Teflon stratejisti

Güncelleme Tarihi:

Teflon stratejisti
Oluşturulma Tarihi: Ocak 14, 2007 00:00

Geçen hafta Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, Hürriyet Pazar’daki köşesinde yeni bir kavramı gündeme getirdi: "Teflon Stratejisi." Müftüoğlu, "Teflon stratejisi"ni, stresi iyi yönetebilme ve üzerine yapıştırmama yöntemi olarak tarif ediyor. Türkiye’deki pirinin ise eski cumhurbaşkanı Süleyman Demirel olduğu söylüyor. Teflon Stratejisi kullananlarla bu yöntemin inceliklerini konuştuk.

Doktorların her derde deva olarak önümüze koyduğu sanal reçetede "Stresi azaltın" yazdığını bilmeyen yok artık. Aslında bu reçeteyi yazarken, havanda su dövdüklerinin onlar da farkında. Prof. Dr. Osman Müftüoğlu itiraf edenler arasında: "Bunun bir palavra olduğunu kabul etmek lazım. Stresi azaltamıyorsak, stresi kontrol edebilmeyi öğrenmeliyiz."

İşte tam da bu noktada, Müftüoğlu’nun ortaya attığı Teflon Stratejisi karşımıza çıkıyor. "Teflon Stratejisi hayata karşı bir bakış, bir yaklaşım tarzı. Kimi stresi sünger gibi emer, kimi de stres bedene ve ruha girmeden, yani stresin kimyasal banyosunu yapmadan stresi kontrol eder. Bu işi Türkiye’de en iyi uygulayan teflon, Süleyman Demirel’dir. Ondan önce de İsmet İnönü’ydü."

Peki teflon olmanın belirgin özellikleri var mıdır? "Teflonlar sorunu görmezden geliyor, yok sayıyor veya erteliyor. Bu da geçer, sözü sloganları gibi. Teflonların kalplerinde kolay kolay strese bağlı sağlık sorunu, hasar olmaz. Hipertansiyonları yoktur. En çok rastlanan teflonlar orta yaş ve üstündeki gruptan erkekler. Muhtemelen testosteron azaldıkça, erkekler biraz teflonlaşıyor. Yani aslında teflonluk daha çok erkeklik, politika ve yöneticilikle ilişkili bir tavır. Benim gözlemim bu."

Aslında işin püf noktası, teflon özelliklerinin sonradan edinilebilen özellikler mi olduğu yoksa doğuştan ya da yetiştirilme tarzından mı kaynaklandığı. Bunun cevabı net değil. Müftüoğlu’na göre yapıyla, varoluşla ilgili bir durum.

Teflon meselesinin bir başka boyutu da, Doğan görünümlü Şahin model otomobiller gibi, Teflon görünümlü süngerler grubunun olması. Yani stresi iyi yönetiyormuş gibi gözüküp aslında sünger gibi içine çekenler. Aslında teflon görünümlü sünger grubunun bayraktarlığını yapanlar daha ziyade kadınlar. Meselá Müftüoğlu, geçen yıl beyin tümörü nedeniyle hayatını kaybeden gazeteci Duygu Asena’nın bu grubun en iyi örneği olduğunu söylüyor.

Bir de stresi hüüüp diye çekiverenler var ki, onlar zaten direkt olarak sünger grubuna giriyor.

PROF. OSMAN MÜFTÜOĞLU’NA GÖRE

TEFLONLAR

Abdüllatif Şener, Abdullah Gül, Ertuğrul Özkök, Sezen Aksu, Gani Müjde, Doğan Hızlan, Serdar Erener, Yavuz Donat, Erol Evgin, Cem Yılmaz.

TEFLON GÖRÜNÜMLÜ SÜNGERLER

Yılmaz Erdoğan, Okan Bayülgen, Beyazıt Öztürk, Kadir Çöpdemir, Kenan Işık, Haluk Bilginer.

SÜNGERLER

Tayyip Erdoğan, Mesut Yılmaz, Ömer Çelik, Devlet Bahçeli, Sedat Ergin, Taha Akyol, Can Dündar.

İşte teflonlar

YAVUZ DONAT

Gamsız olmakla aynı değil

Sürekli geriye bakarak araba kullanılmaz, kullanırsanız da kaza yaparsınız. Günün sorunlarını ertesi güne, geceye, uykunuza, evinize taşımaya gerek yok. Sorunu unutmayın, ertelemeyin ama o sorunu da sürekli önünüzde tutup yaşadığınız anı kendinize zehir etmeyin. Hayat devam ediyor. Bu yaklaşımı iyi uyguladığımı düşünüyorum. Gamsız olmakla aynı şey değil kesinlikle. Stresle yaşamayı bilmek veya onu yönetebilmek. Tek konuya takılma lüksümüz var mı? Biraz sonra başka bir stres, sonra bir başkası, sonu yok. Kendimizi eğitmemiz lazım. Bir gün Süleyman Demirel’e, "Biz sinirlendiğimizde yumruğumuzu havaya kaldırıp masaya vururuz, masanın üzerinde cam varsa o da kırılır. Siz hiç kızmaz mısınız" diye sordum. Bana şöyle cevap verdi: "Ben de sizin gibi etten, sinirdenim. Ben de kızarım, yumruk yapıp elimi havaya kaldırırım ama masaya indirip camı kırmak yerine, yumruğumu sağ cebime koyarım". Bana göre en başarılı teflonlar Süleyman Demirel, Köksal Toptan, Abdülkadir Aksu, Cemil Çiçek ve Necmettin Erbakan’dır. Tayyip Bey kesinlikle sünger grubuna giriyor.

