geçiren ve eylemlerini yönlendiren türde tanıtım/pazarlama tekniği insanı boğuyor; sanatçıyı ise sıradanlaştırıyor, metalaştırıyor ve öğütüyor. Bir Chopin sever olarak bu kadar Chopin’den sıkıldığımı ve bunaldığımı hissediyorum.

SAVAŞ SONRASINDA HEYKELİN SADECE BAŞI KALMAŞTI

Lazienkowski Parkı, Varşova’nın güney doğusunda. Birçok tarihi yapının bulunduğu şehir parkının ormansı alanlarında sincaplarla yürüyüş yapmak mümkün. Parka, Ujazdowskie Bulvarı’ndaki ana kapısından girenleri Fryderyk Chopin anıtı karşılıyor. 1908’de heykeltıraş Waclaw Szymanowski‘ye yaptırılan ve 1926’da açılan bu art noveau anıtta ünlü besteci, kırık bir söğüt ağacının altında oturuyor. II. Dünya Savaşı’nda yok olan anıtın baş kısmı, savaş bittiğinde Wroclaw’daki yıkılmış bir fabrikada bulunmuş. Szymanowski’nin alçı modeli esas alınarak anıt yeniden yapılmış, 1958’de eski yerine yerleştirilmiş. 1959’dan itibaren anıtın yanındaki alanda haftalık konserler başlamış. Başlangıçta, bu konserlerde orkestra eşliğinde Chopin konçertoları seslendiriliyordu. 1970’lerde çağdaşı bestecilerin eserleri de programa alındı. Günümüzdeyse konserler mayıs-eylül arasında her pazar saat 12.00 ve 16.00’da iki kez veriliyor, yalnızca Chopin eserleri çalınıyor. Öğleden sonraki konser bir tekrar değil, her bir programda değişik sanatçılar, başka eserleri çalıyor.

DÜNYANIN EN YETENEKLİ GENÇ PİYANİSTLERİ BU AY VARŞOVA’DA

Chopin Piyano Yarışması dünyanın en önemli piyano yarışmaları arasında. Beş yılda bir düzenleniyor. Bu yıl 2-23 Ekim arasında tüm dünyadan ön elemeyi geçen 160 genç müzikçi, piyanonun uluslararası yıldızları arasına girmek üzere 16’ıncı Chopin Yarışması’nda buluşacak. Teatr Wielki’deki (Polonya Ulusal Operası) elemeleri ve final konserini biletle izleyebilirsiniz. Ayrıca, Polonya ve dünyada 2010 Chopin Yılı etkinliklerini Chopin Enstitüsü’nün web sayfasından öğrenebilirsiniz. (http://chopin2010.pl/en)
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!