Türkiye’ye dönersem geri adım atmış olurum

Güncelleme Tarihi:

Türkiye’ye dönersem geri adım atmış olurum
Oluşturulma Tarihi: Nisan 17, 2005 00:20

Galatasaray formasını sırtına giydiğinde 17 yaşında bile değildi. UEFA kupasını kaldırdığında 18’ine yeni basmıştı. 19 yaşında dünyanın en iyi takımları arasında sayılan Inter’e transfer oldu. Şimdi 23 yaşında. İtalya’daki dördüncü sezonunu yaşıyor. 2007’ye kadar kontratı olmasına rağmen herkes Emre’nin transferini konuşuyor.

Kimi Fenerbahçe’ye gelecek diyor, kimi ‘Emre Galatasaray’dan başka takıma gitmez’ diye ahkam kesiyor. Peki Emre ne diyor? Sormak için ta İtalya’ya Milano’ya kadar gittik, Bvlgari Hotel’de buluştuk.

Transfer dedikodularının ardı arkası kesilmiyor. Neler oluyor, siz mi Inter’den gitmek istiyorsunuz, Inter mi sizi gönderiyor?

- Kulübün beni göndermesi gibi bir şey söz konusu değil. Ben 2007’ye kadar mukavelesi olan bir futbolcuyum.

Geçtiğimiz ay Türkiye’de ‘Sezon sonu İnter’den ayrılmayı düşünüyorum’ gibi bir açıklama yaptınız. O neydi?

- Tam olarak öyle demedim. Inter bir türlü başarılı olamıyor. Oysa ki Milan benim olduğum dönemde iki kere lig kupasını, bir kere de Şampiyonlar Ligi kupasını kaldırdı, dedim. Ama bu laf İtalya’ya ‘Inter büyük takım ama hiçbir zaman Milan seviyesine erişemez’ diye geldi. Tercüme kurbanıyım yani.

Inter taraftarı bu sözleri nasıl karşıladı?

- Sence? Düşünün ki Fenerbahçe’de oynayan bir yabancı, ülkesine gidiyor ve ‘Fenerbahçe büyük ama hiçbir zaman Galatasaray gibi olamaz’ diyor. Fenerbahçeliler o yabancıya ne yapar? Ay, böyle örnekleyince ben bile kötü oldum... Inter taraftarı bana insaflı davrandı valla. Yanlış anlama olduğunu söyledim. Dinleyip, anladılar. Sonra da sular duruldu zaten. Ama bu küçük olay sonunda İtalya’da sevildiğimi anladım. Bana güveniyorlar.

Milano’da yaşamaktan sıkılmadınız mı?

- Sıkılsam neye yarar? Benim buradan ayrılmam tamamen kulübün elinde. Kulübün kararına saygılı olmak zorundayım. Ve şu anda beni göndermek istemiyorlar. Son toplantımızda beni beğendiklerini söylediler. Ama sezon sonunda ne düşünürler, orasını bilemem.

Mutlu musunuz?

- Mutsuz değilim. Ortamım güzel, arkadaşlarım var. 20-30 kişilik bir arkadaş grubum var. Herkes Türk. E dünyanın en iyi 10 takımından birinde oynuyorum. Bu gurur verici bir şey. Ciddi teklifler alıyorum. İki sene İspanya’da, iki sene İngiltere’de oynasam bana yeter. Türkiye’ye döndüğümde beraberimde üç ülkenin futbol kültürünü getiririm.

FENERBAHÇE YÖNETİCİLERİ MENAJERİMLE GÖRÜŞTÜ

Fenerbahçe size transfer teklifinde bulundu mu?

- Ben kimseyle görüşmedim. Ama Fenerbahçeli yöneticiler menajerim Ahmet Bulut’la görüşmüşler. Ciddi anlamda ilgileniyorlarmış.

Fenerbahçe camiası sizin gözünüzde nasıl bir camia?

- Türkiye’nin dört büyük takımından biri. Ama ben Galatasaray’da çok güzel şeyler yaşadım ve Galatasaraylıyım.

Fenerbahçe’ye sempati duyuyor musunuz?

- Hayır. Galatasaray dışındaki hiçbir Türk takımına sempati duymuyorum. Beşiktaş, Trabzon, Fenerbahçe hepsi benim gözümde bir.

Zaman zaman yurtdışında sıradan olacağıma, ülkemde kral olurum diye düşünüyor musunuz?

- Benim gözüm krallıkta falan değil. Bu işi zevk almak için yapıyorum. Sıradan ya da iyi olduğumu ben söyleyemem. Ama dünyanın en iyi 100 oyuncusundan biri seçildim. Böyle bir listeye Türkiye’den kaç futbolcu girdi?

BURADA ANTRENÖR FUTBOLCUYA BAĞIRAMAZ

Kulüpteki ortamınız nasıl?

- Biz mutlu bir takımız. Takımın içinde iyi arkadaşlarım var. Sürekli şakalaşıyoruz. Bu hafta bizim için çok kötüydü. Ezeli rakibimiz Milan’a yenildik, maçta olay çıktı. Bu duruma rağmen soyunma odasındaki ortam eğlenceliydi.

Antrenmana güle oynaya mı giriyorsunuz, oflaya puflaya mı?

- Inter’de futbolcuların üzerinde büyük bir baskı var. Büyük kulübün stresi de büyük oluyor. Sürekli kazanmamızı istiyorlar. Takım 15 yıldır başarılı olamıyor çünkü. Bazen, ‘Keşke bugün antrenman olmasaydı’ dediğim oluyor.

Antrenörünüzün ilginç motivasyon teknikleri var mı? Türkiye’dekiler iyi fırça çekmesiyle meşhurdur ya İtalya’da durum nasıl?