Doğan HIZLAN Aileden teflonum

Teflonluk sonradan kazanılan bir özellik değil. Yetişme koşullarından, ailenizin verdiği bilgiden, gösterdiği ilgiden, sizi birçok dertten soyutlamak için yaptıklarının sizdeki izdüşümünden meydana gelen bir tavır. Yani ben aileden teflonum. Anneannem hiç dert dinlemezdi; "Başka kayığa binip başka türkü çalalım" derdi. Bu yaklaşım çocukluktan beri içime işledi. Öyle yetiştim. Bence herkes çocuklarını böyle yetiştirmeli.

Eğer yaratıcı bir iş yapıyorsam ve bütün sorunların içine girer ya da sorunların içime girmesine izin verirsem başarılı olamam. Buna ister bencillik, ister ben merkezcilik, ister egosantrizm deyin. Maalesef, hayatta başarılı olmanın birincil kurallarından biri bu. Bu demek değil ki dertlere ilgisizim. Filtrelerim var sadece. Yoksa her derde kayıtsız olursan, amel-i manda olur, bir garip yaratık haline gelirsin. Rüzgar Gibi Geçti filminde şöyle bir replik vardı: "Bütün bu olanlara yarın üzüleceğim." Tabii şunu da söylemek lazım. Teflon kişiliklerin aslında herkesten fazla çaba sarfetmesi gerekir. Çünkü teflonun bir eskime süresi vardır. Eski kapları kalaylarlar ama teflon çizildi mi iflah olmaz. Çiziklerden zehirlenirsiniz. Teflonunuza her zaman dikkat edeceksiniz, yeni teflonlarla destekleyeceksiniz. Yakın çalışma arkadaşlarım arasında teflon yok, hepsi kalaylı kap. Hergün kalaylamak gerekiyor. Belki de tanrısal bir denge bu.

GANİ MÜJDE Üzüntümü felsefe olarak yaşamam

Bu konuda Süleyman Demirel’den sonra ben gelirim ama cumhurbaşkanlığına aday değilim. Hayata bakışımla alakalı biraz. Onca spermden en şanslı olanları bizmişiz ki hayata gelmişiz. Hayata pozitif bakmak için çok geçerli bir neden bu bence. İyi değerlendirmek gerekir. Sorun hiç bitmez ki, doğar doğmaz başlıyor. İlk iş, kıçımıza şaplağı patlatıyorlar. Dünyanın ilk ayrılanı biz değiliz, dünyanın ilk işten atılanı biz değiliz. Tabii ki üzülürüm ama üzüntümü kalıcı hale getirmem, üzüntüyü bir felsefe olarak yaşamam. Hiç kimse dünyada kalıcı değil. Sıkıntıya düştüğümde, 50 yıl sonra ben olmayacağım, dolayısıyla bu sorun da olmayacak, diye düşünür rahatlarım. Stresle yapılan her iş bir süre sonra başarısız oluyor. Üzüleceğine, çözüm bulmaya çalış. Hiç olmazsa pozitif bak. Aileden de gelen bir şey bu bence. Ağabeyim, birçok doktorun sekiz ay sonra gider dediği bir kanser türüyle 12 yıldır yaşıyor. Umurunda bile değil, bazen ben hatırlatıyorum, "Abi farkında mısın bu kanser çok öldürücü" diyorum. Annem de biraz rahattır. Çalışma arkadaşlarım da genellikle teflon. Bu da beni rahatlatıyor. Bu özelliği edinebilmek için biraz mizah kültürü almanız, kendinizle dalga geçmeyi bilmeniz gerekiyor. Türkiye’deki herkes beni istediği şekilde karikatürize edebilir, fotomontajımı yapabilir. Demirel de böyledi. Ama buna kafayı takıp sürekli dava açanlar var. En çok dava açanlardan biri Tansu Çiller şimdi evinde oturuyor, Tayyip Erdoğan’ı balyozla arabadan çıkarıyorlar. Turgut Özal Hakkın rahmetine kavuştu. Süleyman Demirel iki kat yaşına rağmen kale gibi ayakta. Mizah gücü bunun için lazım. Tayyip Bey’in yerinde olsam dava açacağıma, iyi bir mizah okuru olmayı denerdim.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!