- Burada antrenör hiçbir futbolcuya bağıramaz. ‘Sen ne yaptığını zannediyorsun’ bile diyemez. Sadece uyarabilir. ‘Öyle değil böyle oynarsan daha iyi olur’ diyebilir. Bizim takımdaki futbolcular öyle böyle değil, hepsi büyük oyuncu. Herkesin kendine ait motivasyon teknikleri var. Mesela benimki uyku. Akşam maç varsa mutlaka öğlen iki saat uyurum.

İtalya’da kaldığınız dört yıl maddi anlamda kazançlı oldu mu?

- Allah’a şükür iyi para kazanıyorum. Ben paramı hálá babama yolluyorum. O değerlendiriyor, gerekli yatırımları yapıyor. Dünyalığımı yapmış gibi hissediyorum.

Çok şey öğrendim dediğiniz futbolcuları sayar mısınız?

- Okan Ağabey benim için çok önemli, büyük bir oyuncu. Onunla oynamayı çok seviyorum. Çünkü o benim ne yapacağımı biliyor, ben onun ne yapacağını biliyorum. Sonra Hagi geliyor. Zaten o yıllarda herkes bana ‘Genç Hagi’ derdi.

BİRİNE YA DA HAKEME DEĞİL ORTAYA KÜFÜR EDERİM

Sizin ağzınız biraz bozuk mu?

- Aaa hiç değil. Nerden çıkartıyorsunuz? Benden daha çok küfür eden kız arkadaşlarım var benim.

Maç sırasında dudağınızı okuyanların yalancısıyım...

- Dudak okuyanlar İtalyanca biliyor muymuş?

Türkçe küfür ettiğinizi söylüyorlar zaten...

- Galatasaray’da oynadığım yıllarda ediyordum, evet. Ama birine ya da hakeme değil. Öyle ortaya. İtalya’da bu çok azaldı. Küfür sevmem, edeni de sevmem.

KADINIMIN BENİ YÖNETMESİNİ İSTERİM

Hiç aşık oldunuz mu?

- Bir kere oldum. Milano’ya geldiğim ilk yıl. O Türkiye’deydi.

Milletler arası aşk yürümedi mi?

- Yürüdü aslında, yürüyor da. Tabii ilk günler daha yoğundu...

Hálá birlikte misiniz?

- Evet.

Hangi ırkın kadınlarını beğeniyorsunuz?

- Valla ben ırkçı değilim. Her ülkeden güzel kadın çıkar. Ama benim güzellik anlayışım biraz farklı. Çok makyaj yapmayan, natürel kadınları seviyorum. Üstü başı çok cafcaflı olmayacak. Benim beğendiğim kadınları herkes beğenmez. Bazen erkek arkadaşlarımla bir restoranda oturur gelene gidene bakarız. İçeri çok şatafatlı bir kadın girer, herkesin ağzı açık kalır. Ben beğenmem.

Peki iç güzelliği?

- O da önemli tabii. Kadın dediğin ağır olmalı. Olur olmaz çok fazla konuşmamalı. Ben kadınımın beni yönetmesini isterim. İlişkide benim değil onun baskınlığı olsun isterim.

DAYILARIM HASTA TRABZONLU YEĞENİMİN ADI GÖKDENİZ

Hayatınızın en kötü ve en iyi olayı nedir diye sorsam?

- En iyi olayı futbolcu olabilmem. Çünkü benim çocukluğum ‘Ağabeyler top oynuyor, lütfen ben de oynayayım’ diye ağlayarak geçti. En kötü olay ise 19 yaşında yaptığım kaza. Birinin ölümüne sebep oldum. Kazanın etkisi hálá sürüyor.

Siz nerelisiniz?

- Yedikule’de doğdum, Zeytinburnu’nda büyüdüm. Babam Gaziantepli, annem Trabzonlu. Anne tarafım kalabalık olduğu için soranlara ‘Trabzonluyum’ derdim. Dayılarım hasta Trabzonsporlu’dur. Çocukken şekerle, çikolatayla kandırıp bana Trabzonspor forması giydiriyorlardı. Ama kazadan sonraki Galatasaray-Trabzonspor maçında, Trabzon taraftarı bana Türkiye futbol liginin en ağır küfürlerini etti. Yetmedi, ‘Katil Emre’ diye bağırdılar. İşte o zaman dayımlar, ‘Keşke sana küçükken Trabzon forması giydirmeseydik’ dediler. Çok üzüldüler.

Yoksa onlar da artık Trabzonspor’u desteklemiyor mu?

- Yok, o kadar değil. Çünkü çok fanatikler. Çocuklarının ismini Gökdeniz falan koyuyorlar.

Belözoğlu ne demek?

- Dedemin dedesinin dedesi sırtında değirmen taşırmış. Belinin kuvvetiyle tanınırmış. Soyadı kanunu çıkınca bunu vermişler.

Fethullahçı mısınız?

- Benim için böyle dendiğini birkaç kere ben de duydum. İnanç hayatta çok önemli bir şey. Ben bir şeyci değilim. Ci, cü eklenmesini istemiyorum. Bundan da rahatsız oluyorum. Ne yapıyorsam, Allah’ı sevdiğim için yapıyorum. Herkesin inancı kendine. Bence bunlar gizli kalması gerekiyor. Bu benim hayatım, bu benim özelim.


ÜÇ LAKAP: BOĞAZIN MARADONASI, ELMA, SİVRİSİNEK

Tarzımı Maradona’ya benzettikleri için, burada bana ‘Boğazın Maradonası’ diyorlar. Rakibi sürekli rahatsız edip, üstünde baskı kurduğum için ‘sivrisinek’ diye bir lakabım da var. Bir de terleyince yanaklarım kızardığı için elma diyorlar.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!